Kırmızı Başlıklı Kız Masalı

0
Advertisement

Grimm Kardeşlerin Kırmızı Başlıklı Kız Masalının özeti. Kırmızı Başlıklı Kızın hikayesi, Grimm Masalları.

Kırmızı Başlıklı Kız

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ufacık tefecik, tatlı mı tatlı bir kız varmış, görenlerin hemen kanı kaynarmış kendisine. Ama herkesten çok da onu büyükannesi severmiş. Bir defasında kırmızı kadifeden bir başlık dikip torununa vermiş, başlık da kıza pek yakışmış doğrusu, ondan başkasını artık başına geçirmek istememiş, bu yüzden de adı Kırmızı Başlıklı Kız’a çıkmış. Günlerden bir gün annesi Kırmızı Başlıklı Kız’ı çağırıp demiş ki: “Gel kızım! Al şu pastayı, al şu sütü, büyükannene götür, biliyorsun hasta kendisi, hiç hali yok, yatakta yatıyor, bunları yer içerse belki biraz toparlanır, kendine gelir. Sıcak bastırmadan yola çık hemen; ormandan geçerken de uslu uslu git, yoldan sağa sola sapayım deme! Yoksa düşüp şişeyi kırar, büyükannene eli boş gidersin. Unutma, içeri girdiğin zaman günaydın! diyeceksin; evin içinde daha sonra gezinip dolaşırsın, anladın mı!”

Kırmızı Başlıklı Kız da: “Peki anne, söylediğin gibi yapacağım,” diyerek annesine söz vermiş, ardından yola koyulmuş. Büyükannesi köye yarım saat uzakta, bir ormanın içinde oturuyormuş. Kırmızı Başlıklı Kız daha ormandan içeri girer girmez, karşısına kuıt çıkmaz mı! Ama kurdun ne hain bir hayvan olduğunu bilmediğinden, kız hiç korkma-mış. “İyi sabahlar,” demiş kurt. Kırmızı Başlıklı Kız: “İyi sabahlar,” diye cevap vermiş. “Böyle erken erken nereye?” diye sormuş kurt. Kırmızı Başlıklı Kız da: “Büyükanneme gidiyorum,” demiş.

“Elinde ne taşıyorsun bakayım?”

“Pasta ve süt. Dün evde pasta yaptık da, büyükanneme götürüyorum birazını. Büyükannem hasta yatıyor, çok halsiz, yiyip içip biraz kendine gelecek.”

Advertisement

“Nerede oturuyor bakayım büyükannen?”

“Buradan bir çeyrek saat uzakta, belki bir çeyrekten de fazla. Ormanın içinde üç tane kocaman meşe ağacı var, onların altındaki küçük bir evde oturuyor, evin aşağısında da fındık ağaçları var. Sen biliyorsundur işte.”

Bunun üzerine kuıt içinden şöyle geçirmiş: “Aman ne körpe şey! Nefis bir lokma doğrusu! Büyükannesi olacak cadıdan daha lezzetlidir kuşkusuz. Kurnaz davranmalıyım ki, ikisini birden ele geçirebileyim.” Kurt bir süre Kırmızı Başlıklı Kız’la yürümüş. Sonra bir ara demiş ki: “Başını çevir de sağında solundaki şu güzelim çiçeklere bak! Ne diye gözlerini etrafta dolaştırmıyorsun hiç? Kuşların tatlı tatlı ötüşünü de işitmiyorsundur Allah bilir? Okula gidermiş gibi kös kös önüne bakıp yürüyorsun. Her yer neşeyle dolup taşıyor, seninse dünyadan haberin yok.”

Kırmızı Başlıklı Kız başını kaldırıp bakmış ki güneşin ışıkları ağaçların arasında bir o yana, bir bu yana zıplayıp geziniyor, her taraf misk gibi çiçeklerle bezenmiş. Bunun üzerine kendi kendine şöyle demiş: “Şu taze çiçeklerden bir demet yapıp götürdüm mü, büyükannem sevinir kuşkusuz. Nasıl olsa daha çok erken, geç kalmam.” Hemen yoldan ayrılıp ormanın içerlerine dalmış, çiçek toplamaya koyulmuş. Bir çiçek koparmış, ilerde bundan daha güzeli vardır elbet deyip koşmuş, bir çiçek daha koparmış, sonra yine koşmuş, böyle böyle yoldan iyice uzaklaşmış.

