Advertisement
İçinde hava, bulut, yağmur kelimesi geçen deyimler nelerdir? Hava, bulut, yağmur hakkında deyimler ve açıklamaları, anlamları
Hava Bulut Yağmur İle İlgili Deyimler ve Anlamları
Hava ile ilgili deyimler
- *** ağzını havaya (poyraza) açmak
alay umduğunu elde edememek. - *** aklı bir (beş) karış yukarıda (havada) olmak
değişik sebeplerden dolayı dengeli düşünemez durumda olmak. - *** bayram havası esmek
ortam neşeli, sevinçli bir duruma gelmek: “Ziyaret günleri hapishanelerde bir bayram havası eser.” -P. Safa. - *** (bir işi birinin) sütüne havale etmek
işi, beklenen biçimde yapmasını o kişinin vicdanına bırakmak. - *** (bir şey) hava almak
içine hava girmek. - *** (bir yerin, bir şeyin) havasını teneffüs etmek
1) içinde hissetmek; 2) ortamı yaşamak: “Orada insanlığın, faziletin, sevginin havasını teneffüs edeceğiz.” -O. S. Orhon. - *** (biri) hava almak
1) açık havada gezmek: “Biraz hava almak için niye Hürriyet tepesine kadar bir gezinti yapmasınlar?” -A. Gündüz. 2) argo umduğunu bulamamak, hiçbir şey kazanmamak; 3) ferahlamak, açılmak, hoş vakit geçirmek: “hava alalım diye beni bir akşam bir yazlık bahçeye götürdüler.” -B. Felek. - *** (birinde birinin) havası olmak
o kimseye benzemek, o kimseyi hatırlatmak: Onda babasının havası var. - *** (birine göre) hava hoş
“bir şeyin olmasıyla olmaması arasında fark yok” anlamında kullanılan bir söz. - *** (birinin) havası olmak
bir kimsenin albenisi veya cana yakınlığı olmak. - *** dünyayı ben yarattım havasında olmak
çevresinde güçlü olduğu düşüncesini oluşturmak: “O da oğlanın, dünyayı ben yarattım havalarındaki tavrından rahatsız olmuştu.” -A. Ümit.
*** fesini havaya atmak
sevinmek.
- *** hava açmak (açılmak)
bulutlar dağılmak. - *** hava atmak
herhangi bir üstünlüğünden dolayı şişinmek, caka yapmak. - *** (hava) ayaza çekmek
kışın kuru soğuk artmak. - *** hava basmak
1) hava vermek; 2) argo büyüklenmek, gururlanmak. - *** hava bozmak
havada yağmur, kar, dolu veya fırtına başlamak: “hava birden bozmuş, daha doğrusu poyraza çevirmişti.” -S. F. Abasıyanık. - *** hava bulanmak
yağmur yağacak duruma gelmek. - *** hava çarpmak
iklim ve rüzgâr olumsuz etkilemek. - *** hava değiştirmek
iklimi değişik bir yere gidip bir süre oturmak: “Hekimleri Seniha’ya biraz yer ve hava değiştirmeyi, biraz kırlarda ve denizlerde gezip eğlenmeyi tavsiye ettiler.” -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** hava fena esmek
ortamla ilgili her türlü şart kötü durumda olmak. - *** hava iyi esmek
ortamla ilgili her türlü şart uygun durumda olmak. - *** hava kaçırmak
1) nesneler için içindeki havayı tutamayıp dışarıya vermek; 2) yellenmek. - *** hava kapanmak
gökyüzü bulutlarla örtülmek. - *** hava kararmak
1) güneşin batmasıyla ortalık kararmak: “hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı.” -P. Safa. 2) gökyüzü iyice bulutlanmak. - *** hava patlamak
fırtına çıkmak: “hava patlamışken, dalgalarla yumruk yumruğa boğuşan bir adamın yazgısını paylaştın mı?” -Z. Selimoğlu. - *** hava vermek
1) tekerlek vb. cisimleri hava ile şişirmek, şişkinliğini artırmak, hava basmak; 2) tıp akciğerlere basınç altında hava veya oksijen doldurmak. - *** hava yapmak
1) kalorifer peteğinde sıvının yerine hava dolmak; 2) mec. böbürlenmek. - *** havada kalmak
1) yerden yüksekte bulunmak: Masanın bir ayağı kısa olduğundan havada kalıyor. 2) mec. sonuca ulaşmamak: “Yine de bir öğretmenin iyi niyetinin, ilgisinin böyle havada kalışından acı duydu.” -A. Ağaoğlu. 3) mec. bir iddia dayanaksız olduğundan kanıtlanmamak. - *** havadan nem kapmak
en küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak: “Burası, bir loca meydanı gibi, havadan nem kapmaya alışık bir çevreydi.” -A. N. Karacan. - *** havalara uçmak
çok sevinmek: “Buna pek sevinmişti, oğlum memur oldu diye havalara uçuyordu.” -E. Bener. - *** havale gelmek
1) postane veya banka yoluyla para gelmek; 2) gebe ve çocuklara çoğu zaman bayılma, yüksek ateşle beraber çırpınma krizleri gelmek.
