Hıristiyan Sanatında Dönemlerine Göre Hz. İsa’nın Doğumu

0
Advertisement

Hz. İsa ‘nın doğumu nasıl betimlenmiştir? Hz. İsa’nın doğumu ile ilgili inanışlara göre Hıristiyan Sanatında Hz. İsa’nın doğumunun yeri ve tarzı.

Hz. İsa'nın Doğumu

Hz. İsa’nın Doğumu

Hz. İsa’nın Doğumu, Hristiyan sanatında, yeni doğmuş İsa’yı Meryem Ana ve başka figürlerle birlikte gösteren sahnedir. Karmaşık bir ikonografisi olan bu konu ilk kez 4. yüzyılda Hristiyanlarca işlenen Roma lahitlerinde kabartma olarak ortaya çıktı. Daha sonra İsa’nın yaşamından başka sahnelerle birlikte bazilikaların iç mekânlarında kullanıldı. 5. yüzyıldan sonra erken Hristiyan sanatının en önemli konuları arasına girdi; çünkü İsa’nın bedenleşmesinin gerçekliğini ve Meryem Ana için 431’de benimsenen Theotokos (Tanrı Anası) sıfatının geçerliliğini vurguluyordu.

Erken dönem tasvirleri doğumun sancısız gerçekleştiğini vurgulamak amacıyla Meryem’i otururken, bebeği de kundakta, ahırın yemliğinde yatarken gösteriyordu. Ahırda bir öküz ile bir eşek de vardı. Sahnede genellikle bulunan bir ya da iki çoban Mesih’in Yahudilere görünüşünü, Müneccim Krallar ise (İsa’ya tapınmak için Doğu’dan gelen bu bilgeler Mezmurlar’daki bir kehanet dolayısıyla “Kral” adıyla anılır) Yahudi olmayan halklara görünüşünü simgeliyordu.

6. yüzyılda Suriye’de ortaya çıkan ve ortaçağ boyunca Doğu’da, 14. yüzyılın sonlarına değin de İtalya’da yaygınlaşan bir başka düzenlemede ise Meryem Ana bir şilte üzerinde yatar durumda gösterilerek sancısız doğum kavramından uzaklaşıldı. Öküz ve eşek gene vardı, bebek de kundaklı olarak yemlikteydi. Ama ahır, Filistin gelenekleri uyarınca bir mağara içinde betimlenmişti. Genellikle mağaranın üzerinde melekler dolanıyor, Meryem’in kocası Yusuf da dışarıda oturuyordu.

Müneccim Krallar’la çobanlar da çoğu kez sahnede yer alıyordu. Bazı örneklerde, bir meleğin çobanlara İsa’ nın doğumunu müjdelemesi ve Müneccimlerin Beytlehem’e yolculuğu aynı anda arka planda gösterilmişti. Bu düzenleme bazı ufak değişikliklerle Kuzeybatı Avrupa’da korundu. Doğu’da ise ön planda iki ebenin bebeği yıkarken betimlenmesi yerleşti. Bu düzenleme büyük olasılıkla Tanrı Dionysos’ un doğumuna ilişkin klasik sahnelerden aktarılmıştı ve bir bakıma İsa’nın vaftiz edilişinin habercisiydi. Bu sahne en karmaşık biçimiyle Bizans kiliselerinin iç mekânlarında yaygın olarak kullanıldı.

Advertisement
14. Yüzyıl Sonları

14. yüzyılın sonlarında İtalya’da ve bütün Batı Avrupa’da İsa’nın Doğumu tasvirlerinde bütünüyle farklı bir ikonografik düzenleme ortaya çıktı. Temelde bir “tapınma” sahnesi olarak düzenlenen bu kompozisyonlarda Meryem Ana artık doğumun hemen ertesinde değil, bebeğin önünde diz çökmüş halde; bebek de yemlikte değil, bir saman yığını üzerinde ya da Meryem’in pelerininin katları arasında ışık saçar durumda ve çıplak betimleniyordu. Çoğunlukla Yusuf da diz çökmüş, tapınıyordu.

Özellikle ilk örneklerde öküz ve eşek dışındaki ayrıntıların çoğu kullanılmadı. İtalya’dan yayıldığı sanılan bu düzenleme 14. yüzyılın etkili mistiklerinden İsveçli Azize Birgitta’nın gördüğü bir düşün ayrıntılarını yansıtıyordu, büyük olasılıkla da bu düşten kaynaklanmıştı. 15. yüzyıla gelindiğinde Batı Avrupa’da yaygın olarak benimsenen bu düzen, altar panoları ile başka dinsel konulu yapıtlarda kullanıldı.

Rönesans Dönemi

Rönesans döneminde melekler yeniden ortaya çıktı. Doğum sahnesi ise o sırada yeni gelişmiş olan Çobanların Tapınması’yla bütünleşti. Ebeler de bazen sahneye katılıyordu. 16. yüzyılda Trento Konsili ebe, öküz ve eşek figürleri ile İsa’nın yıkanmasının apokrif anlatılardan kaynaklanan, öğreti bakımından temelsiz ve bayağı görüntüler olduğunu bildirerek bunları yasakladı.

17. yüzyılda yeniden sıradan bir düzenleme canlandı: Meryem gene uzanmış durumdaydı ve bebeği tutuyordu. 17. yüzyıldan sonra Hristiyan dinsel sanatındaki genel gerilemeye karşın, İsa’nın Doğumu önemli bir konu olarak varlığını sürdürdü.


Leave A Reply