Kırmızı Başlıklı Kız ormanda çiçek toplayadursun, kurt doğru büyükannenin evine yollanıp kapıyı çalmış. “Kim o?” diye sormuş büyükanne. “Benim, Kırmızı Başlıklı Kız!” diye cevap vermiş kurt. “Sana pasta ve süt getirdim, aç kapıyı!” Büyükanne de: “Kapının mandalına bastır açılır,” diye seslenmiş. “Benim halim yok, yataktan kalkacak durumda”değilim.” Kurt da mandala bastırmış, kapı açılınca hiçbir şey söylememiş, doğru yattığı yatağa giderek büyükanneyi yiyip yutmuş. Sonra da onun giysilerini giyip takkesini başına geçirmiş, pencerelerin perdelerini çekerek yatağa girip uzanmış.

Kurt yatadursun, Kırmızı Başlıklı Kız o çiçek senin, bu çiçek benim, habire koşturmuş ormanda. Topladığı çiçekler taşıyamayacağı kadar çoğalınca, aklına yine büyükannesi gelip yola koyulmuş. Eve varıp bakmış ki kapı açık, birden şaşırmış. Derken içeri girmiş, oda bir tuhaf görünmüş gözüne. Aman Tanrım, diye geçirmiş içinden, bugün burası beni ne çok ürkütüyor; oysa başka zaman büyükanneme geldim mi sevincimden yerimde duramazdım. Sonra: “Günaydın büyükanne!” diye seslenmiş, ama bir cevap veren çıkmamış. Bunun üzerine büyükannesinin yattığı yatağa yönelmiş, penceredeki perdeleri çekip açmış, bakmış ki büyükannesi oracıkta yatıyor, takkesini de iyice yüzüne indirmiş, pek acayip bir hali var, sormuş:

Advertisement

“Aman büyükannçciğim, bu kocaman kulaklar ne böyle?”

“Seni daha iyi işiteyim diye.”

“Aman büyükanneciğinı, bu kocaman eller ne?”

“Seni daha iyi yakalayayım diye.”

“Aman büyükanneciğim, bu kocaman ağız ne?”

“Seni daha iyi yiyip yutayım diye!”

Kurt, bu son sözü söyler söylemez yataktan fırladığı gibi zavallı Kırmızı Başlıklı Kız’ı yiyip yutmuş. Eh, istediğine kavuştu ya, tutup yine yatağa yatmış, uyuyakalmış derken, yüksek sesle horuldamaya başlamış. Tam o sırada evin önünden avcı geçiyormuş, horultuyu işitince şöyle düşünmüş: “Yaşlı kadıncağız nasıl da horulduyor! En iyisi bir bakayım nesi var?” Bunun üzerine kapıyı açıp içeri girmiş, yatağa yaklaşmış ki ne görsün? İçinde kurt yatmıyor mu! “Seni hınzır, seni canavar seni!” demiş avcı. “Demek buradasın ha? Ne zamandır ben de seni arıyordum.” Hemen silahını ateşleyip kurdun hesabını görecekmiş ama, birden aklına büyükanne gelmiş; belki kurdun karnından kadıncağızı kurtarmak için vakit geç değildir henüz, diye düşünüp silahını indirmiş. Orada eline geçirdiği bir makasla kurdun karnını yarıp açmaya koyulmuş. Bir süre sonra Kırmızı Başlıklı Kız’ ın ışıl ışıl parıldayan kırmızı başlığı görünmüş. Avcı birkaç makas daha atmış, bu sefer kızın kendisi fırlayıp çıkmış kurdun karnından ve şöyle söylemiş: “Aman ne korktum, ne korktum! Kurdun karnı nasıl da karanlıkmış!” Derken büyükanne çıkmış kurdun karnından, henüz yaşıyormuş ama, zorlukla nefes alıyormuş. Kırmızı Başlıklı Kız, çarçabuk koşup iri iri taşlar toplamış; kurdun karnına doldurmuşlar taşları. Kuıt uyanır uyanmaz fırlayıp kaçmaya davranmış, ama taşlar o kadar ağırmış ki, hemen yere yıkılıp kuyruğu titretmiş.

Artık avcının, büyükannenin, Kırmızı Başlıklı Kız’ın keyfine diyecek yokmuş. Avcı, kurdun postunu yüzüp evine yollanmış; büyükanne de torununun getirdiği pastayı yiyip sütü içmiş, kendine gelmiş biraz. Kırmızı Başlıklı Kız ise içinden şöyle geçirmiş: “Bir daha annemin sözünü dinlemeyip ormanda doğru yoldan ayrılmak, sağa sola sapmak mı, Allah göstermesin!”


Yorum yapılmamış

Reply To İPEK Cancel Reply