Diyarbakır Tarihi, Tarihi Eserleri, Kalesi, Gezilecek Tarihi Yerleri Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Diyarbakır şehrinin tarihi, tarihçesi. Ülkemizdeki önemli şehirlerden birisi olan Diyarbakır’ın tarihi eserleri, gezilebilecek tarihi yerleri hakkında bilgi.

diyarbakir

Kaynak: diyarbakir.gov.tr

Diyarbakır Tarihçesi, Tarihi

Diyarbakır’ın tarihi Hititler zamanına kadar uzanır. Şehrin eski adı «Amit», Hititler’in «Amat» adlı bir soyundan gelmedir. Bugün de Eleşkirt’in Amat adında bir köyü vardır. Şehri çepeçevre kuşatan sûrların tarihi de binlerce yıl öncesine kadar uzarrır. Bu sûrlarda Hitit eserlerine rastlanmıştır.

Şehre «Amit», bu bölgeye de «Diyarbekir» denilmiştir. Bu ad yakın zamanlara kadar kullanılmıştır. Atatürk il topraklarında zengin bakır madeni olması bakımından, buraya, «Bakır ülkesi» anlamına, «Diyarbakır» adını vermiş, bu ad halk arasında tutunmuştur.

Eskiden zaman zaman İranlılar’ın istilâlarına uğrıyan Diyarbakır 640 yılında İslâmlar tarafından fethedildiyse de sonradan gene Bizanslılar’a geçti.

Şehrin Türkler’in eline geçmesi 1070 yılındadır. Bu tarihte Selçuklu Türkleri şehri kesin olarak ele geçirdiler. Akkoyunlular ve Karakoyunlular zaman zaman Diyarbakır’da hüküm sürdü. Diyarbakır’ı daha sonra Timur ve Şah İsmail zapt ettilerse de 1515’te Yavuz Sultan Selim tarafından tekrar ele geçirildi, Türk topraklarına katıldı.

Diyarbakır Tarihçesi

Advertisement

Diyarbakır ve yöresinin çok eski bir tarihi vardır. Diyarbakır-Ergani yolu üzerindeki Hacılar Tepesi ile Ergani’nin Hilar Köyü’ndeki Çayönü Höyüğü İÖ 9. bin yılının ortalarından sonra yerleşim yeri oldu. Bölgenin maden bakımından zengin oluşu, İÖ 4. bin yılından sonra yabancı kavimlerin istilasına ortam hazırladı. İÖ 3500 yıllarında Hurriler tarafından istila edilen bölge, sonra Akıkatların ve yeniden Hurrilerin egemenliğine girdi. Daha sonra bölgeyi Hitit Kralı I. Hattuşili (İÖ 1700’lerin sonları) ele geçirdi. İÖ 16. yüzyılda Mittanilerin egemenliğine geçen Diyarbakır ve çevresi daha sonra yine Hititlerin (İÖ 14. yüzyıl ortaları) ve Asurların (İÖ 13. yüzyıl ortaları) eline geçti. İÖ 8. yüzyıl başlarında Urartu Krallığına bağlanan bölge, yüzyılın son çeyreğinde yeniden Asurluların yönetimine geçti. İskitlerin İÖ 7. yüzyılda bölgede bulunmaları uzun sürmedi. Bunu Medlerin (İÖ 625-550) ve Perslerin egemenliği (550-331) izledi. Büyük İskender, Asya Seferi sırasında tüm Anadolu ile birlikte Diyarbakır ve yöresini de ele geçirdi. Ölümünden (İÖ 323) sonra imparatorluğu parçalanınca yöre Seleukosların yönetimine geçti. İÖ 140’ta Partlar ve İÖ 69’da da Romalılar bölgede egemenlik kurdular. Roma İmparatorluğu ile Partlar arasındaki savaşlarda Diyarbakır her iki devlet arasında sık sık el değiştirdiği için Bizanslılar çevresini uzunluğu 5 km’yi bulan surlarla çevirdiler.

