Büyük Yazar Goethe Hayatı, Aşkları (9 Sevgilisi) ve Sanatı Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Dünyanın en büyük şairlerinden kabul edilen aşk adamı Alman Johann Wolfgang von Goethe’nin hayatı, aşkları ve Goethe’nin sanatı ile ilgili bilgiler.

goethe

Kaynak: needpix.com

GOETHE (1749-1832) Alman edebiyatının en büyük, en ünlü yazarıdır. Şiirden romana kadar çeşitli alanlarda eser vermiş, ayrıca bilimle de uğraşmıştır.

Johann Wolfgang von Goethe, Frankfurt’ta doğdu. Babası avukattı. Gayet sert, disiplini seven bir insandı. Annesi ise son derece hayalperest, ince ruhlu bir kadındı. Goethe’yi dünyaya getirdiği zaman henüz 18 yaşında olduğu için daha sonraları oğlu ile gayet iyi anlaşmış, ona bir anneden çok abla olmuştur. Goethe babasından muntazam çalışma, ideal uğruna savaşma isteğini, annesinden de hayal kurma kabiliyetini almıştı. Bunlar, Goethe’ nin daha sonra büyük bir yazar olmasını sağlamıştır.

Goethe’nin yetiştiği devirde Almanya hummalı bir siyasi değişme içine girmiş bulunuyordu. Yedi Yıl Savaşları Prusyalılar’ın kuvvet kazanmalarını sağlamış, fakat bu arada bütün Avrupa’yı da siyaseten, iktisaden iyice sarsmıştı. Bu sarsıntı Goethe’lerin hayatına da bir hayli dokundu. Bütün bunlara rağmen küçük Goethe’nin çocukluğu gayet tatlı, neşeli geçmiştir. Baba Goethe oğlunu ve kızını okutmak İçin onlara özel öğretmenler tutmuş ikisinin de geniş bilgiler edinmesine çalışılmıştı.

Kukla Piyeslerinden Werther’e

Goethe daha o zaman edebiyata karşı ilgisini belli etmişti. Büyük annesinin hediye ettiği kukla tiyatrosu için yazdığı küçük piyesler Goethe’nin ilk eserleridir. 16 yaşındayken Hukuk okumak üzere Leipzig Üniversitesine yazıldı. Öğrenimini Strasbourg Üniversitesinde tamamladı, 1771’de doktorasını verdi. Artık babasının yanında çalışması kararlaştırılmıştı. Frankfurt’a döndü, fakat daha ilk günlerde avukatlığı unutup yazı yazmaya başladı. 1773’te «Goetz von Berlichingen» adındaki piyesi yayınlandı. Ertesi yıl da «Werther’in Istırapları» adındaki eseri yayınlandı. Bu ikinci eser, Goethe’nin bütün dünyada tanınmasını sağladı. Eserin sonunda Werther kendini öldürdüğü için Avrupa’nın birçok şehirlerinde delikanlılar arasında kendini öldürme salgını başladı. Bütün Avrupa’yı bir Goethe ve Werther modası sarmıştı.

1775 yılı Goethe’nin hayatında bir dönüm noktası oldu.. Genç yazar o yıl Weimar Dükü Karl August’la tanıştı. Dük, memleketin iç işlerini düzene sokacak eli kalem tutan, aklı başında bir yardımcı arıyordu. Goethe’nin kendisine bu bakımlardan çok faydalı olabileceğini derhal anlamıştı. Goethe, Weimar Dükü’nün ısrarlarına dayanamayarak, onun yanında çalışmaya razı oldu. On bîr yıl devlet işleriyle uğraştı. Bu süre içinde yazı yazmaya pek az vakit bulabilmişti. Düke kendisini serbest bırakması için yalvardı. Yazı yazmayı çok özlemişti. İki yıl kalmak üzere İtalya’ya gitti.

Advertisement

Goethe ve Weimar

Goethe’nin yazı hayatı için İtalya yolculuğu pek önemli bir dönüm noktası sayılır. Goethe İtalyan sanatını, edebiyatını .yakından incelemek fırsatını bulmuştu. Bu arada, İtalyanlar’ın her şeye rağmen muhafazakârlıktan vazgeçmediklerini görerek kendisi de İtalyan sanatçılarının yolundan yürümeyi kararlaştırdı. İki yıl sonra yeniden Weimar’a döndüyse de bu sefer Dük’ün sadece müşavirliğini üstüne aldı, Devlet idaresinde faal bir rolü yoktu. Daha sonra Dük’ün sarayda kurduğu tiyatronun müdürlüğüne getirildi.

