Kalp (Yürek) İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, Kalp Geçen

0
Advertisement

İçinde kalp, yürek kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları. Kalp, yürek hakkında deyimler ve anlamları, açıklamaları.

Kalp / Yürek İle İlgili Deyimler ve Anlamları

Arka resim kaynak: pixabay.com

KALP / YÜREK DEYİMLER

  • *** (birinde) kalp olmamak
    acıma duygusu olmamak.
  • *** (birinin) kalbini doldurmak
    yüreğini sevgiyle ısıtmak.
  • *** kalbe dokunmak
    acı veya üzüntü vermek.
  • *** kalbe işlemek
    derin üzüntü uyandırmak.
  • *** kalbe (kalbine) doğmak
    içine doğmak.
  • *** kalbi ağzına gelmek
    yüreği ağzına gelmek: Kendisi de her fırsat düştükçe bunlarla yan yana harp ettiğini söylerken âdeta kalbi ağzına gelmiş gibi olurdu. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** kalbi boş olmak
    sevgilisi bulunmamak.
  • *** kalbi çarpmak
    1) kalbi çok vurmak; 2) çok heyecanlanmak; 3) yüreği çarpmak.
  • *** kalbi dayanmamak
    1) aşırı heyecan, üzüntü, yorgunluk veya herhangi bir hastalık yüzünden kalbi durmak, ölmek; 2) yüreği dayanmamak.
  • *** kalbi dolu olmak
    sevgilisi olmak.
  • *** kalbi ferahlamak
    yüreği ferahlamak.
  • *** kalbi kararmak
    1) inancını kaybetmek; 2) yüreği kararmak.
*** kalbi parçalanmak
yüreği parçalanmak.
  • *** kalbi sıkışmak
    kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek.
  • *** kalbi sızlamak
    yüreği sızlamak: Sekiz sene evvel İstanbul’dan kalbim sızlayarak çıktım. -S. F. Abasıyanık.
  • *** kalbi yerinden oynamak (fırlamak)
    yüreği yerinden oynamak: En hafif bir hareketi kalbimizi yerinden oynatmaya yeterdi. -A. Ş. Hisar.
  • *** kalbi yırtılmak
    acı duymak: Koca Ali susar, kalbinin yırtıldığını, kilitlenen çenelerinin çatırdadığını, şakaklarının attığını duyardı. -Ö. Seyfettin.
  • *** kalbine girmek
    sevgisini kazanmak.
  • *** kalbine göre
    gönlüne göre: Allah kalbine göre verdi.
  • *** kalbine saplanmak
    yüreğine saplanmak.
  • *** kalbini açmak
    yüreğini açmak: Bir gün kalbini İclâl’e açtı. -Ö. Seyfettin.
  • *** kalbini burmak
    üzmek, sıkıntı vermek: Hikâyenin burası kalbimi burdu. -H. E. Adıvar.
  • *** kalbini çalmak
    sevgisini kazanmak, kendine âşık etmek.
  • *** kalbini eritmek
    acımasını sağlamak, yumuşatmak: Edebiyat hocamız Ali Bey’in kalbini eritecek bir konu seçmeli, acıklı bir tarzda yazmalı. -H. E. Adıvar.
  • *** kalbini okumak
    birinin duygu ve düşüncelerini, niyetini anlamak.
  • *** kalbiyle konuşmak
    düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak: Bana öyle geldi ki bu adam kafasından ziyade kalbiyle konuşuyor. -R. N. Güntekin.
  • *** kalp (kalbini) kazanmak (fethetmek)
    ince bir davranış veya güzel bir sözle birinin sevgisini kazanmak, ilgisini çekmek: Hele düzmece şehzadenin kadife pantolonuyla sivri güzel çehresi derhâl kadının kalbini kazandı.-R. N. Güntekin.
  • *** kalp (kalbini) kırmak
    gönül kırmak: “Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi. -H. E. Adıvar. “Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum.-O. V. Kanık.
  • *** altın yürekli olmak
    çok iyi niyetli, merhametli olmak: O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. -R. N. Güntekin.
  • *** (birinde) yürek Selânik olmak
    şaka çok korkmak ve çok heyecanlanmak: İkisinde de yürek Selânik. -H. R. Gürpınar.
*** (birinin) yüreğine işlemek
yüreğe işlemek.
  • *** (birinin) yüreğine oturmak
    çok üzmek:İşte, yine başındaki bu dert de gelip yüreğine oturmuştu. -S. F. Abasıyanık.
  • *** (birinin) yüreğini tüketmek
    bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak.
  • *** yere bakan yürek yakan
    uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan anlamında kullanılan bir söz.
  • *** yüreğe işlemek
    çok derin acı uyandırmak: Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi. -R. H. Karay.
  • *** yüreği ağzına gelmek
    birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla heyecanlanmak, endişelenmek: Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor -M. Yesari.
  • *** yüreği bayılmak
    karnı çok acıkmak.
  • *** yüreği boğazına tıkanmak
