Advertisement
İçinde kafa kelimesi geçen deyimler nelerdir? Kafa kelimesinin kullanıldığı deyimlerin anlamları. Kafa ile ilgili deyimlerin açıklamaları ve anlamları.
Kafa İle İlgili Deyimler ve Anlamları
- ***(birinin) kafasını vurmak
esk. bir kimsenin kafasını kesmek. - ***(biriyle) kafa bulmak
alay etmek. - ***her kafadan bir ses çıkmak
bir konu üzerinde herkes rastgele konuşmak: “Her kafadan bir ses çıkıyor, sen kazandın ben kazandım, şans mans deyip gülüşüyorlardı.” -N. Meriç. - ***kafa atmak
kavga sırasında karşıdakinin yüzüne, sert ve şiddetli bir biçimde kafayla vurmak. - ***kafa cilalamak
tkz. içki içmek: “İpini koparmış aylakla, çiçeği burnunda asistan, dejenere mirasyedi ile ağır işçi, burada dirsek dirseğe kafa cilalardı.” -H. Taner. - ***kafa eskitmek
zihni yoran sorunlarla sürekli uğraşmak: “Ne gücünü aşan meseleler için çene yormaya, kafa eskitmeye niyeti vardı ne de kendi başarısızlıkları için suçlu aramaya…” -T. Buğra. - ***kafa göz yarmak
beceriksizlik göstermek. - ***kafa (kafasını) dinlendirmek
tasa veya zihni yoran sorunlardan kendini uzaklaştırmak: “Kırmak da istemiyorum zavallı garibancığı, ama ben de buraya kafamı dinlendirmeye geldim.” -M. İzgü. - ***kafa (kafasını) karıştırmak
önceki düşüncelerini altüst etmek.
Devamı
- ***kafa (kafasını) şişirmek
gürültü veya gevezelikle bir kimseyi tedirgin etmek: “kafamızı şişirmeyi sürdürecekti ki, cep telefonum çalmaya başladı.” -A. Ümit. - ***kafa (kafasını) ütülemek
argo çok laf edip tedirgin etmek: “Evi satacağım ama içinde kiracı varken müşteri bulamıyorum diye kafamızı ütülemeye başladı.” -S. Dölek. - ***kafa kafaya vermek
1) iki veya birkaç kişi bir kenara çekilip konuşmak: “Şimdi, isterseniz, kafa kafaya verip topunuz birden, yahut topunuzun namına içinizden birisi cevap versin.” -N. Hikmet. 2) dayanışmak. - ***kafa (kafayı) çekmek
argo kafayı çekmek: “Benimle kafa çekmenin onlar için pek keyifli olduğunu sanmıyorum.” -E. Bener. “Ona birisi kafayı çekmekte olduğunu söyleseydi, kılı bile kıpırdamazdı.” -S. F. Abasıyanık. - ***kafa (kafayı veya kafasını) dinlemek
1) zihni yoran sorunlardan uzak kalmak; 2) sessiz, sakin kalmak: “Bir dakika kafamı dinleyip başka şeylerden bahsetmek ihtiyacı duyduğum zaman…” -S. F. Abasıyanık. - ***kafa kalmamak
zihin yorularak çalışmaz olmak. - ***kafa patlatmak
bir konu üzerinde pek çok düşünmek: “Sen sabahtan akşama kadar rahat rahat oturuyorsun, ben kafa patlatıyorum.” -H. E. Adıvar. - ***kafa sallamak
1) ikaz etmek için başını iki yana veya öne arkaya hafifçe eğmek; 2) baş sallamak; 3) doğru veya yanlış her şeye evet demek. - ***kafa tutmak
boyun eğmemek, karşı gelmek, diklenmek: “Hocalara, amirlere, büyüklere kafa tutmak sökmezdi.” -R. N. Güntekin. - ***kafa yapmak
argo dalga geçmek. - ***kafa yok!
“akıl, düşünce yok” anlamında kullanılan bir söz. - ***kafa yormak
bir iş, bir konu üzerinde çokça düşünmek: “Oynarken yaptığı hatalar üstüne kafa yoruyor, sonra yığınla düş kuruyordu.” -N. Cumalı.
