Drina Köprüsü Kitap Özeti Konusu İncelemesi Karakterler, Ivo Andriç

0
Advertisement

Ivo Andriç Drina Köprüsü isimli kitabının konusu, karakterleri, eleştirisi, incelemesi ve özeti. Ivo Andriç Drina Köprüsü hakkında bilgi.

Drina Köprüsü Kitap Özeti – Ivo Andriç

Drina Köprüsü Kitap Özeti – Ivo Andriç

Romanın Başlıca Karakterleri

Drina Köprüsü:

Uzunluğu yaklaşık 250, genişliği de on adımdır. Orta yeri iki eşit teras biçiminde genişler, buraya “Kapiya” denir. Terasların etrafı taş parmaklıklarla çevrilidir. Sağdaki terasa Sofa denir. Parmaklıkların orta yerindeki mermer kitabe Türkçedir ve köprüyü yaptıranın adı, mimarı, yazılış tarihi yazılıdır. Köprünün sol kıyısında genellikle Hristiyanlar sağ kıyısında da Müslümanlar otururlar. Köprü üstüne anlatılan bütün hikâyeleri çocuklar bile bilir. Sokoloviç köyünde doğan Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa yaptırmış, mimarlığını ise, efsane haline gelen Mimar Rade üstlenmiştir.

Sokollu Mehmet Paşa: Devşirme sonucu Osmanlı ve Müslüman oldu. Osmanlı sarayında sadrazamlığa kadar yükseldi.
Abid Ağa: İnsafsız, sert, katı yürekli bir adam. Sadrazamın en güvendiği adamların başında geldi. Daha sonra Sadrazam tarafından cezalandırılarak köprü inşaatı işinden alınarak sürgüne gönderildi.
Tosun Efendi: Ufak tefek solgun yüzlü bir adam. Yunan adalarında doğdu, sonradan Müslüman oldu. İstanbul’da Mehmet Paşa adına birçok vakıf eserleri yaptı.
Radisav: Ufak tefek, heyecanlı bir adam. Köylüleri örgütleyerek köprü çalışmasını engellemek istemesini canıyla ödedi.
Arif Bey: Abid Ağa’ nın yerine gelen Arif Bey bağırıp çağırmadan, sopasını kullanmadan, sövüp saymadan, sadrazamın emirlerini yerine getirdi, köprü yapımını gerçekleştirdi, namuslu bir adam.
Davut Hoca: Vakıfları yöneten kişi.
Ali Hoca: Genç, güleryüzlü kanlı canlı bir adam.

DRİNA KÖPRÜSÜ (Kitabın konusu, eleştirisi)

Drina Köprüsü, adını ırmaktan alır. Bu ırmak Vişegrad’ın içinden geçer. Vişegrad ise, Sırbistan’la Bosna-Hersek arasındadır. Bu yerler, Osmanlı İmparatorluğunun birer eyaletidir. Köprü Doğu-Batı iletişimini ya da ayrımını sağlar. Birçok tarihsel olaya sahne olur. Bu nedenle ‘köprü’ aynı zamanda romanın bir karakteridir. Çünkü tanık olduğu tarihsel olaylar orada yaşayanları sarsmış ve onların alınyazısı olmuştur. Yazar bunu Hasan Ali Ediz’in önsözde belirttiği gibi, kuru olarak yapmamıştır, bu anlatıma masallar, söylenceler, gelenek ve görenekler katmıştır: “..köprünün yapılışı, Sırbistan isyanları, kolera salgınları, su baskınları, Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından işgali, bu bölgeye demiryolu getirilişi, 1912 Balkan Savaşı, 1914 Haziranı’nda Avusturya Veliahtı Ferdinand’ın Sırplı bir genç tarafından öldürülmesi, Avusturya-Sırbistan Savaşı, köprünün dinamitle havaya uçurulması gibi büyük tarihsel olayların yanı sıra, istemediği bir delikanlıya verildiği için kendini bu köprüden azgın Drina’ya atan güzel Boşnak kızı Fato’nun acıklı serüveni ile kumarcı Glasinçanin’in yan gerçek, yan masal halinde anlatılan kumar tutkusu, tekgöz Salko’nun gazinocu Lotika’nın yaşamları” anlatılır.

