İstanbul’un Fethi Sebepleri, Hazırlıkları Kuşatma ve Sonuç Hakkında Bilgi

0
Advertisement

İstanbul ne zaman fethedildi? İstanbul’un fethi için yapılan hazırlıklar, sebepleri, sonuçları nelerdir, hakkında bilgi.

İSTANBUL’UN FETHİ

Fatih Sultan Mehmet, tahta çıkışının hemen arkasından, İstanbul’un ele geçirilmesini planlamaya başladı.

Fatih Sultan Mehmet

Hazırlıklar:

Edirne’de döktürülen Şahin adlı toplar, surların dövülmesinde en etkin araç olarak tasarlandı. Yıldırım Bayezit’in yaptırdığı Anadoluhisarı’nın tam karşısında, Rumelihisarı’nı yapılmasına karar verdi. 1452 Martında başlayan yapım Ağustos 1452’de tamamlandı. 10 Ekimden başlayarak kulelere yerleştirilen topçular, Boğaz geçişini denetlemeye başladılar. Fatih’in niyetlerini anlayan son Bizans İmparatoru XI. Konstantinos Dragazes, Batı’dan istediği yardımı elde edemedi, kentin savunmasını kendi olanaklarıyla karşılamak için çalışmaya koyuldu. Surları yıkık yerleri onarıldı, zayıf noktalar güçlendirildi, surları savunmasını, Bizanslı komutanlara dağıtan imparator, surlara toplar yerleştirdi, savunma aletlerini kurdurdu.

Osmanlı padişahı, tüm askerlerini Edirne’de topladıktan soma 1453 yılı mart ayında hazırlıklarını tamamladı. Ordusunda, sipahi, eyalet yayaları, azeb, voynuk ve yörük gibi yardımcı kuvvetler de vardı. Batılılar, bu ordunun toplamını 300 bin göstermelerine karşılık, savaşa katılan askerlerin sayısının 80-100 bin dolayında olduğu ileri sürülür. Fatih, 2 Nisan günü karadan surların önüne geldi, 5 Nisan günü, otağını kurdurdu. Otağın çevresi hendeklerle kuşatıldı. Donanma da Gelibolu’dan gelerek, Baltaoğlu Süleyman Bey komutasında, Dolmabahçe önlerinde demirledi. Zağanos Paşa, Beyoğlu, Galata, Kasımpaşa ve Kağıthane’ye kadar Haliç’in karşı yakasında görevlendirildi.

Rumeli Beylerbeyi Dayı Karaca Paşa ise, kuşatma ordusunun sol kanat komutanlığına atandı ve Haliç’ten Eğrikapı’ya kadar olan bölümün kuşatmasıyla görevlendirildi. Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa ile Mahmut Paşa da, Topkapı’dan Marmara’ya kadar uzanan kesime komutan atandılar. Edirnekapı ile Topkapı arasındaki bölüme de padişah komuta etti. Asıl sorumluluk ise Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’da idi. Fatih, vurucu ağır toplarını, Topkapı ile Edirnekapı arasında yoğunlaştırdı. Bizans’a bir elçi gönderilerek kentin teslimi istendi.

Advertisement

Kuşatma ve Fetih:

Anlaşma sağlanamadığından, Osmanlı Ordusu 6 Nisan günü kuşatmayı başlattı. Mancınıklar taş yağdırmaya başladı. Okçular ok atıyor, gedikler açılmaya çalışılıyordu. İlk günlerdeki bu yoğun çatışmalar sonuç vermedi. 12 Nisanda Osmanlı Donanması’nın Marmara’dan Beşiktaş’a geçişi Bizanslıları heyecanlandırdı. 12 Nisandan 18 Nisana kadar, kara tarafında top atışları aralıksız sürdü. Denizde ise büyük bir çatışma olmadı. Sürekli bombardıman, kara surlarını iyice yıkıma uğrattı. 20 Nisanda 3 Ceneviz gemisi, İstanbul’a erzak ve savaş malzemesi getirirken Baltaoğlu Süleyman Bey, bütün donanma kuvvetleriyle önlerine çıktı. Yenikapı önlerinde yapılan çarpışmayı, Venedik gemileri kazandı ve kendilerinden küçük olan Osmanlı gemilerinin arasından sıyrılarak Haliç’e girmeyi başardılar.