Diyarbakır bölgesi ilk İslâm fetihleri sırasında Müslümanların eline geçti. Halife Ömer döneminde 639’da Halit bin Velit komutasındaki Müslüman ordusu uzun bir kuşatmadan sonra kenti ele geçirdi. Kentin adı İslâm kaynaklarında Amid, bölgenin adıysa Diyar-ı Bekr olarak geçer. Elcezire Valisi İsa bin Şeyh 869’da halifeye karşı ayaklanarak Amid ve çevresini ele geçirdi. İsa ve ailesi bu bölgede 30 kadar bağımsızlığını korudu. Amid merkez olmak üzere 983’te bölgede Mervanoğulları Beyliği kuruldu.

Bölgeye Türk akınları 1042’de Sultan Tuğrul Bey döneminde başladı. Mervani hükümdarı, Tuğrul Bey’in egemenliğine boyun eğdi. Sultan Alparslan 1070’te bölgede Bizans’ın elinde bulunan kaleleri aldı. Sultan Melikşah’ ın ölümünden sonra başlayan taht kavgaları sırasında Suriye Selçuklu Sultanı Tutuş, Diyarbakır yöresini de egemenliğine aldı (1093). Daha sonra yöre 1142’ye kadar İnaloğulları’nın egemenliğinde kaldı. Bu tarihte onların yerini Nisanoğulları aldı. 1183’te Artukoğlu Nurettin Muhammet, Selahattin Eyyubi’nin yardımıyla Amid’i aldı. 1231’de Moğolların yıkımına uğrayan bölge, ertesi yıl Eyyubilerin yönetimine geçti. 1240’ta Amid, Anadolu Selçukluların eline geçti.

14. yüzyıl boyunca bölgeye Mardinli Artukoğulları egemen oldular. 1394’te Timur uzun bir kuşatmanın ardından Amid’i ele geçirerek yağma ettirip yıkıp yaktırdı. 1401’de Irak’a dönünce Amid’i Akkoyunlu Beyi Kara Yülük Osman’a verdi. Böylece Amid merkez olmak üzere Akkoyunlu Devleti kuruldu. 1409 ve 1411’de Karakoyunlular, 1433’te de Memlûklar Amid’i kuşattılarsa da alamadılar. 1469’da Tebriz başkent olunca Amid de eyalet merkezi oldu. 1507’de Safeviler, Diyarbakır Bölgesi’ni ele geçirdiyse de egemenlikleri uzun sürmedi. Çaldıran Seferi’ nden dönen Yavuz Sultan Selim, Bıyıklı Mehmet Paşa’yı Diyarbakır Bölgesi’nin fethiyle görevlendirdi. Osmanlı döneminin en büyük ve en önemli eyaletlerinden birinin merkezi ve İran’a karşı yapılan savaşlarda orduların hareket üssü ve kışlası olan Amid, büyük ölçüde gelişti ve Doğu Anadolu’nun önemli bir bilim ve ticaret merkezi durumuna geldi. Kentin adı kaynaklarda 16. yüzyıla kadar genellikle Amid olarak geçer. Daha sonra Diyarbekir kullanılmaya başladı. Cumhuriyet’in kurulmasıyla il konumuna geçirilen kentin adını 1937’de Atatürk “Diyarbakır’ olarak değiştirdi.

diyarbakir tarihi

Kaynak: diyarbakir.gov.tr

Tarihsel Eserler

İlin bilinen en eski yerleşmesi, tarihi İÖ 9000 yılına kadar inen Çay önü Höyüğüdür. Diyarbakır’da Çayönü’nün dışında Türk dönemi öncesine ait başka önemli bir kalıntı ve eser yoktur.

