İslam Medeniyeti Tarihi Konu Anlatımı

0
Advertisement

İslam medeniyetinin doğuşu yayılması ve tarihi gelişimi ile ilgili olarak İslam medeniyeti konu anlatımının yer aldığı sayfamız.

İslam medeniyeti

İslâm medeniyetinin gelişmesi dünya tarihinin en önemli olaylarından biri olmuştur. 700 yılından 1200 yılına kadar geçen beş yüzyıl boyunca Müslümanlık, devlet şekli, hayat seviyesi, görgü, dini hoşgörülük bakımından Hıristiyan dünyasına önderlik etmiş, edebiyat, tıp, felsefe, bilim alanında da Batı dünyasına öncü olmuştur.

Avrupa, Müslümanlar’dan yiyecek, içecek, ilâç, tıbbi malzeme, zırh, kısacası, ticaret ve sanayi maddeleri aldığı gibi sanat zevki, motifleri, denizcilik kuralları, ayrıca birçok da kelime almıştır. Avrupa milletlerinde «trubadur»ların (saz şairlerinin) şiir ve müziği Müslüman Sicilya’nın, İspanya’nın etkisiyle gelişmiştir. Avrupalılar bugün bütün dünyada kullanılan rakamları da Müslümanlar’dan almışlardır. Müslüman bilginleri Eski Yunanistan’ın matematik, fizik, tıp, kimya, astronomi bilimlerini geliştirmiştir. Bu arada logaritma, cebir gibi bilim kolları da Avrupa’ya Müslümanlar’dan geçmiştir. Müslüman bilginleri yüzyıllar boyunca bütün dünyanın bilim hayatına önder olmuş, medeniyete ışık tutmuştur.

Bağdat Abbasi Devleti’nin başkenti olduktan az sonra, 794 yılında, burada bir kağıt yapım evi kurulmuştu; aradan yüzyıl geçmeden bu ünlü bilim merkezi kitapçılarla, kitaplıklarla doldu. 1258’de Moğollar Bağdat’ı yerle bir ettikleri zaman şehirde 36 genel kitaplık, sayısız özel kitaplıklar vardı.

VIII.-XI. yüzyıllarda Batı aleminde kitaba önem verilmezken Kurtûba’dan Semerkant’a kadar uzayan İslâm âleminin binlerce camisinde kitaplıklar vardı. Her geçen yıl bilim biraz daha gelişiyordu. 830’da Abbasi halifesi El-Me’mun Bağdat’ta, 200.000 dinar harcayarak bir bilim akademisi kurdurmuştu. Beytu’l-Hikme (Bilim evi) diye anılan bu akademide bir rasathane, bir genel kitaplık, bir çeviri kurulu vardı. Bu kurul Eski Yunan bilginlerinin eserlerini Arapça’ya çevirmekle görevliydi. 750’den beri başlayan çeviri işleri böylece daha da hızlandı, 850’de hemen hemen bütün klasik Yunan bilim eserleri çevrilmiş bulunuyordu. Birçok Eski Yunan eserleri ancak Arapça çevirileri sayesinde bugüne kadar gelebilmiştir.

Advertisement

Müslüman dünyasındaki bilim gelişmesi yalnız Arap alemine mahsus değildi. Daha doğudaki Müslüman Türk dünyası da büyük bilginler yetiştiriyordu. Harzem’de doğan El-Hârizmî, Bağdat’a gelerek, yerleşti, son derece önemli matematik eserleri vererek logaritma, cebir gibi matematik kollarını bilim dünyasına ilk defa tanıttı. «Logaritma» sözü doğrudan doğruya Hârizmî’nin adından gelir: Batıda çok tanınan Hârizmî’nin adı türlü şekillere sokulmuş, bu arada «El-Hârizmî» kelimesi «al-Khovarazmi» biçimini alarak bundan matematikte bir hesaplama usulü olan «algorithme», kelimesi çıkmıştır.

IX. yüzyılda Abbasi hükümdarı El-Me’mun’un yaptırdığı rasathanede çalışan bilginler dünyanın yuvarlak olduğunu biliyor, yıldızların durumunu inceliyorlardı. Gerçek bir bilim anlayışı olan bu bilginler deneyle gösterilmemiş hiçbir iddiayı doğru saymazlardı. Dünyanın çemberini hesaplamış, 40.000 km.’ye yakın bir rakam bulmuşlardı. Bu bilginlerin Batı dillerine çevrilen eserleri yüzyıllarca o alanda en önemli eserleri olarak kalmıştır. Aslında Türk olan El-Birunî de (973-1051 ) devrinin en büyük bilginlerindendi, astronomi, matematik, coğrafya üzerindeki eserlerinin büyük bir kısmı Batı dillerine çevrilmiştir. El-Birunî çeşitli çalışmaları arasında enlem ve boylam derecelerini hesaplamıştır. Onun hesapları bugünkü rakamlara çok yakındır. El-Birunî bütün eşyanın Dünya’nın merkezine doğru çekildiğini iddia ettiği gibi Dünya’nın hem kendi çevresinde, hem de Güneş’in çevresinde dönmesinin mümkün sayılabileceğini de ileri sürmüştür.