Arası çok geçmeden Weimar, Goethe sayesinde, Avrupa’nın sanat ve kültür merkezi haline geliverdi. Birçok tanınmış sanatçılar bu küçük şehre yerleşmeyi uygun bulmuşlardı. Şair Schiller de Weimar’a yerleşen sanatçılar arasındaydı. Goethe’yle Schiller çabuk dost oldular. Edebî çalışmalarında birbirlerine yardımcı oluyorlardı. Goethe artık bütün Avrupa’da tanınan, sevilen bir yazardı. Fransız İmparatoru Napoleon onunla tanıştığı zaman «İşte büyük bir insan!» diye bağırmaktan kendini alamamıştı.

Goethe’nin en büyük eseri «Faust» trajedisidir. Şair bu eserini daha ilk gençlik yıllarında hazırlamaya başlamış, ancak ölümünden bir yıl önce 1831 ‘de bitirebilmiştir. Büyük yazar «Faust» trajedisinde kendi hayat felsefesini anlatır.

Goethe, öldükten sonra sevgili dostu Schiller’in yanına gömüldü. Weimar’da yıllarca oturduğu evle, Frankfurt’ta ilk çocukluk günlerini geçirdiği ev birer Goethe müzesi haline getirilmiştir. Avrupa’nın, Amerika’nın birçok şehirlerinde Goethe’nin heykelleri dikilmiştir. Her yıl ünlü şairin ölüm yıldönümlerinde anma törenleri yapılır eserlerinden parçalar okunur.

goethe

Goethe’nin Sanatı

Goethe’yi yalnız Almanya’nın değil, bütün Avrupa’nın en büyük şairi sayanlar vardır. Bu büyük yazar Doğu edebiyatiyle de ilgilenmiş, bu arada İran şiirinin, büyük İranlı şair Hâfız’ın, ayrıca Mevlânâ’nın etkisi altında kalmıştır. Başlıca şiir kitabına «Divan» adını vermiştir.

Advertisement

Goethe, edebiyatın her kolunda ölmez eserler yaratmıştır. «Werther’in Istırapları» adındaki romanını kendisinin ayrılıkla sonuçlanan ‘ bir aşk macerasını unutmak için yazmıştı. Fakat bu eser romantik Alman edebiyatının en güzel roman örneklerinden biri olarak kaldı. Goethe, lirik şiirleriyle de ün kazandı. «Eri König», «Avarenin Şarkısı» gibi şiirleri devrin bestecilerine ilham kaynağı oldu. «Wilhelm Meister’in Çıraklık Devresi» adındaki eserinde Alman Tiyatrosunun o günkü durumunu anlatmıştır. En güzel eserlerinden biri olan «Pandora» yazarın ölümünden çok sonra bulunmuştur.

Goethe’nin sanat hayatında en verimli devre 1771 – 1775 yılları arasına raslar. En güzel eserleri manzum olanlardır. Goethe şiirde kimsenin kendisiyle boy ölçüşmesine meydan vermiyecek kadar büyük başarı göstermişti. Şairin üstün taraflarından biri de insan ruhunu gayet iyi anlayıp mükemmel bir şekilde anlatabilmesiydi. Şair Schiller’le ahbap olması, onunla beraber çalışması Goethe’nin eserleri üzerinde bir hayli etki yaratmıştır; Sayısı yüz elliyi bulan eserlerinden ancak yirmi, yirmi beş tanesi başka dillere çevrilebilmiştir.

Goethe’nin lirik şiirlerinin yanında tarih trajik piyesleri de bir hayli yer tutar. «Emont», «Caesar», «Muhammed», «Prometheus» Goethe’nin en beğenilen tarihi eserlerindendir. «Egmont» ile «Prometheus» u ünlü besteci Beethoven bu adlardaki uvertürleriyle müzik âlemine de tanıtmıştır.

Büyük yazar, ömrünün son yıllarında edebiyat âlemine nedense küsmüştü. Bu küskünlüğünü unutabilmek için doğa bilimlerine merak sardı. Bitkilerin evrimiyle yakından ilgilendi, kendi fikirlerine dayanarak bir evrim teorisi yarattı.

