Immanuel Kant Kimdir? Kant’ın Ahlak ve Bilgi Felsefesi ve Eserleri

0
Advertisement

Immanuel Kant kimdir ve ne yapmıştır? Immanuel Kant hayatı, biyografisi, düşünceleri, eserleri, ve felsefesi hakkında bilgi.

Immanuel Kant

Immanuel Kant

Immanuel Kant; Alman filozofudur (22 Nisan 1724, Königsberg – 12 Şubat 1804, Königsberg). 1732′ de Collegium Fridericianum lisesi’ne yazıldı. Latin Edebiyatı’nı öğrendi. 1740’te, 16 yaşındayken Königsberg Üniversitesi’ne girdi. Burada matematik ve felsefenin yanında doğabilimleriyle de ilgilendi. 1746’da, fizik konulu bir tezle üniversiteyi bitirdi: Gedanken von der waren Schätzung der lebendigen Kraffe (Canlı Kuvvetlerin Gerçek Takdiri Üstüne Düşünceler) Üniversiteyi bitirdiği sırada babası öldü.

Öğrenimine büyük yardımları dokunan dayısına yük olmamak için zamanın modasına uyarak zengin çocuklarına ders vererek geçimini sağlamaya çalıştı. Königsberg yöresinde yaptığı bu 9 yıllık öğretmenliği sırasında felsefe çalışmalarını da sürdürdü. Özellikle Newton fiziğini ve evren görüşünü inceledi, bu konuda derinleşti. 1755’te Königsberg Üniversite’sinde açılan magister sınavını başarıyla vererek üniversite de ders verme hakkını elde etti; felsefe ve fizik coğrafya derslerine girdi. 1755’te Allgemeine Naturgeschichte und Theorie der Himmels (Genel Doğa Tarihi ve Gök Kuramı) adlı eserini yayınladı. Newton kuramının bir uygulaması olan bu eserinde, evrenin oluşumu sorununa yöneldi, çözümü tümüyle mekanik ilkelerde aradı.

Varmış olduğu sonuçla Fransız düşünürü Laplace’ın aynı sorudan bu güne kadar değerini koruyan ve” kullanılan bir evren oluşumu açıklamasıdır.

Kant’ın gelişmesinde önemli eserlerinden biri de 1770’te Königsberg Üniversitesi’nde verdiği profesörlük çalışmasıdır: De mundi sensibi Iis atque inteligibilis forma et principiis (Duyu Çünyası ile Düşünce Dünyasının Form ve İlkeleri Üstüne). Bu tezde Kant, ilkin felsefe geleneğine Antik Çağ’dan bu yana süregelen bir anlayışla duyu dünyası ile düşünce dünyasını ayırdı. Kant, Königsberg Üniversitesi’nde metafizik ve mantık ordinaryüsü olduktan sonra 11 yıl önemli eserler yayınlamadı. 1781’de çıkan Kritik der reinen Vernunft (Salt Aklın Eleştirisi) adlı eseriyle hem kendi felsefesini, hem de Batı felsefe tarihinde yeni bir çığırın dönüm noktasını başlatmış oldu. Bir yıl sonra 1788’de Kritik der paktischen Vernunft (Pratik Aklın Eleştirisi) yayımlandı. Böylece Kant’ın felsefe sistemi tamamlanmış oldu. Kant olabildiğince düzgün., düzenli ve çatışmasız bir yaşam sürdü.

Felsefesinin dönüm noktası Salt Aklın Eleştirisi’dir bu eser aynı zamanda Eleştirel Felsefe’nin de başlangıcını oluşturur. Eserin ana konusu bilgidir. Bilgi nedir? Bilginin sınırları nicedir? Hangi bilgi doğrudur, hangi bilgi değildir? Bilgiye uğraşan tüm felsefelerde ele alınan sorunlara yöneldi. Bilgi kavramını incelerken kullandığı yönteme Trancendental adını verdi. Bilginin sınırlarını aşan Transcendent kavramından ayrı olarak trancsendental bilginin sınırlarını araştıran anlamına gelir. Buna göre Salt Aklın Eleştirisi başlıca şu bölümlere ayrılır: Transcendental Öğeler Öğretisi (Trancendentale Elemantarlehere), Yöntem Öğretisi (Transcendentale Methodenlehere), duyarlıkla ilgili bölüm (Transcandedtale Aesthetik) ve Metafiziğin eleştirildiği Transcendentale dialektik Kant’ın bu eserinde araştırdığı özellikle, a piori bilginin sınırlarıdır.

