Advertisement
İçinde kalp, yürek kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları. Kalp, yürek hakkında deyimler ve anlamları, açıklamaları.
KALP / YÜREK DEYİMLER
- *** (birinde) kalp olmamak
acıma duygusu olmamak. - *** (birinin) kalbini doldurmak
yüreğini sevgiyle ısıtmak. - *** kalbe dokunmak
acı veya üzüntü vermek. - *** kalbe işlemek
derin üzüntü uyandırmak. - *** kalbe (kalbine) doğmak
içine doğmak. - *** kalbi ağzına gelmek
yüreği ağzına gelmek: Kendisi de her fırsat düştükçe bunlarla yan yana harp ettiğini söylerken âdeta kalbi ağzına gelmiş gibi olurdu. -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** kalbi boş olmak
sevgilisi bulunmamak. - *** kalbi çarpmak
1) kalbi çok vurmak; 2) çok heyecanlanmak; 3) yüreği çarpmak. - *** kalbi dayanmamak
1) aşırı heyecan, üzüntü, yorgunluk veya herhangi bir hastalık yüzünden kalbi durmak, ölmek; 2) yüreği dayanmamak. - *** kalbi dolu olmak
sevgilisi olmak. - *** kalbi ferahlamak
yüreği ferahlamak. - *** kalbi kararmak
1) inancını kaybetmek; 2) yüreği kararmak.
*** kalbi parçalanmak
yüreği parçalanmak.
- *** kalbi sıkışmak
kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek. - *** kalbi sızlamak
yüreği sızlamak: Sekiz sene evvel İstanbul’dan kalbim sızlayarak çıktım. -S. F. Abasıyanık. - *** kalbi yerinden oynamak (fırlamak)
yüreği yerinden oynamak: En hafif bir hareketi kalbimizi yerinden oynatmaya yeterdi. -A. Ş. Hisar. - *** kalbi yırtılmak
acı duymak: Koca Ali susar, kalbinin yırtıldığını, kilitlenen çenelerinin çatırdadığını, şakaklarının attığını duyardı. -Ö. Seyfettin. - *** kalbine girmek
sevgisini kazanmak. - *** kalbine göre
gönlüne göre: Allah kalbine göre verdi. - *** kalbine saplanmak
yüreğine saplanmak. - *** kalbini açmak
yüreğini açmak: Bir gün kalbini İclâl’e açtı. -Ö. Seyfettin. - *** kalbini burmak
üzmek, sıkıntı vermek: Hikâyenin burası kalbimi burdu. -H. E. Adıvar. - *** kalbini çalmak
sevgisini kazanmak, kendine âşık etmek. - *** kalbini eritmek
acımasını sağlamak, yumuşatmak: Edebiyat hocamız Ali Bey’in kalbini eritecek bir konu seçmeli, acıklı bir tarzda yazmalı. -H. E. Adıvar. - *** kalbini okumak
birinin duygu ve düşüncelerini, niyetini anlamak. - *** kalbiyle konuşmak
düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak: Bana öyle geldi ki bu adam kafasından ziyade kalbiyle konuşuyor. -R. N. Güntekin. - *** kalp (kalbini) kazanmak (fethetmek)
ince bir davranış veya güzel bir sözle birinin sevgisini kazanmak, ilgisini çekmek: Hele düzmece şehzadenin kadife pantolonuyla sivri güzel çehresi derhâl kadının kalbini kazandı.-R. N. Güntekin. - *** kalp (kalbini) kırmak
gönül kırmak: “Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi. -H. E. Adıvar. “Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum.-O. V. Kanık. - *** altın yürekli olmak
çok iyi niyetli, merhametli olmak: O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. -R. N. Güntekin. - *** (birinde) yürek Selânik olmak
şaka çok korkmak ve çok heyecanlanmak: İkisinde de yürek Selânik. -H. R. Gürpınar.
*** (birinin) yüreğine işlemek
yüreğe işlemek.
