Enbiya Suresi Özellikleri, Açıklaması ve Ayet Ayet Türkçe Meali, Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Enbiya Suresi nedir? Enbiya Suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir, kaç ayetten oluşur? Enbiya suresinin konusu ve anlamı hakkında bilgi

Enbiya Suresi Hakkında Bilgi

Enbiya Suresi; Kuran-ı Kerim’in 27. sûresi. 112 ayetten oluşur. Mekke’ de inmiştir. Birçok peygamberden söz edildiğinden sûre, “peygamberler” anlamına gelen “enbiya”, adıyla anılır. Sûrede, özellikle yaşamı birçok yönden Hz. Muhammet’i andıran Hz. İbrahim’den söz edilir ve yurdundan göç edişi anlatılır. Bazı İslâm yorumcuları bunu Hz. Muhammed’in de Mekke’den Medine’ye göç edişine işaret görürler.

Enbiya Suresi

Enbiya peygamber anlamına gelir. Sure, 18 peygamberin dini yayma faaliyetlerinden ve çeşitli özelliklerinden bahsettiği için, Enbiya (peygamberler) Suresi adını almıştır. Mekkeli paganların inançlarını eleştirir. Musa, Harun, Lut, Davud, Süleyman, Zul-Kifl, Yunus gibi peygamberlerin mücadelelerini anlatır. Yecüc ve Mecüc anlatılır.

