Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kısa ve Uzun Özeti Analizi, Peyami Safa

21
Advertisement

Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı kitabı konusu, yorumlar, kısa ve uzun özeti, tanıtımı. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu kitabı ile ilgili bilgi.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Kitabın Adı: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Kitabın Yazarı: Peyami Safa

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun Özeti

Olaylar Hasta Çocuk’un hastanede beklemesi ile başlar. Hasta Çocuk, etrafındaki hastalan seyrederken daha da üzülmektedir. Sekiz yaşından beri çektiği bu hastalık, onu çok yıpratmıştır. Sağlıklı olan kişileri kıskanmaktadır içten içe. Bu bekleyiş sürecinden sonra, nihayet sıra ona gelir. Asistanlar bacağındaki sargıyı açar. Her yeri et kokusu sarar. Doktor tekrar ameliyat gerektiğini söyler. Doktor, bu bacağın kısalması ya da kesilmesi gerektiğini ifade eder. Bu sözler, Hasta Çocuk’u hüsrana uğratır. Hastaneden ayrılır.

Yolda bacağındaki zonklama onu rahatsız etmektedir. Kenar mahallelerden birinde, annesiyle oturduğu eve doğru yönelir. Felaketin eşiğinde olduğunu düşünmektedir. Evde kimse yoktur. Kederlerini paylaştığı bu eski evinde düşüncelere dalar. Az sonra annesi içeri girer. Annesine hastane ile ilgili belirsiz sözler söyler. Annesi hiç tatmin olmaz. Hasta Çocuk, annesini üzmek istemediği için ameliyat kararının belli olmadığını anlatır. Ayrıca bacağını, güvendiği bir doktor olan Mithat Bey’e de göstermek istemektedir. Yemek esnasında annesinden Erenköy’deki paşanın evine gitmek için izin ister.

Ertesi gün, paşanın köşküne gider.

Paşa, Hasta Çocuk’a sıhhatini ve tahsilini sorar. O sırada, paşanın kızı Nüzhet gelir. Paşa, Hasta Çocuk’a, Doktor Ragıp’a da görünmesini söyler. Paşanın en çok sevdiği şeylerden biri, hasta çocuğun ona eğlenceli kitaplar okumasıdır. Bir gece Hasta çocuk, Nüzhet’e de edebi romanlar getirmektedir. O gece, paşa her zamanki gibi Hasta Çocuk ona kitap okurken uyur. Nüzhet, Hasta Çocuk’u yanına çağırır. Havuz başında otururlar. Nüzhet ona Doktor Ragıp’ın kendisiyle evlenmek istediğini söyler. Nüzhet, Ragıp’ın tahsilinden, parasından, yakışıklılığından bahseder. Hasta Çocuk bu bahisten hoşlanmadığını ifade eder.

Advertisement

Bunun üzerine, Nüzhet henüz bu teklifi kabul etmeyi düşünmediğini söyler. Hasta Çocuk o anda çok mutlu olur. Daha sonra hastalığından bahsederler. Ameliyat gerektiğini anlatır Nüzhet’e. Ardından, her ikisi de odalarına gider ve yatarlar. Hasta Çocuk, Nüzhet’in evlenme ihtimalini düşünür; bir türlü uyuyamaz. Kendisinden büyük olmasına rağmen, Nüzhet’e karşı derin bir aşk duymaktadır. O sırada, kapı vurulur. Nüzhet içeri girer. Nüzhet gözüne her zamankinden daha güzel görünür. Nüzhet her zamanki gibi kahkahaları ile alay eder gibidir. Hasta Çocuk, Nüzhet’e sevgisini göstereceği sırada, Nüzhet odadan kaçar.

Ertesi sabah annesine, konakta bir ay kalacağı haberini gönderir. Annesine haber verdikten sonra doktoruna gider. Doktor koltuk değneği kullanması gerektiğini anlatır. Her gün gelmesini söyler.

Hasta Çocuk, köşke geri döner. Odaya girince, herkes susar. Hasta Çocuk, bu suskunluktan çok rahatsız olur. Akşama doğru, evin hizmetçisinden Nüzhet’in evleneceğini duyar. Evliliği sadece Nüzhet’in annesi istemektedir. Bütün gece, Hasta Çocuk Nüzhet’in ona yalan söylediğini düşünür ve ona çok kızar. Bu ruh hâli içinde, Nüzhet’in odasına gider. Nüzhet birkaç kez gördüğü Doktor Ragıp’la evlenmek istemediğini söyler. Ona sa-nlır ve odasına geri döner.

Ertesi sabah Hasta Çocuk, çok daha mutlu uyanır.

Sağlıklı olmak için iyi bir kahvaltı yapar. Akşama doğru, Doktor Ragıp’ın gelmesi onun mutluluğunu sona erdirir. Ragıp, oldukça yakışıklı, sağlıklı ve kibar bir gençtir. Hasta Çocuk, onun karşısında kendisini çok zayıf bulur.

Bundan sonraki günlerde Hasta Çocuk’un günlerinin çoğu hastane ile paşanın köşkü arasında geçer. Bir gün, evde paşanın karısının onun bacağındaki mikroptan tiksindiğini anlar. Ertesi gün, köşkten ayrılmaya karar verir; fakat annesinin aniden köşke gelmesi buna engel olur. Aynı gün Ragıp da gelir ve aralarında fikri bir münakaşa olur.

