Kılıç Arslan Kimdir? Anadolu Selçuklu Hükümdarının Hayatı ve Dönemi

0
Advertisement

Türklerin Anadolu’ya yerleşmesini sağlayan Anadolu Selçuklu Devletinin üçüncü hükümdarı I. Kılıç Arslan hayatı ve dönemi hakkında bilgiler.

Kılıç Arslan

I. KILIÇ ARSLAN

I. KILIÇ ARSLAN (Ölümü: 1107) Anadolu Selçuklu Devleti’nin üçüncü hükümdarıdır. Anadolu’da Türklüğün yurt edinmesinde en büyük rol oynayan simalardan biridir, Türkiye’nin kurucusu Selçukoğlu Süleyman Şah’ın oğludur. 1086′ da babası ölünce, kardeşi Melik Davut, Selçuk hükümdarı oldu. Bilindiği gibi Selçukluların Anadolu şubesi, Büyük Türk Hakanlığı tacını taşıyan aynı hanedanın «Büyük Selçuklular» denen dalına bağlıydı. Bu sıralarda Türk imparatorluk tahtında Alp Arslanoğlu Sultan Melikşah oturuyordu.

Prens Kılıç Arslan, İsfahan Sarayı’nda, Sultan Melikşah’ın nezaretinde dikkatli bir eğitim ve öğretime tabi tutulmuştu. Kardeşi Melik Davut, Anadolu’da birliği sağlayamamıştı; Türkmen beyleri ile çekişme halindeydi. Kılıç Arslan, babası Süleyman Şah’ın Anadolu seferlerine ve fetihlerine katıldığı için, Anadoluyu çocuk yaşından beri iyi tanıyordu. Kendi hakimiyeti altında Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde hüküm sürmekte olan 3 Türk krallığını, Dânişmentliler’i, Mengücekler’i ve Saltuklular’ı daha sıkı bir şekilde İznik’e bağlamaya çalıştı. Bu sıralarda I. Haçlı Seferi başlamıştı.

Haçlılar’a karşı

I. Haçlı Seferi’nin ilk dalgasını teşkil eden birkaç yüz bin Avrupalı, İznik’i Türkler’ den geri almak sevdası ile Anadolu üzerine yürüdü; Müslüman, Hıristiyan farkı gözetmeksizin önüne geleni boğazladı. 1096 eylülünde Kılıç Arslan, bu sürüyü İznik yakınlarında tamamen kılıçtan geçirdi. Fakat Haçlı Seferi’nin ikinci dalgası geliyordu. Bu sefer gelenler, Avrupa’nın bütün eli silâh tutanlarından, şövalyelerden, kontlardan, dukalardan müteşekkil 600.000 kişilik, gerçek bir orduydu.

Godefroy de Bouijlon’un başkomutanlığı altındaki Haçlılar, Bizans önlerine geldikleri zaman, sayıları 600.000’i bulmuştu. Yolda bu orduya bir sürü çapulcu katılmıştı. Güya Bizans’ı Türklerden kurtarmaya gelen bu sürü, İmparator Alexis Komnenos’u ürküttü. Genç ve muktedir imparator, bu Avrupalı barbarları başından def etmek için, aralarında aynı topraklarda yanyana yaşamaktan doğan bir yakınlaşma olan Türkler’le anlaşmaya taraftardı.

Advertisement

Balkanlar’da ve Güney İtalya’da Bizans egemenliğini tekrar sağlayarak Anadolu’nun kaybını telâfiye çalışan İmparator, Haçlı komutanları ile acele bir anlaşma yapıp onları Anadolu’ya yani Türklerin üzerine gönderdi. Yapılan anlaşmaya göre Haçlılar, Anadolu’da Türkler’ den koparabildikleri ülkeleri Bizans’a verecekler, ancak Anadolu dışında fetihler yaparlarsa, kendileri için alıkoyacaklardı.

Haçlılar, 1097 mayısında İznik’i kuşatmaya başladılar. Bunun üzerine Kılıç Arslan ile Haçlılar arasında geçen ve 10’a 1 nispetinde kuvvetler arasında cereyan eden meydan savaşında her iki taraf da büyük zayiat verdi. Düşmanın kahredici sayı üstünlüğü karşısında meydan savaşı vererek kesin başarı kazanmanın imkânsızlığını anlayan Kılıç Arslan, gerilla savaşı yapmak üzere çekildi.

