K Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları, Eş Anlamlılar Sözlüğü

0
Advertisement

K harfi, Türkçede bulunan K harfi ile başlayan eş anlamlı sözcükler, kelimeler listesi ve anlamları. K Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

K Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

Kaynak: pngegg.com

K Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

  • kaba: 1. görgüsüz, özensiz,çirkin. 2. hantal,
  • kabadayı: yılmaz, korkusuz, babayiğit, külhanbeyi,
  • kabahat: suç, kusur,
  • kabahatli: suçlu,
  • kabahatsiz: suçsuz,
  • kabarmak: 1. taşmak. 2. şişmek. 3. artmak. 4. kafa tutmak,
  • kabartı: tümsek, çıkıntı,
  • kabız: peklik,
  • kabil: olabilir, olası,
  • kabile: boy, oymak,
  • kabiliyet: yetenek,
  • kabiliyetli: yetenekli, becerikli.
  • kabiliyetsiz: yeteneksiz, beceriksiz,
  • kabir: mezar, gömüt.
  • kabristan: mezarlık, gömütlük.
  • kâbus: karabasan, sıkıntı,
  • kabza: tutak, sap.
  • kaçık: deli.
  • kaçmak: ayrılmak, kaçınmak, sızmak, uzaklaşmak,
  • kademe: basamak, derece,
  • kademli: uğurlu,
  • kader: alın yazısı, baht, mukedderat, yazgı, talih,
  • kadir: 1. güçlü. 2. muktedir,
  • kadirşinas: değerbilir, iyilikçi
  • kafa: 1. baş. 2. zihniyet,
  • kafalı: anlayışlı, bilgili,
  • kafatasçılık: ırkçılık,
  • kâfi: yeter,
  • kâfir: dinsiz,
  • kafiye: uyak.
  • kağan: hakan, han.
  • kahır: üzüntü,
  • kâhil: erişkin.
  • kahraman: 1. batır, alp. 2. yiğit.
  • kahretmek: 1. ezmek. 2. çok üzmek. 3. içlenmek,
  • kahve: kahvehane,
  • kaide: 1. kural. 2. taban.
  • kâinat: 1. evren. 2. acun. 3.el gül. 4. herkes,
  • kakışmak: itişmek, dürtüşmek.
  • kakmak: itmek,
  • kaknem: sıska, kuru.
  • kalbi: içten, yürekten,
  • kalımlı: baki, ölümsüz, zevalsiz,
  • kalımsız: fani.
  • kalıt: miras.
  • kalıtım: 1. soya çekim. 2. irsiyet,
  • kalıtsal: irsi.
  • kalifiye: yetişmiş,
  • kalite: nitelik,
  • kalitesiz: kötü.
  • kalkışma: girişmek,
  • kalp: 1. yürek. 2. düzme, sahte.
  • kalpsizlik: merhametsizlik.
  • kamet: boy.
  • kamga: yonga.
  • kâmil: olgun, erişkin, yetkin.
  • kâmilen: büsbütün, toptan.
  • kampana: çan.
kamu: halk.
  • kamulaştırmak: istimlâk etmek.
  • kanaat: kanı.
  • kanaatkâr: gözü tok.
  • kancık: 1. dişi. 2. dönek,
  • kandırıcı: 1. inandırıcı. 2. aldatıcı.
  • kandırmak: 1. ikna etmek. 2. aldatmak,
  • kanı: kanaat,
  • kanıt: delil.
  • kanıtlamak: ispat etmek,
  • kani: inanmış,
  • kanun: yasa.
  • kanuni: yasal.
  • kapamak: 1. tıkamak. 2. engellemek. 3. örtmek,
  • kapital: anamal,
  • kapitalist: sermayedar,
  • kapitalizm: anamalcılık,
  • kaplıca: ılıca.
  • kapmak: 1. yakalamak. 2. koparmak. 3. bellemek,
  • kâr: kazanç, fayda,
  • kara: toprak, kıta.
  • kara: siyah, esmer,
  • karahumma: tifo.
  • karakter: kişilik, seciye,
  • karalamak: 1. yazmak, çizmek. 2. leke sürmek.
  • karamsar: kötümser, üzgün, bedbin.
  • karar: 1. kesin yargı. 2. azim. 3. ölçülü,
  • kararlı: düzenli,
  • kararlılık: istikrar,
  • kararsız: 1. oynak, düzensiz. 2. ikircimli,
  • karartı: siyahlık,
  • kareli: damalı,
  • kargaşa: fitne,
  • kargı: mızrak, kamış,
  • karışık: düzensiz,
  • karışıklık: düzensizlik, kargaşa.
  • karışma: müdahale,
  • karıştırıcı: bozguncu,
  • karıştırmak: 1. kurcalamak. 2. karmak,
  • karikatürcü: karikatürist,
  • kârlı: kazançlı,
  • karşılamak: rastlaşmak,
  • karşılaştırma: mukayese, kıyaslama,
  • karşılık: 1. mukabele. 2. yanıt. 3. bedel,
  • karşılıklı: mütekabil,
  • karşılıksız: 1. cevapsız, yanıtsız. 2. bedelsiz.
  • karşın: rağmen,
  • karşıt: zıt.
  • karşıtçı: aleyhtar,
