Hz. Salih Kıssası ve Çıkarılabilecek Dersler (Mucizesi ve Yaşananlar)

0
Advertisement

Kuran’ı Kerim kıssalarından Hz. Salih kıssasının, Kuran’da anlatılışı ve Hz. Salih kıssasından çıkarılabilecek dersler hakkında bilgi.

Hz. Salih Kıssası

Babası doğumundan önce ölmüş, annesi doğum esnasında harikuladelikler gördüğü için doğan çocuğuna Salih ismini vermişti. Hz. Salih (a.s) ak benizli, kırmızı yanaklı, uzun boylu ve gösterişli bir vücuda sahipti. Hz. Salih (a.s) Semûd kavmine gönderilen peygamberdir. Hz. Salih (a.s), kavmi arasında herkesle iyi geçinen, fakirlere yardım eden, zayıfları koruyan ve üstün ahlakıyla sevilen bir zattı.

Hz. Salih

Arka resim kaynak: pexels.com

Ad kavminin neslinden gelen kavimlerden biri de Semûd kavmidir. Bu insanlar da Ad kavmi gibi güçlü ve uzun ömürlü insanlardı. Semûd kavmine, “Eshâb-ül-Hıcr”de denilmektedir. Bu isim onlara Şam ile Hicaz arasındaki “Hıcr”denilen bölgede yerleşmiş olmalarından dolayı verilmiştir. Bu bölge sulaktı. Hem ziraate hem de ticarete uygun bir yerdi. Bu sebeple, hızla çoğaldılar. Sanatta ve zenginlikte çok ilerlediler. Çok çalışıp bağlar, bahçeler yetiştirdiler. Ancak bu bölgede “hamf’denilen meyvesiz bir ağaçtan başka ağaç yetişmiyordu. Çöllerin kuru sıcağından kurtulmak için dağları oyarak tepelere saraylar yaptılar, ovalara köşkler kurdular. Ancak, zevk ve eğlencenin pençesinden kurtulamayıp daha önce kendilerine Hz. Hûd (a.s) tarafından bildirilen hak dinden hızla uzaklaşmaya başladılar.

Kabile reislerinin de zulme ve haksızlığa başlamaları üzerine, gittikçe bozulan Semûd kavmi, ağaçtan ve taştan putlar yapıp tapmaya başladılar. Kötü yola sapıp azarak, hak dinden ve Yüce Allah’a iman etmekten tamamen uzaklaştılar. Cahil ve azgın bir kavim oldular. Ayrıca bu kavim içinde eşkiyalık çok yaygındı. İnsanların ellerinden her şeylerini alıyorlar, onları soyuyorlardı. Hz. Salih (a.s) daha çocuk yaşta iken bir seferinde bir gurup eşkiyayı gür sesi ve cesaretiyle kovalamıştı. Bu olaydan sonra Semûd halkı Hz. Salih’i tanımaya ve sevmeye başladılar. Sözüne itibar ediyor ve ona çok güveniyorlardı.

Semûd kavminin içinden Hz. Salih (a.s)

Günler bu şekilde akıp gidiyorken Semûd kavminin içinden Hz. Salih (a.s) kırk yaşlarına gelmişti ki, Yüce Allah O’nu Semûd kavmine, doğru yolu göstermesi için peygamber olarak gönderdi. “Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i elçi olarak gönderdik. (O) “Ey benim halkım! Yalnız Allah’a ibadet edin, çünkü sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Sizi topraktan yetiştirip yaratan, sizi orada yaşatan O’dur. O hâlde O’ndan mağfiret dileyin, yine O’na dönün, tövbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakın ve onların tövbe ve dualarını kabul edendir, dedi.’ “Bir de düşünün ki Allah sizi Âd halkına halef yaptı ve dünya üzerinde size imkânlar bahşetti. Arzın düzlüklerinde saraylar kurup, dağlarını yontarak evler yapıyorsunuz. Allah’ın nimetlerini düşünün de, bozgunculuk yaparak dünyada karışıklık çıkarmayın.’