Haçlılar, Eskişehir yönünde Anadolu’ya daldılar. 30 haziran 1097’de Haçlılar’ı Eskişehir’de karşılayan Kılıç Arslan, çok kanlı vuruşmalardan sonra düşmanı meydan savaşında yok edemeyeceğini kesin şekilde anladı. Yanında, başta babasının dayısı Dânişment Gazi olmak üzere en seçkin Türk komutanları bulunduğu halde, düşmanı, yürüyüş halindeyken, yaz Sıcağı altında vurmaya ve düşman birliklerini ayrı ayrı pusuya düşürerek yok etmeye başladı.

Bu sırada Türkler, aynı zamanda kudretli Bizans ordusuna karşı Anadolu’yu savunmak durumundaydılar. İmparator Alexis, fırsattan faydalanarak Batı Anadolu’yu, bu arada İzmir’i, Türkler’den geri aldı. Bu suretle Türkilerin sınırlarında önemli bir daralma oldu.

Türkler, Anadolu’nun merkez yaylasına sıkışarak en güç şartlar içinde vatan savunmasına koyuldular. Toros’taki Ermeni beyleri de durumu fırsat bilip Kilikya’da bir Ermeni devleti kurdular. İznik düştükten sonra başkent, Konya’ya alınmıştı. Doğudan gelen Türkler, Haçlılar’a karşı verilen zayiatı telâfiye çalışıyorlardı.

Haçlılar, Antakya’yı kuşatmak üzere Anadolu topraklarından çıktıkları zaman yarım milyon zayiat vermişlerdi; sayıları 100.000’e düşmüştü.

Advertisement

Ona Karşı Bir

İnsan gücünün üstünde çalışan genç Selçuklu hükümdarı, en zor şartlar içinde bile azmini kaybetmedi. Eskişehir’de yarım milyon Haçlı’yı bir arada görünce dehşet içinde kalan Türk komutanlarına Kılıç Arslan’ın söylediği şu sözler ünlüdür: «Gördüğünüz gibi göz alabildiğine dağlar, tepeler, ovalar, vâdiler düşman sürüleriyle dolmuş. Fakat ordumuzu, bu sürünün pençesinden kurtaracağız. Sözlerimi iyi dinler ve bana inanırsanız, yurdumuzu da kurtarırız».

Haçlı yazarlarından Guillaume de Tyr, Kılıç Arslan hakkında şöyle der: «Çok cesur, bilge, devlet işlerinde mahir ve tecrübeli büyük bir hükümdardır». Gerçekten Kılıç Arslan’ın karşılaştığı buhranla, tarihte pek az hükümdar karşı karşıya gelmiştir. Türk ordusunun on mislini bulan Haçlılar karşısında bir an bile azmi kırılmamış, en zor anlarda durumu kurtarmanın yolunu bulmuştur. Bu arada Bizans gibi büyük bir askerî devletle de savaşmakta olduğu düşünülürse, üzerine aldığı yükün büyüklüğü anlaşılır. Üstelik Anadolu içindeki Türkmen beylerinin bir kısmı da iç bağımsızlıklarına kavuşmak için Kılıç Arslan’a kafa tutmakta idiler. Fakat vatan savunmasında, bunların hepsi Kılıç Arslan’ın etrafında toplanmakta tereddüt etmemişlerdir. Çünkü mesele, Türkler için ölüm kalım dâvasıydı. Anadolu’nun çeyrek yüzyıl öncesi gibi yeniden bir Bizans eyaleti haline gelmesi, işten bile değildi. Türk devleti ortadan kalkabilir, Türkler, Fırat’ın ve Toroslar’ın öte tarafına atılırdı. Bu şartlarda Kılıç Arslan’ın azmini artıran tek unsur, doğudan Büyük Selçuklular’dan devamlı surette yeni göçebe Türkler’in Anadolu’ya gelmesiydi.

Kılıç Arslan, 15 yıl saltanat sürdü. 1107 temmuzunda öldü. Yerine oğlu Sultan Mesut geçti.


Leave A Reply