Devamı
- ***kafadan atmak
bir konu üzerinde inceleme yapmadan rastgele konuşmak, uydurmak, yalan söylemek. - ***kafakola almak
1) sp. güreşte kafa ve kolu birlikte kavrayarak rakibi çevirmek; 2) mec. etkisi altına alıp kandırmak. - ***kafası almamak
1) anlayamamak, kavrayamamak; 2) zihin yorgunluğu sebebiyle anlayamaz duruma gelmek; 3) olabileceğine inanmamak. - ***kafası bozulmak
öfkelenmek, kızmak. - ***kafası bulanmak
bir olay karşısında aklı karışmak, anlayamaz, kavrayamaz duruma gelmek. - ***kafası dolmak
zihninde çeşitli konular birikmek: “kafası daha o yıllarda özgürlük ve eşitlik fikirleriyle dolmuştu.” -H. Topuz. - ***kafası dönmek
1) sıkışık bir durumda sersemlemek; 2) kızıp öfkelenmek. - ***kafası dumanlanmak
1) çok dalgın olmak; 2) sarhoş olmak: “Saz, söz başlasın, içki ile kafalar iyice dumanlansın, cümbüş tam kıvamını bulsun.” -H. R. Gürpınar. 3) esrar içmiş olmak. - ***kafası durmak
zihin yorgunluğundan düşünemez olmak. - ***kafası düzelmek
doğruyu ve iyiyi bulmak. - ***kafası ile oynamak
takım sporlarında arkadaşlarının durumunu göz önünde tutup en iyi fırsatı değerlendirerek bedenini fazla yormadan oynamak. - ***kafası işlemek (çalışmak)
aklı, zekâsı yerinde olmak, bir konu üzerinde iyi düşünebilir olmak: “Hasan’ın kafası şimdi üç cepheli işliyordu.” -O. C. Kaygılı. - ***kafası (kafasına) takılmak
zihni bir şeyle sürekli olarak uğraşmak: “Bu soru kafasına takıldıkça gülüşü mide spazmı geçirir gibi oluyordu.” -T. Buğra. - ***kafası karışmak
önceki bilgi ve düşünceleri altüst olmak: “Esir kızı unutabilmek için kendini teşkilattaki tuhaf aletleri incelemeye verdiğinde kafası iyice karışmıştı.” -İ. O. Anar. - ***kafası kazan (gibi) olmak
kafası şişmek. - ***kafası kızmak
öfkelenmek: “Namusum hakkı için bir kafam kızarsa atarım denize seni.” -S. F. Abasıyanık. - ***kafası sarmamak
anlamamak, aklı ermemek. - ***kafası sersem sepet (olmak)
gürültü ve uğultudan zihni yorulmuş (olmak): “Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra, yorgun, uykusuz, kafası sersem sepet girdiği için kasabaya, henüz pek bir şeyin farkında değildi.” -E. Bener. - ***kafası şişmek
1) zihni yorulmak; 2) gürültüden tedirgin olmak. - ***kafası yerinde olmamak
gereği gibi düşünecek durumda olmamak.
Devamı
- ***kafası yerine gelmek
kendini toparlamak, kendine gelmek. - ***kafasına dank etmek
bir olay sebebiyle birden ayılmak, doğruyu anlamak: “Onu içine düşürdüğüm kötü durum da böylece kafama dank etmiş oldu.” -A. Ağaoğlu. - ***kafasına estiği gibi
sadece kendi düşünce ve isteklerine göre: “Her an, her yerden çıkıp saldırabilir, kafasına estiği gibi silah değiştirebilirdi.” -E. Şafak. - ***kafasına geçirmek
başına geçirmek. - ***kafasına girmek
1) bir düşünce aklına uygun gelmek; 2) birini bir iş yapmaya kandırmak. - ***kafasına girmemek
anlayamamak, kavrayamamak. - ***kafasına göre
istediği gibi: “Otopark görevlileri, arabayı kendi kafalarına göre bir yere çekerlerdi.” -A. Ümit. - ***kafasına koymak
kararını önceden vermiş olmak, önceden şartlanmak, bir şey yapmaya kesin karar vererek zamanını beklemek: “Burada toprağı, nesi varsa satıp savarak bir başka yere göç etmeyi kafasına koymuştur.” -R. N. Güntekin. - ***kafasına sığmamak
akıl erdirememek. - ***kafasına söz girmemek
1) çok aptal veya inatçı olmak; 2) önemsememek. - ***kafasına uymak
aklına uymak. - ***kafasına vura vura
zorla, isteyip istemediğine bakmadan. - ***kafasına vurmak
başına vurmak. - ***kafasında şimşek çakmak
