Georg Wilhelm Friedrich Hegel Kimdir? Alman Filozofun Hayatı ve Eserleri

0
Advertisement

Georg Wilhelm Friedrich Hegel Kimdir? Alman filozofun Georg Wilhelm Friedrich Hegel hayatı, biyografisi, eserleri hakkında bilgi.

Georg Wilhelm Friedrich Hegel

Georg Wilhelm Friedrich Hegel; Alman filozofudur (Stuttgart 1770-Berlin 1831). Felsefe, hukuk, ilahiyat ve dilbilim okuduğu Tübingen Üniversitesi’ni 1793’te bitirdi. Bir süre Bern ve Frankfurt’ta özel dersler verdi. Okul arkadaşı Schelling ve Hölderlin ile yakın ilişkiler kurdu. 1801’de Jena Üniversitesi’nde doçent olduysa da kentin Fransızların eline geçmesi üzerine Bamberg’e geçip ünlü şair Goethe’nin de desteğiyle kurduğu gazetesinde çalışmalarını yayımladı (1807-1808). 1808-1812 arasında Nürnberg’de lise müdürlüğü yaptı.

1812’de Wissenschaft der Logik (Mantık Bilim) adlı kitabının yayımlanması üzerine Heidelberg Üniversitesi, Felsefe Kürsüsü’ ne atandı. 1817’de Enzyklopadie der Wissenschaften (Bilimler Ansiklopedisi) yayımlandıktan sonra da Berlin Üniversitesi’ne atandı (1818); koleradan ölene kadar bu görevde kaldı. İdealizmin bir felsefi tutum olduğunu, bu tutuma göre varlığın ancak kendi konusundaki düşünce içinde mevcut olduğunu ve düşünceye bağlı olmayan bir gerçeğin bulunmadığını savunması, onu Alman idealizminin en güçlü temsilcisi yaptı. Felsefesini: “evrenin yaratılışı”, “doğa felsefesi” ve “madde dışı varlık felsefesi” olmak üzere üç temel konu üzerinde odaklaştırdı.

“Modern zamanların Aristoteles’i” olarak anılmıştır ve diyalektik sistemini tüm felsefe, bilim, sanat, siyaset ve din tarihini açıklamak için kullanmıştır. Müstehcenlik ve “sözde felsefe” suçlamalarına rağmen, Hegel genellikle 19. yüzyılın başlarındaki Alman düşüncesinin zirvesi olarak kabul edilir. Etkisi hem felsefe içinde hem de diğer bilimlerde muazzam olmuştur ve Marksizm de dahil olmak üzere (fikirlerini destekleseler de, karşı çıksalar da) geleceğin birçok felsefi okulu üzerinde derin bir etkiye sahip olmuştur.

Georg Wilhelm Friedrich Hegel Sözleri

Advertisement

Hegel, çeşitli sorunlara çözüm ararken bu üç konudan yola çıkarak insan düşüncesinin gelişim aşamalarını sav-karşı-sav-bireşim üçlüsüne dayalı bir yöntemle açıklamaya çalıştı. Hegel’de sav varlık, karşısav yokluk, bireşim ise oluş biçiminde ortaya konularak diyalektik yöntemin üç temel öğesi olarak ele alınmıştır. Devletle ilgili görüşlerini kendi düşünce çizgisinde tarihsel verilerin yardımına sığınan Hegel’e göre: İnsanlık tarihi üç büyük evre geçirmiştir:

  1. Çin, Hint, Mısır, Babil ve Iran gibi eski doğu ülkeleri;
  2. Yunan-Roma uygarlıkları;
  3. Hıristiyanlığın egemen olduğu devlet anlayışı.

Bunların ilkinde yekte, toplumun başında bulunan kişide toplanmıştır. İkincisinde tek kişinin iradesinden çıkıp belli yasa ve kurallara dayanır. Üçüncüsünde ise tüm yurttaşların özgürlüğü ve kendi iradeleriyle devletin yaşamasına yardımcı olmaları amaçlanmıştır. Ahlak konusunda ise bireyin iradesiyle genel iradenin uyumu ve kaynaşmasının kişiyi nesnel ahlaka ulaştırdığını savunarak bu nesnel ahlakın gerçekleşmesinde diyalektik yöntemin egemenliğini vurgular. Çağında felsefesi Prusya Devleti’nin resmi felsefesi olan ve en büyük etkisini 19. yüzyılda maddeci düşüncenin gelişmesinde ve bundan kaynaklanan Marksçı tarihsel maddeci kuramın biçimlenmesinde gösterir.

Hegel’in düşüncesi, genel olarak idealist olarak tanımlanabilecek ve özgürlüğü ya da kendi kaderini tayin hakkını gerçek olarak kabul eden filozofların (Platon, Aristoteles, Plotinus, Leibniz, Spinoza, Rousseau ve Kant’a geri dönerek) ilerlemesinin bir parçası olarak görülebilir. ruh, zihin veya tanrısallık için önemli ontolojik çıkarımlara sahip olarak.

