Hatay’ın Anavatana Katılması

0
Advertisement

Hatay ilinin anavatana katılması nasıl olmuştur? Atatürk’ün bu konuda yaptığı çalışmalar ve Hatay’ın Türkiye’ye bağlanması hakkında bilgi.

Hatay’ın Anavatana Katılması

I. Dünya Savaşı’nda Suriye’yi ele geçiren Fransa, Mondros Ateşkes Antlaşması’yla burayı işgal etti. Ankara Antlaşması’na göre Suriye Fransa’ya bırakıldı. Ancak İskenderun ve Hatay’da özel bir idare kurulacak; Türkler kültürlerini geliştirebilecek, resmi dil Türkçe olup ekonomik hayatta Türk parası geçerli olacaktı.

Fransa Avrupa’da beliren Alman tehdidi karşısında iç işleriyle ilgilenmek zorunda kaldığı için, 1936 yılında Suriye ve Lübnan’ın bağımsızlığını tanıdı.

Türkiye Milletler Cemiyetine başvurarak Hatay bölgesine de bağımsızlık verilmesini istedi. Hatay için bir anayasa hazırlandı, Türkiye ve Fransa Hatay’ın toprak bütünlüğünü kabul etti.

Milletvekili seçimlerinde Türkler, 40 milletvekilliğinden 22’sini kazandı. Hatay Meclisi 2 Eylül 1938’de ilk toplantısını yaparak Hatay Cumhuriyeti’ni ilan etti. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen, başbakanlığa Abdurrahman Melek seçildiler. Hatay Cumhuriyeti 29 Haziran 1939’da aldığı bir kararla Türkiye’ye katılmayı kabul etti. 7 Temmuz 1939’da Türkiye’ye bağlı Hatay ili kuruldu.

Advertisement

Bir pazar günü Adana’ya gitmiştik. Atatürk, o gün halkın olağanüstü tezahüratı ile karşılanmıştı. Bu gezide müşir (mareşal) üniforması taşıyordu. Kendisini candan bir sevgi ile karşılayanlar arasında, kadınları ve kızları siyah matem kıyafetlerine bürünmüş İskenderun heyeti vardı. Bu heyeti oluşturan siyah giysili kızlar, ellerinde “Bizi de kurtarın!” cümleleri yazılmış pankartlar olduğu hâlde Atatürk’ün huzuruna çıkmışlardı. Kızlardan biri titrek bir sesle, Gazi’yi ve çevresindekileri çok etkileyen bir konuşma yaptı. Kızın gözyaşları içinde söylediklerini dinleyen Gazi (gözlerimizle görüyorduk) kendini zor tutuyordu. Fevkalâde üzgündü. Kızcağızın söyledikleri Gazi’yi öylesine etkilemişti ki, konuşma biter bitmez dayanamadı, üzgün ama hiddetli bir sesle:

“Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz.” dedi ve yürümeye başladı. Atatürk’ün bir müjde anlamındaki bu sözleri halkı büsbütün heyecanlandırdı ve sevindirdi. Yaşlı – genç kadın ve kızlar, Atatürk’ün çevresini sararak kimi elinden, kimi yüzünden öpüyor, kimi de bastığı yerden toz toprak alarak yüzüne, kucağındaki çocuğunun gözüne sürüyordu. Atatürk’ün bu kurtuluş müjdesine inanarak bütün gönülleri ve yürekleri ile ona dua ediyorlardı.

(İsmail Habib SEVÜK, Atatürk İçin Ölümünden Sonra Hatıralar ve Hayatında iken Yazılanlar)


Leave A Reply