Müslümanlar tıpta da bütün dünyanın öncüsü durumundaydılar. Avrupalılar’ın Müslümanlarla yaptığı ticaretin esasını ilaç ithali teşkil ediyordu. İlk eczacılık okullarını kuranlar Müslümanlar’dır. Bazı ameliyatlarda haşhaştan faydalanarak anestezi yapma usulünü de gene ilk defa Müslüman hekimleri kullanmışlardır. Ayrıca, Müslüman ülkelerinde birçok hastaneler açılmıştı. O devir Müslüman dünyasının en büyük hastanesi Şam’daki Bimaristan’dı. Burada 24 hekim çalışırdı. Bu arada büyük tıp bilginleri de yetişmiştir. Ebu Bekr Muhammed Razi (844-926) bunların en önemlilerinden biridir. Tahran yakınlarındaki Rey’de doğan bilgin 131 cilt eser yazmıştır. Bunlardan çiçek ve kızamık hakkındaki eseri bulaşıcı hastalıklar hakkında yazılan ilk eserdir. Bu eserin 1498-1866 yılları arasında yalnız İngiltere’de 40 defa basıldığını söylemek bilginin değerini ortaya koyar.

Razi’den daha büyük ün sağlamış bir başka Müslüman tıp bilgini İbni Sina’dır. Büyük bir filozof olan İbni Sina’nın eserleri yüzyıllar boyunca Batı dünyasını etkilemiştir. XIII. yüzyılın en büyük bilginlerinden Roger Bacon, İbni Sina için «Aristoteles’ten sonra en büyük filozof» der.

Öte yandan, bilimin yanı sıra edebiyat ve sanat da büyük ilerlemeler gösteriyordu. Edebiyat, mimarlık, süsleme, yazı sanatlarında hepsi birbirinden güzel eserler yaratılıyordu. Ebu’l-Ferec, Ebu’l-ûlâ Maarrî, Ebu-Nuvas gibi şairler X. ve XI. yüzyıllarda bugüne kadar unutulmıyan bir ün kazandılar. Ote yandan, büyük Türk filozofu Farabî de eserleriyle bütün dünyada tanındı.

XI. yüzyılda Türkler Müslüman aleminin siyasetinde söz sahibi oldular. Gazneliler Devleti’ni kendilerine bağlayan Selçuklular batıya doğru yayıldılar, halifeleri egemenlikleri altına aldılar. Bundan bahseden Amerikalı tarih bilgini Will Durant «Türkler için barbar demek büyük hata olur; Roma’yı istilâ eden Germenler için kullanılan bu deyimi Türkler için kullanamayız. Onlar, daha Orta Asya’dan ayrılırken medeniyet alanında önemli ilerlemeler yapmıştır» demektedir. Gerçekten, Anadolu’yu Bizans’tan alan Selçuklular ellerinde bulundurdukları yerlerde büyük medeniyet eserleri kurmakta gecikmediler. Gene Will Durant Selçuklu mimarlık eserleri için: «Bu anıtlar Türkler’in barbar olduğu iddiasına gülmektedir» diyor.

Advertisement

XI.-XII. yüzyıllarda Müslümanlık dünyası da ondan önceki yüzyıllar gibi bilim ve fikir hayatında büyük simalar yetiştirdi. Bunların en önemlileri Gazali, İbni Tufeyl, İbni Rüşt’tür. Daha sonra Ömer Hayyam, Feridüddin Attar, Sadi, Celâlettin Rumî gibi büyük mütefekkirler Müslümanlığın bilim ve düşünüşüne yenilikler eklediler.

Müslüman medeniyeti bütün kollariyle yüzyıllar boyunca Batı dünyasına önder oldu. Matematik, tıp, felsefe, astronomide olduğu gibi güzel sanatlarda da Avrupalılar yüzyıllar boyunca Müslüman dünyasını önder aldılar. Destekli kemer, Gotik mimarlığına girmeden önce, İslâm mimarlığında görülmüştür. Kiliselerin çan kulelerinde minarelerden örnek alınmıştır. Fransa’da, İtalya’da çiniciliğin kalkınmasında da Müslüman dünyasından getirilen çinilerin, çanak-çömleklerin büyük payı olmuş, ayrıca İtalyan çinicileri İspanya’ya giderek sanatı orada öğrenmişlerdir. Ote yandan, Venedikli maden ve cam işçileri, İtalyan ciltçileri, İspanyol zırhçıları tekniklerini Müslüman sanatkârlardan aldılar, hemen hemen Avrupa’nın her yanındaki dokumacılar model ve desen için Müslüman örneklerinden faydalandılar.

Bu etkilerde önce Haçlılar, sonra Arapça’ dan Lâtince’ye çevrilen binlerce eserin büyük rolü olmuştur. Ayrıca, Hıristiyanlar sık sık Müslüman İspanya’ya gidiyordu, İspanyol çocukları da Müslüman saraylarına verilerek iyi yetişmeleri sağlanıyordu. Hıristiyanlar İspanya’da kaydettikleri her ilerleyişte onların edebiyat, sanat, bilim ve felsefesinin etkisi altında kalıyorlardı.


Leave A Reply