  • karşıtduygu: antipati.
  • karşıtlık: zıddiyet,
  • kart: 1. yaşlı. 2. kartpostal,
  • karton: mukavva,
  • kas: adale.
  • kasavet: üzüntü, sıkıntı,
  • kasır: köşk.
  • kasıt: amaç, erek, istek,
  • kasten: kasıtla, isteyerek,
  • kastetmek: 1. amaçlamak. 2.kıymak, kötülük etmek,
  • kasvet: sıkıntı,
  • kasvetli: sıkıntılı,
  • kâşif: bulan, bulucu,
  • katarakt: perde, akbasma.
  • katetmek: 1. bölmek. 2. (yol) almak.
  • katı: 1. sert. 2. şiddetli. 3.acımasız. 4. hoşgörüsüz,
  • katışıksız: saf.
  • kafi: kesin.
  • katileşmek: kesinleşme,
  • kâtip: yazman,
  • katiyen: kesinlikle,
  • katiyet: kesinlik,
  • katkı: ilâve, pay, yardım.
  • katlanmak: tahammül etmek, dayanmak,
  • katletmek: öldürmek,
  • katliam: kırım,
  • katmak: eklemek,
  • katman: tabaka, kavga: dövüş.
  • kavi: dayanıklı, güçlü, zorlu,
  • kavil: sözleşme, kavim: budun,
  • kavis: yay, eğmeç,
  • kavram: mefhum,
  • kavramak: 1. anlamak. 2. sıkıça tutmak,
  • kavurmak: 1. kızartmak. 2.kurutmak,
  • kavuşmak: 1. erişmek. 2. varmak. 3. birleşmek,
  • kavzamak: 1. sıkı tutmak. 2.
  • korumak, kaybetmek: yitirmek,
  • kaybolmak: yitmek,
  • kaydetmek: yazmak,
  • kaygan: kaypak, kayağan,
  • kaygı: tasa, düşünce,
  • kayın birader: kayın,
  • kayın peder: kaynata,
  • kayın valide: kaynana,
  • kayıp: 1. yitme. 2. yitik.
  • kayırıcılık: iltimasçılık,
  • kayırmak: 1. korumak. 2. iltimas etmek,
  • kayıtsız: 1. aldırmaz, umursamaz. 2. ilişiksiz,
  • kaynak: 1. memba, pınar. 2.menşe,
  • kaynamak: fokurdamak,
  • kaynaşmak: 1. birleşmek. 2. sıkı fıkı olmak. 3. hareketlilik,
  • kaza: 1. ilçe. 2. kötü olay.
  • kazara: rast gele.
  • kazanç: kâr.
  • kazı: 1. hafriyat. 2. hâk.
  • kazıbilim: arkeoloji,
  • kazmak: hakketmek,
  • keçilik: inatçılık,
  • keçiyolu: patika,
  • keder: acı.
  • kederlenmek: üzülmek, tasalanmak,
  • kederli: acılı, acıklı,
  • kedersiz: acısız,
  • kefalet: kefillik,
  • kehanet: kâhinlik,
  • kelâm: söz.
  • kem: kötü.
  • kemal: olgunluk, yetkinlik.
  • Kemalizm: Atatürkçülük,
kemirici: kemiren,
  • kemiyet: nicelik,
  • kemlik: kötülük,
  • kenar: kıyı.
  • kendir: kenevir,
  • kent: şehir,
  • kentsoylu: burjuva,
  • kerata: çekecek,
  • kere: defa, kez.
  • kerhen: 1. istemeyerek. 2. iğrenerek,
  • kesafet: yorgunluk,
  • kesif: yoğun.
  • kesilmek: 1. dinmek. 2. yorulmak. 3. bitkinleşmek. 4. makaslanmak. 5. kapatılmak. 6. beğenmek,
  • kesin: değişmez, kati.
  • kesinlik: katiyet,
  • kesinlikle: mutlaka,
  • kestirmek: tahmin etmek,
  • keşfetmek: bulmak,
  • keşif: bulma, bulgu,
  • keşiş: rahip,
  • keyfi: keyfince,
  • keyfiyet: nitelik,
  • keyifli: neşeli,
  • keyifsiz: rahatsız.
  • kez: defa, kere, sefer,
  • kılavuz: rehber,
  • kılık: kıyafet,
  • kımıltı: hareket,
  • kınama: ayıplama,
  • kınnap: sicim,
  • kıraat: okuma,
  • kıraç: çorak,
  • kırgın: gücenmiş,
  • kırıcı: gücendirici.
  • kırıklık: rahatsızlık,
  • kırım: katliam,
  • kırıtmak: cilvelenmek,
  • kırmak: 1. parçalamak. 2. katlamak. 3. öldürmek. 4. azaltmak. 5. yok etmek,
  • kısıtlamak: sınırlamak,
  • kıskanmak: çekememek, imrenmek, haset etmek,
  • kısmık: cimri,
  • kıssa: öykü, fıkra,
  • kıstas: ölçü.
  • kışkırtmak: tahrik etmek,
  • kıt: az.
  • kıtlık: azlık,
  • kıvam: koyuluk, tav.
  • kıvanç: sevinç, haz, övünç,
  • kıvanmak: iftihar etmek, memnun olmak.
  • kıvrak: 1. canlı, atik. 2. derli toplu,
  • kıyafet: kılık.
  • kıyaslamak: karşılaştırmak, oranlamak, mukayese etmek.
  • kıyı: 1 kenar. 2. sahil,
  • kıyıcı: gaddar.
  • kıymak: 1. doğramak. 2. esirgememek,
  • kıymet: değer,
  • kızan: delikanlı,
