İslamda Arş Nedir?

0
Advertisement

İslam dininde arş nedir, ne anlama gelir, arş kavramı nasıl açıklanmıştır? İslamiyette arş kavramı ve özellikleri hakkında bilgi.

İslamda Arş

Arş, İslamda, Tanrı’nın niteliğini ancak kendisinin bilebileceği yüce makamıdır. Taht, hüküm, yönetim ve tasarruf makamı gibi anlamlarıyla genel olarak Tanrı’nın hükümranlığını simgeler. Arşı tamamlayan, bazı bilginlerce onunla özdeş sayılan ikinci bir simge de kürsü ya da kürsidir.

Kuran’da Tanrı’nın arşın rabbi ve sahibi olduğu bildirilir. Araf ve Yunus surelerinde Tanrı’nın gökleri ve yeri yarattıktan sonra arşa “istiva ettiği” (Araf 54, Yunus 3) belirtilir. Başka ayetlerdeki bilgilere göre arşın çevresini Tanrı’ya hamd eden melekler çevirmiştir; bazı melekler de arşı taşımaktadır. Bakara suresinde ise Tanrı’nın kürsüsünün bütün gökleri ve yeri kuşattığı bildirilir (Bakara 255; bu ayet ayetü’l-kürsi adıyla anılır).

Arşın niteliği

Arşın niteliği felsefe ve kelam alanlarında tartışma konusu olmuştur. Ptolemaios’a dayalı kozmolojik açıklamalarda arş, bütün gök katlarını kaplayan ve içinde hiçbir yıldız bulunmayan dokuzuncu gök tabakası “felek-i atlas” ile özdeşleştirilir. Bu bağlamda arşın gök katlarının en büyüğü olduğunu belirtmek üzere felekü’l-eflak, felek-i azam adları da kullanılır. Aynı kozmoloji geleneğinde kürsü de gezegenler dışındaki gök cisimlerinin bulunduğu gök katı olan felek-i sevabit olarak yorumlanır.

Tefsir bilginlerinden Fahreddin Razi arşı mutlak zaman, kürsüyü ise mutlak mekân olarak yorumlamıştır. Birincisinin bütün zamanları, ikincisinin de bütün mekânları içine alması bakımından, arşın zaman dışı, kürsünün de mekân dışı varoluşu belirttiği söylenebilir. Başka müfessirlerse kürsüyü “ilim makamı” ile, bazıları Tanrı’nın saltanatı ve kudretiyle, kimileri de yücelik ve ululuğuyla ilişkilendirmişlerdir.

Advertisement

Arşın “taht” anlamını taşıması, Tanrı’nın arşla ilişkisini belirten istiva sözcüğününse “oturma” anlamına gelmesi, bu sözcüklerin geçtiği ayetleri Tanrı’yla yarattıkları arasında benzerlik kurma (teşbih) tehlikesine düşmeden yorumlamakta güçlüklere yol açmıştır. İlk dönem İslam bilginlerine (selef) göre bu ayetler olduğu gibi kabul edilmeli, istivanın niteliğini ancak Tanrı’nın bilebileceğine inanılmalıdır. Sonraki bilginlerden (müteahhirin) bazıları ise bu ayetlerin müteşabih (birden çok anlama gelebilen) ayetlerden olduğunu savunarak yorumlama gerektirdiğini öne sürmüşlerdir. Çeşitli yorumlara göre istiva, Tanrı’nın yarattıklarının işlerini düzenlemesi, hükümlerini yürütmesi, bütün varlıkları güç ve egemenliği altında tutması, Tanrı’ya oranla her şeyin eşit olması, hiçbir şeyin Tanrı’ya başka bir şeye göre daha yakın olmaması gibi anlamları dile getirir.


Leave A Reply