    sıkılmak, üzülmek, dertlenmek: yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** yüreği bozulmak
    bunalmak, sıkılmak: yüreği bozulanların gözleri karanlık koridorlara, kapılara, pencerelere kaydı.-L. Tekin.
  • *** yüreği burkulmak
    çok üzülmek, çok acı duymak: Babamın küçük yalısını eşyasıyla satın alan … bir Meşrutiyet devri mebusunu ziyaret ettiğim zaman … yüreğim burkulmuştu. -R. H. Karay.
  • *** yüreği cız etmek (cızlamak)
    çok acımak, içi sızlamak. Aklımıza eski günler gelince / yüreğimiz cız eder -B. Necatigil.
  • *** yüreği çarpmak
    1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak; 3) merak, kaygı, korku, heyecan vb. duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak: Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu. -Ö. Seyfettin.
  • *** yüreği daralmak
    sıkılmak, bunalmak, içi daralmak: Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu. -Y. Kemal.
  • *** yüreği dayanmamak
    acısına katlanamamak, çok acı duymak.
  • *** yüreği ezilmek
    1) üzülmek, acı duymak: yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu. -R. N. Güntekin. 2) açlık duymak.
  • *** yüreği ferahlamak (hafiflemek)
    kaygıdan kurtulmak.
  • *** yüreği götürmemek
    dayanmamak, katlanamamak.
  • *** yüreği göz göz olmak
    dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek: Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden -Halk türküsü.
  • *** yüreği hop etmek (hoplamak veya oynamak)
    birdenbire korkup heyecanlanmak: Ansızın geldin, dedi, yüreğim oynadı. -M. Ş. Esendal.
  • *** yüreği kabarmak
    1) içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak; 2) midesi bulanmak: Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı -R. N. Güntekin.
  • *** yüreği kaldırmamak
    dayanamamak, katlanamamak.
  • *** yüreği kalkmak
    heyecanlanmak: Kapıda her araba durdukça yüreğim kalkıyordu. -R. H. Karay.
  • *** yüreği kan ağlamak
    derinden acı duymak, çok üzülmek:yüreği kan ağlıyordu, onların şu perişan, sürüm sürüm hâllerini gördükçe… -Y. Kemal.
  • *** yüreği kanamak
    aşırı üzüntüden sarsılmak: Zaten kostüm meselesinden dolayı üzülen ve hırçınlaşan yüreği sanki bir diken yığınına sürtünür gibi kanıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** yüreği kararmak
    içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek.
*** yüreği katılmak
ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak.
  • *** yüreği kaynamak
    içinde şüphe ve endişe uyanmak: Namazı nasıl kıldığını bilmedi, yüreğinde bir şeyler kaynıyordu. -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** yüreği oynamak
    ansızın heyecanlanmak veya korkmak.
  • *** yüreği parça parça olmak
    pek çok acımak.
  • *** yüreği parçalanmak
    çok acımak: Bir dilenci çocuğuna dayak attığını görmüş, yüreği parçalanmıştı. -R. N. Güntekin.
  • *** yüreği parlamak
    coşmak, heyecanlanmak: Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı. -M. Ş. Esendal.
  • *** yüreği rahatlamak
    üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak: Lüzumsuz bir şey satın aldığı zaman garip bir üzüntü duyar, karısı -ziyanı yok, üzülme, ne yapalım, olmuş bir şey -diye teselli etmedikçe bir türlü yüreği rahatlamazdı. -R. N. Güntekin.
  • *** yüreği serinlemek
    üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak.
  • *** yüreği sıkılmak
    içi sıkılmak.
  • *** yüreği sıkışmak (tıkanmak)
    1) kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek.
  • *** yüreği sızlamak
    çok acımak, çok üzülmek: O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor. -E. İ. Benice.
*** yüreği soğumak
düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek.
  • *** yüreği şişmek
    can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak.
  • *** yüreği titremek
    duygulanmak, endişe, korku duymak: İçinden yüreği titreyerek tepeden indi, ağır adımlarla saraya girdi.-Y. Kemal.
  • *** yüreği tükenmek
    bir şeyi anlatmak için çok yorulmak.
  • *** yüreği ürpermek
    çok korkmak.
  • *** yüreği yağ bağlamak
    istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak: Oh … oh yüreğim bir karış yağ bağladı. -H. R. Gürpınar.
