Kara nedir, sözlük anlamları, gerçek ve mecaz anlamları nelerdir? İçinde kara kelimesinin bulunduğu cümle örnekleri, örnek cümleler.
Kara Kelimesiyle Gerçek, Mecaz ve Yan Anlamların Kullanıldığı Cümleler
- * Kara kedinin uğursuzluk getirdiğine inanılır.
- * Babamın ölüm haberini böyle kara bir gecede aldım.
- * Kara gözleri ile bana bakıyor, yardım etmem için adeta yalvarıyordu.
- * Kara sevdaya tutulduğunu iddia ediyor ama kız için yağmurda ıslanmayı bile göze alamıyor.
- * Ve korsanlar bağırdı: Kara göründü.
- * Bu gemide çalışmaya başladığımdan beri karaya ayak basmam pek mümkün olmuyor.
- * Yurdumuzun Doğu Anadolu Bölgesinde batıya göre sert olan kara iklimi görülür.
- * İnsanlara kara çalmak bu kadar kolay olmamalı.
- * Kısa boylu, zayıf, kara bir çocuktu.
- * Bunca borcun altından nasıl kalkacağım diye kara kara düşünüyordu.
- * Akvaryumun ana teması, havada, karada, ırmaklarda, göllerde ve denizlerde yaşayan tüm canlıların suya gereksinim duyduktandır.
- * Demiryoluyla birbirine bağlanan bu merkezler aynı zamanda önemli kara ve su yollarının buluştuğu yerlerdir.
- * Pinetown, Pietermaritzburg’a giden ulusal kara ve demir yolunun üzerindedir.
- * Atina ve Sparta’ya karşı yürütülen savaşlarda seçkin bir kara ve deniz komutanı olarak sivrildi.
- * Hükümetin açıkladığı verilere göre hazine içerisinde kara bir delik var ve her şey yutuyor.
- * Malum, sonbaharın ardı da kara kış.
- * Bej kadar trikolar da önümüzdeki kara kışın vazgeçilmezi olacak.
Kara Nedir? Sözlük Anlamı
- Kara
Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak:
“Kurbağa karada da soluk alır, suda da.” – Nazım Hikmet - kara (2. Anlamı)
1. isim En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı.
2. sıfat Bu renkte olan:
“Kara gözlüm efkârlanma gül gayri / İbibikler öter ötmez ordayım” – Bekir Sıtkı Erdoğan
3. isim Esmer.
4. sıfat, mecaz Kötü, uğursuz, sıkıntılı.
5. isim, mecaz Yüz kızartıcı durum, leke.
6. isim, mecaz İftira. - karada ölüm yok
`bundan sonra herhangi bir sıkıntı ile karşılaşma ihtimali yok` anlamında kullanılan bir söz. - karaya ayak basmak
1. deniz, göl vb.nden karaya çıkmak.
2. deniz taşıtından karaya çıkmak. - karaya çıkarmak
göl veya denizden karaya çıkmasını sağlamak:
“Sizi kaptan bir filika ile karaya çıkarır.” – Feridun Fazıl Tülbentçi - karaya düşmek
deniz içinde bulunan bir şey akıntı veya dalga ile kıyıya atılmak. - karaya oturmak
gemi denizin sığ bölümüne saplanıp kalmak:
“Olan olmuş, bizim teknenin bir yanı, pamuk şiltelere serilir gibi karaya oturmuş.” – Bedri Rahmi Eyüboğlu - karaya vurmak
1. karaya çarpmak:
“Loşluklar içinde bana, sandalımız ikide bir karaya vuruyor gibi geliyordu.” – Refik Halit Karay
2. denizdeki bir cisim kendini karaya atmak:
“Ağzımı, karaya vurmuş bir balık gibi sonuna kadar açıyorum ama soluk alamıyorum.” – Ahmet Ümit - kara çalmak
birine iftira etmek, kara sürmek:
“Allah için güzel kapışıyoruz, birbirimize kara çalmakta üstümüze yok.” – Haldun Taner - kara kara düşünmek
çok üzüntülü olmak, düşünceye dalmak:
“Kara kara düşünmeye başladım; böyle bir toplantıyı kim, hangi kurum destekleyecekti?” – Melih Cevdet Anday - karalar bağlamak (veya giymek)
yas tutmak:
“Bütün yaşamı karardı, sokağa çıkamaz oldu, karalar bağladı.” – Hıfzı Topuz - kara sürmek
kara çalmak:
“Gericiliği, insanlara kara sürme suçlamalarını kabul etmedi.” – Kemal Tahir