Hasta Çocuk birkaç gün sonra, kendi evlerine annesiyle beraber döner. Aynı gün bacağı çok sancır ve hastaneye kaldırılır.

Advertisement

Doktor Mithat Bey durumun iyice kötüye gittiğini söyler. Ameliyat kararı alınır. Hasta Çocuk dehşet içindedir. Bu feci karardan sonra herkesin ona acıdığını düşünmektedir. Nihayet Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’na yatar. Bu günlerde hep annesini, evini, Nüzhet’i düşünür. Etrafındaki hastalar onun ruh hâlini alt üst etmektedir. Ameliyat günü gelir. Bacak kurtulur. Yalnızca biraz kısalmıştır. Hastaneden çıkacağı gün, Hasta Çocuk burada ızdırap ve tevekküle çok alıştığını düşünür. Ayrılmak, dış dünyaya katılmak istemez. Paşa, ölümünün yakın olduğunu, yanma gelmesini istediğini haber vermiştir. Roman, Hasta Çocukun bacağı kısalmış şekilde annesiyle hastaneden ayrılmasıyla sona erer.


dokuzuncu-hariciye-kogusu

Kitabın Kısa Özeti:

Romanın kahramanı on beşine basmıştır. Yedi yaşından beri dizindeki yaradan acı çekmektedir. Muayene için 9’ncu Hariciye Koğuşu’na gider, kemik veremine tutulduğunu, ayağının kesilmesi gerektiğini öğrenir. Ancak sakin yaşarsa, iyi beslenirse ağır ağır iyileşecektir. Oysa, bir annesi vardır, o çok yoksuldur. Akrabaları olan Paşa’dan yardım isterler. Paşa hastayı Erenköy’deki evine alır. Delikanlı burada Paşa’nın on dokuz yaşındaki güzel kızı Nüzhet’e aşık olur. Kız da kendisini sever. Fakat kız zengin bir doktorla evlendirilecektir. Delikanlı buna çok üzülür. Bunalım geçirir. Bu yüzden ayağı daha da kötüleşir. Evden kaçarak hastaneye yatar. Doktorlar büyük çaba göstererek onu sakatlıktan kurtarırlar. Ayağı kesilmeden ameliyatla iyileşen delikanlı hastaneden çıkar. Ama sevdiği kızın bir gün sonra sözü geçen doktorla evlendiğini duyar.

Kitap Hakkında Yorumlar ve Yargı

«Bu romanın en karakteristik hususiyeti bizde o ana kadar hiç temas edilmeyen bakir bir mevzuu ele almış olmasıdır. Fizioloji ile psikolojinin el ele verdiği hastalık ve maraz tahlili romanları ki frenk edebiyatında böyle romanların kıymetlilerini tıp fakültelerinde bile talebenin istifadesi için okutuyorlar. Romanın ikinci hususiyeti roman kahramanının isimsiz oluşudur. Bütün edebiyatımızda kahramanın adı olmayan ilk roman budur sanırım. Niye böyle? Çünkü romanın kahramanı müellifin kendisidir; kendi adını zikretse romana uymayacak, başka bir ad taksa hakikatten ayrılmış olacak, öyleyse en iyisi kahramanı adsız bırakmaktır.» (İsmail Habip).

«9 uncu Hariciye Koğuşu’nun bir tek kahramanı var: 9 uncu Hariciye Koğuşu. Bu kitap, bütün bir fakir çocuklar hastahanesinin romanıdır. Burjuvanın çocuğu 9 uncu Hariciye Koğuşu’nda yatmadı, o ve onun anası, babası o beyaz duvarların kabusunu duyamaz. 9 uncu Hariciye Koğuşu’nda halkın çocuğu yatıyor, benim oğlum yatacak, onu ancak biz anlarız. Peyami’nin bu kitabı tam mükemmel ve ciddi manasile yenidir. Bu kitabın ruh tahlilleri bile dehşetli ve derin hakikat vesikalarının senfonisidir. Peyami’nin romanı realisttir, fakat eski manada fotoğraf realizmi değil; şeniyetlerin abidesini yapan ve bunu yapmak için bir sıra tahlil ve terkiplerden mürekkep bir kompozisyon vücuda getiren diyalektik bir realizim.» (Nazım Hikmet).

«9 uncu Hariciye Koğuşu, bir ruh çözümlemesi romanıdır. Yazar, gözlemlerini bilinenden bilinmiyene, bilinçten bilinçaltına doğru uzatarak, insan ruhunun en karanlık köşe bucaklarını bilinç üstüne çıkarmaya çalışmış, bunda da gerçekten üstün bir başarıya ulaşmıştır. Roman kahramanının çektiği hastalık, yazarın, çocukluğunda geçirmiş olduğu hastalığa benzemektedir. Bu bakımdan, 9 uncu Hariciye Koğuşu, otobiyografik bir nitelik göstermektedir.» (Cevdet Kudret).


21 yorum

  1. Pelin Nisa on

    Gerçekten çok sağ olun. Hayatımı kurtardınız. Belki sizin sayenizde Türkçe de 2.’ lik yerine 1.’nci olacağım…:)

Reply To zeynep Cancel Reply