Goygoycu Nedir?

0
Advertisement

Goygoycu nedir ne demektir? Goygoycular nasıl yaşarlardı goygoycular halkın arasına ne zaman ve nasıl karışılardı.

Eskiden, muharrem ayında, kapı kapı dolaşarak, ilahiler okuyarak dilenen körlere «goygoycu» denirdi. Bu kelimenin nereden çıktığına dair iki ihtimal ileri sürülmektedir. Bunlardan birine göre «hoy koy koy» sözünden gelmiştir, bu anlamda «hoygoycular» denilmesi de bunun daha akla yakın olduğunu gösteriyor. İkinci ihtimal de bu sözün «hey kaygulu canım» nakaratından gelmiş olmasıdır.

Goygoycular, eskiden İstanbul’da Şehzade külliyesinin kısımlarından biri olan Tabhâne (mutfak) binasında otururlar, orada imaretten yer içerlerdi. Eski takvime göre, «aşure ayı» da denilen muharrem ayı gelince, goygoycular, önlerinde kendilerine yedekçilik eden, mutlaka bir kolu çolak ya da bir ayağı topal, ama gözleri görür birinin peşinde yollara düşerlerdi. Arkalarına kirli, beyaz bir cübbe giyerlerdi, birbirlerini kaybetmemek için de her biri önündekinin ya omuzunu ya değneğini tutardı. Omuzlarında, heybe gibi, biri önde, öbürü arkada sallanan iki ağızlı bir bez torba bulunurdu. Verilen sadakaları buraya doldururlardı.

Goygoycular, her evin kapısına gelince, sonu «hoy goygoy canım» diye biten bir Kerbelâ mersiyesine başlarlardı. Sesleri güzel, yanık olduğundan, daha uzaklardan duyulur, «Goygoycular geliyor!» diye evlerde onların torbalarına konacak aşurelik erzak hazır bulundurulurdu. Bu arada çocuklar, korkularından saklanacak delik ararlardı. Çünkü analar, dadılar yaramaz çocuklarını onlarla korkuturlar, görmeyen gözlerinin aklarını yukarı devirip boyunlarını uzatarak ilâhi söyleyen, görünüşleri de epey korkutucu olan bu körlerin torbalarına çocukları da aldığını söylerlerdi.

Goygoycular: «Gökte melek, yerde insan ağladı» diye, Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in şehit olmasını anlatan mersiyeye başladılar mı, birçok kimseleri ağlatırlardı. Yedekçileri kapılardan verilen erzağı alınca mersiyenin neresinde olurlarsa olsunlar, hemen ilahiyi keser, duaya geçerlerdi. İçlerinden biri söyler, ötekiler nakaratı hep bir ağızdan tekrarlarlardı. Her kapının önünde yeniden başlar, ya da kaldıkları yerden ilahiye devam ederlerdi. Böylece, biriktirdikleri zahireleri Tabhhâne’ye getirirler, orada aşure pişirip hem kendileri yerler, hem de kendileri gibi fakir, fukaraya dağıtırlardı.

Goygoycuların muharrem ayında kapı kapı dilenmeleri, Şiiler’le Aleviler’in, Kerbelâ şehitleri uğruna, muharrem ayının onuncu günü bütün İstanbul’da yaptıkları ve önü, arkası yırtık gömlekler giyerek zincirlerle dövünmek suretiyle belirttikleri «matem âyini» ile ilgilidir.

Advertisement

Leave A Reply