Yıllar geçer, savaşlar, aşklar, arkadaşlıklar, karışıklıklar geçer; köprü ve özellikle Kapiya hep ön planda kalır. Almanlar, Avusturyalılar, Sırplar, Macarlar hep bu savaşın içinde yer alırlar.. En sonunda bugün daha önce köprünün ayaklarından birine gizlice yerleştirilen dinamitlerin o inanılmaz gürültüsü altında havaya uçurulur.. Olaya tanık olan Ali Hoca dehşete düşer, “Burada yıkılırsa elbette başka bir yerde yapılır” diye düşünürken, roman “Meydana çıkan yokuşta Ali Hoca uzanmış yatıyor, kısa titreyişlerle Allaha ruhunu teslim ediyordu” diye biter.

Advertisement

Drina Köprüsü’nün Özeti

Drina, sarp dağlar arasında akan bir ırmaktır. Drina’nın sağ tarafında Vişegrad kasabası bulunmaktadır. Sol kıyısında ise bir başka mahalle vardır. Kasaba ve mahalleyi birbirine bağlayan çok güzel bir köprü vardır: Drina köprüsü. Köprü, Bosna’yı Sırbistan’a, Osmanlı imparatorluğuna, hatta İstanbul’a bağlayan biricik bağdır. Köprünün sol tarafında yaşayan Hristiyanlarla sağ tarafında yaşayan Müslümanlar iç içe yaşamaktadır.

Köprü yapılmadan önceki devirlerde, köprünün hayalini ilk kez, buradan 1516’da İstanbul’a götürülen bir oğlan çocuğu kurmuştur. Bu çocuk, Osmanlı’nın ünlü sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa’dır. Drina yakınlarında bir köyde Hristiyan bir aileye mensup olan Sokullu Mehmet Paşa on yaşlarında devşirme olarak Osmanlı sarayına, götürülmüş, kısa sürede yükselmiş, Osmanlı imparatorluğunun genişlemesinde çok büyük katkılan olmuştur.

Sokullu Mehmet Paşa, hâlinden çok memnun olmakla birlikte bazen asıl memleketini ve Drina’yı hatırlamakta, içinde buruk bir acı hissetmektedir. Bu acıyı dindirmek için, Drina’ya çok mükemmel bir köprü inşa ettirmeye karar verir.

Sokulu Mehmet Paşa’nın karar verdiği yılın ilk baharında inşaat başlar. Kasabaya çok kalabalık bir kafile gelir. Köprünün mimari Abid Ağa’dır. Geldiği ilk gün halkı, acımasızlığıyla korkutur. Sonbahara kadar inşaat devam eder, köprünün birinci kısmı sona erer. Abid Ağa, baharda geri döneceğini, döndüğünde köprüyle ilgili en ufak bir zarar olursa halkın tamamını cezalandıracağını söyler.

İlkbaharda yanında Dalmaçyalı taşçılarla yeniden gelir, işçilerin çokluğu kasabayı huzursuz ermekte; fakat kasabalı korkudan ses çıkaramamaktadır. Abid Ağa, halktan pek çok kişiyi köprüde karşılıksız çalışmaya zorlamaktadır. Köylüler isyan etmeye başlar, köylülerden Radisav adında biri halkı galeyana getirmektedir. Gece, geç saatlerde hıncından köprüye zarar verir. Radisav yakalanır. Radisav’in önce tüm vücuduna kızgın zincirler vurulur, halkın önünde kazığa geçirilir. Bu olay, Abid Ağa’nın katı yürekliliğini ve korkunçluğunu köylüye daha iyi gösterir. Gece olunca işkenceden ölen adamı yakınları gizli bir şekilde Drina’nın yakınlarında bir mezara gömerler. Aralık ayındaki sert kışla işkenceler ve inşaata tekrar ara verilir ve Abid Ağa kafilesiyle köyden ayrılır.

İlkbaharda inşaat için gelen Abid Ağa değildir.

