Havacılık Tarihine Geçen En Önemli Kadınlar ve Başarıları Nelerdir?

0
Advertisement

Havacılık tarihindeki kadınlar ve başarıları. Amelia Earhart’ın macerası, Jacqueline Auriol’un rekoru ve Türk havacılarından Sabiha Gökçen

Amelia Earhart’ın macerası

Büyük Okyanus’ta küçük bir noktadan farksız olan Howland Adası’nda Amerikalılar bir hava alanı kurmuşlar, böylece adanın önemi artmıştı, 2 haziran 1937 günü bütün dünyanın ilgisi bu ada üzerinde toplanmıştı. Adada kurulan radyo verici istasyonlarının başındaki teknisyenlerle spikerler de heyecanlı, aynı zamanda endişeliydiler. O gün herkesin, radyo başında Howland Adası’ndan gelecek haberleri beklediğini biliyorlardı.

Amelia Earhart

Amelia Earhart’ın 17 Haziran 1928 transatlantik geçişinden önceki fotoğrafı – Kaynak: commons.wikimedia.org

Hava sisli ve rüzgarlıydı. Genç, güzel, aynı zamanda çok cesur bir kadın. Amelia Earhart, Lockheed Electra tipindeki uçağıyla, dünya gezisine çıkmıştı. Bu arada, Howland Adası’ na da uğrayıp benzin aldıktan sonra yolculuğunun son safhasına başlayacaktı. Amelia Earhart daha önce, adadâki hava alanına inmenin zor olup olmayacağını soranlara gülümseyerek cevap vermişti. Herkes bu yolculuğun kötü bir şekilde sonuçlanmasından korkuyordu, fakat Amelia Earhart kendinden emindi. Ona bütün tehlikeler hiç geliyordu. Daha önce de birkaç kere ölüm tehlikesi geçirmişti.

Yalnız, o gün hava çok bozuktu. Amelia Earhart, Howland’a bir gün sonra gitmeyi kararlaştırdı. Çok sevdiği New Caledonia’da bir gece daha kaldı. Ertesi sabah, hava hâlâ eski durumunu muhafaza ediyordu. Fakat genç kadın daha fazla bekleyemeyecekti. Uçağına bindi. Biraz sonra havalanmış, bulutların arasında kaybolmuştu. O akşam saat 6’ya doğru Howland Adası’nın üzerini kaplayan sis tabakası daha da kalınlaşmıştı. Bir saat daha geçti. En sonunda telsiz kulesinden haber geldi. Amelia, mesaj vermişti: Saatlerden beri sis arasında dolaşıyordu, bir türlü Howland hava alanını bulamamıştı, ancak yarım saatlik benzini kalmıştı, adadan iki yüz kilometre kadar uzakta bulunduğunu tahmin ediyordu.

Saat yediyi on geçiyordu Yarım saate kadar Amelia Earhart hava alanına inmezse hayatı tehlikeye girmiş olacaktı. Hava alanının yukarıdan görülebilmesi için ateşler yakıldı, türlü tertibat alındı Amelia’ya telsizler yağmaya başladı, fakat artık kendisinden haber alınmıyordu. Rüzgâr şiddetlenmiş, sis dağılmaya başlamıştı. Ne yazık ki Amelia Earhart’ın uçağı görünürlerde yoktu. Her taraf arandı, Amelia’nın ne uçağının, ne de kendisinin izine rastlanamadı. Halbuki uçağın yapılışı denize düştüğü takdirde su üstünde kalmasını sağlayacak şekildeydi. Ayrıca uçakta lastik bir sandal, bol yiyecek, kazaya uğrayanın işine yarayacak pek çok malzeme vardı Bu kadar tedbire rağmen Amelia’nın bulunamaması şaşılacak bir meseleydi.

İki gün sonra Amelia telsizle yardım istemeye başlamıştı. Gelen haberden uçağın denize düştüğü anlaşılıyordu. Bu sefer de gemiler seferber oldu. Havadan denizden araştırmalar hızlandırıldı. Fakat mesajlar gene birdenbire kesilmişti Bütün araştırmalara rağmen Amelia’nın uçağına ait en ufak bir parçaya rastlanmadı.

Advertisement

Amelia Earhart’ın Büyük Okyanus’ un suları arasında kaybolduğuna kanaat getirildi. Yıllarca sonra, kazaya uğrayıp okyanustaki adalardan birine düşen bir gemici Amelia Earhart’ı adanın yerlileri arasında gördüğünü, kadını onun gözleri önünde öldürdüklerini iddia ettiyse de bu ancak bir rivayetti. Amelia Earhart’ın kayboluşu XX. yüzyılın en esrarengiz olaylarından biridir.

Jacqueline Auriol’un rekoru

Eski Fransa cumhurbaşkanlarından Vincent Auriol’un gelini olan Jacqueline Auriol, dünya havacılık tarihinin en tanınmış kadın pilotlarındandır. Genç yaşta geçirdiği feci bir uçak kazasından sonra yüzünün güzelliğini kaybeden Jacqueline Auriol’un hikâyesi, havacılık tarihinin en meraklı hikâyeleri arasında daima yer alacaktır.