Enbiya Suresi Anlamı

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

  • 1- İnsanları sorgulama yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.
  • 2- Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar.
  • 3- Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Zulmedenler, gizlice fısıldaştılar: “Bu sizin benzeriniz olan bir beşer
    değil mi? Öyleyse, göz göre göre büyüye mi geleceksiniz?”
  • 4- Dedi ki: “Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir.”
  • 5- “Hayır” dediler. Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet getirsin.”
  • 6- Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecek?
  • 7- Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir ehline sorun.
  • 8- Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi.
  • 9- Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.
  • 10- Andolsun, size zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?
  • 11- Biz, zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.
  • 12- Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman, oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.
  • 13- “Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.”
  • 14- “Yazıklar bize” dediler. “Gerçekten biz, zalimmişiz.”
  • 15- Onların bu yakınmaları, Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.
  • 16- Biz, bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık.
  • 17- Eğer bir ‘oyun ve oyalanma’ edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımız’dan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.
  • 18- Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.
  • 19- Göklerde ve yerde kim varsa O’nundur. O’nun yanında olanlar, O’na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.
  • 20- Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler.
  • 21- Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı diriltecekler?
  • 22- Eğer her ikisinde Allah’ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah
    onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir.
  • 23- O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.
  • 24- Yoksa O’ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: “Kanıtınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri ve benden öncekilerin de zikri.” Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çeviriyorlar.
  • 25- Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: “Benden başka İlah yoktur, öyleyse Bana ibadet edin.”
  • 26- “Rahman çocuk edindi” dediler. O, Yücedir. Hayır, onlar ikrama layık görülmüş kullardır.
  • 27- Onlar sözle O’nun önüne geçmezler ve onlar O’nun emriyle yapıp-etmektedirler.
  • 28- O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O’nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.
  • 29- Onlardan her kim: “Gerçekten ben, O’nun dışında bir ilahım” diyecek olsa, bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.
  • 30- O inkar edenler görmüyorlar mı ki, göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?
  • 31- Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.
  • 32- Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.
  • 33- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.
  • 34- Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?
  • 35- Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.
  • 36- İnkar edenler seni gördüklerinde, seni yalnızca alay-konusu ediyorlar, “Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?” Oysa Rahman’ın sözünü inkar edenler kendileridir.
  • 37- İnsan aceleci yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin.
Buradaki âyetlerden maksat, İslâm’ı inkâr edenlerin yakında görecekleri cezalar veya Allah’ın varlık ve birliğini gösteren ve zamanla ortaya çıkacak olan apaçık delillerdir.
  • 38- “Eğer doğruyu söylüyor iseniz, bu vaid ne zamandır?” derler.
  • 39- O inkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi.
  • 40- Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
  • 41- Andolsun, senden önceki elçilerle de alay edildi, fakat içlerinden küçük düşürenleri, o alaya aldıkları sarıp-kuşatıverdi.
  • 42- De ki: “Gece ve gündüz sizi Rahmandan kim koruyabilir?” Hayır, onlar Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir.
  • 43- Yoksa Bize karşı kendilerini, engelleyerek koruyabilecek ilahları mı var? Onların kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar Bizden yakınlık bulamazlar.
  • 44- Evet, Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara uzun geldi. Fakat şimdi, Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?
  • 45- De ki: “Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler.”
  • 46- Andolsun, onlara Rabbinin azabından ‘bir ufak esinti’ dokunacak olsa hiç tartışmasız; “Eyvahlar bize, gerçekten bizler zulme sapanlarmışız” diyecekler.
  • 47- Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.
  • 48- Andolsun, Biz Musa’ya ve Harun’a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt olarak, furkanı verdik.
Furkân, hak ile batılı birbirinden ayıran demektir.
  • 49- Onlar, Rablerine karşı gayb ile bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyamet saatinden ‘içleri titremekte olanlardır.’
  • 50- Bu, Bizim ona indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şu halde onu inkar edecek olanlar siz misiniz?
  • 51- Andolsun, bundan önce İbrahim’e rüşdünü vermiştik ve Biz onu bilenlerdik.
  • 52- Hani babasına ve kavmine demişti ki: “Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?
  • 53- “Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk” dediler.
  • 54- Dedi ki: “Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz.”
  • 55- ‘Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa oyun oynayanlardan mısın?”
  • 56- “Hayır” dedi. “Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim.”
  • 57- “Andolsun Allah’a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.”
  • 58- Böylece o, (İbrahim) yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
İbrahim, putların hepsini baltayla kırarak baltayı, ilişmediği büyük putun omzuna asmıştı. Bir bayram şenliğine giden halk dönüşte putların kırılmış olduğunu gördü. İbrahim’in bütün tehlikeyi göze alarak putları kırmasındaki amacı; halka, kendilerini bile korumaya güçleri yetmeyen putların, onlara tapınanlara hiçbir yarar sağlamayacağını canlı bir şekilde anlatmaktı.
  • 59- “Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir” dediler.
  • 60- “Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik” dediler.
  • 61- Dediler ki: “Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona şahid olsunlar.”
  • 62- Dediler ki: “Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?”
  • 63- “Hayır” dedi. “Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.”
  • 64- Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; “Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)” dediler.
  • 65- Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: “Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin.”
  • 66- Dedi ki: “O halde, Allah’ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?”
  • 67- “Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?”
  • 68- Dediler ki: “Eğer yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.”
  • 69- Biz de dedik ki: “Ey ateş, İbrahim’e karşı soğuk ve esenlik ol.”
  • 70- Ona bir düzen kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
  • 71- Onu ve Lut’u kurtarıp içinde, alemler için bereketler kıldığımız yere çıkardık.
  • 72- Ona İshak’ı armağan ettik, üstüne de Yakub’u; her birini salihler kıldık.
  • 73- Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.
  • 74- Lut’a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.
  • 75- Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerdendi.
  • 76- Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman, Biz onun çağrısına cevap verdik, onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık.
  • 77- Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden ‘ona yardım edip-öcünü aldık’. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdi, Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk.
  • 78- Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahid idik.
  • 79- Biz bunu Süleyman’a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Yapanlar Biz idik.
Kur’an-ı Kerim, her şeyin insanın hizmetine sunulduğunu pek çok âyette ifade etmektedir. Bu konu ile ilgili olarak bakınız: Ra’d sûresi, âyet, 2; İbrahim sûresi, âyet, 32,33; Nahl sûresi, âyet, 12,14; Hac sûresi, âyet, 65; Sâd sûresi, âyet, 18, 36.
  • 80- Ve sizin için ona, zorlu-savaşınızda sizi korusun diye, ‘giyim-sanatını’ öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?
  • 81- Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz.
  • 82- Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş de gören şeytanlardan kimseleri de. Biz onların koruyucuları idik.
  • 83- Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Şüphesiz bu dert beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.”
  • 84- Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız’dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.
  • 85- İsmail, İdris ve Zü’l-Kifl, hepsi sabredenlerdendi.
  • 86- Onları rahmetimize soktuk, şüphesiz onlar salih kimselerdi.
  • 87- Balık sahibi, hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. Karanlıklar içinde: “Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum” diye çağrıda bulunmuştu.
  • 88- Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız.
  • 89- Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın.”
  • 90- Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya’yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.
  • 91- Irzını koruyan; Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık.
  • 92- Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibadet ediniz.
  • 93- Onlar, işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Bize döneceklerdir.
  • 94- Artık kim, bir mü’min olarak salih amellerde bulunursa, onun çabası için küfran yoktur. Şüphesiz Biz, onun yazıcılarıyız.
  • 95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye imkansızdır; hiç şüphesiz onlar, bir daha geri dönmeyecekler.
  • 96- Yecuc ve Mecuc açıldığında, onlar her bir tepeden akın ederler;
  • 97- Gerçek olan va’d yaklaşmıştır, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: “Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik”.
  • 98- Gerçekten siz de, Allah’ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.
  • 99- Eğer onlar ilahlar olsalardı, ona girmeyeceklerdi. Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.
  • 100- Orda kendileri için, ‘kemikleri çatırdatan inlemeler’ vardır. Onlar orda işitmezler de.
  • 101- Ama Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.
  • 102- Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı içinde ebedi kalıcıdırlar.
  • 103- Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: “İşte bu sizin gününüzdür, size va’dedilmişti” diye melekler onları karşılayacaklardır.
  • 104- Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız.
  • 105- Andolsun, Biz zikirden sonra Zebur’da da: “Şüphesiz Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır” diye yazdık.
  • 106- Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda ‘açık bir mesaj’ vardır.
  • 107- Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.
  • 108- De ki: “Gerçekten bana: -Sizin İlahınız yalnızca bir tek İlah’tır” diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?”
  • 109- Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: “Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı, uzak mı, bilemem.”
  • 110- “Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.”
  • 111- “Bilemem; belki bu, sizin için bir denemedir, belli bir vakte kadar yararlanmadır.”
  • 112- Dedi ki: “Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahmandır.”

Advertisement

Leave A Reply