Vücudumuzdaki Eklem Çeşitleri, Yapıları, Görevleri, Özellikleri ve Farkları Nelerdir?

8
Advertisement

Eklem nedir? İnsan vücudunda bulunan eklemler, eklem çeşitleri nelerdir? Eklemlerin görevleri, özellikleri, yapısı hakkında bilgi.

eklem hastalıkları

Kaynak: pixabay.com

Eklem Çeşitleri ve Özellikleri Hakkında Bilgi

Eklem; insan ve omurgalı hayvanların kemiklerini birbirine bağlayan ve bütünlüğünü sağlayan yapılar. Hareket sırasında kaldıraca benzer görev alan eklemler, oynama miktarlarına göre üç ana bölüme ayrılırlar:

Oynamaz eklemler:

Kafatası iskeletinde yer alan ve kemiklerini kımıldamasına izin vermeyen eklemler olup testere ağzına benzerler. İleri yaşlarda kemikleşip kaynaştıkları için bebeklik döneminde başın biçimlenmesini ya da biçim değiştirmesini olanaklı kılarlar.

Küçük çocuklarda kafatasının başlıca kemikleri arasındaki sinir kolaylıkla gözle görülebilirken daha sonraları röntgende görülür; yaşlılık döneminde ise kaynaşma izleri hemen hemen kaybolmuştur. Bir iskeletin kafatası alınıp içeri su alarak şişme özelliğine sahip bir maddeyle (örneğin nohut) doldurulduğunda, bunların şişmesiyle orantılı olarak oynamaz eklemler açılarak ortaya çıkarlar.

Yarı oynar eklemler:

Birinci tipten biraz daha hareketlidir. Bir ölçüde amortisör işlemi görürler. Özellikle omurlar arasındaki eklemler bunun en güzel örnekleridir. Omurlar arasındaki eklemlerin her birinin hareketi küçük olmakla birlikte, tümünün toplam hareketi oldukça büyüktür.Omurga eklemlerinde omurlar arası diskler, hareket gerginliklerini iletmek ve yok etmek gibi önemli bir rol oynar.

Oynar eklemler:

Kolları ve bacakları rahatlıkla hareket ettirebilen çok fazla miktarda oynayabilen eklemlerdir. Örneğin bacaklarımızı kalça eklemlerimiz yardımıyla doksan derece yukarıya rahatlıkla kaldırabiliriz. Bir eklem boşluğuna sahi olan bu eklemlerin en önemli bölümleri, birleştiren eklem sıvısı ve kapsülle eklem bağlarını saran dış destektir.

Advertisement

Yüzeyleri düz ve yuvarlak görünümlüdür. Eklem yüzeylerinin üst bölümünde ince bir kemik tabakası bulunur. Bu tabaka kan damarlarıyla kaplı olmakla birlikte, delikli olduğu için birtakım damarlar, besleme görevlerini yapmak üzere buradan geçerek kemik iliğinden kıkırdağın alt katlarına ulaşırlar.

Eklemlerdeki kıkırdağın yıkıma uğraması durumunda bu kat, bitişik kemik yüzeyine daha fazla yaklaşır ve fazla yıpranır. Sonuçta kalınlaşır ve ilerlemiş artrit oluşturur. Bu olayın sonuçları röntgenle saptanabilir. Eklem başlarında sert ve sürtünmeye karşı oldukça dayanıklı, koruyucu bir kıkırdak tabakası bulunur. Vücudun bağ dokularından biri olan bu kıkırdak, eklemde düz ve hafifçe sıkıştırılabilen bir yüzey oluşturur. Bu yüzey çok az bir sürtünmeyle eklemin iki bölümü arasında harekete olanak verir.