Immanuel Kant

Advertisement
A priori bilgi, kesin a priori bilgidir, yani; deneyin işe karışmadığı bilgidir.

Çünkü salt a priori bilgi, zorunlu ve tümel olan bilgidir. Bu nedenle de genel geçerdir. Bu özelliği nedeniyle tüm metafizikler için temel dayanaktır. A posteriori olan bilgi, duyu verilerine, deneye dayanması bakımından süreklice düzeltilmeyi, onarılmaya gereksinme duyar ve temel dayanak olarak alınamaz. Oysa deney hiçbir zaman a priori yargıları değiştirmez. Bu nedenle de a priori yargılar, a posteriori yargılar karşısında sağlam, güvenilir, dayanak olarak alınacak yargılardır. Kant, yargıları dört temel öbeğe ayırır: a priori yargılar a posteriori yargılar, analitik yargılar, sentetik yargılar. A priori yargılar: Deneye dayanmayan, tümel, zorunlu, genel geçer olan yargılar. A posteriori yargılar: Deneyden türetilmiş sallantılı, onarılıp sağlamlaştırılmayı gereksenen yargılar. Analitik yargılar: kavramın içeriğini açıklayan ama yeni bir bilgi vermeyen yargılar: Sentetik yargılar: Kavramın başka kavramlarla ilişkisini kuran, bu nedenle de yeni şeyler söyleyen, bilgimizi genişleten yargılardır.

Analitik yargılar her zaman a priori özelliği taşırlar; sentetik yargılar ise hem a posteriori olurlar ve bu durumda yeni verilerle beslenerek bilgimizi genişletmemizi sağlar, hem de a priori olurlar ki, Kant’m üstünde önemle durduğu yargı türü bu, sentetik a priori Sentetik a priori yargılar: Öyle yargılardır ki, a priori oldukları için zorunlu, tümel ve geçerlidirler; sentetik oldukları için de bilgimizle yeni bilgiler katan, bilgimiz güvenilir biçimde genişleten yargılardır. Dış dünyayla ilgili yargı için duyu verileri; deneyden edinilenler gereklidir. Ama bunlar bir başlarına yalnızca bir yığın oluştururlar. Deneyden sağlanan verilerin düzenlenmesi gerekir. İşte burada kategoriler işe yarışır. Salt anlığın kategorileri Kant’a göre doğa, nesnelerle bunlar arasındaki bağlantıdan oluşmuştur. Doğanın bütünlüğünü sağlayan bağlantılar doğa yasalarıdır.

Salt yargılar, doğa yasalarını kurarken işinize yararlar.

Bu yargılar a priori karakterlidirler ama bütünleyip birleştirici, yani sentetik işlevleri vardır. Duyular dünyanın, duyu bilgisinin salt öğeleri olan uzam ve zaman ile dış dünyaya ilişkin yargılarımızın temel dayanakları tamamlanmış olur. Metafizik, Kant’a göre akıl, olası deney sınırlarının ötesinde bu kaçınılmazcasına girişinde, mutlak olana doğası gereği ulaşmak istediğinde, yine elinden olmadan zorunlulukla birtakım çelişmelere düşer ki, bunlar antinomiler’dir. Aklın yapısıyla ilgili oldukları için antinomiler kaçınılmazdırlar. Ama yanı zamanda çözülemezler de, çünkü antinomilerde hem sav ve hem de karşı sav aynı kesinlikle yanıtlanabilir.