Abid Ağa’nın köyde yaptığı eziyetler sadrazamın kulağına girmiş, sadrazam Abid Ağa’yı sürgüne göndermiştir. Abid Ağa’nın yerine gelen Arif Bey, yine bir kafileyle gelir. Arif Bey, son hızla köprünün yapımı için uğraşırken herkese hakkını ödemektedir. Yıllar geçmekte, köprü ve yanında yapılan han çok yavaş ilerlemektedir. Kasabadakiler yavaş yavaş köprüden ümitlerini kesmişlerdir. Bu arada kasabalının hemşehri olarak gördüğü Sadrazam Mehmet Faşa öldürülmüştür. Bir cuma maiyetiyle birlikte camiye giderken meczup bir derviş sadaka istemek için sadrazama elini uzatır. Sadrazam para verilmesi için emir verip arkasına döndüğünde derviş bir kasap bıçağı ile sadrazamı öldürür. Kasaba bu olayı duyduğunda çok üzülür. Drina üzerindeki muhteşem köprü ve han onun eseri olarak sonsuza dek yaşayacaktır.

Advertisement

Köprü yapıldığından bu yana, bir yüzyıl geçmiştir. XVII. yüzyılın sonlarında kasabada değişiklikler olmaya başlar. Türk orduları Macaristan’dan çekilmektedir. Bosna’da sadece bu olay konuşulmaktadır. Askerlerin çekilmesiyle buralardaki vakıf malları imparatorluğun sınırlan dışında kalır. Han ve köprüdeki hizmetkârların parası ödenmemekte, bu binalar gittikçe bakımsızlaşmaktadır. Hanı, Davut Hoca idare etmekte, yardım için başvurduğu her yerden eli boş dönmektedir.

Han, gittikçe bakımsızlaşmakta, ziyaretçileri her geçen gün azalmaktadır.

Bu yüzyılda, Drina için önemli olaylardan biri de, kasabayı birkaç yıl gerisine sürükleyen sel felaketidir. Sırbistan’daki ayaklanmalar Bosna’yı da etkilemektedir. Asiler kasabadaki Müslüman ve Hristiyanları aynı derecede rahatsız etmektedir. Kasabaya dışarıdan gelenler bir karakol ve kulübe yaparlar. Sırp isyanı bastırılmasına rağmen bu topraklarda, devlet ciddi tedbirler almaktadır. Bu yüzden, masum misafirler olan Yelisey ve Mile, karakol tarafından halkın gözü önünde öldürülür. Böylelikle halk sindirilmiş olmaktadır. Drina köprüsü, bu cesetlerin atıldığı bir yer olmuştur. Kasabalı artık bu köprünün yanından dahi geçmek istememektedir.

XIX. yüzyılın ortalarıdır. Osmanlı, gitgide sınırlardan çekilmekte, siyasi dengeler değişmektedir. Bu değişikliklerle birlikte kasabada veba ve kolera salgını olur. Bununla birlikte, halk bu etrafına kapalı kasabada sessiz, sakin yaşamaktadır. Bununla birlikte, kasabada bazı olağan dışı olaylar cereyan etmektedir. Olay, Velyi Lug’la Nezuka’nın hikâyesidir. Velyi Lug, kasabanın en önde gelen ailelerindendir. Avdaga Osmanagiç ise hatırı sayılır bir toptancıdır. Yeni evlenme çağına gelmiş bir kızı vardır. Kızı Fato, güzelliğiyle ün salmış bir genç kızdır. Kasabadaki bütün gençler, kızın kibarlığından bahsetmektedir. Pek çok kişi evlenme teklif etmiş; fakat ret cevabı almıştır. Nezuka köyünde de Hamziç kardeşlerin evleri bulunmaktadır. Avdaga Osmanagiç, kızını Hamziçlerden biri ile evlendirmek isteyince Nezuka kendini Drina köprüsünden atarak intihar eder.

