İndus Vadisi Uygarlığı, Tarihi Yeri Kültürü Sanatı Yıkılması Hakkında Bilgi

0
Advertisement

İndus Vadisi Uygarlığı ne zaman ve nerede kurulmuştur? İndus Vadisi Uygarlığı’nın özellikleri, tarihi, kültürü hakkında bilgi.

İndus Vadisi Uygarlığı

İndus Vadisi Uygarlığı; Harappa Uygarlığı olarak da bilinir, Hindistan Yarımadasında rastlanan en eski kent uygarlığı. 1921’de Pencap eyaletine bağlı Sahival ilindeki Harappa’da, 1922’de de Sind eyaletine bağlı Larkana ilinde, İndus Irmağı yakınlarındaki Mohencodaro’da yürütülen kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Bugün bu sit alanlarının ikisi de Pakistan sınırları içindedir. Uygarlığın izlerine daha sonraları Karaçi’nin 480 km batısında, Umman Denizi kıyısındaki Sutkagen Dor ile 1.600 km kuzeydoğuda, Simla Tepelerinin eteklerinde yer alan Rupar gibi uzak bölgelerde de rastlanmıştır. Araştırmalar uygarlığın batı kıyılarından güneye doğru yayılarak Karaçi’nin 800 km güneydoğusunda bulunan Kambay Körfezine ve Delhi’nin 48 km kuzeyinde yer alan Yamuna Havzasına kadar ulaştığını göstermektedir. Daha önce ortaya çıkan Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarıyla birlikte en eski üç uygarlık arasında sayılan İndus Vadisi uygarlığı, daha geniş bir alana yayılmasıyla da ötekilerden ayırt edilir.

Yerleşim

Uygarlığın Harappa ve Mohencodaro gibi iki büyük kentin yanı sıra, görece küçük 100’den fazla kasaba ve köyü de kapsadığı bilinmektedir. Çevre uzunlukları 5 km’ye yaklaşan iki kentin şaşırtıcı büyüklükleri siyasal merkezileşmenin açık bir göstergesidir. Bu merkezi yapının birbirinden bağımsız iki büyük devlete ya da Hindistan tarihinde sık sık görüldüğü gibi, iki ayrı başkenti olan tek bir büyük imparatorluğa dayandığı sanılır. Başka bir varsayım, Harappa’nın su baskınları sonucu birkaç kez yıkılan Mohencodaro’nun yerini almış olmasıdır. Uygarlığın Kathiavar ve daha güney kesiminin büyük İndus yerleşim bölgelerinden sonra kurulduğu anlaşılmaktadır. Yaklaşık 250-500 kadar karakterden oluştuğu sanılan İndus yazısı tam olarak çözülememiştir; bölgede konuşulan dilin Dravid dillerine yakın olduğu görüşü ağır basmaktadır. Taş ve bakır mühürler üzerinde yapılan nükleer ölçümler uygarlığı yaklaşık İÖ 2500-1700 arasındaki döneme tarihlemekle birlikte, güneyde bulunan yerleşim bölgelerinin bir süre daha varlığını koruduğu söylenebilir.

İndus Vadisi uygarlığı büyük bir olasılıkla kentlerin çevresindeki köylerde ve önceki yerleşmelerde gelişti. Zamanla İndus Irmağının bazen yararlı, bazen de zararlı olan yıllık taşkınları denetim altına alınarak, Mezopotamya’da olduğu gibi sulu tarıma geçildi ve ırmak vadisinin verimli ovalarından geniş biçimde yararlanmayı sağlayan teknikler geliştirildi. Ovalarda güvenli ve kalıcı bir yaşam biçiminin temellerini atan ve ilk eldeki sorunların üstesinden gelen yeni uygarlık, hızla büyüyen nüfusun da etkisiyle büyük suyolları boyunca ilerlemeye başladı. Bu dönemde temel geçim kaynağı çiftçilik ve ticaretti.

Advertisement

Başlıca tarım ürünleri buğday ve arpaydı; yapılan kazılarda bezelye, hardal, susam ve birkaç hurma çekirdeği de bulunmuş ve bilinen en eski pamuk kalıntılarına rastlanmıştır. Kedi, köpek, sığır, kümes hayvanları ve büyük olasılıkla domuz, deve ve manda evcilleştirilmişti.

İndus Vadisi uygarlığı

Sanat

Fildişi işlemeciliğinin yaygınlığı filin de evcilleştirildiğini göstermektedir. Alüvyonlu araziden elde edilemeyen madenler zaman zaman çok uzaklardan satın alınıyordu. Güney Hindistan ya da Afganistan’dan altın, Afganistan ve Hindistan’ın kuzeybatısından (bugün Racasthan) gümüş ve bakır, Afganistan’dan laciverttaşı (lapis lazuli), İran’dan turkuvaz ve Kuzey Hindistan’dan yeşimsi fuhsit taşı ithal ediliyordu. Uygarlığın en iyi bilinen sanat yapıtları, genellikle steatitten yapılan farklı türlerde ve eşsiz nitelikteki bir dizi mühürdür. Kenarı 19-32 mm arasında değişen kare biçimli mühürlerin arkasında taşıma ve asma işlevi gören delikli birer çıkıntı bulunmaktadır. Mühürlerin ön yüzlerine ise ince çelik kalem ve delgiyle eşsiz güzellikte oyma resimler yapılmıştır. Resimlerde fil, kaplan, gergedan ve antilop gibi gerçek ya da hayali yaratıkların yanında insan figürleri de kullanılmıştır. Mohencodaro’dan çıkarılan bazı mühürlerde Hindu dininin büyük tanrısı Şiva’ya ait betimlemelerin özgün örnekleri görülmektedir. Mühürlerin büyük bir bölümünde İndus yazısından kısa örnekler de vardır.

