Gramofon Nedir? Gramofonun Tarihçesi, Çalışma Prensibi ve Gelişimi

1
Advertisement

Gramofon nedir? Gramofon nasıl icat edildi, tarihçesi, pikap nedir, gramofon ve pikap nasıl çalışır, taş plaklar nasıl yapılır konuları hakkında bilgi.

Gramofon

Gramofon; üzerine ses işlenmiş plâkları çalmak için kullanılan araçtır. Amerikalı bilgin Edison‘un bulduğu «fonograf» ın daha geliştirilmiş şeklidir.

Sesleri bir yere işleyip sonra dinlemeyi ilk başaran Edison‘dur. Edison, ince bir kalay levhayı bir silindir üzerine sardıktan sonra kalay üzerine basan bir iğne, iğnenin arkasına da sonradan «diyafram» adını alan bir tabla yerleştirmişti. Silindiri yavaş yavaş çevirirken bu tablaya doğru konuşuyordu. Ses dalgaları tablayı titretiyor, bu titreşimler iğneye geçiyordu. İğne de bu titreşimleri kuvvetine göre kalay levha üzerine bir basınç yapıyor, dolayısıyla levha üzerinde çizgiler çiziyordu. İğne, silindir üzerinde bir defa dolaştıktan sonra çizgilerin üst üste gelmemesi için, kendiliğinden biraz kayıyor, böylece silindir boyunca az bir aralıkla ilerleyen çizgiler elde ediliyordu.

Silindir üzerine işlenen sesleri duyurmak için silindir ters yönde çevriliyordu. Bu defa çizgiler üzerinde ilerliyen iğne diyaframa basınç yapıyor, sesler çıkarıyordu. Böylece, önceden söylenen sözleri yeniden dinlemek mümkün oluyordu. Diyaframın titreşmesinden doğan sesleri büyütmek için borular kullanılıyordu.

Gramofon

Advertisement

Edison‘un bu buluşu o zamanlar çok büyük bir ilgi toplamış, herkesi şaşırtmıştı. Sonradan çeşitli kimselerin bu konudaki araştırmaları, buluşları İlerlettiler, ses işleme ve dinlenmesine birçok yenilikler getirdiler.

İlk zamanlarda gramofonu dinlerken plâğı döndürmeye yarıyan disk yayla çalıştırılırdı. Gramofonların yanında bulunan bir kolla bu yay kurulurdu. Böylece disk döner, plâğı da döndürürdü. Bugün disk bir elektrik motoru ile döndürülüyor.

Plâk ve Pikap

Plâğın girinti-çıkıntılarına uygun olarak titreşen diyaframdan gelen sesi büyütmekte kullanılan borular da artık ortadan kalkmıştır. Bunun yerine, sesi büyütmek için elektrik araçları (amplifikatörler) kullanılıyor. İğnenin ucunda maden karışımından yapılmış bir kristal vardır. İğne plâk üzerinde titreştikçe bu kristale basınç yapar. Kristal de bu basınçla orantılı olarak bir elektrik akımı doğurur.

Pikap

Pikap

Pikap

Bu akım bir radyo (radyonun amplifikatörü) ile kuvvetlendirilir, ses haline getirilir, hoparlörden dışarı verilir. Bu sisteme «pikap» adı verilir. Bazı pikaplarda ise sesi büyütmeye yarayan amplifikatör de bulunur. Bu çeşit pikapları radyo olmadan çalmak mümkündür.

Devir

Eskiden plâklar da, bunları çalan araçlar da dakikada 78 devir yapacak şekilde düzenlenirdi. Sonraları daha ince iğneler, plâk üzerinde de daha ince girinti çıkıntılar yapmak mümkün olunca dakikadaki dönme sayısı küçültüldü. Böylece, plâklara daha uzun süren müzik parçalarını yerleştirmek imkânı elde edildi. Bugün dakikada 45, 33 ve 16 devir yapan plâklar ve pikaplar yapılıyor. Bu devirlerle dönen plâklara «long play» (uzun çalan plâklar) adı veriliyor. Hem eski cins 78 devirlik, hem de uzun çalan plâklar için yapılmış pikaplarda iki tane iğne vardır. Küçük devirli plâkların ince iğneyle çalınması gerekir. Buna dikkat edilmezse 78 devirlik plâkların kalın uçlu iğnesi uzun çalan plâkların girinti-çıkıntılarını bozar, ondan sonra bu plâklar iyi ses vermezler.