Kara Corc isyanından sonra Sırbistan’da isyan çıkmıştır. Sınır boylarında Sırp ve Müslüman evleri yanmaya başlar. Osmanlılarla Sırplar arasındaki savaş bir süre yatışsa da içten içe bu alanlar kaynamaktadır. Avusturya ordusunun Bosna’ya gireceğine dair söylentiler baş gösterir. Bosna’yı padişahın hiç karşı koymadan bıraktığı söylentileri yayılmaya başlamıştır. Yalnız, Plevlie müftüsü Avusturyalılara direneceğini söyleyerek Drina’ya gelir, amacı yardımcılar toplamaktır. Mütevelli Ali Hoca, bu isyana karşı çıkar. Kasabanın eskiden zengin, önde gelen ailelerinden birine mensup olan Ali Hoca, dürüst, bilgili, mantıklı bir insandır. Silahlı bir direnişin ancak halka zarar vereceğine inanmaktadır. Ona Plevlie müftüsü, “gavur, vatan haini” ithamlarında bulunur. Aralarındaki kavga gittikçe büyür. Halkı galeyana getiren müftü, Ali Hoca’nın kulağından köprüye çivilenmesini sağlar. Ali Hoca hareket ettikçe canı yanmaktadır. Ancak Avusturya ordusunun kasabaya girmesiyle bir hasta bakıcı sayesinde kurtulur.

Kasabaya Avusturya birlikleri hâkim olmuştur.

Müslüman evlerinde umutsuzluk, Hristiyan evlerinde ise güvensizlik vardır. Kasabadaki din temsilcileri ibrahim Molla, Müderris Hüseyin Efendi, Rahip Nikola, Hahambaşı Davit Levi Avusturya albayını karşılamak üzere çağrılmıştır. Dördü de çok korkmaktadır. Onları neyin beklediğini bilmemektedirler. Hepsi hoşgörü içinde yaşayan bu farklı din temsilcileri aynı zamanda birbirleriyle dosttur. Albay, kasabada düzenin korunması gerektiğini, aksi takdirde cezalandırılacaklarını söyler. Hepsi derin düşüncelere dalmış şekilde evlerine dönerler.

Birkaç gün sonra hayat eski seyrini alır. Fakat işgal altında yeni bir çağ başlamıştır.

Kasabanın her yerinde askerden daha bol bir şey yoktur. Kasabanın görünüşü her geçen gün değişmektedir. Kuruş ve para ile hesaplar görülmeye başlanmıştır. Ağaçlar kesilmekte, yollar onarılmakta, yeni yollar yapılmakta, belediyeye ait binalar inşa edilmekte, mağazalar açılmaktadır. Taş Han ise yıktırılmıştır. Yerine bir kışla yapılmıştır. Kasabada tek değişmeyen ve ayakta kalan şey “Drina Köprüsü” dür.

Kasaba gece gündüz aydınlık, modern bir şehir görünümü almıştır. On iki yıl önce kasabaya gelen Milan, kasabadaki eğlencelerden faydalanan kişilerin en önde gelenidir. Milan, kumar oynayarak bir gecede tüm servetini kaybetmiştir. Buna dayanamayan Milan intihar eder. Cenazesinin Hristiyan mezarlığına gömülüp gömülmeyeceği soran olur. Rahip Nikola’nın hoşgörüsü Hristiyan mezarlığına gömülmesini sağlar. Zorunlu askerlik uygulaması kasabadaki gençleri etkilemiş, işgal yıllarında işaretlenen evlerdeki gençler zorla askere alınmıştır. Önce dehşetle karşılanan bu olay zamanla kasabada olağan bir hadiseye dönmüştür.

XIX. yüzyılın sonlarında kasabada bir sükûnet baş göstermiştir. Kasabada çeşitli imkânlar serilmiştir. Kasabadaki Sırplar ve Yahudiler giyimleri ve davranışları ile yabancılara benzemeye çalışmaktadır. Kasabaya yerleşen memurlar hayatı etkilemektedir. Halk farkında olmadan fazlaca vergi ödemektedir. Müteahhitler, mühendisler, işçiler gelmektedir. Kasabada para artmakta; fakat alım gücü azalmaktadır. Bir de kasabaya otel açılmıştır. Oteli açan Debore ve Mina’dır. Lotika, oteldeki eğlenceleri yürütmektedir. Zengin ve hovarda gençler, bu otelin müdavimleri olmuştur. Lotika, oldukça popüler bir kişidir. Otelde patırtı çıkaran müşterilere gereken ceza verilmektedir. Bu arada Tekgöz isimli saf bir adam, kasabanın en güzel kızı Paşaya âşık olur. Paşa, zengin bir adamla evlenince dünya başına yıkılır. Drina’nın buz tutmuş yüzeyinde yürür fakat ölmez.