  • *** yüreği yanmak
    1) çok acımak: Nahit onu yorgun, kederli ve umutsuz, sitem yüklü görmüştü. yüreği yanmıştı. -T. Buğra. 2) felakete uğramak.
  • *** yüreği yarılmak
    çok korkmak.
  • *** yüreği yerinden oynamak
    birdenbire heyecanlanmak veya korkmak: Odanın içinde birdenbire kızılca kıyamet kopmasın mı zavallı halamın yüreği yerinden oynamış. -A. Ş. Hisar.
  • *** yüreğinden geçmek
    düşünmek.
  • *** yüreğinden gelmek
    bir şeyi isteyerek, severek yapmak: Piyanistin takdiri yüreğinden geliyordu. -H. E. Adıvar.
  • *** yüreğine (bir şey) çökmek
    derinden ızdırap duymak: Ankara ufuklarına bakarken eskisi gibi insanın yüreğine gariplik çökmüyordu -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** yüreğine dert olmak
    başkasının herhangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli bir üzüntü kaynağı olmak: Zavallı adam, son nefesinde bir ekmek kadayıfı istediydi; alıp yediremedim. O, yüreğime dert oluyor -R. N. Güntekin.
  • *** yüreğine dokunmak
    üzülmek: Hem öyle manzaralar benim yüreğime dokunuyor. -R. N. Güntekin.
  • *** yüreğine inmek
    kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek: Eğer bizden gizli Paris’e kaçsaydın babamın yüreğine inerdi. -P. Safa.
*** yüreğine kar yağmak
kıskançlık duyarak üzülmek.
  • *** yüreğine kurt düşmek
    şüphelenmek, içine kurt düşmek:Reyhan’ın yüreğine küçük bir kurt düşmüştü. -M. Yesari.
  • *** yüreğine od (ateş) düşmek
    felakete uğramak, çok üzülmek: Adam odur ki komşusunun ineği dişi doğurdu der, yüreğine od düşer. -M. Ş. Esendal.
  • *** yüreğine saplanmak
    aşırı derecede acı duymak, içine oturmak.
  • *** yüreğine sinmek
    içine sinmek.
  • *** yüreğine su serpmek
    bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak: Bizim nesil sözü, Selma Hanım’ın yüreğine biraz su serpti -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** yüreğini açmak
    kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak: Sanki bana herkese yaptığından fazla yüreğini açardı. -R. H. Karay.
  • *** yüreğini ateş almak
    aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak: Gülbahar’ın yüreğini ateş almış yanıyordu.-Y. Kemal.
*** yüreğini boşaltmak (dökmek)
derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek.
  • *** yüreğini dağlamak
    acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak.
  • *** yüreğini eritmek (sızlatmak)
    çok üzmek.
  • *** yüreğini hoplatmak (oynatmak veya kaldırmak)
    heyecanlandırmak.
  • *** yüreğini kaplamak
    endişe ve üzüntü duymak: Onu tanıyamamak sinsi bir korku gibi yüreğini kapladı. -O. Aysu.
  • *** yüreğini kemirmek
    içini kemirmek, tedirgin olmak: Güzelliğine pek güvenen Zişan’ın yanında bu kadar zavallı kalışı yüreğini kemirip duruyor. -H. R. Gürpınar.
  • *** yüreğini pek tutmak
    kendini korkuya kaptırmamak.
  • *** yüreğini serinletmek
    üzüntüsünü azaltmak.
  • *** yüreğini tüketmek
    bir şey anlatmaya çalışarak yorulmak: Aman, dedi. yüreğimi tüketeceğime her işi kendim yaparım, daha iyi… -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • *** yüreğinin başı sızlamak
    yüreği sızlamak.
  • *** yüreğinin yağı (yağları) erimek
    1) çok üzülmek; 2) çok korkmak.
  • *** yürek burkmak
    insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek: Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı. -T. Buğra.
  • *** yürek paralamak
    çok üzmek: Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi.-H. R. Gürpınar.
  • *** yürek soğutmak
    sevmediği birinin bir felakete uğramasına sevinmek: Seyrimize çıktınız değil mi? yürek soğutuyorsunuz değil mi? Allah sizi bizden besbeter etsin inşallah! -O. Kemal.
  • *** yürek tüketmek
    yüreği tükenmek.
  • *** yürek vermek
    yüreklendirmek, cesaretlendirmek.
  • *** yüreklilik göstermek
    korkmamak, cesur davranmak.
  • *** yüreksizlik göstermek
    korkmak, ürküp kaçmak: Tek üzüldüğüm, gecenin büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem. -T. Uyar.
  • *** yürekten çağırmak
    aşırı derecede arzu etmek, istemek: Bu kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim -Şarkı.


Leave A Reply