Özgürlük anatomisiyle Kant felsefesinde ahlak sorunlarına da girilir. Eğer her şey gibi insan de nedensellikle belirlenmişse, istenç özgürlüğü ve dolayısıyla ahlak olayından söz edilemez. Oysa doğada nedenselliğin olması, doğa bilgimiz bakımından önemlidir. Doğa üstüne bilgileri de insan yalnızca fenomenlerden haberli olabilir, yani şeyleri bize göre oluşlarıyla bilebilir, ama şeylerin kendilerini bilmez. Şey’in kendisi ya da Kendinden Şey fenomenin gerisinde olanıdır. Numen’dir. Numen ise bir sınır kavramıdır, belirsizi olanın, bilinemez olanın başladığım gösterir. Bilginin Numen sınırında durup kalması gerekir.

Çünkü numen alanının bilinemezliğinden ötürü anlığın salf formları olan kategoriler yalnızca fenomenleri inceleyeceklerdir. Fenomenler dünyasında ise nedensellik egemendir. İşte burada bir başka sorun ortaya çıkar: Nedensellikle örülü bir dünyada insanın durumu nedir? İnsan hem zorunluğun egemen olduğu duyular dünyaya bağlıdır. Bunun yanında insanda, yalnızca insana özgü olan bir başka dünya ile karşılaşırız: Gerekirliğin dünyası. Gerekirliğin de insan için zorlayıcı, buyurucu bir gücü var. insan gerekirlik ve onun yasallığına bağlandığı zaman, istenç özgürlüğü ortaya çıkar.

Ahlak anlayışını Kant üç eserinde geliştirdi. Töreler Metafiziğini Temellendirme, Pratik Aklın Eleştirisi ve Töreler Metafiziği.

Kant bu yoldaki çalışmaları sonunda ahlak anlayışını üç temel kavram üstüne kurdu: İyi İstenç, Koşulsuz Buyruk, Özgürlük. İnsanın doğal gereksinmelerine bağlı kalması, buna karşın akıl varlığının önemini yitirmesi, akıl varlığının anlamsızlaşması gerekirdi. Akıl sahibi bir varlık olarak insan, akılla kavraman bir şeye göre yaşayacaktır. Akılla kavranansa ancak Ahlak Yasası’dır. İnsanın yaşamaktan amacı mutluluk olmadığına göre, bu amaç ancak görev olabilir. Çünkü bu görev Ahlak Yasası’na, Koşulsuz Buyrukla. (Kategorik Imperativ’e) göredir. İyi iradenin akıldan başka hiçbir şeyle ilişki olmaması gerekir. Kant ahlak alanında da doğadaki gibi bir yasallık aramaktadır. Doğadaki zorunluluk karşısında, ahlak alanında gereklilik yasaları vardır. Bu nedenle insan davranışlarında doğal zorunluluk bulunmaz. Ama Ahlak Buyruğu insanı tümel geçerli olana bağlarsa, bu alanda da zorunluluk sağlanmış olur. Kant, koşullu buyrukları kendi ahlak anlayışının dışında tutar. Çünkü Koşullu buyruk zorunlu ve tümel geçerli bir ahlak yasasına dayanmamaktadır.

Advertisement

Örneğin yukarıdaki önermede, dürüst olmak dürüst olmak için değil, mutluluk için istenmektedir. Dürüstlük kendi başına bir değer değil, mutluluğun koşulu olmaktadır. Koşulsuz buyruk ise kesindir ve ahlaka değgindir. Koşulsuz Buyruk uyarınca dürüstlük, bir ahlak değeri olarak kendisi için istenir. Böylece Koşulu Buyruk’taki emprik yan, koşulsuz buyrukta ayıklanmış dürüstlük, bir ahlak değeri olarak kendisi için istenir. Böylece Koşullu Buyruk uyarınca dürüstlük, bir ahlak değeri olarak kendisi için istenir. Böylece Koşullu Buyruk’taki emprik yan, koşulsuz buyrukta ayıklanmış ve buyruk salt özelliğini, a priori olmayı kazanmış olur. Kant koşulsuz buyruğun üçüncü belirlenimini Autonomi ilkesi bakımından yapar: “Eylemin Autonomi (Özerklik) ilkesine göre olsun”.