Uzun süren hareketler sırasında hafifçe kalınlaşan bu kıkırdak, dinlenme sonucu yeniden normal kalınlığına döner. Gençlik yıllarında kıkırdağın ortalama kalınlığı 3 mm kadardır. Bu kalınlık yaş terledikçe azalır ve sonuçta kıkırdağın esnekliği giderek kaybolur. Eklemlerde kemik başları arasında yumuşak kurslar bulunur. Bu kurslar biçim gereği birbirine iyi uymayan eklem yüzeyleri arasında yastıklık ederek uymayı sağlarlar. Bunlardan birinin ortası delik ve halka, ötekiyse (C) harfini andırır biçimdedir.

Bu kıkırdak urlara menisk (menisküs) adı verilir.

Özellikle çarpmalara bağlı zedelenmelerde bazen ameliyatla çıkarılmaları gerekir. Eklem yüzeylerini sürekli kaygan tutarak kemiklerin hareketlerini kolaylaştıran sıvılar oluşturan özel yapılara da eklemlerde rastlanır. Eklem kapsülünün iç yüzeyine sıkı olarak yapışmış ve “sinovyal zar” adını alan bölüm eklem sıvısını sentezleyerek salar. Bu zarın saldığı eklemlerin oynamasında kaymayı sağlayan, bir başka deyişle eklemleri kaygan hale getiren, renksiz, yumurta akına benzeyen sinovya adını alan sıvıdır. Bu sıvı bir bakıma çalışan makinelerde yağlanması gereken yerlere yapılan işlevleri görür.

Normal eklemlerde bir mililitre olan bu sıvının miktarı, bazı hastalık durumlarında 100 mililitreyi aşabilir. Bu sıvı ayrıca bitişik kemik yüzeylerini besleme görevini de üstlenir. Sinovya zarının kıvrımları olmakla birlikte, bunlar genellikle geniş değildir ve çoğu zaman bitişik eklem yüzeyleri arasına girmezler. Ancak bazı durumlarda, özellikle artritlerde ve hatta sinovya dokusunun aşırı derecede geliştiği durumlarda bu görülür. Sinovya dokusunun aşırı gelişmesi büyük ağrılara ve şişmelere yol açar. Sinovya dokusunda yeterince kan bulunur ve hastalık durumunda, özellikle romatizma kökenli artritlerde, burada büyük bir kalınlaşma olur. Sinovya dokusu hastalıktan ya da ameliyattan sonra hızla iyileşme eğilimi gösterir.

Eklemlerin dış desteğini, eklem kapsülü, dış bağlar ve bitişik kaslarla kirişlir oluşturur. Eklemlerin, eklem yüzeyinin yanındaki bitişik kemiklere sağlam bir biçimde bağlı olan lifli dokudan bir kapsülleri vardır. Lifli kapsül eklemin yeterince hareket etmesini sağlayacak kadar gevşek olmakla birlikte, gereğinden fazla hareket etmesine karşı da koymaya çalışır; eklemde bir yara ya da iltihaplanma olduğu zaman lifli kapsül de incinir ya da yırtılır. Lifli kapsülün bitişiğindeki kollagenli lifler eklemdeki destekleyici yapıları artırır.

Advertisement
Vücuttaki önemli büyük bağlar, dizkapağı ekleminde olup bu ekleme çok büyük destek sağlarlar.

Sinirdoku açısından zengin olduğundan yaralandıklarında çok fazla ağrı yaparlar ve iyileşmeleri oldukça yavaştır. Eklemlerin aşırı kullanılması, bazı kimselerde osteoartroz ya da daha çok artrit adıyla bilinen eklem hastalığına yol açabilir. Bu hastalığın aynı işi yapan kişilerin bir bölümünde görülüp bir bölümünde görülmemesinin nedeni kesinleşmemiştir.

Bir başka eklem bozukluğu da çıkıklardır. Bu bozukluğu kısa zamanda gidermek için en uygun yöntem, eklemin yeniden tam yerine oturtulmasıdır. Bazen eklem hastalıkları cerrahi girişimi de gerektirebilir. Son yıllarda oldukça başarılı yapay eklemler de geliştirilmiştir.


8 yorum

Leave A Reply