Donanmanın başarısızlığı üzerine, atını denize süren ve hiddetinden Baltaoğlu’nu görevinden alan Fatih komutanlığına Gelibolu Sancakbeyi Hamza Bey’i atadı. Top atışları 20 Nisan ve somaki günlerde giderek şiddetini artırdı. Fatih, Yenihisar’dan gemileri karadan sürülerek, Galata’nın arkasından Haliç’e indirilmesi planını açıkladı. 20 Nisandan soma gizlice başlatılan hazırlıklar 22 Nisanda tamamlanınca, ağır bir bombardımana tutulan Bizans can derdine düştüğü bir sırada, 22 Nisan sabahı irili ufaklı 67 gemi Haliç’e indirildi. Bunun üzerine, surlardaki askerlerin önemli bir bölümü Haliç’e çekildi. Kara surlarının savunması yabancı askerlere bırakıldı. 28 Nisanda Bizans Donanması’nın ani saldırısı, sonuçsuz kaldı. Nisan ayının son günlerinde top ateşiyle surlarda gedikler açılmaya başladı. Haliç her iki yandan top ateşine tutulmaya başlandı. Avrupa’dan beklenen yardımın da gerçekleşmeyeceği anlaşıldı. Kentteki halkın morali iyice bozuldu. 6 Mayıs günü, Osmanlı Ordusu saldırı kararı aldı. 6/7 Mayıs gecesi, 30 bin kişi saldırı merdivenleriyle surlara yürüdü. Kanlı çarpışmalar yapıldı. Bayrampaşa Deresi önündeki surlar şiddetli saldırıya karşın direndi. Osmanlı kuvvetleri bir başarı elde edemeden geri çekildiler.

12 Mayıs günü, Edirnekapı ile Tekfur Sarayı arasında 50. bin askerin gerçekleştirdiği saldırıda, savunmadaki askerler gediğin gerisine çekilmek zorunda kaldılarsa da, Bizanslılar durumu kendi lehlerine döndürmeyi başardılar. Fatih, 14 Mayıs günü tüm ağır topları, Topkapı ile Bayrampaşa Deresi arasındaki bölgeye çevirdi. Buradan da kesin saldırı yapılmasını buyurdu. 16 Mayısta Osmanlılar lağım savaşlarına başladılar. Zağanos Paşa, Eğrikapı ile Tekfur Sarayı arasında, surun yarım mil uzağından lağımlar kazdırttı. Sur içine girildiğinde, durumdan haberi olan Bizanslılar, karşıt lağımlar açtırdılar. Kara tarafında, 18 Mayıs günü hareketli kuleler yapan Osmanlılar, kısa mesafeden şuraları daha etkili bir biçimde döverek yıkmaya çalıştılar. Ancak gece karanlığı basar basmaz, imparator, surlarda açılan gediklerin tümünü kapattırdı, rum ateşiyle hareketli büyük kule yakıldı. 22 Mayıs günü top ateşi tüm hızıyla sürdü. 600 kg ağırlığında gülleler atan toplar, surlarda onarılması güç yaralar açılıyordu. Fatih, surlarda açılan gediklerden yararlanarak yeni bir saldın denemesine daha girişti. 27 Mayıs günü, büyük bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda, Çandarlı Halil Paşa, sadrazam olarak kuşatmanın kaldırılmasını istedi. Ona göre İstanbul’un savunması güçlü ve alınması zordu.