  • kızışmak: şiddetlenmek,
  • kızmak: öfkelenmek,
  • kibirlenmek: büyüklenmek.
  • kifayet: yeterlik,
  • kile: ölçek,
  • kilitlemek: kapamak,
  • kimisi: bazısı,
  • kimsesizlik: yalnızlık,
  • kimyager: kimyacı,
  • kimyasal: kimyevi,
  • kimyevi: kimyasal,
  • kin: hınç, garaz,
  • kindar: kinci,
  • kiralamak: tutmak,
  • kirli: pis.
  • kisve: kılık,
  • kişi: şahıs.
  • kişileştirme: teşhis,
  • kişilik: şahsiyet,
  • kişioğlu: insan,
  • kişisel: şahsi,
  • kişizade: soylu,
  • kitâbe: yazıt, ki tara: gitar,
  • kitle: yığın,
  • kliring: takas,
  • koca: zevç.
  • kocamak: ihtiyarlamak, yaşlanmak,
  • kocaman: iri.
  • kodes: hapishane,
  • kof: boş, değersiz,
  • koğmak: kovmak,
  • koğuşturmak: takip etmek,
  • kol: dal, branş,
  • kolayca: kolaylıkla,
  • kolektif: ortaklaşa,
  • kolektivizm: ortaklaşacılık,
  • kollamak: korumak, gözetmek.
  • koltuklama: kompliman,
  • komedi: güldürü,
  • komik: gülünç,
  • komite: encümen,
  • kompetan: uzman,
  • komple: 1. dolu. 2. takım.
  • kompliman: koltuklama.
  • komut: emir.
  • komuta: kumanda.
  • komutan: kumandan.
  • komutanlık: kumandanlık.
  • konaklamak: gecelemek.
  • konfor: rahatlık.
  • konkav: içbükey.
  • kontrol: denetim.
  • konu: mevzu.
  • konuk: misafir.
  • konukluk: misafirhane.
  • konuksever: misafirperver.
  • konum: 1. vaziyet. 2. durum. 3. pozisyon.
  • konuşkan: dilbaz.
  • konuşma: konferans.
  • konut: mesken, ev.
  • konvoy: kafile.
  • koridor: aralık.
  • korkak: tabansız, yüreksiz,ödlek.
  • korku: tehlike, kaygı.
  • korkulu: tehlikeli.
  • koruma: himaye.
  • korumak: 1. savunmak. 2.önlemek. 3. esirgemek.
  • koruyucu: hami.
  • koşuk: 1.manzume. 2. nazım.
  • koşul: şart.
  • koşut: paralel.
  • kotarmak: tamamlamak, bitirmek.
  • kovmak: çıkarmak, uzaklaştırmak.
kovuk: oyuk.
  • kovuşturma: soruşturma, araştırma, takibat.
  • kovuşturmak: takip etmek.
  • koyulmak: 1. girişmek, teşebbüs etmek. 2. koyulaşmak.
  • köhne: 1. eskimiş. 2. çağdışı.
  • kök: 1. dip, temel, esas. 2.kaynak, köken.
  • kökleşmek: yerleşmek.
  • kör: amâ, görmez.
  • kör kuyu: susuz kuyu.
  • körpe: taze.
  • kötek: dayak.
  • kötü: 1. fena. 2. zararlı. 3.tehlikeli.
  • kötümser: bedbin.
  • kraliyet: krallık.
  • kriter: ölçüt.
  • kritik: 1. eleştiri. 2. nazik. 3.tehlikeli. 4. endişeli.
  • kroki: taslak.
  • kudret: güç.
  • kudurgan: azgın,
  • kullanmak: 1. çalıştırmak. 2. yararlanmak. 3. değerlendirmek. 4. yönetmek. 5. işletmek. 6. istismar,
  • kumandan: komutan,
  • kumanya: azık.
  • kumluk: kumsal,
  • kundura: ayakkabı,
  • kural: kaide.
  • kurcalamak: 1. karıştırmak. 2. araştırmak,
  • kurk: kuluçka,
  • kurtulmalık: fidye,
  • kuru: 1. sıska. 2. yavan. 3. susuz. 4. nemsiz. 5. çıplak. 6. monoton,
  • kurul: heyet,
  • kuruluş: tesis.
  • kurum: 1. müessese, tesis. 2.büyüklenme.
  • kurumak: 1. zayıflamak. 2. cılızlaşmak. 3. sertleşmek. 4. cansızlaşmak,
  • kuruntu: evham,
  • kuşku: şüphe.
  • kutlamak: tebrik etmek,
  • kutlu: mübarek,
  • kutsal: mukaddes,
  • kutsi: kutsal.
  • kuvvet: 1. güç. 2. derman. 3.mecal. 4. nüfuz. 5. cebir,
  • kuvvetlenmek: güçlenmek,
  • kuvvetli: zorlu, şiddetli, güçlü.
  • kuytu: tenha, sessiz,
  • kuzulamak: yavrulamak,
  • küçücük: ufacık,
  • küçük: ufak.
  • küçülmek: ufalmak,
  • küfretmek: sövmek,
  • küfür: sövgü.
  • kükremek: bağırmak,
  • külfet: sıkıntı, yorgunluk,
  • külliyen: tamamen, büsbütün,
  • kültür: bilgi, ilim, irfan, malumat,
  • kümelenmek: yığılmak,
  • küs: dargın, küsmüş,
  • küsmek: darılmak,
  • küstah: 1. terbiyesiz. 2. kaba. 3. saygısız,
  • kütüphane: kitaplık.