- *** (birinin) yüreğine oturmak
çok üzmek:İşte, yine başındaki bu dert de gelip yüreğine oturmuştu. -S. F. Abasıyanık. - *** (birinin) yüreğini tüketmek
bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak. - *** yere bakan yürek yakan
uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan anlamında kullanılan bir söz. - *** yüreğe işlemek
çok derin acı uyandırmak: Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi. -R. H. Karay. - *** yüreği ağzına gelmek
birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla heyecanlanmak, endişelenmek: Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor -M. Yesari. - *** yüreği bayılmak
karnı çok acıkmak. - *** yüreği boğazına tıkanmak
sıkılmak, üzülmek, dertlenmek: yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum. -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** yüreği bozulmak
bunalmak, sıkılmak: yüreği bozulanların gözleri karanlık koridorlara, kapılara, pencerelere kaydı.-L. Tekin. - *** yüreği burkulmak
çok üzülmek, çok acı duymak: Babamın küçük yalısını eşyasıyla satın alan … bir Meşrutiyet devri mebusunu ziyaret ettiğim zaman … yüreğim burkulmuştu. -R. H. Karay. - *** yüreği cız etmek (cızlamak)
çok acımak, içi sızlamak. Aklımıza eski günler gelince / yüreğimiz cız eder -B. Necatigil. - *** yüreği çarpmak
1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak; 3) merak, kaygı, korku, heyecan vb. duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak: Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu. -Ö. Seyfettin. - *** yüreği daralmak
sıkılmak, bunalmak, içi daralmak: Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu. -Y. Kemal. - *** yüreği dayanmamak
acısına katlanamamak, çok acı duymak. - *** yüreği ezilmek
1) üzülmek, acı duymak: yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu. -R. N. Güntekin. 2) açlık duymak. - *** yüreği ferahlamak (hafiflemek)
kaygıdan kurtulmak. - *** yüreği götürmemek
dayanmamak, katlanamamak. - *** yüreği göz göz olmak
dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek: Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden -Halk türküsü. - *** yüreği hop etmek (hoplamak veya oynamak)
birdenbire korkup heyecanlanmak: Ansızın geldin, dedi, yüreğim oynadı. -M. Ş. Esendal. - *** yüreği kabarmak
1) içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak; 2) midesi bulanmak: Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı -R. N. Güntekin. - *** yüreği kaldırmamak
dayanamamak, katlanamamak. - *** yüreği kalkmak
heyecanlanmak: Kapıda her araba durdukça yüreğim kalkıyordu. -R. H. Karay. - *** yüreği kan ağlamak
derinden acı duymak, çok üzülmek:yüreği kan ağlıyordu, onların şu perişan, sürüm sürüm hâllerini gördükçe… -Y. Kemal. - *** yüreği kanamak
aşırı üzüntüden sarsılmak: Zaten kostüm meselesinden dolayı üzülen ve hırçınlaşan yüreği sanki bir diken yığınına sürtünür gibi kanıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** yüreği kararmak
içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek.
*** yüreği katılmak
ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak.
- *** yüreği kaynamak
içinde şüphe ve endişe uyanmak: Namazı nasıl kıldığını bilmedi, yüreğinde bir şeyler kaynıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** yüreği oynamak
ansızın heyecanlanmak veya korkmak. - *** yüreği parça parça olmak
pek çok acımak. - *** yüreği parçalanmak
çok acımak: Bir dilenci çocuğuna dayak attığını görmüş, yüreği parçalanmıştı. -R. N. Güntekin. - *** yüreği parlamak
coşmak, heyecanlanmak: Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı. -M. Ş. Esendal. - *** yüreği rahatlamak
üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak: Lüzumsuz bir şey satın aldığı zaman garip bir üzüntü duyar, karısı -ziyanı yok, üzülme, ne yapalım, olmuş bir şey -diye teselli etmedikçe bir türlü yüreği rahatlamazdı. -R. N. Güntekin. - *** yüreği serinlemek
üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak. - *** yüreği sıkılmak
içi sıkılmak. - *** yüreği sıkışmak (tıkanmak)
1) kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek. - *** yüreği sızlamak
çok acımak, çok üzülmek: O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor. -E. İ. Benice.
*** yüreği soğumak
düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek.