“Hani onlara kardeşleri Salih: ‘Sakınmaz mısınız? Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’tan korkup sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız? Bahçelerin, pınarların içinde, ekinler ve yumuşak tomurcuktu göz alıcı hurmalıklar arasında? Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz. Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin. Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik düzenlik bırakmıyorlar (ıslah etmiyorlar).’demişti.”

Advertisement

Dedi ki: “Ey kavmim, neden iyilikten önce kötülük konusunda acele davranıyorsunuz? Allah’tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz.”

Bunun üzerine kavmi Hz. Salih’e (a.s):

“Ey Salih! Sen şimdiye kadar ümit bağladığımız bir kişi idin. Şimdi ne oldu sana. Ne diye bizi atalarımızın taptığı tanrılara tapmaktan vazgeçirmek istiyorsun? Doğrusu, senin çağırdığın bu fikrin doğruluğundan şüphe içindeyiz, kuşkulanıyoruz, dediler.”ve inkar ettiler.

Hz. Salih (a.s) ısrarla davetine devam etti. Yine bir gün Hz. Salih’e (a.s) müşrikler:

– Hak peygambersen, bu ağaçlar meyve versin, diye kendisine mucize teklifinde bulundular.
Hz. Salih (a.s) dua edince, o ağaçların hepsi çeşitli meyveler verdi. Bir başka zaman da mucize olarak Hz. Salih’ten (a.s) büyük kayadan su fışkırtmasını istemişler; o da dua etmiş ve su, fışkırmıştı.

Buna rağmen Hz. Salih’in (a.s) davetine pek az kimse iman etti. Diğerleri iman etmeyip putperestliklerinde inat etti. Zenginliğine güvenen, zevk ve eğlence içinde kendinden geçip zulmetmeye alışan inkârcılar, Hz. Salih’e (a.s), “büyülenmiş, yalana”diye iftira atıyorlar, ona, “Sen de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin!” diye hakaret ediyorlardı.

Yine bir gün Hz. Salih’e (a.s) gelip:

– Eğer doğru söylüyorsan, şu dağdaki sarp kayalardan kızıl tüylü ve doğurmak üzere olan bir dişi deve çıksın. O zaman sana iman ederiz, dediler. Asıl maksatları Hz. Salih’i (a.s) âciz bırakıp mahçup etmekti.

Advertisement

Hz. Salih (a.s);

– Yüce Allah her şeye kadirdir, böyle bir mucize görürseniz, dağdan akan pınar suyunun bir gün deveye, bir gün size ait olmasına razı mısınız, dedi. Semûd kavmi böyle bir şey olamayacağını düşünerek;
– Bu şartı da kabul ediyoruz, dediler.

Dağdan gelen pınar suyu az olduğundan ve bu azgın insanların onu da sahiplenmesinden dolayı, fakir ve zor durumda kalan kimseler sudan yararlanamıyordu. Hz. Salih (a.s) bu sebeple zor durumda kalan kimselere yardımcı olup devenin hissesi olan suyu fakir ve zayıflara vermek istiyordu. Bu yüzden böyle bir şart öne sürmüştü.

Hz. Salih (a.s) onlara; “Benimle sözleştiğirıizi unutmayın, şayet deve çıkınca ona bir zarar verirseniz ve verdiğiniz sözlerde durmazsanız acı bir azaba uğrarsınız.” dedi. Semûd kavmi böyle bir mucizeyi gösteremeyeceğini düşündüklerinden her türlü şarta razı olduklarını söylediler. Çıkacak deveye zarar vermeyeceklerine söz verdiler. Nihayet devenin çıkmasını istedikleri dağın kayalıkları önünde toplanıp, beklemeye başladılar.

Hz. Salih (a.s) böyle bir mucize vermesi için Yüce Allah’a dua etti ve duası kabul oldu.