Gramofon İğnesi

Gramofon İğnesi

İğne

Eskiden pikaplarda maden iğneler kullanılırdı. Bunlarla beş, on plâk çalındıktan sonra atılır, yerine yenisi takılırdı. Bugün pikaplarda safir iğneler vardır. Bunlar uzun zaman bozulmadan kullanılır.

Advertisement
High Fidelity

Normal bir plâk her sesi veremez. Seslerin çeşitli frekansları vardır, her ses başka bir frekansla titreşir. Normal usulle doldurulmuş plâkların aldığı titreşim frekansları sınırlıdır. Bu sınırlar dışındaki frekansla titreşen sesleri plâklardan duyamayız. Son zamanlarda «High fidelity» adı verilen bir usul bu sınırları genişletmiş, daha çok sesin plâğa alınıp dinlenmesini mümkün kılmıştır. Bu usulde 50 Hz ile 10.000 Hz arasındaki frekanslarla titreşen sesler plâğa geçirilebilir. Özel olarak doldurulmuş bu plâklar «high fidelity» pikaplarla çalınır. Bu çeşit pikaplarda en az iki, bazen de üç hoparlör vardır. Frekanslar bölümlere ayrılır. Her oparlör bu frekanslardan birini verir. Kalın sesleri biri, ince sesleri biri, üçüncüsü varsa orta kalınlıktaki sesleri de üçüncü oparlör verir. Böylece, daha kaliteli müzik dinlemek mümkün olur.

Stereo-pikap

Bir orkestrada olduğu gibi çok çeşitli noktalardan seslerin çıktığını düşünelim. Bu orkestrayı plâktan dinlerken bütün sesler aynı noktadan çıkar. Böylece, orkestranın verdiği müziği aynı şekilde dinleyemeyiz. Bu mahzuru gidermek için «stereo pikap» ve «stereo plâk» kullanılır.

Bunlarda da iki hoparlör vardır. Orkestranın sesleri frekanslarına göre ikiye ayrılır. Bunların bir kısmını bir hoparlör, bir kısmını da ikinci hoparlör verir. Bunu sağlamak için plâğın doldurulmasında da aynı şekilde davranılır. İlk zamanlarda plâkların üzerine iki tane çizgi yapılır, pikaplara da iki iğne konurdu. İki iğne aldıkları sesleri ayrı hoparlörlere verirlerdi. Bugün tek iğneyle aynı sonuç elde ediliyor.

Bunun için, iğnenin dönen plâk üzerindeki iki hareketinden faydalanılır. İğne plâk üzerinde hem aşağı, yukarı, hem de sağa, sola doğru hareket eder. Böylece, bu hareketlerden birinin sesi hoparlöre, ötekinin sesi de ikinci hoparlöre verilir.

Hoparlörler, pikaptan çıkartılıp farklı yerlere konacak şekilde yapılmışlardır. Böylece, oda içinde farklı iki noktadan ses dinlenir, orkestraya daha yakın müzik elde edilir.

Otomatik Pikap

Sonraları plâk çalınıp bitince kendi kendine değiştiren otomatik pikaplar yapıldı. Bunlar yerleştirilen on veya yirmi plâğı kendi kendine çalarlardı.

Taş Plak

Taş Plaklar

Plâğın Yapılması

İlk zamanlarda görülen silindir, birçok değişikliklerden sonra, bugün bildiğimiz plâk biçimini almıştır. Bir süre kalay silindir yerine balmumu karışımından yapılmış silindirler kullanıldı. Diyaframa saplanmış safir uçlarla bu silindir üzerine çizgiler çiziliyordu. Daha sonraları silindirin yerini, Berliner’in bulduğu plâklar aldı.

Plâklar özel stüdyolarda doldurulurdu. Sesler mikrofonla, elektrik araçlarıyla kaydedilirdi. Mikrofonda sesin titreşimlerine göre bir elektrik akımı doğar. Bu akımla özel bir karışımdan yapılmış dönen bir levha üzerindeki kalem titreşir, levha üzerinde çizgiler çizer. Levha bir devrini tamamlayınca kalem merkeze doğru biraz yaklaşır. Böylece, levha üzerinde merkeze doğru küçülen bir helezon elde edilir. Kalemin titreşimi gelen sesin titreşimiyle aynıdır. Bundan sonra levha üzerine çeşitli madenler kaplanarak kolay bozulmaz hale getirilir. Bu işlemleri her plâk fabrikası kendi özel usulleriyle yapardı. Ondan sonra elde ettiği kalıptan binlerce plâk çıkartırdı.


1 Yorum

Leave A Reply