Advertisement
Duman ne anlama gelir? Duman kelimesinin terimler sözlüklerindeki anlamı, deyimler ve birleşik kelimelerin anlamları nedir?
1. isim Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan değişik renklerde gaz
“Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım” – B. S. Erdoğan
2. Havalanan tozların veya sisin oluşturduğu bulanıklık
“Köyünün üstüne boz bir duman çökmüştü.” – Y. Kemal
3. Kötü, yaman
“İşimiz duman. Hâlimiz duman.”
4. Esrar
“Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım” – B. S. Erdoğan
2. Havalanan tozların veya sisin oluşturduğu bulanıklık
“Köyünün üstüne boz bir duman çökmüştü.” – Y. Kemal
3. Kötü, yaman
“İşimiz duman. Hâlimiz duman.”
4. Esrar
bulunulan yerin havasını esrar, sigara vb. dumanıyla doldurmak
1. sis kaplamak, sis bürümek
2. sigara dumanını içine çekmek
2. sigara dumanını içine çekmek
esrar, sigara vb. içilen bir yerin havasından etkilenmek
kötü duruma düşürmek, geride bırakmak, birini yıldırmak
“Ama yerine göre karşısına dikilenlere de duman attırır.” – R. N. Güntekin
“Ama yerine göre karşısına dikilenlere de duman attırır.” – R. N. Güntekin
1. dağıtmak, bozmak, yok etmek
“Ortalığı duman görür, duman etmek isterdi.” – S. F. Abasıyanık
2. yenmek, başarı sağlamak
“Ortalığı duman görür, duman etmek isterdi.” – S. F. Abasıyanık
2. yenmek, başarı sağlamak
1. işi, durumu berbat olmak
2. bir kimse veya bir şey ortadan kaybolmak
2. bir kimse veya bir şey ortadan kaybolmak
1. çok duman çıkarmak
2. ortalığı karıştırmak
“Sonra sen gazetende istediğin gibi ver dumanı.” – A. İlhan
2. ortalığı karıştırmak
“Sonra sen gazetende istediğin gibi ver dumanı.” – A. İlhan
“iyi ve güzel olmasa bile yönteme uygun olsun” anlamında kullanılan bir söz
çok öfkelenmek
1. duman içinde bırakmak
2. bunaltmak, şüphe içinde bırakmak
“Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız.” – H. E. Adıvar
2. bunaltmak, şüphe içinde bırakmak
“Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız.” – H. E. Adıvar
1. isim Koyu kül rengi, füme
2. sıfat Bu renkte olan
2. sıfat Bu renkte olan
1. sıfat Çok taze (sebze, meyve, yemek vb.)
2. Çok yeni, üzerinden çok zaman geçmemiş
“Anadolu notları arasına bugün dumanı üstünde bir Rumeli notu sıkıştırıyorum.” – R. N. Güntekin
3. Genç
“Durdum, kızların yüzüne baktım, bunlar dumanı üstünde yerli, İstanbul kızlarıydı.” – N. Hikmet
2. Çok yeni, üzerinden çok zaman geçmemiş
“Anadolu notları arasına bugün dumanı üstünde bir Rumeli notu sıkıştırıyorum.” – R. N. Güntekin
3. Genç
“Durdum, kızların yüzüne baktım, bunlar dumanı üstünde yerli, İstanbul kızlarıydı.” – N. Hikmet
Kutuplarda düşük ısı, yüksek nem ve sakin havada deniz üzerinde oluşan donmuş sis, buz sisi
İşi ve durumu kötü olan kimse
Çok yoğun sis
“Kör duman yamaçlara kadar inmiş, etekteki bahçelerin kavak ağaçlarını da perdelemeye başlamıştı.” – T. Buğra
“Kör duman yamaçlara kadar inmiş, etekteki bahçelerin kavak ağaçlarını da perdelemeye başlamıştı.” – T. Buğra
Yerden kalkarak havayı kaplayan yoğun toz
“Toz duman içinde gidiyoruz.” – A. Gündüz
“Toz duman içinde gidiyoruz.” – A. Gündüz
1. isim Koyu gri renk, füme
2. sıfat Bu renkte olan
“Fakat bu akşam vapurdumanı gözlüğü altında parlak ve faal duran gözleri sanki biraz gölgelenmiş, daha ziyade koyulaşmıştı.” – Ö. Seyfettin
2. sıfat Bu renkte olan
“Fakat bu akşam vapurdumanı gözlüğü altında parlak ve faal duran gözleri sanki biraz gölgelenmiş, daha ziyade koyulaşmıştı.” – Ö. Seyfettin
