Edimsel koşullanma nedir? Edimsel koşullanmanın özellikleri, temel ilkeleri nelerdir, nasıl gerçekleşir? Edimsel koşullanma hakkında bilgi.
EDİMSEL (OPERANT) KOŞULLANMA
Klasik koşullanma yoluyla birçok öğrenme durumunu açıklamak mümkün değildir. Çünkü insanlar sadece çevrelerindeki uyaranlara otomatik-basmakalıp tepki vermekle kalmayıp bilinçli ve açık bir şekilde birçok davranışlar sergiler. Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için, yapılan bir davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir. Ama insan davranışlarına neden olan uyarıcıları her zaman tahmin etmek mümkün değildir. Bu gibi durumlarda edimsel koşullanma söz konusudur.
Edimsel koşullanma, içten gelerek yapılan hareketler (davranışlar) olan edimlerin de koşullanabileceği ve bu yolla da bir öğrenmenin gerçekleşebileceği görüşüne dayanır. Bu kuram Skinner’in çalışmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Thorndike’ın çalışmalarından esinlenen Skinner, organizmanın tepkilerinin uyarıcılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok, kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir, insanların karmaşık uyarıcı durumları ile karşılaştığında gösterdiği davranışlara “edim” adını veren Skinner bu edimlerin, onları izleyen sonuçlardan etkilendiğini ileri sürmektedir.
Skinner’e göre davranışlar tepkisel ve edimsel olarak ikiye ayrılmaktadır.
Tepkisel davranışlar; organizmanın kendisi tarafından ortaya konmayan, organizmada zaten var olan ve bir uyandırıcı uyarıcı tarafından ortaya çıkarılan davranışlardır. Bu tür davranışlar tipik olarak refleksif davranışlardır. Örneğin; gözümüze güçlü bir ışık geldiği zaman gözlerimizi kırpıştırırız. Gözlerimizi kırpıştırma davranışımız basit bir reflekstir, bizde daha önceden vardır ve gözümüze gelen güçlü ışık tarafından ortaya çıkarılmıştır. Dolayısıyla gözümüzü kırpıştırma davranışımız tepkisel davranıştır. Öte yandan terlememiz, yüzümüzün kızarması veya illerimizin titremesi de tepkisel davranışlardandır. Yani organizmanın müdahale edemediği/pasif kaldığı, dış uyarıcılar tarafından ortaya çıkarılan davranışlardır.
Edimsel davranışlar; tepkisel davranışlar gibi organizmada zaten var olup bir uyarıcı tarafından ortaya çıkarılmayan, (dış uyarıcıya bağlı olmadan) organizma tarafından ortaya konulan ve sonuçları tarafından kontrol edilen davranışlardır. Örneğin; dişlerimizi fırçalamamız, arkadaşlarımızla selamlaşmamız, odamızı düzenli tutmamız, balık tutmamız, araba kullanmamız, bisiklet sürmemiz edimsel davranışlarımızdandır. insan davranışlarının çok büyük bir kısmı edimsel davranışlardan oluşur.
Örneğin; bir çocuk, anne-babasının önemsediği bir davranış olan sabah kalktığında yatağını düzeltme davranışını göstermiş olsun. Bunu gören anne-baba büyük bir sevinçle çocuklarını alkışlayarak bu davranışını överler. Anne babanın alkış ve övgüsü çocuğun yatağını düzeltme davranışının ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Çocuğun bu davranışı gelecekte tekrar edip etmeyeceği, anne-babasından kendi davranışına ilişkin almış olduğu geri bildirime, yani davranışın sonucuna bağlıdır. Anne-babanın alkışı ve övgüsü, çocuk için olumlu, hoş, haz verici bir sonuçtur ve çocuğun bu davranışı devam eder. Eğer anne-baba böyle davranmayıp çocuğun bu davranışını görmezlerse, büyük bir olasılıkla çocuk bu davranışı gelecekte tekrar göstermeyecektir. Edimsel davranışın, sonuçları tarafından kontrol edilmesi özelliği, en önemli ilkedir. Buna göre organizma yapmış olduğu bir davranışın sonucunda kendisi için olumlu, hoş uyarıcılar elde ederse bu davranış devam eder. Eğer, davranışın sonucunda herhangi olumlu bir sonuç elde edilmez ya da aksine olumsuz, nahoş sonuçlar ortaya çıkarsa bu davranış tekrar edilmez.
NOT
Tepkisel davranışa neden olan uyarıcı bilinirken, edimsel davranışa neden olan uyarıcı her zaman bilinemez. Edimsel koşullanma, ödüle götüren veya cezadan kurtaran bir tepkinin öğrenilmesi ya da bir davranışın pe-kiştireçle kuvvetlendirilmesi sürecidir.
Edimsel Koşullanma; İlk defa tesadüfen (rastlantısal) yapılan davranışın hoşa giden uyarıcıya götürmesinden sonra, söz konusu davranışın daha sonraları bilinçli ve amaçlı olarak yapılması ve hoşa gitmeyen uyarıcıya maruz kalındığında davranışın yapılmaması sürecidir.
