Advertisement
İçinde kara kelimesi geçen deyimler nelerdir? Bu deyimlerin anlamları ve açıklamaları. Kara hakkında deyimler ve anlamları.
Kara İle İlgili Deyimler ve Anlamları
- “yüzünü karartmak”
birine sinirlenerek somurtmak. - ” yüzünü kara çıkarmak”
birini utandırmak. - ” yüz karası olmak”
utanılacak bir durum ortaya çıkmak. - “yüreği kararmak”
içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek. - “on parmağında on kara”
herkesi lekelemek huyu olanlar için kullanılan bir söz: “On parmağınızda on kara, iftira üstüne iftira çalıyorsunuz.” -T. Buğra. - “ruhu karartmak”
sıkıntıya sokmak, bunaltmak: “Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor.” -E. İ. Benice. - “sular kararmak”
akşam olmaya başlamak: “Son vapur iskeleye sular kararırken yanaşırdı.” -A. Ş. Hisar. - “karalar bağlamak (giymek)”
yas tutmak: “Bütün yaşamı karardı, sokağa çıkamaz oldu, karalar bağladı.” -H. Topuz. - ” içini karartmak”
bunalıma veya sıkıntıya sokmak, endişeye düşürmek: “Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor.” -E. Bener. - “kalbi kararmak”
1) inancını kaybetmek; 2) yüreği kararmak. - “kara kara düşünmek”
çok üzüntülü olmak, düşünceye dalmak: “Kara kara düşünmeye başladım, böyle bir toplantıyı, kim, hangi kurum destekleyecekti?” -M. C. Anday. - “kara listeye almak”
birini, bir grubu, bir ülkeyi sakıncalı veya zararlı görmek. - ” kara para aklamak”
yasa dışı yollarla elde edilen parayı yasallaştırmak için yatırım yapmak. - “kara sürmek”
kara çalmak: “Gericiliği, insanlara kara sürme suçlamalarını kabul etmedi.” -K. Tahir.
“kara yasa bürünmek”
1) aşırı üzülmek; 2) derin derin düşünmek
- “baştan kara gitmek”
sonunu düşünmeyerek hesapsız, batarcasına yaşamak. - ” (birine) kara çalmak”
birine iftira etmek, kara sürmek: “Allah için güzel kapışıyoruz, birbirimize kara çalmakta üstümüze yok!” -H. Taner. - “(birinin) ak dediğine kara demek”
inatçılık ederek karşısındaki ile anlaşmaya yanaşmamak. - “dizlerine kara su inmek”
beklemekten veya yorgunluktan güçsüz kalmak. - ” gözü (gözleri) kararmak”
1) başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek: “Duvar tarafına doğru bir adım atarak evet cevabını veren Orhan’ın gözleri gene kararıyordu.” -P. Safa. 2) mec. umutsuzluğun veya aşırı bir isteğin etkisi altında ne yaptığını bilmez duruma gelmek: “İnsan sevgisi ne kadar yoğunsa gözü karardığında cesareti de o denli delice idi.” -A. Kulin. - ” gözü kara çıkmak”
korkusuz olduğu anlaşılmak: “Gözü kara çıkmış, yaşamın bozuk para gibi harcanabileceğini kanıtlayan o üstün insanlar arasına katılmıştı.” -S. İleri. - ” gözüne karasu inmek”
1) karasu hastalığı yüzünden gözü görmez olmak; 2) gelmesini çok istediği kimsenin uzun süre yolunu gözlemek. - ” gözünü karartmak”
bir işe atılırken hiçbir şeyden çekinmemek: “Cesaret timsali değildi Cemal ama üç büyük birayı devirdikten sonra, kendi gözünü karartabileceği gibi başkalarınınkini de morartabileceğinden hiç şüphesi yoktu.” -E. Şafak. - “hava kararmak”
1) güneşin batmasıyla ortalık kararmak: “Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı.” -P. Safa. 2) gökyüzü iyice bulutlanmak. - “içi kararmak”
1) sıkılmak, bunalmak: “Hani bazı kadınlar vardır, hödük koca ile düşe kalka eblehleşir, içleri kararır, ispinoz gibi susar otururlar.” -H. Taner. 2) hiçbir şeyden tat alamaz olmak; 3) umutsuzluğa düşmek. - “açlıktan gözü (gözleri) dönmek (kararmak)”
çok acıkmak: “Bu akşam açlıktan gözü dönmüş bir hâlde bir evin mutfağına girmişti.” -S. F. Abasıyanık. - “akı ak karası kara”
beyaz tenli, kara gözlü, kara saçlı. - “akla karayı seçmek”
bir işi başarıncaya değin çok sıkıntı çekmek, güçlüklerle karşılaşmak: “Ben kendi hesabıma bir parça Fransızca öğrenebilmek için akla karayı seçtim.” -B. R. Eyuboğlu. - ” alnına kara sürmek”
bir kimsenin haksız yere kötü tanınmasına yol açmak. - “alnının kara yazısı”
kötü kaderi, kötü talihi: “Alnımın ne kara yazısı varmış.” -H. R. Gürpınar. - “aralarından kara kedi geçmek”
birbirinden soğumak, aralarına soğukluk girmek. - “ayaklarına (ayağına) kara su (sular) inmek”
çok yorulmak, güçsüz, dermansız kalmak: “Bu şehirde akşama doğru / İçime korku / Ayaklarıma kara su iner” -B. Necatigil. - “bahtı kara olmak”
sürekli olarak talihi yaver gitmemek, mutsuz olmak. - “başına karalar bağlamak”
çok kederlenmek. - ” baştan kara etmek”
batma tehlikesi karşısında, gemi başını karaya vurup oturmak.