Diyarbakır ili ve yakın çevresi Türk dönemi mimarlık eserleri açısından Anadolu’nun zengin yörelerinin başında gelir. Diyarbakır Kalesi Dicle Vadisi’nden yaklaşık 100 m yükseğe kuruludur. İlk yapılış tarihi kesin bilinmeyen kalenin Abbasiler döneminden başlayarak İslâm devletleri ve Türkler tarafından onarıldığı ve yer yer yenilendiği gözlenir. Anadolu’da Türk döneminin en eski camisi Diyarbakır Ulu Camisi‘dir. Diyarbakır surlarındaki Mardin Kapısı’nın iki girişi kapatılarak 1151’de ibadet yerine dönüştürülen Ömer Şeddad Camisi, erken tarihli oluşuyla önemlidir. Kentin kuzeyindeki İç Kale Camisi, halk arasında Hazreti Süleyman Camisi ya da Nasiriye Camisi olarak da anılır. 1160’ta yapıldı. Caminin bitişiğinde Sahabeler Türbesi yer alır. Akkoyunlular döneminden kalma Nebi Camisinin 15. yüzyılda yapıldığı sanılır. Akkoyunlular dönemine ait Safa İpark Camisi, kentin kuzeybatısında yer alır. Bir başka Akkoyunlu eseri Mardin Kapısı yakınlarındaki Hoca Ahmet Camisi adıyla da bilinen Ayni Minare Camisi’dir, 1489’da yapıldı. Kentin ortasında bulunan Şeyh Mutahhar Camisini 1500 tarihli yazıtına göre Akkoyunlu Sultanı Kasım tarafından yaptırıldı; Sultan Kasım Camisi de denilir. Lala Bey Mahallesi’ndeki Lala Bey Camisi’nin yapım tarihi bilinmez. 15.-16. yüzyıl ürünü olduğu sanılır. İbrahim Bey Mescidi, 15. yüzyılda yapıldığı varsayılan Taceddin Mescidi, Cevat Paşa Mahallesi’nde 15. yüzyıla ait Hacı Büzürk Mescidi dikkati çeken yapılardır.

Advertisement

Diyarbakır’ın merkezindeki Osmanlı dönemi camilerin en eskisi olan Şeyh Yusuf Camisi’nin 16. yüzyıl başlarında yapıldığı sanılır. Halk arasında Kurşunlu Cami olarak da anılan Fatih Paşa Camisi, Vali Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından 1516-1520 arasında yaptırıldı, tek minarelidir. 1521-1528 arasında yapılan Hüsrev Paşa Camisi, önce medrese olarak yapıldı, dershane bölümündeki mescidi cami olarak kullanıldığından, yapıya 1728’de bir minare eklendi. Ali Paşa Camisi 1534-1537 arasında yapıldı. Mimar Sinan’ın eseridir. İskender Paşa Camisi 1565’te yaptırıldı. 1564-1572 arasında yapılan Behram Paşa Camisi’nin de Mimar Sinan tarafından yapıldığı sanılır. Minaresi sağdadır. Melek Ahmet Paşa Camisi, yazıtına göre 1587-1591 arasında olasılıkla Mimar Sinann tarafından yapılmıştır. Sağdaki minare caminin önünde, bağımsızdır, içinde mozaik çini kullanılmıştır. 1594 tarihli Defterdar Camisi, İç Kale yakınlarında Diyarbakır valilerinden Nasuh Paşa’ nın 1606-1611 arasında yaptırdığı Nasuh Paşa Camisi, Yeni Kapı yakınlarında Kara Mustafa Paşa’nın 17. yüzyıl ortalarında yaptırdığı Arap Şeyh Camisi, Diyarbakır surları dışında kalan Meded Bey ve Kışla Camisi olarak da anılan Kurt İsmail Paşa’nın 1868-1875 arasında yaptırdığı Kurt İsmail Paşa Camisi mimarlık özellikleriyle kent içinde dikkati çeken tarihsel yapılardır.

Artuklular tarafından 1198’de yaptırılan Zinciriye Medresesi’nin mimarı İsa Ebu Dirhem adlı bir sanatçıdır. Artukluların ikinci önemli eseri Mesudiye Medresesi dir. 1198-1223 arasında yapıldı. Ali Paşa Medresesi 1534-1537 arasında yapılmıştır. Mimar Sinan’ın eseri olduğu sanılır. Kesme taşlı tek katlıdır. Mulihiddin Lari Medresesi’ nin 16. yüzyıl ortalarında yapıldığı kabul edilir.