Kaya yarılıp, arasından istedikleri gibi bir deve çıktı. Deve, iki yana dizilip hayret ve şaşkınlıktan donakalan Semûd kavmi arasından salına salına yürümeye başladı. Sonra da bir yavru doğurdu. Bu mucizeyi görenlerden az bir kısmı iman etti. Çoğunluğu ise haksız menfaatlerinin ve keyiflerinin bozulacağını düşünerek, yine iman etmediler. Hz. Salih (a.s) onlara sözlerinde durmalarını, aksi takdirde ağır bir azaba düşeceklerini hatırlattı. Fakat inat ve inkârdan vazgeçmediler. Suyun deveyle aralarında bölüşülmesi işi de kendilerine ağır geldi. Bu durumdan çıkış yolları aramaya başladılar.

Hz. Salih (a.s) ise sabır ve samimiyetle kavmini iman etmeye davet ediyordu. Ancak inat ve inkârları nedeniyle Yüce Allah, Semûd kavmine isyandan ve taşkınlıktan vazgeçip ders almaları için uyarı olarak çetin bir kuraklık verdi ve ağaçlar kuruyup meyve vermedi. Semûd halkının bir kuyu haricindeki bütün suları kurudu. Ancak ders almaları beklenen bu azgın kavim daha da azıyor ve Hz. Salih’e (a.s) kin ve öfkelerini saklamıyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah kadınlarını kısır bıraktı. Nesilleri kesildi. Hz. Salih’e (a.s) kin ve öfkeyle gelen Semûd halkı: “Ey Salih! Aramıza fesat karıştırdın. Mallarımıza, çoluk-çocuğumuza, bize zarar verdin. Buradan çekil git. Yoksa seni öldürürüz.” dediler.

Mucize olarak kayadan çıkan deve, yavrusuyla birlikte her tarafı dolaşıyor, su içme nöbeti olduğu gün de suyun başına gelip suyu tamamen içiyordu. Su içmesi de ayrı bir mucize olup tonlarca su içiyor, su vücudunda kayboluyordu. Sanki içtiği bütün suları süte çeviriyordu. Deveden bütün iman edenlere yetecek kadar bol süt sağıyorlar, sütten içiyor ve yiyecekler yapıyorlardı. Böylece inananların imanı kuvvetleniyor, inkârcıların kinleri artıyordu. Bu mucize karşısında âciz kalan Semûd kavmi, deveyi öldürmeyi planladılar. Nitekim, Hz. Salih’in (a.s) nasihat edip, çevresindekileri iman etmeye çağırdığı bir sırada, onlar, su içmekte olan deveyi göstererek; “Güya şu deveyi öldürsek biz helak olacakmışız! Onu öldürelim de gör!” deyip alay ettiler.

Nihayet çeşitli planlar kurarak deveyi öldürdüler.

Nihayet çeşitli planlar kurarak deveyi öldürdüler. Sonra da Hz. Salih’e (a.s): “İşte deveyi öldürdük. Eğer söylediğin gibi birpeygambersen söylediğin azabı getir.” dediler.

Hz. Salih (a.s) bu azgın kavme şefkat ve merhametle nasihat edip; “Ey halkım! İyiliği bırakıp da neden kötülüğün çarçabuk gelmesini istiyorsunuz. Niçin, merhametine nail olmak ümidiyle Allah’tan af dilemiyorsunuz, dedi,

Semûd kavmi; “Allah’a yemin ederek aralarında şöyle anlaştılar: Geceleyin ona ve yakınlarına baskın yapıp hepsini öldürür, sonra da sahip çıkan akrabalarına yakınlarının öldürülmesi esnasında orada bulunmadığımızı bildirir ve biz gerçekten doğru söylüyoruz deriz.” diyerek güya gizli bir planla Hz. Salih’i (a.s) ve inananları öldürmeyi planlamaya başladılar.

Hz. Salih (a.s) bu azgın kavme şöyle dedi:

“Yurdunuzda üç gün daha kalın, birinci gün yüzünüz sararacak, ikinci gün kızaracak, üçüncü gün siyahlaşacak, dördüncü gün ise üzerinize azap gelerek sizi helak edecektir,’

Hz. Salih’in (a.s) söylediği bu günler gelip çattı. Bu sırada Semûd kavmi planladıkları gibi Hz. Salih’i (a.s) ve inananları öldürme teşebbüsüne giriştiler. Onlar harekete geçmeden, Cebrail (a.s) gelip durumu Hz. Salih’e (a.s) bildirdi. Hz. Salih de (a.s) iman edenlerle birlikte oradan uzaklaşıp gitti.