İstanbul'un Fethi

Fetih

Zağanos Paşa ise, batıdan herhangi bir tehlikenin gelemeyeceğini, kentin ise son anlarını yaşamakta olduğunu ileri sürerek, kuşatmanın sürdürülmesinden yana oldu. Akşemsettin ile Molla Gürani gibi, manevi etkileri olan kişiler de kuşatmadan ve padişahtan yana oldular. Komutanlara tek tek buyruklar veren Fatih, Hamza Bey’den, gemileri tek tek dolaşarak surlara en yakın mesafeye yanaşıp, ok ve tüfekle ateş açmalarını istedi. Zağanos Paşa’ya da, surları dövmesini buyurdu. Karaca Bey’in de, Bayrampaşa Deresi’ndeki yıkılmış surlar üzerine saldırıya geçmesini, aynı biçimde, İshak ve Mahmut paşaların da, kendi bölgelerindeki surlara tırmanmalarını, Sanıca Paşa ile Çandarlı Halil paşaların da iki yanında yer almalannı buyurdu. Saldırıda sura çıkanlara ve başan gösterenlere büyük armağanlar verileceği vaadinde bulunuldu. 28 Mayısı 29 Mayısa bağlayan gece, askerler savaş araçlarını alarak, hendeklerin yakınma taşıdılar. Padişah da erkenden kalktı, saldın alanındaki yerini aldı. Sabahın erken saatlerinde şiddetli bir top ateşi başladı. Saldırı, her yanda aynı anda başlatıldığından savunanlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Topkapı’ya kadar iyice yıpranmış olan bu surlar, saldırı için en uygun yerdi. Buraya arka arkaya üç saldırı gerçekleştirildi. Askerler, ok ve sapanlarla Bizans askerlerini yıldırdıktan sonra büyük bir çabayla surlara atıldılar. Rum ateşi, bu saldırıda da Bizanslıların çok işine yaradı ve belirli bir süre Osmanlıları durdurmayı başardı.

Ulubatlı Hasan

Bizans İmparatoru XI. Konstantinos Dragazes de, Topkapı surlarında yer aldı ve tüm devlet önde gelenleriyle birlikte savaşa katıldı. Yeniçerilerin üçüncü saldırısı başladığında, sabah yeni aydınlanıyordu. Yeniden saldırıya geçen bir hücum kolunun başında bulunan Ulubatlı Hasan, 30 kadar arkadaşıyla surun üzerine çıkmayı başararak ilk kez Türk bayrağını dikti. O anda şehit edildiyse de, arkadan gelenler sancağın bulunduğu noktada duruma egemen oldular. Öte yandan kısa bir süre sonra da, Kerkoporta denilen kapı yanından da saldırıda bulunan Osmanlı askerleri surları geçmeyi başardılar. Arkadan binlerce yeniçeri bir anda kent içine girdi. Bu durum karşısında yılgınlığa düşen Bizans askerleri, artık yalnızca canları için savaşmayı sürdürdüler. İmparator Konstantinos Dragazes, askerlerin morallerini düzeltmek ve yerlerinden ayrılmalarını engellemek için çaba harcadıysa da, başarılı olamadı ve kaçışanların ayakları altında ezildi. Osmanlı askerleri surları ele geçirdikten sonra tüm kapıları açtılar. Böylece öteki birlikler de kolayca kente girdi. Böylece, Bizans’ın başkenti, her yandan aynı anda fethedilmiş oldu.

Advertisement

Fetihten Sonra:

Osmanlı askerleri, Ayasofya’ya doğru ilerlediler. Halka kılıç çekmeyerek kısa sürede kentte düzeni sağladılar. Ayasofya’nın kapılarını kırarak açtılar. Fatih Sultan Mehmet de öğleye doğru kente girdi. Ayasofya’ya gelen padişah, burada özellikle iki kıyının çok yaklaştığı yeratından indi ve kendisini karşılayan papazlara ve Bizans halkına, özgürlüklerinin güvence altında bulunduğunu bildirdi. Ayasofya’nın yıkıma uğratılmasını isteyerek, müezzine ezan okuttu, ikindi namazını kıldı, bu büyük kilisenin camiye çevrilmesini buyurdu. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u ele geçirmekle, bin yıldan fazla bir zaman süren Bizans İmparatorluğu’nu tarih sahnesinden silmiş oldu.

Onun bu fetih ile “Fatih” ünvanını aldığı ve daha çok bu adla anılmaya başlandığı bilinir. İstanbul’un fethiyle Bizans İmparatorluğunun ortadan kalkmasının yanı sıra tarih sürecinde, ortaçağın kapandığı, yeniçağın başladığı kabul edilir. Gerçekten de, 1453’ten sonra dünyada gelişen olayın büyüklüğünü ortaya koydu.


Leave A Reply