İletişim İle İlgili Deyimler Anlamları ve Açıklamaları, İletişim Deyimleri

0
Advertisement

İçinde ve anlamında iletişim kurmak, haber almak, iletişime girmek geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin anlamları ve açıklamaları

İletişim İle İlgili Deyimler

İletişim İle İlgili Deyimler

  • uzun kulaktan haber almak
    uzaktan uzağa haber almak.
  • cankulağı ile dinlemek
    çok dikkatli dinlemek
  • “iletişim kurmak”
    bilgi, haber vb. alışverişi yapmak
  • ” beklemeye almak”
    1) herhangi bir şeyi kısa veya uzun bir süre ertelemek; 2) telefonla yapılan iletişim sırasında karşı tarafı geçici bir süre bekletmek.
  • “don yağının tortusu gibi kalmak (oturmak)”
    çevresindekilerle iletişim kurmadan ilgisiz ve donuk kalmak
  • yarım kulak dinlemek
    umursamadan, önem vermeden dinlemek: ‘Dersleri yarım kulak dinliyor, etütlerde uzun uzun mektuplar yazıyordu.’ -Ç. Altan.
  • kulağına küpe olmak (etmek)
    başa gelen bir durumdan alınan dersi unutmamak: ‘Bu sözümü kulağına küpe et kızım!’ -R. N. Güntekin.
  • kulağına gelmek
    1) kulağına çalınmak; 2) duymak.
  • ağzından çıkanı (çıkan sözü) kulağı duymamak (işitmemek)
    sözlerini tartmadan söylemek.
  • ” telefon etmek (açmak)”
    birini telefonla aramak ve bir şey söylemek
  • “görüş bildirmek”
    bir konuda elde edilen düşünce ve deneyimleri vermek.
  • “ilan vermek”
    çeşitli basın yayın organlarıyla bir durumu duyurmak, açıklamak
  • kulağına girmemek
    söylenilen sözlere önem vermemek, söylenenleri anlamamak, benimsememek.
  • kulağına gitmek
    duymak: ‘Olup bitenler kulağına gitse onlardan önce çarkıma okur ya neyse.’ -M. Seyda.
  • kulağına inanmamak
    duyduklarının doğruluğundan şüphe etmek: ‘Kulaklarıma inanamıyordum, bu kadar narin, bu kadar nahif bir vücutta böyle bir ruh…’ -Ö. Seyfettin.
  • kulağına kar suyu kaçırmak
    dolaylı olarak duyurmak.
  • kulağına çalınmak
    başkasına söylenirken kendisi de duymuş olmak
dünyadan haberi olmamak
çevresinde olup bitenleri bilmemek.
  • gaipten haber vermek
    kendisinde manevi güç olduğuna inanılan kimse, gelecekte neler olacağından veya bilinmeyen âlemden haber vermek.
  • haber almak
    kendisine bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek: ‘Sizden haber almayalı bir seneden fazla oldu.’ -P. Safa.
  • haber atlamak
    gazetecilikte bir haberi vaktinde yayımlayamamak.
  • haber çıkmamak
    biri veya bir şey için beklenen bilgi gelmemek.
  • haber geçmek
    teleks, telefon vb. ile bilgi iletmek.
  • haber göndermek
    herhangi bir araçla bildirmek: ‘Kayıkları olmayanlar mahalledeki en alışık oldukları kira sandallarına haber gönderirler.’ -A. Ş. Hisar.
  • haber patlatmak
    çok önemli bir haberi ilk kez açıklamak: ‘Bu haberi patlatacak olan gazete en az bir hafta gündemi belirlemiş olacak.’ -A. Ümit.
  • haber salmak (yollamak)
    haber göndermek: ‘Ben bu sevdadan vazgeçmez iken / Gizli gizli haber salıp durmasın’ -Halk türküsü.
  • haber uçurmak
    gizlice haber göndermek.
  • haber vermek
    1) bildirmek, haber ulaştırmak: ‘O evlerin ısıtılacağını, akşama sıcak yemek yapılacağını, evlerin ıssız olmadığını haber verirdi.’ -A. Kutlu. 2) bir durumun, bir olayın belirtisi olmak: ‘Günlerden beri artan iştahsızlık ve derin yorgunluk fena günlerin yaklaştığını haber vermiş olabilirdi.’ -P. Safa.
  • sözü ağzına tıkamak
    bir kimsenin konuşmasına fırsat vermeden kendisi konuşmaya başlamak.
  • haberden haber vermek
    bir kimse veya bir konuda bilgi istemek.
  • haberi olmak
    bilgisi olmak, bilmek: ‘Annesinin bir şeyden haberi olmadığı için hemen söze karıştı.’ -A. Gündüz.
  • sözünü kesmek
    biri konuşurken söze karışıp onun konuşmasına fırsat vermemek
  • haberin olsun!
    birine herhangi bir konuda uyarıda bulunmak için söylenen bir söz.
  • haberli olmak
    öğrenmiş olmak, haber almış bulunmak: ‘En yeni teknolojik bilgilerden haberli oluyorlar.’ -T. Uyar.
  • kuşun kanadıyla haber salmak
    en hızlı bir biçimde haber vermek: ‘Görürseniz, duyarsanız kuşun kanadıyla haber salın demedik mi?’ -M. İzgü.
  • ne haber?
    1) herhangi bir bilgi var mı? 2) ne var ne yok; 3) alay ‘senin hiçbir şeyden haberin yok’ anlamında kullanılan bir söz: O, başkalarıyla geziyormuş, ne haber?
  • uzun kulaktan haber almak
    uzaktan uzağa haber almak.
  • ağız dil vermemek
    konuşmamak, susmak.
  • (birinde) dil bir karış
    saygısızca karşılık verenler için kullanılan bir söz.
  • (birinin) diline düşmek
    yermek veya alay etmek amacıyla birinin kötü veya yanlış davranışını sürekli söylemek
  • dilden düşmez olmak
    herkes tarafından sürekli tekrar edilir olmak
dili kılıçtan keskin
kırıcı ve ağır konuşan.
  • dili pabuç kadar
    saygısızca ve gönül kırıcı bir biçimde konuşan.
  • dili sürçmek
    1) konuşma sırasında kelimeleri yanlış söylemek: ‘Bir dil sürçmesi sonucu, bu tartışmayı yarım saat kadar yürütmüşüm.’ -S. İleri. 2) istenmeyen bir konudan söz etmek.
  • dilinden anlamak
    1) bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak; 2) mec. söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek: ‘Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın.’ -M. Ş. Esendal.
  • dilinin ucuyla
    içten, yürekten olmayarak, laf olsun diye.
  • diliyle sokmak
    bir kimseye ağır ve kırıcı sözler söylemek.


Leave A Reply