Edimsel koşullanma da koşullama sürecinin başında yapılan tesadüfi davranış, yani sonuca götürüp götürmeyeceği tam olarak belli olmayan davranış, organizmayı sonuca götürünce daha sonra tekrar edilme olasılığını artıran bilinçli bir davranışa dönüşür.
Edimsel Koşullama Süreci ve Temel ilkeleri
Skinner laboratuar koşullarında gerçekleştirdiği deneyinde hayvan (fare), “Skinner kutusu” olarak adlandırılan bir ortama (kafese) konulur. Kutuya bırakılan aç fare, çevreyi tanımaya çalışır ve açlığın etklsiye değişik davranışlarda bulunur. Bu davranışların birinde tesadüfen, rastlantı sonucu kutudaki manivelaya dokununca alttaki kaba yiyecek düşer. Fare, yiyeceği afiyetle yer ve yaptığı davranış sonucu ödüllendirilmiş olur. Birkaç denemeden sonra fare pedala basma davranışı ile davranışının sonucu (yiyeceğin gelmesi) arasındaki ilişkiyi kurar ve her acıktığında pedala basarak yiyecek elde eder. Böylece, farede edimsel koşullanma yoluyla pedala basmayı öğrenme gerçekleşmiş olur.
Edimsel koşullamanın temeli olan bu deneyden çıkarılan sonuç şudur: “Davranışın sonuçları tarafından kontrol edildiği ve olumlu sonuçlanan (pekiştirilen) davranışların devam ettiğidir” Bu sonuç aynı zamanda edimsel koşullamanın temel ilkesidir. Eğer fare, pedala basma davranışının sonunda yiyecek elde etmeseydi (pekiştirilmeseydi), acıktığında yeniden pedala basma davranışını tekrar göstermeyecekti. Burada hayvanın pedala basma davranışını kontrol eden ve onun yapılıp yapılmayacağını, tekrar edilip edilmeyeceğini belirleyen şey bu davranışın sonunda ortaya çıkan pekiştireçdir. Dolayısıyla edimsel koşullamanın anahtar kavramlarından biri pekiştirme ve pekiştireçlerdir.
BİÇİMLENDİRME – ŞEKİL VERME (KADEMELİ YAKLAŞMA)
Biçimlendirme, planlı bir şekilde ve aşamalı bir süreç içinde organizmaya yeni bir davranışın kazandırılmasıdır. Örneğin, 5 yaşındaki Kezban’a dişlerini fırçalama davranışını kazandırmak isteyelim. Bunun için atmamız gereken adımlar şunlardır:
1. Adım: Kazandırılacak davranışın en üst düzey formunun belirlenmesi. Örneğimizde bunu şöyle tanımlayalım. “Yemeklerden sonra ve yatmadan önce dişlerini en az 3 dk fırçalama.”
2. Adım Kazandırılacak davranış açısından organizmanın bulunduğu durumun tanımlanması: Kezban’a kazandıracağımız davranış açısından dişlerini hiç fırçalamıyor olsun.
3 Adım: Kazandırılacak davranış açısından organizmanın bulunduğu durum İle davranışın en üst düzey formunun ara davranışlara bölünmesi ve tanımlanması: Dişlerini hiç fırçalamama ile yemeklerden sonra ve yatmadan önce en az üç dakika fırçalama arasındaki ara davranışları şöyle belirleyebiliriz:
> Hiç dişlerini fırçalamama (Kezban’ın bulunduğu durum)
> Diş fırçası ile oyuncak bebeğinin dişlerini fırçalama,
> Diş fırçasına macun koyma,
> Dişlerini günde bir kez fırçalama,
> Dişlerini yemeklerden sonra fırçalama,
> Dişlerini yemeklerden sonra ve yatmadan önce en az üç dakika fırçalama (kazandırılmak İstenen davranışın en üst düzey formu)
4. Adım Her bir ara davranışın pekiştirilmesi ve dönüt verilmesi: Kezban’ın en alt basamaktaki davranıştan başlayarak her bir ara davranış gösterdiğinde pekiştirilmesi onu bir üst ara davranışa doğru götürecek ve basamaklar böyle birer birer çıkılarak en üst düzeydeki istenen davranış kazandırılmış olacaktır.
Bu örnekte görüldüğü gibi biçimlendirme; davranışın en küçük biriminden başlanarak kademe kademe ara davranışların pekiştirilmesiyle organizmaya yeni bir davranışın kazandırılmasıdır. Burada kullanan yönteme kademeli yaklaşım (veya kademeli yaklaşma) yöntemi denir.
