Kan İle İlgili Atasözleri ve Anlamları Açıklamaları, İçinde Kan Geçen

0
Advertisement

İçinde kan, kanamak kelimesi geçen atasözleri nelerdir? Bu atasözlerinin anlamları ve açıklamaları. Kan hakkında atasözleri ve anlamları.

Kan İle İlgili Atasözleri

Kan İle İlgili Atasözleri

  • *** ağanın alnı terlemezse ırgadın burnu kanamaz
    işveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.
  • *** akacak kan damarda durmaz
    kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır.
  • *** beyler buyruğu yoksula kan ağlatır
    yöneticiler, uygulanması güç buyruklar vererek halkı sıkıntıya sokarlar.
  • *** candan ahbap, kandan şarap olmaz
    kandan şarap yapılamayacağı gibi hiç kimse de tam anlamıyla içten, fedakâr dost olamaz.
  • *** et kanlı gerek, yiğit canlı
    kebap çok pişirilmemeli, genç de hareketli ve canlı olmalıdır.
  • *** her damardan kan alınmaz
    herkesten yardım istenmez, istense de alınamaz.
  • *** ırz insanın kanı pahasıdır
    insan ırzını, namusunu korumak için canını feda eder.
  • *** kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar
    kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır.
  • *** kanlı gömlek gizlenmez
    bazı kötü şeylerin gizlenmesi mümkün değildir.
  • *** kardeşim olsun da kanlım olsun
    kendisine çok büyük kötülük de yapsa insan kardeşinden vazgeçemez.

Kanı Kanla Yumazlar Kanı Su İle Yurlar:

ANAFİKİR : Kötü bir durum kötülüğü sürdürmekle düzelmez.

İnsanlar bazen kendilerini duygularının esiri yapar, düşünmeden hareket ederler. Kendilerine isteyerek veya kötülük yapan birine karşı hemen kötülük yapmayı düşünür. Kötülüğe kötülükle karşılık verilince, yapılacak kötülüklerin sonu gelmez. Akıllı insan, böyle davranışların sonuçsuz olduğunu düşünüp, yapılan kötülüğü bağışlar, iyilikte bulunur. Kötülük yapanı kendi vicdanıyla başbaşa bırakır. Bazı yörelerimizde süregelen kan davalarının tek nedeni, kötülüğe kötülükle karşılık verilmesidir. Öyle kan davalarının yapılacak bir iyilikle önlenmesine çalışmalı.