indus

Günümüze ulaşan önemli yapıtlar arasında bir düzine kadar İndus taş heykel örneği de yer almaktadır. Küçük boyutlu bu heykeller, ikisi dışında, insan ya da tanrı figürleri biçimindedir. Ele geçen az sayıdaki tunç örnekten dikkate değer olanlar aslına uygun bir manda tasviri ile ünlü dans eden kız heykelciğidir. Genellikle ticari amaçla yapılmış, pişmiş topraktan çok sayıda küçük öküz ve manda tasviri ele geçirilmiştir. Öteki pişmiş topraktan heykelcikler genellikle mücevher ve bazen başlık takmış süslü çıplak kadınları betimlemektedir. Bu figürlerin bazıları adak olarak kullanılmıştır. İndus ve Mezopotamya uygarlıkları arasındaki önemli ayrılıklar kullanılan araçlarda da görülebilir.

Önemli Bulgular

İndus uygarlığının her döneminde en çok kullanılan araç, kuvars taşından yontularak yapılmış iki tarafı keskin bıçaktı. Bakır, tunç ve taştan yapılmış topuz başlıkları da önemli buluntulardandır. Bakır ya da tunçtan yapılmış öteki alet ve eşyalar arasında mızrak, bıçak, kısa kılıç, ok başlığı, balta ve balık iğneleri sayılabilir. Ele geçirilen bazı çanak ve tabaklar bakırdan yapılmıştır.

Advertisement

Mohencodaro’da bulunan kolyeler Mezopotamya, Girit ve Mısır uygarlıklarıyla açık bir bağlantı olduğunu gösteren ipuçları vermektedir. Bu uygarlıklardan kalan yuvarlak altın boncuklar, parçalı fayans taşlar, asitlenmiş kırmızı akikler İndus Vadisi yerleşim bölgelerinde de bulunmuştur. Genellikle parlak kırmızı kilden yapılmış pembe İndus çömleklerinin çoğunluğu siyah renkli yatay çizgiler ya da resme benzer motiflerle süslenmiştir. Günümüze ulaşan başlıca örnekler S kesitli ve kenarları çıkıntılı büyük kavanoz, ayaklı tabak adı verilen ve Asya’da çokça rastlanan meyve tabağı, yumrularla süslenmiş küçük kaplar, ince ayaklı büyük kâseler, delikleri silindir biçiminde süzgeçler ve krem rengi kadehlerdir. Kuzey Mezopotamya’da yapılan kazılarda İndus uygarlığına ait çömlek, kakma eşya ve az sayıda mührün de ele geçirilmesine karşın iki bölge arasındaki ticaretin daha çok pamuk ve belirli kereste türlerini kapsadığı sanılmaktadır.

Uygarlığın Sonu

İndus Vadisi uygarlığının ne zaman ve nasıl sona erdiği bilinmemektedir. Bu denli geniş bir alana yayılmış olan bir kültürün her yerde aynı biçimde sona ermiş olması güçtür. Ama Mohenco-daro’nun dramatik ve ani sonu bilinmektedir. İÖ 2. binyıl ortalarında kente saldıran yağmacı topluluklar halkı kıyımdan geçirdiler. Bunların kimliği hakkında çeşitli varsayımlar bulunmaktadır. Eski Rigveda (Veda ilahilerinin bir derlemesi) kitaplarında anlatılanlar, zaman ve yer bakımından Arilerin İndus bölgesine yaptığı önceki saldırılarla uygunluk göstermektedir. Kitaplarda istilacıların surlarla çevrilmiş kentlere saldırdığından söz edilir, Ari Savaş Tanrısı İndra da kaleleri “yılların eskittiği giysiler” gibi paçavraya çeviren bir karakter olarak betimlenir. Geniş alanların birkaç kez sel baskınına uğradığını gösteren izlerden ve derme çatma bir nitelik kazanmaya başlayan evlerin kalabalık bir nüfusu barındırdığına ilişkin bulgulardan, Mohenco-daro’nun son darbeden daha önce büyük bir toplumsal ve ekonomik gerileme içine girdiği anlaşılmaktadır.

Eldeki bulgular İndus Vadisi uygarlığının yerini bazı yoksul kültürlerin aldığını göstermektedir. İndus mirasının bazı özelliklerini taşıyan bu kültürlerde, Âri istilalarının izlediği genel yön doğrultusunda İran ve Kafkasya’dan gelen öğeler ağır basmaktadır. Bu dönemden sonra Hindistan Yarımadasının kuzeybatısı uzun yıllar kent uygarlığından yoksun kaldı.

Daha güneydeki Kathiavar ve ötesinde ise oldukça farklı bir gelişme ortaya çıktı. Bu bölgede İÖ 1700-1000 arasında Hindistan’ın orta ve batı kesimlerine egemen olan Kalkolitik kültürler, İndus Vadisi uygarlığının son evresiyle bağlantılı daha canlı bir kültürel sürekliliği yansıtmaktadır. Bu kültürler asıl İndus Vadisi uygarlığının sonu ile Hindistan’da yaklaşık İÖ 1000’lerde ortaya çıkan Demir Çağı uygarlığı arasında maddi bir köprü oluşturur.


Leave A Reply