İşgal altında yirmi yıl geçmiştir.

Avusturya-Macaristan Krallığında bazı olaylar yaşanmaktadır. Kraliçe Elizabeth bir İtalyan tarafından öldürülür. Bundan kasabada tek etkilenen kişi İtalyan Pietro Usta’dır. Kasabadaki halk bu suçsuz adama sırf İtalyan olduğu için katil damgası vurur. Kasabadaki demir yolu yapımı bitmiştir. Ali Hoca, bu demir yolundan dolayı aşırı kaygı duymaktadır.

1908 yılıdır. Fiyatlar yükselmiş, kâğıt para, hisse senetleri iniş çıkışlara başlamıştır. Sırbistan’da taht değişikliği baş göstermiştir. Kasabada askeri otorite etkisini gittikçe artırmaya başlar. Demir yolunun yapılması kasabaya daha çok askerin gelmesine neden olmaktadır. Dünyadaki savaşlar bu kasabada da etkisini hissettirmektedir. Osmanlı imparatorluğunun parçalanması Müslüman halkı derinden üzmektedir. Sırplar ise çok rahattır. Kasabanın gençleri, Viyana, Prag, Zagrep gibi üniversitelerde öğrenim görmeye başlamıştır. Kasabaya döndüklerinde direniş için toplanmaktadırlar. Kasabadaki otel de artık iyi işlememektedir.

1914’te, Drina köprüsü üzerindeki hikâyenin son yılı gelir. Arkası kesilmeyen bombardıman yüzünden köprüden artık hiç kimse geçmemektedir. Köprünün etrafındaki mahalleler de bombardıman yüzünden boşalmıştır. Fakat Ali Hoca, bütün uyarılara rağmen dükkânını terk etmez. Evine dönerken Ali Hoca “Allah’ın Drina’yı terk ettiğini” düşünürken yolda can verir.

Advertisement

IVO ANDRIÇ

IVO ANDRIÇ

lvo Andriç, 1892 yılında Bosna’da dünyaya gelmiştir, lvo Andriç, babasının ölümünden sonra, annesi ile Drina ırmağı yakınındaki Vişegrad’a taşınmıştır. Çocukluğu burada geçmiştir. Viyana, Zagreb, Krakov ve Graz üniversitelerinde öğrenim görmüştür. Felsefe, Slav tarihi ve! edebiyatı okumuştur. Politika ile yakından ilgilenen lvo Andriç, Slav ulusunun kurtuluşunu sağlamaya çalışan devrimci gençlik örgütüne girmiştir. Bir yıl kadar hapiste yatmıştır, ikinci Dünya Savaşma kadar konsolosluk ve elçilik yapmıştır.

Başlıca eserleri: Ali Cercelez’in Yolu, Travnik Kroniği, Matmazel, Hapishane Anıları’dır. lvo Andriç’in en ünlü eseridir. Pek çok kez basılan bu roman 1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almıştır. Romanın başkişisi Drina köprüsüdür. Köprünün kaderiyle benzer kaderi olan insanların hayatı gelenek ve görenekleri, inançları anlatılmaktadır. Eserde köprü vesilesiyle Osmanlı İmparatorluğunun çöküş süreci ye Birinci Dünya Savaşı da işlenmektedir. Romanın belli başlı kahramanları ise şöyledir:

Abid Ağa: Osmanlı İmparatorluğunu yıkılışa sürükleyen beceriksiz idarecilerdendir. Zalim, bencil, makam hırsıyla dolu, sert, katı yürekli bir yöneticidir. Mimar Tosun: Sonradan Müslüman olmuş bir Rum’dur. Abid Ağa’nın yardımcısıdır.

Arif Bey: Abid Ağa görevden alındıktan sonra Drina köprüsünü inşa etmekle görevli mimardır. Dürüst, ince, yumuşak, iyi niyetli bir kişidir.

Davut Ağa, Molla İbrahim, Rahip Nikola, Yoso, Fato, Lotika, Ali Hoca…


Leave A Reply