Advertisement

İlk günden haber verilen garip olaylar başladı. Mucize devenin bastığı yerlerden kan fışkırdı. Kuyu suyu kan rengine döndü, ağaçların yaprakları sararıp kızardı ve inatçı kâfirlerin yüzleri sapsarı kesiliverdi. İkinci gün zalim Semûd kavminin yüzleri kanla boyanmış gibi kırmızıya döndü. Hz. Salih’in (a.s) haber verdiği bu belirtileri gören inkârcı Semûd kavmi bahsedilen azabın başladığına kanaat getirdiler. Ancak yaptıklarından pişmanlık duyup Yüce Allah’tan af dileyeceklerine, onları uyaran görevli peygambere intikam hırsıyla doldular. Bu arada üçüncü gün gelip çattı ve yüzleri tıpkı Hz. Salih’in (a.s) dediği gibi siyahlaşıverdi.

Azgın Semûd kavmi Hz. Salih’in (a.s) evini sarıp, hücum ettiler.

Azgın Semûd kavmi Hz. Salih’in (a.s) evini sarıp, hücum ettiler. Fakat gördüler ki, Hz. Salih (a.s) çoktan inananlarla birlikte şehri terk etmiş. O gün, kin ve öfkelerinden önlerine çıkan her şeye saldırdılar. Aynı gün, gece yarısından sonra, sabaha karşı şiddetli bir ses (sayha), sarsıntı ve dağlardan fışkıran ateş ile Semûd kavminin yurdu tarumar oldu. Öyle bir ses ve sarsıtıyla sarsıldılar ki, korkudan göğüsleri yarıldı, donup kaldılar. Bu şekilde hepsi helak olup gittiler. Azap o kadar şiddetliydi ki, etraftaki dağlardan kopan toprak ve kaya parçaları üstlerini de örttü. Artık burası, sanki hiç insan yaşamamış bir yer hâline döndü.

Semûd kavmi helak olduktan sonra Hz. Salih (a.s), iman edenlerle birlikte gelip yerle bir edilen şehre ibretle bakarak; “Gördüğü müthiş manzara karşısında Salih, yüzünü üzüntü ile öteye çevirip “Ey halkım! dedi, “Ben size Rabbimin buyruklarını tebliğ ettim, sizin iyiliğinize çalıştım, size öğütler verdim. Lâkin siz, iyiliğinizi isteyip öğüt verenleri bir türlü sevmediniz gitti!”dedi.

Kur’ân-ı Kerîm’de bu olay kısaca: “Semûd kavmine gelince: Biz onlara doğru yolu gösterdik de onlar, körlüğü (cahillik ve sapıklığı) hidayete tercih ettiler. Bunun üzerine onları işledikleri günah yüzünden şiddetli azap yıldırımı yakalayıverdi. İman edip de azabımızdan korkanları ise kurtardık.” şeklinde bildirmektedir.

Daha sonra Hz. Salih iman edenlerle birlikte Şam tarafına gitti.

HZ. SALİH KISSASINDAN ÇIKARILABİLECEK DERSLER

  1. İnsanlar, dağları oyarak sanatlı sağlam köşkler yapmışlardı, ama onları, helaktan koruyamamışlardır.
  2. Her türlü makam ve servete karşı, Allah’ın emir ve rızası tercih edilmelidir.
  3. İnançsızlarla bir iş yapılmadan önce, iyice sözleşme yapılmalıdır.
  4.  İnançsızlar, menfaatlerine dokununca asla sözlerinde durmazlar.
  5. İnançsızlar, menfaatlerini bozan, toplumun en sevileni bile olsa düşman kesilirler.
  6. Allah kafirlere karşı mühlet vermiştir, ama zamanı geldiğinde de cezalandırmayı hiç ihmal etmemiştir.


Leave A Reply