İnsan Türünün Kökeni Nedir? İlk Nasıl Ortaya Çıkmıştır? Gelişimi Nasıl Olmuştur?

0
Advertisement

İnsan türü ilk olarak nasıl ortaya çıkmıştır ve gelişimi nasıldır? İlk insanlar nasıldılar ve nasıl gelişmişlerdir, hakkında bilgi.

İnsan Türünün Kökeni ve Gelişimi

Memeli hayvanların en gelişmiş olanı olarak bilinen primatlar bundan 70 milyon yıl önce Tersier devrinin başlarında görülür, ilk primatlar küçük yaratıklardı. Çeşitli yönlerde geliştiklerinden Eosen zamanında bir çok primat grupları vardı. Bu gruplardan bazıları bugünkü Madagaskar maymunlarına (lamür) ve tarsiyelere benziyordu. Tarsiyerlerden bir grup Eosenin sonunda değişmeye başlamış ve Oligosende ilk maymunları meydana germiştir. Bu ilk maymunlar çeşitli yönlerde gelişmişlerdi. Afrikadaki Miosen yataklarında çok çeşitli maymun fosilleri bulunmuştur. Bunların bacakları ince idi ve ağaçlarda yaşayacak durumda değildiler. Yerde çok çevik olmaları muhtemeldir. Miosenin sonunda yeni bir dallanma olmuş, maymunlar Avrupa ve Asya’ya doğru yayılmışlardır. Çok rastlanan bir cinsin adı Driopitehus (Dryopithecus) olup bunların modern maymunlara benzeyen türleri vardır. Görünüşe göre bu hayvanlar bugünkü maymunların öncüleri idiler, insanların asıl bu grup içinde olması gerekir, fakat fosillerden edinilen bilgiler henüz kesin bağlar kuracak kadar iyi değildir.

Afrika Pliosen zamanında da primatların gelişmesinde önemli bir merkez olmuştur. Çünkü Bechuanaland’daki alt Pleistosen yataklarında çok dikkate değer insan -maymun fosilleri bulunmuştur. 1925’te Prof. Raymond Dart, genel görünüşü maymuna benzemesine rağmen insanın bir çok özelliklerine sahip olan bir kafatası keşfettiğini bildirmiştir. O zamandan beri başka benzer fosiller de bulunmuştur ve bugün elde bu hayvanlar hakkında komple bilgi vardır. Beyin 600 santimetre küp idi. Bu, modern gorilin beyni kadardır, fakat modern insan beyninin yarısından azdır. Çene kemikleri büyük ve maymununkine benziyordu, alnı ise dardı (beynin ön kısmı küçüktü). Dişler insan dişlerine benzer şekilde dizili fakat büyüktüler; başları maymunlarınkinden daha dik dururdu. Başka kalıntılar gösteriyor ki bu yaratıklar dik durumda yürürlerdi ve modern cücelerin (pigmiler) büyüklüğünde idiler. Gerçekten hayvan avlayarak yaşarlardı. Bu Güney Afrika insan-maymunları Ostralopitekus (Australopithecus) cinsini teşkil ederler.

Maymunlarla insanlar arasındaki sınır keskin değildir, insanın Dünyaya hakim olmasına yarayan bir çok özellikleri vardır. Bunlar arasında: dik duruş, el ve kolun serbest hareketi, keskin görüş, düşünen bir beyni ve konuşma gücünü sayabiliriz. Bu özellikler bir dereceye kadar maymunlarla ortaktır ve yavaş yavaş kazanılmıştır. En pratik ayırıcı özellik imal edilmiş âletler olup bunlar zekânın değişmez bir işaretidir. Ostralopitekus-(Australopithecus) kalıntıları ile birlikte bulunan çeşitli çakıllar belki âlet olarak kullanılmıştır. Australopithecîne’e ister insan diyelim ister demeyelim Pleistosenin başında primatların insan vücuduna yakın bir hal alacak şekilde geliştikleri fakat beyinlerinin hâlâ geri kalmış olduğu açıktır.