Jacqueline Auriol, iki çocuk annesi, mesut bir ev kadınıydı. Neşeliydi, güzel giyinirdi, eğlenmekten hoşlanırdı. Otuz yaşına kadar hayatını ziyafet sofralarında bol bol gülüp eğlenerek geçirmişti. Genç kadının havacılığa merak sarmasına da bu ziyafet sofralarından biri yol açmıştı. Tanınmış Fransız havacılarından General Guillaume, insanın kendini ancak havada tam manasiyle hür hissettiğini söylemiş, bu sözler genç kadının merakını uyandırmıştı.

Ertesi gün Jacqueline, Paris yakınındaki özel hava alanlarından birinde ders almaya başladı. Kısa zamanda pilotluğu öğrenmiş, kendi kendine uçuşlara çıkıyordu. Bir gün General Guillaume da Jacqueline ile birlikte bir uçuş yapmak hevesine kapıldı. Herkesten methini işittiği bu genç kadın pilotun ustalığını bir kere de kendisi görmek istiyordu. Ne yazık ki uçak, kazaya uğradı, Seine nehrine düştü. General Guillaume’un kaburgaları kırılmış, Jacqueline de yüzünden yaralanmıştı Aylarca hastanede yattı. Doktorlar, Jacqueline’in vücudundan aldıkları kemik ve derileri yüzüne yamadılar. Yalnız, güzel Jacqueline Auriol’dan eser kalmamıştı, Genç kadın aylarca yanına kocasından başkasını kabul etmedi. Tam yirmi iki defa estetik ameliyat geçirdi. En sonunda yüzü, o eski güzelliğine kavuşamamakla beraber, hiç olmazsa korkulacak derecede çirkin olmaktan kurtulmuştu.

Herkes Jacqueline’in artık uçağa binmeye tövbe edeceğini sanıyordu. Halbuki genç kadın şimdi pilotluğa eskisinden daha çok hevesliydi. Yeniden uçak kullanmak isteyince kocası engel olmaya çalıştı; yalnız doktorlar kadının ancak bu şekilde normal hayata dönebileceğini söylüyorlardı.

Jacqueline Auriol, son sistem bir jet uçağı ile dünya hız rekorunu kırmaya hazırlanıyordu. Sekiz ay çalıştıktan sonra bir mayıs günü isteğine kavuştu Bütün dünya bu cesur kadının başarısını alkışlıyordu. Belki yüzü eski güzelliğini kaybetmişti ama, Jacqueline, havada olduğu zamanlar, kendini her vakitkinden daha hür, daha mesut hissediyordu.

Advertisement

Kadın Havacılarımızdan Sabiha Gökçen

Sabiha GökçenSabiha Gökçen büyük başarılar göstermiş en ünlü kadın havacımızdır. Sabiha Gökçen 1914’te Bursa’da doğdu. Babası Bay Mustafa’dır. İlk öğrenimini Bursa’da yaptı. 1925 yılında Atatürk Bursa seyahatinde Gökçen’i kendisine evlât edindi. Sabiha Gökçen Ankara’ya gelerek Çankaya ilkokulunda, Kolej’de okudu. 1935’te Türkkuşu’na girdi. Gene o yıl Sovyetler Birliği’ne gönderilerek Yüksek Planör uçuş öğretmeni yetişti.

Sabiha Gökçen 1936’da Eskişehir Askeri Hava Okuluna girdi, 372 sayılı Askeri Bröveyi kazandı. Aynı yıl Türkkuşu’na başöğretmen olarak atandı. 1937’de Birinci Tayyare Alayında stajda bulunduğu sırada Dersim harekâtına katıldı, bombardıman ve keşif uçuşunu, makineli tüfek atışlarını başarı ile idare ettiğinden 1 sayılı Türk Hava Kurumu murassah madalyası ile taltif edildi.

Sabiha Gökçen 1938 haziranında, Balkan Devletleri’nin davetlisi olarak, bir savaş uçağı ile, 5 gün içinde Atina, Sofya, Belgrat ve Bükreş’e gitti, bu seyahat sırasında Atatürk’ün doğduğu evi görmek üzere Selânik’e de uğradı. 1940’ta Tayyareci Yüzbaşı Bay Kemal ile evlendi. 1943’de eşini kaybetti. 1953’te Öğrenci Mübadelesinde idareci olarak Amerika’ya gitti. 1954 yılma kadar Türkkuşu’nda başöğretmen olarak çalıştı, aynı yıl içinde Türkkuşun’ndaki görevinden ayrıldı 1961 yılında Türk Hava Kurumu 17 nci Büyük Kongresi tarafından Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçildi. Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş pilotu ve ilk Türk kadın pilotudur.


Leave A Reply