Heykel Sanatının Tarihi Gelişimi

0
Advertisement

Heykel, heykelcilik sanatının tarihçesi. İlk çağlardan günümüze heykelcilik, gelişimi, tarihi hakkında bilgi.

heykelHeykel ve heykelcilik; güzel sanatların bir koludur. Taş, demir, tunç, çamur, alçı, tahta gibi maddeleri ya yontarak, ya da bir kalıba dökmek suretiyle, tabiattaki cisimlerin benzerini yapmaya, ya da bir fikri böylece canlandırmaya «heykelcilik», bu gibi eserlere de «heykel» denir.

Bir cismin heykel olması için önce bir maddesi, yani boşlukta üç boyutla yer kaplaması; sonra, bunun insan eseri olması şarttır. «Alçak kabartma» (şekillerin taştan, tahtadan bir yüzey üzerine, ya da toprak levhalara oyularak hafifçe belirtilmesi), «yüksek kabartma» (daha derine inilerek belirli hale getirilmesi) «rondebosse» (işlendiği satıhtan ayrılacak kadar hacimli gösterilmesi) gerçek heykel sayılmaz.

İlk Çağlarda Heykel

Heykel, insanların en eski sanat eseridir. Yalnız, başlangıcından yakın zamanlara kadar din bağından kurtulmuş değildi; hattâ heykelin kaynağı, din fikridir, diyebiliriz. Yeryüzünde raslanabilen ilk heykel, M. O. 40.000 yıllarından kalma olduğu tahmin edilen, mamut dişinden yontulmuş bir kadın başıdır. Fransa’da Garonne ırmağı yatağında Brassempouy’da bulunmuştur. 1894’te bulunan bu ilk heykelden sonra 1922’de «Lespugue Venüsü» adı takılan, 15 cm. boyunda bir kadın heykeli daha bulundu, yapıldığı çağı M. Ö. 30.000 yılları olarak tahmin edildi. En sonunda, Avusturya’da «Willendorf Venüsü» adı takılan, başı dut biçimi, 11 cm.yüksekliğinde şişman bir kadın heykeli daha bulundu.

Bunların, tarih çağlarından önce yaşamış insanlar gözünde bereket tanrısı olduğu tahmin ediliyor. Çünkü, Eski Yunan ve Roma heykelleri de dahil, daha totem devrinden başlıyarak insanlar, heykeli, kendilerini kötü ruhlardan korumak, iyilik tanrılarını anmak için yapmışlardır.

Advertisement

İlkçağ’daki Mısır heykelciliği, çok ileri bir sanat değerine ulaşmıştı. Ya diyorit gibi çok sert taşlardan, ya da ağaçtan yontulan bu heykellerin bazen alçıyla sıvanıp boyandığı görülüyordu. Bunlarda, çoğu zaman, insan gövdesi üzerinde hayvan başı canlandırılıyordu. Bunlar, tanrıları temsil ediyordu. Yunan ve Roma heykelleri, tanrıları doğrudan doğruya insan biçiminde tasvir ettiler.

Yunanlılar, heykelcilikte çok ileri gittiler. Sümer ve Hitit heykellerindekinden daha yumuşak bir madde, mermer ve süngertaşı kollandıklarından, yonttukları heykellere daha gerçeğe uygun biçimler sağladılar, ayrıntıları daha iyi belirttiler. O çağa kadar mimarlığa bağlı kalan heykelcilik, Yunanistan’da bağımsız hale geldi.

Yunan heykelciliği üç devre ayrılır:

I. — Arkaik Devir: M. Ö. V. yüzyıla kadar gelir.

II. — Klâsik Devir: M. Ö. V. yüzyılda IV. yüzyıl arasında gelişmiştir. Myron’un ünlü «Disk Atan» ı, Polykletos’un çağımıza gelemeyen heykelleri, Phidias’ın Skopos’un, Praksitelos’un, Lizippos’un eserleri, bugün Paris’te Louvre Müzesi’nde bulunan Milo Venüs’ü, «Semadirek Zaferi» denilen başsız, kanadlı zafer heykeli o çağın en başta gelen heykelleridir.

III. — Helenistik Devir: M. Ö. IV. yüzyıldan «I. yüzyıla kadar sürmüştür. Tanagra Heykelcikleri bu devirden kalmadır.

Advertisement

İtalya’da ilk yerleşenler Etrüskler’dir. Anadolu’dan geldikleri tahmin edilen bu insanlar sanata çok önem veriyorlardı. Yunan heykelciliğinin etkisi altında kalan Etrüsk heykelcileri daha çok tunçtan heykeller yapı-
yorlardı. O çağdan günümüze kadar kaljmış çok güzel heykeller vardır.

Romalılar’ın hemen bütün heykelleri askerî ve ekonomik konulardaydı. Yunan kültürünü adamakıllı benîmsiyen Romalılar, heykelcilikte portreye çok önem verdiler. Romalılar’ın portre heykelciliğincieki ustalıklarını hiçbir millet geçememiştir denilebilir.

Heykel sanatı, Batı’da, hele Rönesans’la yeni bir hamle kazandı. Michelangelo «Musa», «Davut» gibi eserleriyle, devrine, hattâ Rönesans sonrasına yol gösterdi. İnsan gövdesindeki kasların gücünü bir fikrin ifadesinde ilk defa büyük başarıyla kullandı. Ondan sonra ancak Carpeau, Barye gibi Fransız heykelcileri, İkinci İmparatorluk devrinin özelliklerini heykelde oymacılıkla, süse önem vermekle belirttiler.

Çağdaş Heykelcilik

Çağdaş heykel, Fransız heykelcisi Rodin’le başlar. Michelangelo‘nun izinden gitmekle beraber ne öbür İtalyan heykelcileri gibi kuyumcu,’ ne de kendinden önceki Fransız heykelcileri gibi soyut bir. süsleme tasasına düşmeyen Rodin, kitleyle mâna ve ruhu başarıyla birleştirmiştir.

Bugün, dünyaca ün kazanmış heykelciler arasında İngiliz Henry Moore, ilk defa heykeldeki plâstik, yani boşlukta yer kaplıyan, beş duyumuzla anlaşılan, hissedilen madde fikrine aykırı bîr soyut heykel kavramını gerçekleştirmiştir. Figürleri insana benzer ve insan vücudunun belli biçimlerini dilediği gibi değiştirip bozarak heykeli madde dışı, salt fikir haline getirmeye çalışır.

Alberto Giacometti, İtalyan doğumlu bir sanatçı olarak, Moore’dan büsbütün başka bir hacımsızlığa yönelmiştir.

Avrupa dışında heykel sanatı Amerika’da (Toltek ve Aztek sanatı), Afrika’da (Zenci sanatı), Güney Asya’da (Hindistan ve Çin Hindistan’ı) ayrı özellikler kazanmıştır. Afrika ve Orta Amerika’da, Güney Amerika’da yerine göre boyanmış ağaç malzemeden, ya da gayet sert taştan oyulmuş olan bu heykeller, kullanılan malzemeye göre büyük kitleli, iri hacimli, ya da ince ayrıntılı bîr şekilde işlenmiştir. Çin Hindistanı’nda ise, daima din fikrine, Tanrı fikrine bağlı olarak bir çeşit tek tipli figür haline inmiştir: Ejder heykellerinde, dans eden Siva figürlerinde olduğu gibi.


Leave A Reply