İslama Göre Kötü (Zararlı) Alışkanlıklar Nelerdir? Nasıl Kaçınılır?

0
Advertisement

İslam dinine göre kötü alışkanlıklar nelerdir? Kötü alışkanlıklar nasıl başlıyor? Bu kötü alışkanlıkların zararları nelerdir?

İslama Göre Kötü Alışkanlıklar

1. ALKOLLÜ İÇKİ İÇMEK VE UYUŞTURUCU KULLANMAK

İslâm dini esaslarına göre şu değerlerin korunması ve zarar görmemesi büyük önem taşır:

• Akıl
• Din
• Can
• Nesil
• Mal

Yukarıda bahsedilen değerlere en fazla zarar veren davranışların başında ise, alkollü içki içmek ve uyuşturucu kullanmak gelmektedir. Bu zararlı kullanımların sonucu ilk önce akılda başlayan tahribat; insanın dini, ailevi, sosyal ve ekonomik yaşantısını telafisi mümkün olmayan çok acı olan olaylarla karşı karşıya bırakmaktadır.

İnsanı mutlu kılan veya üzüntü veren her olayın sonucunda şükür ve sabır duygularına başvurmak yerine, bu zararlı alışkanlıklara başvurması insanın olaylara karşı iradesini ve kişiliğini zayıflatarak onu güçsüz ve aciz bir varlık hâline getirmesi ise, en değerli varlık olarak yaratılmış insanı uygun olmayan bir yaşam biçimine mahkûm hâle getirecektir. Bu nedenle Yüce Allah Kuranda,”… Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın…” buyurmaktadır. Yine aynı bağlamda Sevgili Peygamberimiz,” İçki bütün kötülüklerin anasıdır.” ifadesi ise, insanlarda bu zararlı alışkanlıkların sebep olacağı tehlikelere karşı çok önemli bir uyarıdır.

Advertisement

2. KUMAR OYNAMAK

Maddi bir değere sahip bir eşya karşılığı oynanan her türlü oyunlara kumar denir ki; bu tür oyunlarda harcanılan veya kazanılan her şey dinimizce kesin olarak yasaklanmıştır. Bu davranışların dinimizce yasaklanmasının en büyük nedeni ise, başkalarının sahip olduklarını haksız bir şekilde emek harcamadan ele geçirmek veya kişinin sahip olduğu bir şeyi yine haksız bir şekilde başkasına vermesidir. Böylece, bu şekilde yaşanmış olan haksız sevinç veya üzüntü hem kişi hayatında hem toplumsal sistemin işleyişinde onarılması mümkün olmayan zararlı sonuçlar ortaya çıkartacaktır. Bu konuda Kur’an’da, “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin…” ve “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları (oyunları) birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?”

3. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR NASIL BAŞLIYOR?

Kötü alışkanlıkların başlamasında en önemli faktörler şunlardır:

• Kişilik
• Aile
• Arkadaş
• Çevre

Belli bir kişilik yapısıyla dünyaya gelen insanın ilk sosyal çevresini ailesi oluşturur. Bilinçli ve kültürel yapının uygun olduğu aile ortamında kişinin göreceği eğitimin kalitesi ve saygı sevgi çerçevesinin işlerliği, kötü alışkanlıkların kişi üzerindeki tehlikeli etkisini yok edecek en önemli temel faktörlerdir. Böyle ortamlarda büyüme fırsatı bulmuş kişiler, aile dışındaki bulunacağı ortamların olumsuz etkilerine karşı koyabilecek bir iradeye sahip olacaktır. Suç oranlarının çocuk yaştaki kişiler arasında fazlalaşmasının nedenleri arasında, uygun olmayan aile ortamlarında büyüme olduğunu araştırmalar göstermektedir. Bilhassa ahlâki eğitimin en çok önem verdiği husus, kişi eğitiminde erdemli davranışlar konusunda özellikle anne babanın yaşantısının çocuklara örnek olması gerekliliğidir. Özellikle, kişilerin karşılaştığı sıkıntılı durumlarda bir çare gibi görünen sigara, alkol ve uyuşturucu gibi maddeler, gerçekte kişinin sıkıntılarının çözümünde hiçbir fayda sağlamayan geçici sığınma limanlarıdır. Bu gibi durumlarda asıl çare, sıkıntılar karşısında sabır ve irade göstererek güçlü bir kişilik davranışına sahip olmaktır.

