Divan Edebiyatında Nesir Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Divan edebiyatında nesir nedir? Divan edebiyatındaki nesrin özellikleri nelerdir, örnekleri, Divan edebiyatında nesir kısaca anlatımı, hakkında bilgi.

DİVAN EDEBİYATINDA NESİR

DİVAN EDEBİYATINDA NESİR

Divan edebiyatı’nda nesir, nazma göre daha ağdalıdır. Yani Türkçe’si az, Arapça’sı ve Farsça’sı çok, bir dile sahiptir. Divan edebiyatı‘nda nesre inşa, nesir yazanlara münşi denir. Nesirden meydana gelmiş eserlere de münşaat adı verilir.

Divan edebiyatı’nda, tarih ve ilim kitaplarında kullanılan dil, orta bir dildir. Çünkü bu eserlerde anlatılmak istenen bilgilerin, okuyucular tarafından kolay anlaşılmasını özleyen bir tutum vardır. Bu yüzden böylesi eserlerde yarı yarıya Türkçe, Arapça ve Farsça kullanılmıştır.

XIV. Yüzyıl içinde doğu masallarından yapılan çevirilerde kullanılan dil, daha çok Türkçe’dir. Kelile ve Dimne gibi. Fakat Büyük Selçuk İmparatorluğu zamanında Farsça’ya özenti duyulmuş, resmi dil olarak Farsça kabul edilmiştir. Ancak merkezi Konya olan Anadolu Selçuk hükümdarlarından Gıyaseddin tarafından bir ferman çıkarılarak, devletin resmi dilinin Türkçe olduğu emir ve ilân edilmiştir. Resmi kayıtlar Türkçe tutulmakla beraber, Divan edipleri nesir alanındaki eserlerini bildiklerine göre yürütmekte devam ettiler. Hatta XVII. Yüz yıldan sonra Edebî inşalarını tamamıyla Farsça ve Arapça yazmaya başladılar.

Divan nesir yazarları Türkçe yazmayı basitlik sayıyorlardı. Nazımda yapamadıkları koyu dilciliğin acısını nesirden çıkarmaya çalışıyorlardı. Çünkü nazmın mısralarının kısa olması ve kafiye zorunluğu, onları ister istemez kendi öz dilleri olan Türkçe’ye doğru zorluyordu. Fakat nesirde böyle bir sıkıntı ve sınırlama yoktu. Yazar kalemini istediği gibi oynatıyor, istediği kadar Farsça’nın kurallarına uygun tamlamalar yapıyor, istediği kadar bu dillerden sözcük alıyordu. İkili ve üçlü tamlamalarla kısaca anlatılması gereken bir sözü, istediği kadar uzatabiliyordu. Bu düşüncelerimize uygun düşen Nergisî‘nin şu anlatımına bakınız :

Advertisement

«Bir müferrih dilküşa mesire-i cennet-âsada seccade-i sâye-i bid üzre leb-i cây-i dilcû-yi keder şû-yi ruiıfezada tarh-efkani bezm-i harifane ve halka-bend-i cem’iyyet-i müstemendane olup…»

Bu sözün bugünkü anlatımla söylemek istediği şey şudur :

Ferah verici ve gönül açıcı cennet gibi bir gezinti yerinde, bir söğüdün gölgeden seccadesi üstünde ve keder yıkayıcı, gönül genişletici bir ırmağın ruh arttırıcı kıyısında, arkadaşlarla bir imece topluluğu kurarak, bu topluluğun halkasına âcizane bağlanıp…

Nergisi‘nin yukarıdaki anlatımına özenti, bütün Osmanlı Devlet kalemlerindeki kâtiplerle Divan nesir yazarları arasında bir yarışma haline gelmiştir.


Leave A Reply