Immanuel Kant

Özerk olan kişi, kendi eyleminin dayanağı ve eylemini kendisi belirleyen kişidir.

Bu eylem akla dayanan, akıldan türeyen türdense, kişi davranışlarıyla bir genel yasaya dayanmış olur. Değilse, eylemi duygulanımlar, güdüler, günübirlik kaygılar belirliyorsa-, kişi ne genel bir yasaya göre eylemektedir, ne de özerktir. Kişinin özerk olabilmesi, koşulsuz buyruğa göre eyleyebilmesi için özgürlük zorunludur. Özgür insan, istencini bağımlı kılan her türlü iç ve dış etkiden eylemlerini uzak tutan, kendini kendi yasasına bağlayan insandır. İnsanın kendi yasası, aklıyla bulduğu, genel olan ahlak yasasıdır.

Böylece ahlak, insanın kendine egemen ve özgür olarak genel bir ahlak yasası uyarınca eylediği bir yaşama biçimidir. Yaşama biçimini yönlendiren, belirgin kılan ise, Koşulsuz Buyruk’ tur. Koşulsuz buyruk uyarınca yaşayan insan eylemlerine hem kendine özgüdür, hem de genel bağlanımdadır. Böylece öteki insanlarla da sağlam bağlar kurulur. Üçüncü temel eseri Kritik der Urteilskraft (Yargı Gücünün Eleştirisi) 1790’da yayınlandı. Bu eserde etki bakımından daha yaygın, sonuçlara varmada yürekli ve atak olduğu görülür.

Yargı gücünü eleştirisinde bir yandan “güzel sorunu, bir yandan da organik alan ele alınır. “Yargı Gücü” deyimiyle Kant, belli bir anlamda yargıya varmayı anlamaktadır. Değilse eserde özel olana uygun, genel olan aranır. Bu değişik yasaları, kavramları kendinde toplayan bir geneldir. Sözgelimi değişik yasaların bulunduğu doğada bir genel yasanın varlığını sezer insan. Doğada böylece uyumlu bir erekliliği (teteoloji) içten yaşayan insan için bu bütünlük aym zamanda estetik bir hazzın da kaynağı olur. Burada tam bir bilgi söz konusu değildir, teklerde ve bütüne aynı yasayı en içten duymayla kavrama söz konusudur. Kent estetik duygu bağlamında kesin öznelliği (subjektivliği) savunan görüşlerin karşısına, bir bütünleşmenin olabileceği savıyla çıkar. Ona göre tüm insanlar için geçerli olabilecek “Ortak Estetik Duygu” vardır ve bununla estetik landa da birlik sağlanır.

Kant felsefesi büyük etkiler yaratmıştır.

Onun ardılları gibi ona karşı olanlar, onu eleştirenler de ona dayanmışlardır. Felsefenin en büyük ustalarından biri ve felsefesiyle çığır açıcı kişilerden biridir. Allgemeine Naturgeschicte und Theorie des Himmels (Genel Doğa Tarihi ve Gökyüzü Kuramı) 1755, De Mundi Sensibilis Atque İntelligibilis Forma et Frincipiis (Duyu Dünyası ile Düşünce Dünyasının Formları ve İlkeleri Üstüne) 1770, Prolegomena zu einer jeden künftigen Metaphysik (Gelecekteki Her Metafiziğe Giriş) 1783, İdee zu einer allgemeinen Geschicte in weltübrgerlicher Absicht (Dünya Yurttaşlığı Bakımında Bir Genel Tarih Düşüncesi) 1784, Grundlegung zur Metaphysik der Sitien (Töreler Metafiziğin Temlendirme) 1785, Metaphysische Anfangsgründe der naturwissenschaft (Doğa Bilimindeki Metafizik Öğeler) 1786, Die Religion innerhalb der Grenzen der blossen Vernunft (Sırf Aklın Sınırları İçindeki Din) 1793, Zum ewigen Friden (Ebedi Barış Üstüne) 1795.


Leave A Reply