Arkadaş İlişkileri

Kişiler arkadaş seçme özgürlüğüne sahiptirler. Yalnız bu özgürlüğü kullanırken dikkat edilmesi gereken temel husus şudur ki; her hakkın kullanılmasının bir bedeli ve bir karşılığı vardır. Kişi edindiği arkadaşlarının karakter yapısıyla, aynen bileşik kaplar sisteminde olduğu gibi, bir benzerlik gösterecektir. “Bana arkadaşını göster senin ne olduğunu söyleyeyim” atasözü yukarıdaki ifadelerin doğruluğunun en anlamlı kanıtıdır. Bu nedenle kişiler, aile ortamında başlayan eğitim sürecini bilinçli bir kültürel aktivitelerle destekleyerek kişilik gelişimini sürekli canlı tutmak ve böylece sağlam bir irade ve tutarlı bir hayat anlayışıyla hem kendisini hem de başkalarını her türlü zararlı alışkanlıklardan ve davranışlardan koruması gerekmektedir, bu konudaki sözlerimizi Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle bitirelim. Yüce Allah Kuranda, “Onlar Allah’a ve ahret gününe inanırlar. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar. Hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyi insanlardır.” ve “… İyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve düşmanlık konusunda yardımlaşmayın…” buyurmaktadır.

4. BAŞKALARINA ZARAR VERMEK: KUL HAKKI

İnsan kendisine zarar verecek davranışlardan kaçındığı gibi kendi dışındaki canlı ve cansız bütün varlıklara da zarar verecek davranışlardan da kaçınmak zorundadır. Bilhassa insanlar “başkalarına” ifadesini genellikle başka insanlar olarak algılamaktadır ki bu çok yanlıştır. Çünkü insan en az insanlara olduğu kadar hayvanlara, bitkilere ve ağaçlara da iyi davranmakla sorumludur. İyilik parçalara ayrılacak bir değer değildir. İyilik bütünsel bir değer taşırsa bir anlamı vardır. Yani, iyi bir insanın iyiliği zamana ve durumuna göre değişmez. İyi bir insan her durumda iyiliğini yaşatan ve çevresine sunan insandır.

Advertisement

İnsan haklarına giren her husus kul hakkı kapsamı içerisinde yer alır. Başkalarının onurunu zedelemek, yalan söyleyerek insanları aldatmak, iftira atarak kişileri mağdur etmek ve insanların arasını açan söz getirip götürmeler kul hakkını oluşturan davranışlardır. İnsan kendisinin düşmek istemediği hiçbir duruma başkasını düşürmemelidir. Kul hakkı en geniş anlamı ile kişilere, hayvanlara, ağaçlara, bitkilere, eşyalara gösterilecek saygının ve sevginin gösterilmemesi ile ortaya çıkan her türlü hak ve hukuk ihlalidir.

Dinimiz birbirimizin haklarına saygı göstermemizi, kul hakkı yemekten kaçınmamızı ister. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, “Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte açıklı azap bunlaradır.” buyurmaktadır. Kul hakkına giren kişinin ancak hak sahiplerine hakkını ödeyerek ve onlarla helalleşerek sorumluluktan kurtulmaları mümkün olduğundan, insanlar kul hakkına girmemek için çok dikkatli bir yaşam sürdürmek zorundadırlar.

İslâm dini, hayvanlara, havaya, toprağa, suya ve bitkilere zarar verilmemesi konusunda çok özel uyarılarda bulunur insanlara. Özellikle Peygamberimiz her konuda olduğu gibi bu konuda da örnek olmuş, hayvanlara iyi davrananları övmüş, kötü davrananları da çok ciddi bir şekilde uyarmıştır. Hatta hayvanların bile kıyamet gününde kendisine kötü davranan kişilerden şikayetçi olacaklarını, Allah’ın onların haklarını alacağını Peygamberimiz haber vermiştir. Hadis kitaplarında, hayvan ve çevreye karşı zarar verenlerle ilgili olarak çok önemli uyarılar ve öğütler vardır. 8u konudaki sözlerimize Kur’an’dan bir örnek vererek son verelim: “Hayvanları da o yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz. Sizin için onlardan… bir güzellik vardır. Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar.”