GOETHE’NİN AŞKLARI (DOKUZ SEVGİLİSİ)

GOETHE aşka âşıktı… Daha çocuk sayılacak yaştayken kilisede gördüğü bir genç kıza tutulmuştu. O günden sonra da ölümüne kadar yeni yeni aşklar aradı. Hiçbir zaman da bir tek kadının aşkı ona yetmedi.

On altı yaşında, Leipzig Üniversitesine giderken, bir pansiyonda kalıyordu. Pansiyoncu kadının kızı Anita, Goethe’nin pek hoşuna gitmişti. İki genç birbirleriyle gayet iyi anlaşıyorlardı. Anita, okumuş bir kızdı. Yalnız, Goethe’nin sinirli hallerine uzun müddet dayanamadı. Günün birinde onunla ilgisini kesti. Goethe başlangıçta buna çok üzüldüyse de sonradan avunmanın yolunu buldu.

Strasbourg Üniversitesi’ne giderken de bir papazın kızı olan Frederika’y ile anlaştı. Frederika, güzelliğine, zarafetine rağmen, basit bir köylü kızıydı. Goethe onunla şehirde dolaşmaktan, onu ahbaplarına tanıtmaktan utanç duyuyordu. Hassas bir kız olan Frederika, Goethe’nin bu hislerini fark eder etmez, onunla ilgisini kesti. Fakat kendisi şair sevgilisini ömrünün sonuna kadar unutamadı.

Goethe’nin en büyük aşkı Charlotte Buff’tur. Şair, öğrenimini bitirip Frankfurt’a döndükten sonra onu tanımıştı. Ne yazık ki Charlotte bir başkası ile nişanlıydı. Goethe’yi çok sevmekle beraber onun uğruna nişanlısını bırakmaya gönlü varmıyordu. Onunla evlendi. Düğününe Goethe’yi de çağırdı. Charlotte’den ebediyen ayrılmak Goethe’ye çok zor gelmişti. Onu unutabilmek için «Werther’in Istırapları» nı yazmaya koyuldu. Fakat Charlotte büyük şairin kalbinde öyle derin bir yara açmıştı ki ölünceye kadar kapanamayacaktı.

Goethe, bir ara, Lili adında güzel, zarif bir kızla nişanlandı. Fakat nişanlısına sadık kalamıyordu. Lili de bunu fark edince hemen nişanı bozdu. Goethe’nin hayatına ikinci bir Charlotte’nin girmesi manidardır. Charlotte Stein, ince, zarif bir kadındı. Goethe’den büyüktü, kendisine yaşlı, müstebit kocasının yaptıklarını unutturacak birini arıyordu. Fakat Goethe’ye tamamen temiz duygularla bağlıydı. Her kadını elde edebileceğine inanmış olan Goethe ise Charlotte’nin kocasına bağlı kalmak isteğini bir türlü anlayamıyordu. Bu maceranın sonu gelmiyecekti. Goethe İtalya’ya gitti, macera da böylece sona erdi. Geride, bu aşkın verdiği ilhamla yazılmış bir sürü güzel şiir kalmıştı.

Goethe, otuz dokuz yaşındayken yirmi üç yaşında Christiane adında güzel bir kızla evlendi, yıllarca mesut yaşadılar. Fakat bu sefer de onları ölüm ayırınca Goethe gene yalnız kaldı. Karısının da yasını uzun müddet tutmadı. On sekiz yaşında Minna adında bir kıza aşık oldu. Bu da fazla sürmedi, Marianne adında evli bir kadına tutuldu. Marianne da şiir yazıyordu. Ne yazık ki hercai yaradılışlı büyük şair Marianne’yi de çabucak unutuverdi.

Goethe’nin son aşkı Ulrika adında on sekiz yaşında bir genç kızdır. Artık iyice yaşlanmış olan şairin son demlerinde, torunu yerinde bir kıza aşık olması çok garipti. Fakat şair, bütün ümidini Ulrika’ya bağlamıştı. Ulrika ise 75 yaşındaki şairin ateşli aşk şiirleriyle alay etmekten kendini alamıyordu. Goethe en sonunda kıza evlenme teklifinde bulundu. Ulrika’nın bu teklife kahkahalarla gülerek cevap vermesi yaşlı şairi çok üzmüştü. Hemen o gece, eşyasını toplayıp başka bir şehre taşındı. Ulrika’nın yaşadığı yerlerden uzakta olmak istiyordu.

Advertisement


Leave A Reply