İbni Heysem Kimdir? Büyük Arap Astronom, Fizikçi ve Matematikçinin Hayatı ve Çalışmaları

0
Advertisement

İbn-i Heysem kimdir ve ne yapmıştır? Arap astronom, fizikçi ve matematikçi İbn-i Heysem hayatı, biyografisi, çalışmaları ve eserleri hakkında bilgi.

İbn-i Heysem; tam adı Ebu Ali El-Hasan İbnü’l-Heysem. (d. y. 965, Basra – ö. y. 1039, Kahire), Arap matematikçi, astronom ve fizikçidir. Ortaçağın fizik ve matematik alanındaki en önemli bilginlerinden biri olarak kabul edilir. Optik kuramında Ptolemaios (ü. İS 2. yy) döneminden sonra ilk önemli katkıyı gerçekleştiren bilgindir. Batıda “Ptolemaeus Secundus” (İkinci Ptolemaios) olarak nitelendirilmiş, görüşleriyle Roger Bacon (1220-1292) ve Johannes Kepler‘i (1571-1630) etkilemiştir.

Altıncı Fatımi halifesi Hâkim (985-1021?) tarafından Nil Nehri‘in yükselmesinin yol açtığı su baskınlarını denetim altına almakla görevlendirildi. Bu işi başaramayacağını anlayınca bir köşeye çekildi ve kendisini bilimsel çalışmalara verdi. Yaşamının büyük bölümünü Kahire’de geçirdi.

İbnü’l Heysem’in birçok yapıtının arasında en önemlisi Kitabü’l-Menazır‘dır. Latinceye 1270’te Opticae thesaurus Alhazeni libri vii (İbnü’l-Heysem’in Optik Üzerine Yedi Kitabı) adıyla çevrilen ve yedi kitapla ışığın atmosferde kırılmasına ilişkin De crepucculis (Tan Üzerine) başlıklı bölümden oluşan bu yapıtta ışığın kırılması ve yansıması, iki gözle görme olgusu, ışığın mercekler aracılığıyla odaklanması, gökkuşağı, parabolik ve küresel aynalar, ışığın atmosferde uğradığı kırınım ve gezegenlerin ufka yakınken daha büyük görünmesinin nedenleri açıklanmaktadır. Işığın görülen cisimden göze ulaşan ışınlardan oluştuğunu öne sürerek görme olayını ilk kez doğru biçimde açıklayan bilgin İbnü’l-Heysem’dir. Önün bu görüşü, ışığın gözden çıkan ve görülen cisme değdiğinde görme duyusunu doğuran ışınlardan oluştuğunu öngören Pythagoras varsayımının terk edilmesinde ana etken olmuştur.

Optik Kitabı (Gözlerimiz Işın Yayıyor mu?)

İbn-i Heysem, Antik Yunan’dan ışık ve görme ile ilgili iki düşünce okulunun farkındaydı:

Advertisement

(A) Platon, Öklid , Galen ve Ptolemy , gözlerimizin nesneler üzerine düşen ve onları görmemizi sağlayan ışınlar yaydığı fikrini destekledi. Işığın aslında gözlerimiz tarafından yayılmadığını, güneş gibi parlak kaynaklardan geldiğini fark ettiler. Bir dizi kafa karıştırıcı problemi açıklamak için göz ışını teorisini kullandılar – örneğin, bulunduğu genel alana baksanız bile, gözlerinizden gelen ışınlar doğrudan üzerine düşene kadar yerde küçük bir nesne görmüyorsunuz. .

(B) Aristo , gözlerimizin ışın yaymadığını söyledi. Altıncı yüzyılda John Philoponus , gözlerimizin ışık ışınları aldığını söyledi. Havanın kendisi renklenmeden renklerin içinden geçmesine izin verdiğini söyledi. Bunu, bir vitray pencerenin zemin ve duvarları renklendirdiği, ancak havayı renklendirmediği gözlemiyle destekledi.

Optik Kitabı adlı büyük çalışmasında İbn-i Heysem, gözlerimizin ışın yaymadığını doğru bir şekilde tespit etti. Işığın gözü etkilediğini – örneğin doğrudan güneşe bakarak gözlerimize zarar verebileceğimizi – ancak gözlerimizin ışığı etkilemediğini savundu. Ayrıca parlak bir cisme bakarsak gözlerimizi kapattıktan sonra da bir ardıl görüntünün bizde kaldığını söyledi. Bu da yine gözlerimizin ışıktan etkilendiğini gösteriyor.

Aksi takdirde, İbn-i Heysem, Galen’in gözün nasıl çalıştığına ilişkin yanlış değerlendirmesinin, örneğin lensin görmenin alıcı organı olması gibi birçok yönünü destekledi.

Bir iğne deliği kamerası, ters bir görüntü üretir.

Bir iğne deliği kamerası, ters bir görüntü üretir.

Kamera Obscura

Kamera , kemerli veya tonozlu bir oda anlamına gelen Latince bir kelimedir, obscura ise karanlık anlamına gelir.

Antik çağlarda, farklı kültürler, aşağıda gösterildiği gibi, karanlık bir odanın dış duvarındaki küçük bir deliğin, dışarıdaki görüntülerin odanın içinde baş aşağı oluşmasına izin verdiğini keşfetti. Efekt, içinde küçük bir delik bulunan karanlık bir kutudan oluşan iğne deliği kamerasında da görülebilir.

Advertisement

İbn-i Heysem, iğne deliği kameraları ve mumlarla deneyler yaptı ve görüntünün düz çizgilerde hareket eden ışık ışınları tarafından nasıl oluştuğunu doğru bir şekilde açıkladı. Leonardo da Vinci‘nin gözün aslında bir camera obscura olduğunu öne sürmesinden önce dört yüzyıl geçecekti; bu, Johannes Kepler tarafından yaklaşık bir yüzyıl sonra kanıtlandı.


Leave A Reply