Advertisement
İçinde ve anlamında Hak, hakkı olmak geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin açıklamaları ve anlamları. Hak ile ilgili deyimler ve açıklamaları.
Hak İle İlgili Deyimler
- ***(…) hakkı tanımak
izin vermek: Saliha, anneye çocuğunu haftada iki kere görme hakkı tanıyan kararı yazdırıyor. -A. Kulin. - ***bileğinin hakkıyla (gücüyle, kuvvetiyle, zoruyla)
kendi gücü ve kendi çalışması ile. - ***(birine) hak vermek
birinin düşüncesini, davasını, iddiasını doğru bulmak: Annem de ağzının içinde sessizce söylenmeye koyulduğunda ona da hak vermiyordum. -A. Kutlu. - ***dinim hakkı için (aşkına)
dinimi tanık tutarım anlamında kullanılan bir ant sözü: Şevki Bey dedi, dinin aşkına sen Romenlerin gemi yaptıklarını işittin mi? -M. Ş. Esendal. - ***hak etmek
1) bir emek karşılığı hakkı olan şeyi elde etmek, hak kazanmak: Mutlu, başarılı, kendine güvenmeyi hak etmiş birisi. -T. Buğra. 2) layık olduğu kötü karşılığı almak; 3) bir başarı dolayısıyla ödüllendirilmek: Kadın dergileri bizi göklere çıkarıyorlardı, bunu da hak etmemiştik. -A. Ağaoğlu. - ***hak getire
yoktur, bulunmaz, ne arar anlamında kullanılan bir söz: Senin gibi yakışıklı değildi. Boy bos desen hak getire. -E. Şafak. - ***hak (hakkını) yemek
başkalarının hakkını vermemek: Hem benden haber bekleyen okuyucularımın hakkını yiyor, öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. -O. V. Kanık. - ***hâk ile yeksan etmek (olmak)
1) yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap etmek, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak; 2) yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap olmak, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak. - ***hak kazanmak
emeğin karşılığını alabilecek duruma gelmek: Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaya hak kazanamamıştır. -A. H. Müftüoğlu. - ***hakkın rahmetine kavuşmak (hakka kavuşmak, hakka yürümek)
ölmek: Hüsmen hakk’a kavuştu diye mırıldandı. -R. H. Karay. - ***hakkı geçmek
1) birinin payından başkası almış olmak; 2) birinde veya bir şeyde emeği olmak: Hemen hanım teyzemin elini öpmeye gi, dedim. Az hakkı mı geçmiştir bana? -H. R. Gürpınar. - ***hakkı olmak
1) payı, alacağı, hissesi olmak; 2) sözünde, düşüncesinde, iddiasında haklı olmak. - ***hakkı ödenmemek
birinin iyiliklerine, emeklerine karşılık olarak ne yapılsa az olmak. - ***hakkı var
doğru düşünüyor, doğru söylüyor, doğru davranıyor anlamında kullanılan bir söz: hakkınız var; dağ, çöl ve deniz hasreti dinmez hasretlerdenmiş. -R. H. Karay.
***hakkını aramak
hakkı olduğuna inandığı şeyi elde etmeye çalışmak.
- ***hakkını helal etmek
hakkını, emeğini bağışlamak: Bu bahtiyar hanımcağızı sordular, iyi biliriz, dedik, hakkımızı helal ettik. -M. Ş. Esendal. - ***hakkını vermek
1) gereğini bütün olarak yerine getirmek: Bu yemeğin hakkını vermişsin. 2) birinin çalışmasının karşılığını gereğince değerlendirmek: O öğretmen, öğrencilerin her zaman hakkını verir. - ***haklı bulmak
davasını, iddiasını, düşüncesini, davranışını doğru bulmak, yerinde görmek: Müdür onu haklı buldu. - ***haklı çıkmak
davasının, iddiasının, düşüncesinin veya davranışının doğru olduğu anlaşılmak: Bu tartışmada o haklı çıktı. - ***haksız bulmak
bir iddiayı, düşünceyi, davranışı doğru ve yerinde bulmamak. - ***haksızlığa uğramak
adalete aykırı bir duruma düşmek, haksızlıkla karşılaşmak: Gücenik, haksızlığa uğramaktan bezmiş gibi susuyor. -İ. Aral. - ***Rabbena hakkı için
ant içerken inandırmak için kullanılan bir söz. - ***sureti haktan görünmek
1) kendisini iyi niyetli imiş gibi göstermek: İstanbul’a sureti haktan görünen öyle belediye başkanları geldi ki Anadolu’dan gelen hemşehrilerinin gecekondularına göz yumdu. -A. Boysan. 2) birinin iyiliği için çalışıyor görünmek. - ***üstünde hakkı olmak
birinde emeği, iyiliği, hakkı bulunmak: Hanımının, çocuklarının üstünde bunca yıllık hakkım var diye ağlamaya başladı. -R. N. Güntekin. - ***yanıt hakkı doğmak
cevap hakkı doğmak: Anlamamı istediler. Yanıt hakkı doğarmış, bu da gereksiz dediydim dediydin meselesine götürürmüş işi. -N. Meriç.