ZARARLI ALIŞKANLIKLARDAN KAÇINMAK

Zararlı alışkanlıklar dediğimiz; insanın aklına, sağlığına, zamanına ve parasına hem kendisine hem de çevresindekilere zarar verecek şekilde sürdürdükleri bir yaşam biçimidir. Bu zararlı alışkanlıkların başında bulunan alkollü içkilerin, uyuşturucu madde kullanımının ve kumar oynama düşkünlüğünün çok tehlikeli boyutlara ulaştığını ilim adamları istatistiklere dayalı çalışmalarla ortaya koymaktadırlar. Yasal yasaklamaların fazla faydalı olamadığı zararlı alışkanlıklara karşı dinler, kişilerin akıl ve iradelerine seslenerek bu zararlı alışkanlıkların kendilerine hem dünyalarını hem de ahiretlerini çok büyük tehlikelerle karşı karşıya bıraktığını ifade etmektedir. Akıl ve ruh dengesine çok büyük önem veren dinimiz, zararlı alışkanlıklara karşı insanları ve toplumları Kur’an’dan bir ayet-i kerimeyle şöyle uyarmaktadır: “Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından büyüktür…”

BAŞKALARINA ZARAR VERMEMEK

Bütün dinler insanların başkalarının haklarına saygılı olmalarını ister. Çünkü bunlar kul haklarına giren en temel haklardır. Öldürmemek, çalmamak, yalancı tanıklık yapmamak, iftira atmamak, aldatmamak gibi temel ahlâki değerler dinlerin evrensel öğütlerindendir.

Öldürmemek

Her insanın doğuştan sahip olduğu ilk temel hak, yaşama hakkıdır. Allah’ın en değerli varlık olarak yarattığı insanın canı bütün dinlerde en dokunulmaz bir haktır. Sadece biyolojik olarak düşünülmez bu hak dinlerde. Yine, dinlerde; insanın, haysiyeti, onuru ve şerefinin korunması ve saygı gösterilmesi de istenir yaşam hakkına bağlı olarak.

Yahudiliğin on emrinden biri öldürmemektir. Tevrat’ta “Katletmeyeceksin!”^) denilerek insan öldürmek yasaklanır. Tevrat’ta insan öldürmenin cezası ölümdür. İncil’de de “Kim katlederse hükme müstahak olacaktır.” sözüyle aynı durum ifade edilmiştir.

İslâm dini de cana kıymayı yasaklar. Kuranda, “… Kim bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur…” buyrulmaktadır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim cana kıyanların cezalandırılacağını da belirtir.

Çalmamak

İnsanların temel hakların biri de mülkiyet hakkıdır. Dürüst bir çalışma sonucu elde edilen mal ve mülk kutsaldır ve bundan ötürüdür ki insanın sahip olduğu bu değerlerin korunması ve bu değerlerin zor kullanarak, hile ve hırsızlık yaparak haksız olarak ele geçirilmemesi konusunda dinler gerekli uyarıları yapar.

Tevrat’ta “Çalmayacaksın ve hile ile davranmayacaksın.” sözüyle haksız kazanç elde etmek yasaklanmıştır. İncil’de de “Çalmayacaksın!” buyrulmuştur.

İslâm dini de insanların sahip olduğu her türlü mülkiyete saygı gösterilmesini ister. Kuranda, “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret hâli olması müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin…” buyrulur.

Advertisement

Yalancı Şahitlik Yapmamak

Dürüstlük, toplumsal yaşamın düzenini ve güvenliğini sağlayan en önemli unsurlardan birisidir. Dürüstlük erdeminin kaybolduğu toplumlar, anarşinin, kargaşanın ve zorbalığın kol gezdiği bir ortamda yaşamak zorunda kalırlar. Dürüstlüğün bir toplumda anlamının kaybolduğunu gösteren en önemli işareti ise yalancı şahitliğin yaygınlaşmasıdır. İnsanın ve toplumların huzurunu esas alan dinler, yalancı şahitliği kesin bir dille yasaklar. Tevrat’ta, “Komşuna karşı yalan şahadette bulunmayacaksın!”), “Yalan haber taşımayacaksın; haksız şahit olmak için kötüye el vermeyeceksin!” buyrulur. İncil’de de “Yalan yere şahadet etmeyeceksin!” ifadesi yer alır.

İslâm dini de yalancı tanıklığı şiddetle yasaklamıştır, Kuranda, “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana babanız ve akrabalarınız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun… Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez) yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Bir başka ayette de “(O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.”


Leave A Reply