- *** yüreği şişmek
can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak. - *** yüreği titremek
duygulanmak, endişe, korku duymak: İçinden yüreği titreyerek tepeden indi, ağır adımlarla saraya girdi.-Y. Kemal. - *** yüreği tükenmek
bir şeyi anlatmak için çok yorulmak. - *** yüreği ürpermek
çok korkmak. - *** yüreği yağ bağlamak
istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak: Oh … oh yüreğim bir karış yağ bağladı. -H. R. Gürpınar. - *** yüreği yanmak
1) çok acımak: Nahit onu yorgun, kederli ve umutsuz, sitem yüklü görmüştü. yüreği yanmıştı. -T. Buğra. 2) felakete uğramak. - *** yüreği yarılmak
çok korkmak. - *** yüreği yerinden oynamak
birdenbire heyecanlanmak veya korkmak: Odanın içinde birdenbire kızılca kıyamet kopmasın mı zavallı halamın yüreği yerinden oynamış. -A. Ş. Hisar. - *** yüreğinden geçmek
düşünmek. - *** yüreğinden gelmek
bir şeyi isteyerek, severek yapmak: Piyanistin takdiri yüreğinden geliyordu. -H. E. Adıvar. - *** yüreğine (bir şey) çökmek
derinden ızdırap duymak: Ankara ufuklarına bakarken eskisi gibi insanın yüreğine gariplik çökmüyordu -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** yüreğine dert olmak
başkasının herhangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli bir üzüntü kaynağı olmak: Zavallı adam, son nefesinde bir ekmek kadayıfı istediydi; alıp yediremedim. O, yüreğime dert oluyor -R. N. Güntekin. - *** yüreğine dokunmak
üzülmek: Hem öyle manzaralar benim yüreğime dokunuyor. -R. N. Güntekin. - *** yüreğine inmek
kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek: Eğer bizden gizli Paris’e kaçsaydın babamın yüreğine inerdi. -P. Safa.
*** yüreğine kar yağmak
kıskançlık duyarak üzülmek.
- *** yüreğine kurt düşmek
şüphelenmek, içine kurt düşmek:Reyhan’ın yüreğine küçük bir kurt düşmüştü. -M. Yesari. - *** yüreğine od (ateş) düşmek
felakete uğramak, çok üzülmek: Adam odur ki komşusunun ineği dişi doğurdu der, yüreğine od düşer. -M. Ş. Esendal. - *** yüreğine saplanmak
aşırı derecede acı duymak, içine oturmak. - *** yüreğine sinmek
içine sinmek. - *** yüreğine su serpmek
bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak: Bizim nesil sözü, Selma Hanım’ın yüreğine biraz su serpti -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** yüreğini açmak
kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak: Sanki bana herkese yaptığından fazla yüreğini açardı. -R. H. Karay. - *** yüreğini ateş almak
aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak: Gülbahar’ın yüreğini ateş almış yanıyordu.-Y. Kemal.
*** yüreğini boşaltmak (dökmek)
derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek.
- *** yüreğini dağlamak
acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak. - *** yüreğini eritmek (sızlatmak)
çok üzmek. - *** yüreğini hoplatmak (oynatmak veya kaldırmak)
heyecanlandırmak. - *** yüreğini kaplamak
endişe ve üzüntü duymak: Onu tanıyamamak sinsi bir korku gibi yüreğini kapladı. -O. Aysu. - *** yüreğini kemirmek
içini kemirmek, tedirgin olmak: Güzelliğine pek güvenen Zişan’ın yanında bu kadar zavallı kalışı yüreğini kemirip duruyor. -H. R. Gürpınar. - *** yüreğini pek tutmak
kendini korkuya kaptırmamak. - *** yüreğini serinletmek
üzüntüsünü azaltmak. - *** yüreğini tüketmek
bir şey anlatmaya çalışarak yorulmak: Aman, dedi. yüreğimi tüketeceğime her işi kendim yaparım, daha iyi… -Y. K. Karaosmanoğlu. - *** yüreğinin başı sızlamak
yüreği sızlamak. - *** yüreğinin yağı (yağları) erimek
1) çok üzülmek; 2) çok korkmak. - *** yürek burkmak
insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek: Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı. -T. Buğra. - *** yürek paralamak
çok üzmek: Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi.-H. R. Gürpınar. - *** yürek soğutmak
sevmediği birinin bir felakete uğramasına sevinmek: Seyrimize çıktınız değil mi? yürek soğutuyorsunuz değil mi? Allah sizi bizden besbeter etsin inşallah! -O. Kemal. - *** yürek tüketmek
yüreği tükenmek. - *** yürek vermek
yüreklendirmek, cesaretlendirmek. - *** yüreklilik göstermek
korkmamak, cesur davranmak. - *** yüreksizlik göstermek
korkmak, ürküp kaçmak: Tek üzüldüğüm, gecenin büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem. -T. Uyar. - *** yürekten çağırmak
aşırı derecede arzu etmek, istemek: Bu kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim -Şarkı.