*** havan batsın
“böbürlenmen boşa çıksın” anlamında kullanılan bir söz.
- *** havan dövücünün hınk deyicisi
“başkasına yardım edecek veya yüreklendirecek gücü olmadığı hâlde öyle görünüp yardakçılık eden kimse” anlamında kullanılan bir söz. - *** havanın gözü yaşlı
“nerede ise yağmur yağacak” anlamında kullanılan bir söz. - *** havasına uymak
1) bulunduğu çevre ve ortamı benimsemek; 2) birinin huyunu almak. - *** havasını almak
1) kalorifer peteğinde oluşan havayı boşaltarak sıvı maddenin dolmasını sağlamak; 2) mec. birinin eli boş çıkmak; 3) mec. birini sakinleştirmek; 4) mec. karşıdaki kişinin böbürlenmesinin boşuna olduğunu ortaya çıkarmak. - *** havasını bulmak
keyiflenmek, neşelenmek. - *** havaya girmek
1) hazır olmak; 2) kibirlenmek. - *** havaya gitmek
hiçbir şeye yaramamak, boşa gitmek. - *** havaya pala (kılıç) sallamak
boşuna, gereksiz çaba harcamak. - *** havaya savurmak
gereksiz yere harcamak. - *** havaya uçmak
1) patlama dolayısıyla zarar görmek; 2) mec. havaya gitmek. - *** havayı bozmak
bir topluluğun keyfini kaçırmak: “Şirket kurulalı beri Nihat kadar ticarethanenin havasını bozan bir memur gelmemişti.” -H. E. Adıvar. - *** havayı koklamak
1) bir yere göz atmak; 2) gelişmeleri veya ortamı anlamaya çalışmak. - *** (her biri başka bir) hava çalmak
her biri, birbiriyle çelişen, birbirine uymayan davranış ve düşüncede bulunmak. - *** kendi havasında gitmek (olmak)
yalnız başına, istediği gibi davranmak. - *** külahını havaya atmak
pek çok sevinmek. - *** leyleği havada görmek
şaka çok gezmek. - *** mart havası gibi
kararsız, huysuz (kimse). - *** sepet havası çalmak
argo 1) işinden çıkarmak, sepetlemek: “Patrona kalsa sepet havasını çoktan çalardı.” -M. Ş. Esendal. 2) yanından uzaklaştırmak, gitmesini sağlamak.
Yağmur İle İlgili Deyimler
- *** (birini veya bir şeyi) kurşun yağmuruna tutmak
çok sayıda ve sürekli kurşun atmak. - *** yağmur boşanmak
birdenbire çok yağmur yağmak. - *** yağmur olsa kimsenin tarlasına düşmez (yağmaz)
elinden geldiği hâlde kimseye iyilik etmeyenler için kullanılan bir söz. - *** yağmur yağarken küpünü doldurmak
fırsat varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek. - *** yağmur yemek
yağmurda iyice ıslanmak, sırılsıklam olmak: “Ben önde, Nezir arkada, çamurlu yoldan, yağmur yiye yiye elimdeki pilli fenerin ışığında yürüyoruz.” -R. H. Karay. - *** yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
güç bir durumdan kurtulayım derken daha kötüsüyle karşılaşmak. - *** yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır
çok arsız ve onursuz kimseler için kullanılan bir söz. - Bulut İle İlgili Deyimler
- *** bulut gibi
çok sarhoş. - *** bulut olmak
çok sarhoş olmak: “Meyhaneli köylerin her birinde üçer beşer çekmiş, bulut olmuştur.” -O. C. Kaygılı. - *** buluttan nem kapmak
en küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak: “Biraz gariptir ki buluttan nem kapan o zamanki sansür bu cinayetler ve tesadüflerden ahkâm çıkararak hafiyelik etmezdi.” -A. Ş. Hisar. “İhtiyatlı ol, bunlar tilkidir, rüzgârdan nem kapar; elden kaçırmayalım.” -A. İlhan. - *** gözleri buğulanmak (bulutlanmak)
gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek.