François Truffaut Kimdir?

0
Advertisement

François Truffaut kimdir? François Truffaut hayatı, biyografisi, eserleri, filmleri ve sinema kariyeri hakkında bilgi.

François TruffautFrançois Truffaut; (6.2.1932 – 21.10.1984)

Paris’te bir teknik ressamın oğlu olarak dünyaya gelen Truffaut, okuldan çok sinemaya gitmekten hoşlanan asi bir öğrenciydi. Birkaç kez ıslahevine girdikten, orada burada bulduğu işlerde çalıştıktan ve ordudan onursuz bir şekilde terhis olduktan sonra, Truffaut 1951’de “Cahiets du Cinema” dergisine girdi. Burada çalışırken Fransız Sinemasının acımasız eleştirmeni olarak isim yaptı. Film konusunda ilk pratik deneyimlerini 1956’da Roberto Rossellini’nin reji asistanlığını yaparken edindi. 1957 yılında da kendi prodüksiyon şirketini kurdu.

1959’dan Sonra: Otobiyografilere Başlaması Truffaut da, “Nouvelle Vague” temsilcilerinin çoğu gibi, film zanaatı konusunda kendi kendini yetiştirdi. Radikal bir biçimde “Auteur filmi” kavramını savunmakla, gerçeği ve genel olarak geçerliliği kabul ettirebilmesi açısından, yönetmenin hayat tecrübelerinden yararlanmasını ve kendine özgü bir stil uygulamasını bekliyordu. Truffaut’nun ilk filmi Les quatres cents coups (400 Darbe, 1959) da bu düşünüşe uygun olarak, otobiyografik çocukluk anılarım göz önüne sermektedir. Antoine Doinel (Jean-Pierre Leaud) tiplemesi ile dört film daha çevirerek sinema tarihinde eşsiz bir biyografi dizisi üretmiş oldu.

Truffaut’nun Tirez sur le pianiste (Piyanisti Vurun, 1960) adlı ikinci filmi, yabancılaştırılmış bir biçimde Amerikalıların 40’lı yıllardaki Kara Dizisine dayanmaktadır. Truffaut 1961’de, filmlerinin çoğu için karakteristik olan bir konuya Jules et Jim (Unutulmayan Sevgili) filminde başvurdu. Burada aşkın karmaşıklığına kapılan bir insan kendi duygularıyla başa çıkmak zorunda kalır.

1965’ten Sonra: Değişik Konular Truffaut 60’lı yılların ortasından sonra konu ve stil açısından büyük bir çeşitlilik gösterdi. 1966’da Ray Bradbury’nin romanı “Fahrenheit 451″i sinemaya uyarlayarak bilimkurgu film türüne el attı. Bir yıl sonra da Hitchcocok ve Chab-rol’un etkisinde kalarak çevirdiği La Mariee etait en noir (Siyah Gelinlik, 1968) adlı filminde öç almak için beş erkeği öldüren bir kadın (Jeanne Moreau) konu edilmektedir.

Advertisement

1971’den Sonra: Duygu Dünyasından Çeşitlemeler Les deux Anglaises el le continent (İki İngiliz Kızı) adlı filmle Truffaut 1971’de, bundan böyle hep değişik, yeni biçimlerle gözler önüne sereceği “aşk” konusuna döndü. Başoyuncularını ve çoğu zaman şaşırtıcı olan gelişimlerini ironik bir biçimde uzaktan gözetlerken, zamana dayanıklı filmler yarattı. Özellikle “amour fou” denilen tutkulu aşkla çok yakından ilgileniyordu. L’histoire d’Adele H. (Adele H.’nın Öyküsü, 1975) filminde genç bir kadın (Isabelle Adjani) kendisini giderek bir subaya karşı duyduğu aşka, karşılık görmeksizin, kaptırır. 1977 yılında gerçekleştirdiği L’homme qui amait les femmes (Kadınları Seven Adam) adlı komedide kadınlara ve özellikle kadın bacaklarına tutku derecesinde düşkün olan bir erkeğin öyküsü anlatılmaktadır. La chambre verte (Yeşil Oda, 1978) adlı felsefi sayılabilecek, ve -birçok filminde olduğu gi-bi- başrolü bizzat üstlendiği filmde ölümden sonra da süren aşk söz konusudur.

1983: Kara Dizi’ye Saygı Truffaut 1980’de Alman işgali sırasında bir tiyatroda olup bitenleri anlattığı Le dernier Metro (Son Metro) ile eski tiyatro stiline aşkını ilan etti. 1973 yılında La nuit americaine (Güneşte Gece) adlı filmiyle de sinemaya saygısını sunan bir yapıt vermişti. Truffaut’nun son yapıtı olan Vivement dimanche (Neşeli Pazar) adlı siyah/beyaz filmi bir sekreterin öyküsünü anlatmaktadır. Başrolünde Truffaut’nun hayat arkadaşı Fanny Ardant’m oynadığı bu filmde, genç bir sekreter cinayetle suçlanan patronunu kurtarır. Truffaut bir yıl sonra, 52 yaşında Neuilly-sur-Seine’de hayata gözlerini yumdu.


Leave A Reply