beyninde şimşek çakmak. - ***kafasında tutmak
bir şeyi unutmamak, aklında tutmak. - ***kafasından çıkarmak (atmak)
bir şeyi unutmak veya ondan vazgeçmek: “Bir rüyadan böyle abuk sabuk sonuçlar çıkardığım için kendimi suçlayarak bu tuhaf düşünceleri attım kafamdan.” -A. Ümit. - ***kafasından geçirmek
belli belirsiz düşünmek. - ***kafasını ezmek
zararlı olabilecek bir hareketi, bir durumu başlangıçta yok etmek, etkisiz duruma getirmek. - ***kafasını işletmek
doğru ve iyi düşünmek: “Biraz kafanızı işletseniz ne düğümler çözersiniz.” -T. Oflazoğlu. - ***kafasını kaldırmak
karşı gelmek, başkaldırmak: “Sen bağ yeri açıyorsun ha? Çevirin şunu dese, yüz sopa çekse. Bir daha bak kimse kafasını kaldırır mı?” -M. Ş. Esendal. - ***kafasını kaldırmamak
1) yoğun olarak çalışmak, meşgul olmak; 2) yoğun bir biçimde düşünmek veya çalışmak; 3) karşı gelmemek. - ***kafasını kaşıyacak vakti olmamak
çok meşgul olmak
Devamı
- ***kafasını kırmak
iyice dövmek, pataklamak. - ***kafasını kullanmak
akıllıca davranmak. - ***kafasını kurcalamak
zihnini meşgul etmek, düşündürmek. - ***kafasını sokmak
barınabilecek bir yere yerleşmek, başını sokmak: “Bazen yapayalnız, kafasını sokacak bir damdan mahrum, aç, avare dolaşmış.” -H. E. Adıvar. - ***kafasını taştan taşa çarpmak (vurmak)
pişman olmak. - ***kafasını toplamak
sağlıklı düşünebilir olmak: “Soluk soluğa kuytu bir yere sinip kafasını toplamaya çalıştı.” -İ. O. Anar. - ***kafasını tütsülemek
sarhoş etmek: “Tekelin en keskin içkisi bizimkilerin kafasını tütsüledi.” -B. Felek. - ***kafasını uçurmak
kellesini uçurmak. - ***kafasının bir tahtası eksik (noksan) (olmak)
alay akıl dışı davranışlarda bulunan. - ***kafasının dikine gitmek
kendi düşünce ve görüşünün en iyi olduğuna inanarak kimsenin öğüdünü, uyarısını dinlememek: “Evvel zaman içinde, kafasının dikine giden bir kuş varmış, kışın güneye göç etmemeye ant içmiş.” -T. Halman. - ***kafasının etini yemek
başının etini yemek: “O, keşki sıhhatli olsaydı da her gün kafamın etini yiyeydi.” -R. N. Güntekin. - ***kafasının kontağı atmak
çok sinirlenmek, öfke ile dolmak: “kafalarının kontağı bir kere atınca eski rayına oturtmakta güçlük çekerler.” -H. Taner. - ***kafaya almak
argo 1) zaaflarından yararlanarak kandırmak, oyuna getirmek; 2) konu önemliymiş gibi yaparak alaya almak; 3) den. gemi seyrederken akıntıyı başa almak. - ***kafaya çıkmak
sp. topa kafayla vurmak için sıçramak. - ***kafayı (bir yere) vurmak
1) hastalanıp yatağa düşmek; 2) uyumak için yatmak: “Ahmet de bize varır varmaz kafayı yere vurdu.” -S. F. Abasıyanık. - ***kafayı bulandırmak
önceki düşünceleri altüst etmek, değiştirmek: “Öğretmenler bu gibi kitapların kafayı bulandırdığını bile söyler.” -S. Birsel. - ***kafayı bulmak
sarhoş olmak: “Samim artık iyice kafayı bulmuştu.” -H. Topuz. - ***kafayı çalıştırmak (işletmek)
akılcı davranarak sorunları çözmek. - ***kafayı değiştirmek
düşüncesini, kanaatini değiştirmek. - ***kafayı tütsülemek (dumanlamak)
argo sarhoş olmak: “Barba Manol kafayı iyice dumanladıktan sonra, iki bacağının nasıl tutulduğunu anlattı.” -Halikarnas Balıkçısı. - ***kafayı üşütmek
delirmek, çılgınlaşmak. - ***kafayı yemek
argo aşırı yorgunluktan bunalıma düşmek. - ***nato kafa, nato mermer
söz dinlemez, söz anlamaz, taş gibi kafa. - ***vurup kafayı yatmak (uyumak)
uykusu geldiğinde hemen yatmak: “Vurup kafayı tekrar uyumaya çalıştım ama nafile.” -E. Şafak. - ***örümcek kafalı
Geri düşünceli, yenilikleri kolay kabul etmeyen (kimse).