Kan Nedir? Sözlük Anlamı

  • “Kan”
    1. Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı
    “Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı.” – Ö. Seyfettin
    2. Soy
    “O da benim kanımdan.”
  • “kan akçesi ”
    Birini yaralayandan alınıp yaralanana veya öldürenden alınıp ölenin mirasçılarına verilen para
  • “kan bankası ”
    Gerektiğinde hastalara aktarmak için sağlıklı kimselerden alınan kanların saklandığı yer
  • “kandamlası”
    Asya ve Avrupa’da ılıman bölgelerde yetişen kırmızı veya sarı çiçekli otsu bir bitki (Adonis)
  • “kan gazı”
    Genellikle solunum sıkıntısı çeken kimselerin kanında oksijen yerine bulunan karbondioksit
  • “kankırmızı ”
    Yaman
    “İhtiyarlığına tesadüf eden bu son nesil kankırmızı çıkmış, ötekilere rahmet okutmuştu.” – R. N. Güntekin
“kan nakli ”
Kan aktarımı
  • “kan plazması ”
    Kanın hücreler arası sıvı maddesi
  • “kan şekeri ”
    Kanda bulunan şeker
  • “kan zehirlenmesi ”
    Kanda hastalık yapan bakteri, virüs vb.lerin bulunmasından ileri gelen her türlü hastalık, septisemi
  • “kanı sıcak ”
    Sevimli, kendini çabuk sevdiren (kimse)
    “Kara yağız, az tombul, fıldır göz, son derece kanı sıcak biridir.” – S. Birsel
  • “tazekan ”
    Bir kuruluşu canlandırabilecek yeni kişi veya kişiler
  • “kan aktarımı ”
    Hasta veya yaralıya, kendi veya uygun bir kan grubundan damar yoluyla kan verme, kan nakli
  • “kan basıncı ”
    Kan hacmine ve yoğunluğuna bağlı olan atardamar içi gerilimi, tansiyon
  • “kan davası ”
    Geçmişte iki aile arasında cinayetten, kan akmış olmaktan veya başka bir nedenden oluşmuş düşmanlık
    “Hemen her gün toprak yüzünden, kan davası yüzünden ocaklar sönmektedir.” – F. Otyam
  • “kan grubu ”
    Bireyde serum ve alyuvarların taşıdığı antijen veya antikorların türüne göre ayırıcı özellikler taşıyan grup
  • “kan kırmızı ”
    Çok kırmızı
  • “kan otu”
    Gelincikgiller familyasından kan kırmızı renkte çok yıllık zehirli bir bitki
  • “kan portakalı ”
    Bir tür içi kırmızı portakal
  • “kan taşı ”
    Kırmızı veya esmer renkte olan doğal demir oksidinden oluşan, yaralardan akan kanı durdurmak için kullanılan bir mineral, hematit
  • “kana kan ”
    Kısasa kısas
  • “ak kan ”
    Lenf
  • “temiz kan”
    Atardamarlarda dolaşan, akciğerlerden aldığı oksijeni taşıyarak vücudun her yanına giden kan
  • “kan ayaklı ”
    1.Çaresiz, zavallı
    2. Yoksul
    3. Kanı ayaklı
  • “kan bilimi ”
    Kan ve kan hücrelerini oluşturan yapılarla bu yapıların hastalıklarını ve tedavilerini konu alan bilim dalı, hematoloji
“kan doku ”
Plazması ve taşıdığı yuvarlar bakımından bir doku gibi görünen kan
  • “kan kanseri ”
    Kemik iliğinde kan hücrelerinin farklılaşması ve olgunlaşmasının bozulmasına bağlı olarak kanda akyuvarların olağanüstü çoğalmasıyla beliren bir hastalık, lösemi
  • “kankızıl ”
    Becerikli
    “O yırtık ve yapışkan gazetecilerin en kankızılı bile kelime alamıyordu kadının ağzından.” – M. Mungan
  • “kan pulcuğu ”
    Kanda bulunan, eksikliğinde pıhtılaşmanın geciktiği veya kanamaların olduğu çekirdeksiz hücre, trombosit
  • “kan unu ”
    Kıl, mide enzimleri, idrar vb. maddeden, temiz, taze hayvan kanından normal işlemle elde edilmiş, genellikle koyu, siyaha benzer bir renkte, suda çözünmeyen, kurutulmuş bir ürün
  • “kanı ayaklı ”
    1. Genç kız, kan ayaklı
    “Beşikteki çocukların, kanı ayaklı kızcağızların korkmamaları lazımdı, korkmaya hakları yoktu.” – T. Buğra
    2. Yeni evlenmiş kadın, kan ayaklı
    “Aynı anda nice analar kan ağlıyor, nice kanı ayaklılar dul, nice saçı bitmedikler yetim kalıyordu.” – H. R. Gürpınar
  • “kirli kan ”
    Toplardamarların kalbe götürdüğü kan
  • “kardeşkanı ”
    Kardeşkanı ağacından alınan, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan, koyu renkte bir sakız
  • “kan bağı ”
    Aynı soydan gelme durumu
    “Benim için hiçbir önemi yoktu, aramızda kan bağı bile bulunmuyordu.” – A. Ümit
  • “kan çıbanı”
    Kıl kökünden başlayarak deri altı dokusunu saran ve deride şişkinlikle beliren irinli kabartı
  • “kan dolaşımı ”
    Kalbin sürekli olarak kasılıp gevşemesiyle kanın damarlar içinde yer değiştirmesi, dolaşım, deveran, deveranıdem
  • “kan kardeşi ”
    Birbirlerinin kanını emerek veya yalayarak ant içmek yoluyla kardeş olanlardan her biri, ant kardeşi
    “Göderce muhtarının kızıyla kan kardeşi olduk, dedi.” – N. Cumalı
  • “kankurutan ”
    Adamotu
  • “kan serumu ”
    Kanın çökmesinden sonra üstünde kalan sıvı kısmı
  • “kan uyuşmazlığı ”
    1. Anneyle yeni doğmuş bebeğin kan grupları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle kansızlık, sarılık gibi belirtileri olan bir hastalık
    2. Kan naklinde alıcıyla vericinin kan grupları arasındaki uyumsuzluk
    3. Düşünce ayrılığı içinde olma
  • “kanı bozuk”
    Soysuz (kimse)
  • “safkan ”
    Irkının katışıksız özelliklerini taşıyan (at)
  • “tavşankanı ”
    1. Parlak ve koyu kırmızı renk
    2. Bu renkte olan
    3. Tam kıvamında demlenmiş (çay)
    “Tavşankanı çayı ince belli çay bardağına boşalttı.” – H. Taner

Advertisement

Yorum yapılmamış

  1. çok güzel bir site çok beğendim ödevlerimde bana çok yardım etti bu siteden çok memnunum herkezin girmesini öneririm

  2. çok güzeldi teşekkr ederim ama sanki biraz çok olsaydı iyi olurdu fen ödevimde yardımcı olduğunuz için size teşekkür ederim _3

Reply To www Cancel Reply