Georg Wilhelm Friedrich Hegel Sözleri

Problemleri felsefi olarak anlamak için hem sağduyunun hem de geleneksel felsefenin sınırlamaları olarak gördüğü şeyin üstesinden gelmeye çalışmak için (daha ünlü “diyalektik” kavramını içeren) “spekülatif akıl” adını verdiği yeni bir düşünme ve Mantık geliştirdi. ve düşünce ile gerçeklik arasındaki ilişki. Yöntemi, ultra temel kavramlarla (Varlık ve Hiçlik gibi) başlamak ve onları uzun bir dizi detaylandırma yoluyla bir dizi kavram biçimini alan çözümlere dönüştürmekti. Kanıtlanmış diyalektiği (Aristoteles‘e kadar giden ve bir tezi ve onun zıt antitezini bir sentezde çözmeyi içerir) kullandı, ancak bu mantıksal sürecin içerikten ayrı olarak sadece bir biçim meselesi olmadığını, uygulamaları ve yankıları olduğunu iddia etti. gerçek dünyada. Ayrıca diyalektik kavramını bir adım öteye taşıyarak, yeni sentezin meselenin nihai gerçeği olmadığını, daha ziyade, karşılık gelen antitezi ve senteziyle yeni tez haline geldiğini öne sürdü. Bu süreç, Hegel’in Mutlak İdea dediği nihai senteze ulaşana kadar ad infitum etkin bir şekilde devam edecekti.

Hegel, tarihi ve Tarih Felsefesini önemli gören ilk büyük filozoftur. Hegel’in tarihselciliği, tüm insan toplumlarının (ve bilim, sanat veya felsefe gibi tüm insan faaliyetlerinin) tarihleriyle tanımlandığı ve özlerinin ancak bunu anlayarak aranabileceği görüşüdür. Hegel’e göre bir insanın neden böyle olduğunu anlamak için o kişiyi bir toplumun içine sokmak gerekir; ve o toplumu anlamak için onun tarihini ve onu şekillendiren güçleri anlamalısınız. “Felsefe, felsefenin tarihidir” sözüyle ünlüdür.

Advertisement

Hegel’in felsefesinin dinsel mi yoksa tinsel olarak mı düşünülmesi gerektiği konusunda pek çok tartışma olmuştur. Çoğu, Mutlak Akıl fikrini esasen geleneksel Hıristiyan tipinin tek tanrılı bir Tanrısını içerebilen veya içermeyebilen bir Monizm türü olarak yorumladı. Bazıları onu bir tür panteizme daha yakın gördü. Bununla birlikte, felsefesinin çoğu, sadece insan zihniyle ilgilenen, dini olmayan bir şekilde yorumlandığında da çok anlamlıdır.

Hegel ayrıca çalışmalarında yabancılaşma kavramını, bizim bir parçamız ve içimizde olan ve yine de bir şekilde yabancı, yabancı veya düşmanca görünen bir şey fikrini tartıştı. Her şeye gücü yeten, her şeyi bilen ve iyi olduğuna inandığı bir Tanrı’ya dua eden, kendini aciz, cahil ve alçak gören “mutsuz ruh” figürünü tanıttı. Hegel bunun yanlış olduğunu, çünkü biz gerçekten Tanrı’nın (ya da Geist’in ya da Zihnin) bir parçasıyız ve bu nedenle tüm iyi niteliklere olduğu kadar kötü niteliklere de sahibiz.

Başlıca eserleri: Differenz des Ficheschen und Schellingschen Systems der Philosophie (Fichte ve Schelling’ in Felsefe Sistemleri Arasındaki Ayrılık) 1801, Phanomenologie des Geistes (Ruhun Fenomenolojisi) 1806, Grundlinien der Philosophie des Rechts (Hukuk Felsefesinin Temel Çizgileri) 1821, Vorlesungen über die Philosophie der Geschingte (Tarih Felsefesi Üstüne Dersler) 1837.

Georg Wilhelm Friedrich Hegel Sözleri


Kaynak – 2 (Kısa Bilgi Arayanlara)

Friedrich Hegel (27 Ağustos 1770, Stuttgart, Almanya – 14 Kasım 1831, Berlin, Almanya). Tanınmış Alman filozofudur. Stuttgart’ta doğdu. Bir memurun oğluydu. Tübingen’de ilahiyat okuduktan sonra Bern ve Frankfurt’ ta felsefe öğretmenliğine başladı. 1805’te Jena üniversitesine profesör oldu. Başlangıçta Schelling’în öznel idealizm felsefesine inanmış görünüyordu, sonradan kendine ayrı bir sistem kurup onun savunmasını yapmaya başladı. Kurduğu bu felsefe sistemini «Phanomenologie des Geiste» adındaki eserinde anlatmıştır. Bir süre Nürnberg’de kaldıktan sonra Berlin ve Heidelberg üniversitelerinde profesörlük yaptı. Bu devrede yazdığı eserler arasında «Mantık Bilimi» ve «Felsefe Bilimleri Ansiklopedisi» dikkati çekti.

Hegel’in kurduğu sisteme «diyalektik mantık» denilir. Buna göre bir fikir (yani tez), karşısındaki bir başka tezle (antitezle) karışır, bundan yeni bir anlayış doğar ki ona da «sentez» denilir.

Hegel, Kant’ın felsefesine inanmakla beraber onun fikirlerini yetersiz buluyordu. Kant’ın aksine insanların her şeyi öğrenebileceklerine inanmıştı. Hegel’e göre dünya demek mantık demekti. İnsanlar mantığın sırrını çözdükleri anda beşerin de sırrını çözmüş olacaklardı. Hegel’e göre, yeryüzünde her şeyin tam bir tersini bulmak mümkündür. Hayatın tersi ölüm, aşkın tersi nefret, gündüzün tersi gece, gençliğin tersi ihtiyarlıktır.

Georg Wilhelm Friedrich Hegel Sözleri

Hegel, ömrünün son yıllarını Berlin’de geçirdi. O tarihlerde hazırlanan yeni İngiliz anayasasını hiç beğenmemişti. İnsanların isteklerine göre bir anayasanın hazırlanmasına taraftar değildi. «İnsanlar hiçbir vakit ne istediklerini bilemezler» diyordu.


Leave A Reply