Gemi Nedir? Geminin Tarihçesi

0
Advertisement

Gemi nedir? Geminin tanımı, tarihçesi, tarihteki gelişimi, gemi hakkında bilgi.

gemiGemi; denizde ya da büyük su kütleleri üstünde bir yerden bir yere ulaşmak için yapılan, yelken ya da yakıt gücüyle çalışan teknedir.

İÖ 4000 sonlarında ilkel sallardan daha karmaşık teknelerin yapıldığı Mısır, geminin anayurdu olarak bilinir. Bunlar genelde kürek ve bir büyük yelken yardımıyla hareket eden, içi oyulmuş kütükten yapılma teknelerdi. İÖ 1500’lerde Akdeniz’de üstün bir deniz gücü olan Giritlilerin İÖ 700’lerde yerini Fenikeliler aldı. Ancak, Yunan ile Roma döneminde gemilerin kadırga ya da savaş gemisi ve kıç güvertesi kamaralı tekne ya da ticaret gemisi olarak iki belirli türe ayrıldı. İnce uzun yapılı kalyon, gerçek bir yelkenli gemi değildi. Bu gemilerde köle olan kürekçiler itici güç olarak kullanılırken, yelkeni ancak arkadan esen bir rüzgârdan yararlanmak için kullanılırdı. 480’de Yunanlıların Perslere karşı kazandıkları Salamis Savaşı’ndan başlayarak Akdeniz’de yüzyıllar boyu kadırga, savaş amaçlı filoların yeğlenen gemisi olarak kaldı. Bu ince kalyonlar deniz savaşlarında onca yararlı olmalarına karşın, yük taşımak için hiç de elverişli değillerdi. Sonunda yükler gerçek yelkenli gemilerle taşınmaya başlandı.

Ortaçağ başlarında çoğu Akdeniz yük gemilerinin hantal kare yelken yerine üçgen Latin yelkenini benimsedikleri görülür. Latin donanımı, 7. yüzyıl Müslüman fetihlerinden sonra yaygınlık kazandı. Bu arada Vikingler ya da Kuzey Adamları uzak bölgelere akıp yerleştikçe İngiltere ve İrlanda’da Danimarkalılar, Fransa ve İtalya’da Normanlar, Rusya’da İskandinavyalılar ya da Varengler olarak tanındılar. Bunlar o zamanki gemileriyle açık denizlere yelken açıp batıda İzlanda ile Grönland’a ve 1000’lere doğru da Kuzey Amerika’ya ulaştılar. Viking gemileri genellikle 21 m uzunluğunda, 4 m genişliğindeydi. 1066’da Fatih William önderliğinde Normanların İngiltere’yi istila için kullandıkları gemiler büyük olasılıkla bu tip teknelerden oluşmaktaydı. Barutun bulunuşu ve 1350’den sonra gemilerde ilk kez top kullanılması sonucu savaş gemileri, ticaret gemilerinden giderek daha çok başkalaştı. 1400’lerde Ege kıyılarına ulaşan, daha sonra da Ege Adaları’na yayılan ve denizcilikte oldukça yeni bir ulus olan Türkler, güney tipi geminin yapımını gerçekleştirdiler. Baştaki en büyük olmak üzere üç direkli, Latin yelkeni donanımlı ve kadırgaya oranla daha hafif bir savaş gemisi olan karavela, özellikle 1453 Fatih Sultan Mehmet’in bu türden oluşan gemilerini karadan Haliç’e indirmesinden sonra Akdeniz’den kuzeye bazı değişimler geçirerek hızla yayıldı.

Karavelanın tüm Avrupa’da kazandığı yaygınlığa karşın (1492’de Kristof Kolomb’un üç direkli tam armalı Santa Mariası’na eşlik eden Nina ve Pinta gibi; ya da 1497-1499 arasında Hindistan’a giden deniz yolu açan Vasco de Gama’nın filosundaki gemiler vb). Askeri alanda gelişik kadırga, 1538’de Barbaros’un Preveze’de Haçlı Donanması’nı yenmesiyle denizlerde sürdürdüğü üstünlüğünün doruğuna erişti ve 1571’de İspanyollar ile İtalyanların İnebahtı’nda Türkleri yenilgiye uğratmalarından sonra önemini yitirdi. Bu tarihden başlayarak “yüzen kale” diye anılan içi piyade dolu İspanyol kalyonu denizlerde belirgin bir üstünlük kurdu. Kadırga çizimine dayalı, ancak tam anlamıyla askeri amaçla ağır bir yelkenli gemi olan kalyon, 1588’de İspanyol Yenilmez Armadası, İngilizlerin karavelayla kadırga karışımından geliştirdikleri çok daha hafif ve su üstünde hareket yeteneği yüksek firkateyn tipi vurucu gemilerden oluşan donanması karşısında yenildikten sonra üstünlüğünü sürdüremedi. Latin yelkenlisi, şalopa, iki direkli kabasorta tipi bir gemi olan brik, uşkuna, gulet ya da perkende, üç direkli barka, barko ve üç direkli tam armalı yelkenli “yelkenlilerin altın çağı” diye anılan bu dönemde öbür başlıca savaş ve ticaret gemisi tipleriydi.

19. yüzyıl ortalarında buharın ortaya çıkması sonucu dünya deniz kuvvetlerinde yelken hızla geriledi. Ticaret filolarında ise yelkenlinin altın çağı buharın gelişiyle hemen ansızın sona ermedi. Savaş gemilerini tersine, yelkenli ticaret gemileri 1838’de buhar gücü Avrupa’dan Atlas Okyanusu’nun karşı yakasına ulaştıktan sonraki 30 yıl içinde görkemli doruklarına eriştiler. Önce Amerikalıların, sonra da ingilizlerin denize indirdiği kliper adıyla bilinen hız tekneleri rekorlar kırdılar. 1869’da Süveyş Kanalı’nın açılması, yelkenli gemiler için ağır bir darbe oldu. Dört köşe seren yelkenli kabasortolar Kızıldeniz’in kararsız rüzgârları karşısında güçlükle yol alabildikleri gibi, Londra ile Bombay arası uzaklığın yarıya inmesi, Ümit Burnu’nu dönerek yapılan eski yolculuklara oranla Londra’dan Uzakdoğu’ya olan uzaklığın üçte biri oranında kısalması, buharlı gemilere büyük bir üstünlük sağladı. 1903’te Hazar Denizi’nde küçük bir yük gemisinde dizel motoru denendi. Düşük değerli yakıt yaktığı için kullanımı ucuz bir iç yakımlı makine olarak kısa bir süre kömür tozu tükettikten sonra mazot yakmasında karar kılındı.. 1912’de suya indirilen Danimarka yapımı Selandia açık denize çıkmaya elverişli ilk dizel motorlu gemidir. Mazotlu dizel motorlarının başarısından sonra petrolün gemi yakıtı olarak değeri arttı. 1980’li yıllarda yük ve yolcu gemileri, ticaret ve gezi istemlerini karşılamak amacıyla gerek çizim, gerekse kullanım açısından köklü değişimlere uğradılar.

Advertisement

Yorum yapılmamış

Reply To sanemsu Cancel Reply