Çok sayıda mezar anıtı arasında Deliler Hanı’nın karşısında yer alan ve 13. yüzyıla tarihlenen kare planlı, Sultan Şüca Türbesi, 16. yüzyıla ait kare planlı Şeyh Yusuf Hamedani Türbesi, 16. yıla ait sekizgen planlı Şeyh Abdülcelil Türbesi, 15. yüzyıl ortalarından kalma kare planlı Lala Bey Türbesi ve Gülşeniler Tekkesi yapılar topluluğunun içindeki yapım tarihi bilinmeyen Sarı Saltık Türbesi, 16. yüzyıla ait sekizgen planlı Zincirkıran Türbesi, halk arasında Karadeniz Türbesi olarak tanınan ve kesin yapım tarihi bilinmeyen Mir Seyyaf Türbesi akla ilk gelen anıtlardır. 1522 tarihli ve sekizgen planlı Fatih Paşa Türbesi, 1565’te yapılması olanaklı İskender Paşa Türbesi, 1585 tarihli Özdemiroğlu Osman Paşa Türbesi, 17. yüzyılın ortalarından kalma sekizgen planlı Arap Şeyh Türbesi, İçkale’de 17. yüzyılda yeniden yapılmış Sahabeler Türbesi kentin belli başlı mezar anıtlarıdır.

Önemli hanlardan Deliller Hüsrev Paşa Hanı 1527’de yaptırıldı. Hasan Paşa Hanı ise 1575 tarihlidir. 16. yüzyıldan kalan Çifte Han ile 1789 tarihli Yeni Han da önemli yapılardır. Anadolu’nun en eski köprüleri Diyarbakır ve yakın çevresinde yer alır. Bunların başında Malabadi Köprüsü gelir. Batman Suyu üzerindeki bu köprüyü 1147’de Artukoğullarından Timurtaş bin İlgazi yaptırdı. Köprünün önemi, büyük kemerinden ve kabartmalardan gelir. Bir başka örnek Çermik Köprüsü’dür. Ortada bir büyük, yanlarda birer küçük olmak üzere üç gözden meydana gelen köprü, yöredeki örneklere göre daha yalındır. 1179′ da yaptırıldı. Dicle Köprüsü yazıtına göre 1065’te on gözlü olarak kesme ve moloz taşlarla yapıldı Cümek Devegeçidi Köprüsü, Artukoğulları’nın ilginç yapılarından birisidir.

diyarbakir kalesi

Kaynak: diyarbakir.gov.tr

Diyarbakır Kalesi

Gerek karadan, gerek Dicle üzerinden geçen yollardan hepsi Diyarbakır’dan geçmek zorunda olduğundan, çok eski zamanlardan beri bu şehrin iyice korunması gerekmiştir. Bizans İmparatoru Konstantinos 349’da şehrin etrafını surlarla çevirmiştir. On yıl sonra Şâpûr, Diyarbakır’ı kuşattığı sıralarda, şehir küçük ve önemsiz bir yerdi. Kale bu tarihten sonra birkaç kere daha İranlılar’ın saldırmasına uğradıysa da uzun zaman Bizanslılar’ın güney yolu üzerinde önemsiz bir kalesi olarak kaldı,

Bazalt kayalıklar üzerinde kurulu olan bu muazzam kale kuzeyden güneye 1300, doğudan batıya 1700 m. uzunluğundadır. Çevresi 5 km. kadardır, duvarlarının kalınlığı 3-5 metre arasında değişir. Surun üzerinde geniş bir yol vardır. Bu yol kuleleri birbirine bağlar. 78 kulenin en büyükleri “Yedi Kardeşler”, “Keçi Burcu”, “Sen-Ben Burcu” dur. içlerinde mahzenler, sarnıçlar, depolar, koğuşlar vardır. Dicle’ye bakan hariç, öteki yanları 8-15 m. genişliğinde bir savunma hendeğiyle çevrilidir.

Kale Osmanlılar zamanında önemli değişiklikler geçirmiş, birçok yerleri genişletilmiştir. En önemli tamiri VI. yüzyılda Bizans İmparatoru İustinianus zamanında görmüş, asıl şeklini o zaman almıştır. Kalenin burç ve kapılarında Abbasiler’e, Mervâniler’e, Bizanslılar’a, Selçuklular’a, İnaloğulları’na, Artukoğulları’na, Eyuplular’a, Akkoyunlular’a, Osmanlılar’a ait birçok yazıtlar vardır.


Leave A Reply