Yorum yapılmamış

  1. Türker Özpınar on

    kabarcık, tümsek, uçuk
    kaç, ne kadar, niçe
    kadar, gibi
    kafi, yeter
    kahverengi, kahveyi
    kalemtıraş, kalemyonan
    kalp, yürek
    kamu oyu, içtimai rey
    kanepe, divan
    kanunsuz, yasa dışı
    kapital, sermaye
    kapsamak, ihata etmek, şamil olmak
    karagül, astragan
    karar tutma, istikrar
    karıkmak, bocalamak
    karşı, nazır
    kartbasan, üçkâğıtçı
    kasıt, maksat
    katar, tren
    katılma, iltihak
    kaval, düdük
    kaydiyat, sabıka
    kayıt, not
    kayyum, vasi
    kefalet, zaminlik
    kelepin ucu, ip ucu
    kenetlemek, bentlemek, bitiştirmek
    kere, kez
    kesilmek, dinmek
    keşfeden, kâşif
    kibrit, alışkan
    kılıklamak, oyalamak
    kinaye, ima
    kır vermek, kırıtmak
    kırıştırmak, oynaşmak
    kısım, kesim
    kişilik, benlik
    kıyafet, giyim
    kızamık, kızılca
    kocaman, iri
    kol, bölüm, destek, şube, tutacak
    komplo, kasıt, suikast
    konfor, rahatlık
    konulmak, konmak
    korkmak, yılmak
    koşma, ek
    kovan, arı peteği, arı teknesi
    koza, barama
    köklenme, ayar
    körüklemek, kışkırtmak, tahrik etmek
    kötümser, bedbin, pesimist
    kukla, gelin
    kumbara, gülle
    kurt, canavar
    kusur, arıza, pürüz
    kutlama, tebrik
    kuyumcu, zerger
    küflenmek, küf atmak
    küme, grup, topa
    küs, dargın

Leave A Reply