Biçimlendirme sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalar
1. Biçimlendirilecek davranış organizmanın gelişim düzeyine uygun olmalıdır.
2. Biçimlendirilecek davranış temel, ara ve en üst düzeyi iyi tanımlanmalıdır.
3. Tanımlanan ara davranışların hangilerinin ne zaman ve nasıl pekiştirileceği belirlenmelidir.
4. Ara davranışların pekiştirilmesinde kullanılacak olan pekiştireçler belirlenmelidir.
5. Süreç kontrollü bir şekilde sürdürülmelidir.
PROGRAMLI ÖĞRETİM
Davranışları biçimlendirmenin doğrudan uygulandığı yöntem programlı öğretimdir. Programlı öğretimde öğrenciler bilinenden bilinmeyene doğru ilerler ve doğru davranışları pekiştirilir.
Programlı öğretimde şu ilkeler bulunur:
1) Davranışsal amaçların belirlenmesi
2) Küçük adımlar
3) Etkin katılım
4) Anında düzeltme
5) Öğrenmenin ilerlemesi
6) Bireysel hız
7) İpucu verme
8) Performans değerlendirilmesi
Programlı öğretim ilk olarak öğretim makinelerinde kullanılmaya başlamış, buradan da yayılmıştır. Skinner, öğretimin sınıf ortamında ve grup halinde yapılmasına karşı çıkmıştır. O’na göre her öğrencinin hızı diğerinden farklı olabilir ve bu nedenle öğretmen her öğrenciye anında dönüt veremez. Skinner, sınıf ortamında yapılan öğretime alternatif olarak programlı öğretimi önermiştir.
Skinner, öğretim makinelerinin faydalarını söyle sıralamaktadır:
• Öğrenci sürekli aktif olmaktadır.
• Öğrenci, başka bir konuya geçmeden önce tam öğrenmenin gerçekleşmesi sağlanır. Bu sayede öğrenci kendi hızında ilerler.
• Öğrenciye hazır bulunuşluk düzeyine uygun bilgi sunulmaktadır.
• Öğrenciye, doğru cevabı buluncaya kadar rehberlik edilir.
• Öğrencinin doğru yaptıkları anında pekiştirilir. Bu şekilde öğrencinin ilgisi hem canlı olur, hem de davranışı biçimlendirilir.
ZİNCİRLEME
Aşamalardan oluşan davranışların kazandırılmasında kullanılır ve her aşama diğer bir aşamanın ayırt edicisi olur. Skinner’e göre tamamlanmış bir tepki, aşamalı bir etkinlik içinde, diğer bir tepkiye dönüt verecek, ayırt edici uyarıcı rolü üstlenecektir, ikinci tepki üçüncü tepki için, üçüncü tepki dördüncü tepki için ayırt edici uyarıcı olarak etkinlik tamamlanıncaya kadar sürecektir.
Bu sürece zincirleme adı verilmektedir. Örneğin, bir arabayı sürmek için önce anahtarla kapıyı açmalıyız, ardından kontağı çevirip marşa basmalıyız. Daha sonra birinci vitese atıp motora kavrama yaptırarak bir taraftan debriyajdan ayağımız çekerken diğer taraftan gaza basmalıyız. Araba tam kavrama yapınca da tamamen ayağımız debriyajdan çekip uygun vitesle yola devam etmeliyiz. Örneğin, mail atmak için yapılması gerekenler şunlardır; önce fiş takılır, bilgisayar açılır, internet sayfasına girilir, hotmail açılır, mail adresine girilir, yazı yazılır ve gönderilir. Bunların sırası değişmez. Bir önceki bir sonrakinin ayırt edicisidir. Biri olmadan diğeri olmaz. Buradaki sıralama, kolaydan zora veya zordan kolaya doğru değildir. Bütün bunları yapmak için önceden bir öğrenmenin gerçekleşmiş olması gerekir.
DİKKAT
Edimsel koşullanmada sıklıkla karıştırılan kavramlardan ikisi biçimlendirme (şekillendirme) ve zincirlemedir. Her ikisin de aşamalı oluşu kafaları karıştırsa da S birbirlerinden ayrılan temel bazı özellikleri vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz;
1. Biçimlendirme, yeni bir davranışı kazandırmak için kullanılırken, zincirlemede kazanılmış bir davranış söz konusudur.
2. Biçimlendirmede hedef davranışa ulaşıncaya kadar aşamalar kolaydan zora doğru sıralanır ve her aşamada pekiştirme yapılır. Zincirlemede ise zaten öğrenilmiş bir davranış olduğu için aşamalarda pekiştirme yapılmaz, bu aşamalar o davranışın doğal dizilimi olduğu için de kolaydan zora doğru bir sıralama yapma şansımız yoktur.
3. Biçimlendirmede bireysel farklılık belirleyicidir. Diğer bir ifadeyle bireyin hazırbulunuşluk düzeyi hangi aşamadan başlayacağını belirler. Fakat zincirlemede böyle bir durum söz konusu değildir. Örneğin, araba sürme örneğinde olduğu gibi, sıralama değişmez, ilk sıra (kapıyı açma) neyse mutlaka oradan başlanılır.