Edebiyatta Sürrealizm Nedir? Özellikleri Nelerdir?

0
Advertisement

Edebiyatta Sürrealizm akımı nedir? Sürrealizm akımının özellikleri, tarihçesi, öncüleri hakkında bilgi.

SÜRREALİZM

Sürrealizm, Freud‘un ortaya koyduğu psikanalize dayanan bir edebî akımdır.

Sürreailzm, realist akıma göre daha korkusuzca öne çıkarak düşüncenin gerçek dayanaklarım, hiç bir baskı altında tutmadan gösterebilmek çabasındadır. Sürrealizmle ahlâkın ortaya koyduğu utanç perdesi tüm olarak ortadan kaldırılıyor. Bilinçaltı (şuuraltı) davranışlar, hiç bir tasa ile kısıntıya uğratılmadan anlatılabiliyor.

Freud’un koyduğu esaslara göre, bütün insanlar, doğuşlarından itibaren günlük isteklerini, birtakım dış baskıların etkisi altında iç dünyalarının karanlıklarına doğru sıkıştırmaktadırlar. Bunlar, bilinçaltı (şuuraltı) dediğimiz yerde, bilinç düzlemine çıkmağa hazır durumda beklerler. Bilinç altına itilmiş olan bu duyumlar, rüyada, hiç bir baskıyla karşılaşmadan bilinç düzlemine çıkarlar. Bunlar insanın en samimi ve en doğru tarafını gösterirler. Çünkü rüyada bilinç alanına çıkan bu duyumlar, âdet, örf, ahlâk kuralları gibi baskıların aşıladığı korkularla karşılaşmıyorlar. En ayıp şeyler bile rüya sırasında, rahatlıkla bilinç düzleminde dolaşabiliyorlar. Madem ki bütün bunlar insanın içinde var, o halde ayıp da olsalar, sanata konu olabilirler.

Sürrealizmin kurucusu Breton, sürrealizmi şöyle tanımlıyor :

Advertisement

«Sürrealizm, gerek söz, gerek yazı, gerek başka bir şekil ile, düşüncenin hakikî faaliyetini ifade eden saf ruhî bir otomatizmdir. Akıl ve mantığın bütün kontrolünden, bütün bediî ve ahlâkî endişeden kurtulmuş olan düşüncenin tesbitidir.

Sürrealizm, bugüne kadar ihmal edilmiş olan bazı çağrışım şekillerinin yüksek realitesi, rüyanın büyük kudreti, düşüncenin hasbî oyunu hakkındaki inanışa dayanıyor. Sürrealizm, diğer bütün ruhi makanizmaları edebiyen ortadan kaldırmak ve hayatın başlıca problemlerinin hallinde onların yerini almak emelini besler.»

Andre Breton şöyle devam ediyor :

«Yalnız rüya, insana hürriyetini istediği gibi kullanmak hakkını verir. Rüya sayesinde ölüm artık karanlık mânasını kaybediyor ve hayatın mânası başkalaşıyor.»

Sürrealizimin dayandığı metod ve ilkeleri görelim :

a) Çağrışım metodu :

Advertisement

Freud’dan ilham alan edebiyat sanatçıları, insanın bilinçaltını öğrenebilmek için, onu, hipnotik uykuya salmak suretiyle, bilincinin altındaki gizli duyumlarının bilinç alanına çağrışımını yapmışlardır. Daha açık anlatımla, ona rüya gördürmüşler ve gördüklerini uykulu bir durumdayken söyletmişlerdir. Bu bilinç altından elde edilenleri, o kişinin uyanıkken yazdığı otomatik metinlerle karşılaştırma yapmışlardır. «Hiptonizma deneyi, alt bilinç hakkında basit bir ankettir.»

b) Otomatik metin elde etme :

Zihnin kendi üzerine dönmemesini sağlamak, iç ve dış etkilerden tamamıyla sıyrılacak bir yerde bulunmak ve utanma, sıkılma gibi insanın duyumlarının yönünü değiştirecek baskılardan korkmamak koşuluyla kalemin ucuna gelenleri (noktalama işaretleri gibi fikir ve duyguyu kesen, bölen nesneleri bile kullanmadan) kâğıt üzerine geçirmeye otomatik metin elde etmek diyoruz. Bunu hipnotik uykuya salınacak insanın kendi kendine yapması gerektir. Bunu yaparken insan, kendini o derece çevresinden ve aklından ayıracak ki, ahiret korkusu bile içinden kaçmış bulunacak, bir ölünün bağımsızlığıyla metni meydana getirecektir.

Şiir ya da nesir yazarken bile bu şekilde davranmak, süralizmin baş tavsiyesidir.

Sürrealist sanatçıya göre, bu iki metotla elde edilen sonuç, gerçek insanı ortaya koymaktadır. Bu bakımdan bir kimsenin sevaplarının yanında günahlarının; ahlâka uygun sandığımız davranışlarının yanında ahlâk dışı davranışlarının da bir edebi eserde yer alması gerekir.

Sürrealizmin bu çekici tutumu karşısında, insanın, hayvan serbestliği ve utanmazlığı içinde yaşamasına imkân bulunmaması, yapmacık da olsa insanın bazı noktalarda duygularını ve davranışlarını frenlemesi gerektiği; aksi halde insanın öteki yaratıklar karşısında kazanmış olduğu değerlerin ortadan kalkacağı önemli birer gerçektir. Bu yönden sürrealizm yergiye uğramıştır.

Sürrealistler şiiri bir akıl ve irade işi saymıyorlar. Şiiri içimizin derinliklerinde gizlenmiş, rastlantılarla dışarıya çıkan birtakım duygu ve düşünce partılarının sertleşmiş şekli olarak kabul ediyorlar.

1924 yılından başlayarak tutunmaya çalışan sürrealizm, metodunun ağırlığı dolayısıyla yaygın bir durum kazanmamıştır. Fakat bütün sanatlar içinde, birçok sırları ortaya koyması bakımından, epeyce ilgi toplamıştır.


Leave A Reply