Advertisement

Son asır içinde Java’da ve Çin’de Peking yakınlarında fosiller bulunmuştur. Bunların yaşı yaklaşık olarak Orta Pleistosene rastlar ve Pitekantrcpus (Pithecanthropus) cinsindedirler. Bunlar Java insanı ve Peking insanı olarak tanınmışlardır. Beyin büyüklüğünde biraz değişim varsa da bunlar büyük maymunların beyni ile modern insan (Homo Sapiens) beyni arasındadır. Kafatasında ileri çıkmış, çene kemikleri ve kaşlar gibi maymuna ait şekillerden bazıları kalmış ise de iskeletin geri kalan tarafı insan şeklinde idi. Pitekantropus (Pithecanthropus) modern insandan daha kısa idi ve dik durarak yürüyordu. Bir çok taş aletler yapmıştı ve ateş yakmasını biliyordu. Belki oldukça basit bir dil konuşuyor ve kendine göre bir toplum hayatı yaşıyordu. Australopithecine gibi avcı idi. Asya, Afrika ve Avrupa’da Pithecanthropus ile Homo arasında değişen bir çok tipler gösteren kafatasları bulunmuştur. Pithecanthropus tipi insanların Orta Pleistosende çok yaygın olduğu anlaşılmaktadır.

Sürekliliği sebebiyle insanın taş aletleri insanın kendisinden daha iyi bilinmektedir. Bu devrede bütün taş aletleri çakmak taşlarını yontarak yapılmıştır, fakat zaman geçtikçe tekniğin ilerlediği ve bir takım bariz safhaları olduğu fosillerle görülmektedir. Yontma taş devrine Eski Taş Devri veya Paleolitik (Palaeolithic) Devir denir. Üst Paleolitik’te taş aletlerle birlikte çeşitli tahta ve kemik aletler de kullanılırdı.

Mustenen zamanında Avrupa’da çok özel tipte bir insan olan Neandertal insanı (Homo neanderthaiensis) yaşıyordu. Bir çok fosil bulunmuştur ve bir zamanlar Neandertallerin insanların aslı olduğu düşünülmüştür. iri çene kemikleri ve kaş kısımları, kalın bir boynu ve iri kemikleri vardı ve maymun görünüşünde idi. Maymuna benzeyen özellikler Neandertaller devrinin sonuna doğru artmaktadır. Bu sebeple, insanların gelişmesinde bunlar bir yan kol idiler. Afrika ve Asya’da aynı zamanda Neandertallerin yaşamış olduğunu gösteren deliller vardır.

Orignasiyen (Aurignacian) zamanında bir ora Avrupa Neandertallerinin topunun yerini Kro-Magnon (Cro-Magnon) adı verilen modern bir tipin aldığı görülür. Bu ad bunların bulundukları ilk yerin adıdır. Bunlar belki Asya’da gelişmişler ve daha üstün bir örgütleşme sonunda yayılarak Neandertalleri yok etmişlerdir. Krc-Magnon insanı Fransa’da ve ispanya’da bir çok taş aletler ve mağara içinde resimler bırakmışlardır. Bunlar ava bir hayat sürdüklerini ve toplumun var olduğunu gösterir. Bir çok yönlerden Kro-Magnon insanlar bugün Afrika’da-ki orman adamına benzerler. Sanatları ve aletleri birbirine çok benzer. Fosillerde bu zamanda insanın çeşitli ırklara ayrıldığına dair bazı deliller vardır. Kro-Magnon insanın doğuşundan bu yana Homo Sapienler fiziksel olarak fazla gelişmemişlerdir, fakat Neolitik (cilâlı taş) Devrinden, Tunç ve Demir devirlerinden geçerek bugünkü Atom Devrine giren insan büyük kültürel değişmeler geçirmiştir.

Paleolitik insan bir avcı ve yabani gıda toplayıcısı idi. En önemli ilerlemeden biri ziraatin keşfi ve insanın göçebe hayatını bulup bir yere yerleşmesidir. Konuşma ve yazının tarihini bulmak güçtür, fakat belki bunlar alet yapma ve toplum hayatı ile birlikte ilerlemiştir. Bu yoldaki haberleşme özellikle insan ziraat yapmak üzere bir yere yerleştikten sonra önem kazanmıştır.

Advertisement


Leave A Reply