Kızıl Hastalığı Nasıl Bir Hastalıktır? Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi ve Korunma

0
Advertisement

Kızıl hastalığı nasıl bir hastalıktır? Kızıl hastalığının belirtileri, korunması ve tedavisi ile ilgili olarak genel bilgilerin yer aldığı yazımız.

Kızıl Hastalığı

Mikroplu, bulaşıcı bir hastalıktır. Vücutta kırmızı lekelerle kendini gösterir.

Kızılın mikrobu zincir biçimi bir streptokoktur. Boğaza, bademciklere yerleşip iltihap yapar, oradan saldığı zehirleri bütün vücuda yayar. Hastalar konuşur, aksırır, öksü-rürken ağızlarından saçılan tükrük damlacıkları hastalığın etrafa bulaşmasına yol açar.

Belirtiler

Mikrop alındıktan 3-4 gün sonra hastalık titremelerle, ürpermelerle başlar. Ateş kısa zamanda çok yükselir. Bademcikler kıpkırmızı kesilir, anjin olur. Hastada bulantı, kusma, baş ağrısı görülür, boğazı ağırır, yutkunmada zorluk çeker, dili paslanır, dudakları kurur.

Ateşin yükselmesinden bir, iki gün sonra, göğüsten, boyundan başlamak üzere, kırmızılıklar baş gösterir. Bu kırmızılıklar, kızamıkta olduğu gibi tek tek lekeler halinde değil, geniş ve yaygındır; deri üzerine kırmızı mürekkep sürülmüş gibidir. Zamanla bu lekeler yüze, kollara, göğse, sırta, karna, bacaklara da yayılır. Yüzün her yanını kırmızılık kaplar. Yalnız, hastanın ağzının çevresinde, kırmızılık yerine, bir solukluk vardır. Dil kızarır, üzerindeki kabarcıklar daha çok beli olur.

Advertisement

Kızıl lekeleri ilk haftanın sonunda sönmeye başlar. Ateş 8-10 gün kadar sürdükten sonra düşer. Derinin kızarmış yerleri kabarır, büyük parçalar halinde deri döküntüleri olur.

Kızıla herkes tutulmaz. Kimisi bu hastalığa karşı özel bir direnç gösterdiği gibi, kimisi de, tersine, kızıla tutulmak için çok elverişli bir yaradılıştadır. Çok ağır geçen kızıllar olduğu gibi ufak bir bademcik iltihabı gibi az ateşle geçenleri de vardır. Yalnız bademcik iltihabı olup deride kırmızılıklar belirmediği de olur, buna «lekesiz kızıl» denir.

Kızıl

Tehlikeli Karışmalar

Kızılda görülen karışmalar (ihtilâflar) oldukça ağırdır. Bazı hallerde boğazda, bademciklerde, boyundaki lenfa boğumlarında kangrenli iltihap olur, mikroplar kana karışır, hasta kan zehirlenmesine uğrayarak tehlikeli bir duruma düşer. Hastalığın şiddetinden dolayı hastanın kalbinde, damarlarında ağır bozukluklar da olabilir.

Bazı hastalarda akciğer iltihapları görülür, kimisinde de eklemlerin şişmesiyle, ateş ve ağrılarla, romatizmaya benzer sıkıntılar baş gösterir ki buna «kızıl romatizması» denir.

Bütün bunlardan başka, sonradan gelebilecek bir hastalık vardır. Kızılın 19-21’inci günlerinde bazı hastalarda iki böbrek birden iltihaplanır. Bunun sonucu olarak, kan basıncı (tansiyon) yükselir, ateş çıkar, idrar azalır, yüzü, göz kapakları, elleri, ayakları şişer. Bu hal çabuk tedavi edilmezse hastanın hayatı tehlikeye girer.

Advertisement

Kızılın Tedavisi

Hasta sağlamlardan ayrılır. Üç hafta kadar yatakta yatmalıdır. Odası havadar, bol ışıklı, temiz olmalıdır. Ateşli zamanlarda hastaya sindirimi kolay, hafif, sulu yiyecek vermelidir.

Hastalığın sonunda görülebilecek böbrek iltihabından korkarak, hastaya kuvvetli besin vermekten çekinenler vardır. Bu, yanlış bir düşünüştür. Böbrek iltihabına yiyecekler değil, mikroplar yol açar.

Eskiden korkunç bir hastalık olan kızıl bugün, yeni ilâçlar sayesinde, korkulacak bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Sülfamitlerle, penisilinle, kızıl kolayca iyi edilmektedir. Hastalık sırasında, gerekirse, kalb ve damarları kuvvetlendirici ilâçlar da verilebilir. Eskiden kızıl tedavisinde kullanılan «kızıl serumu» denilen ilâca artık lüzum kalmamıştır.

Kızıldan Nasıl Korunmalı

Sağlamlar hastalara sokulmaktan kaçınmalı, hastaya bakanlar da kendilerini gayet temiz tutmalıdır. Hastanın bütün eşyası, çamaşırları, yatak çarşafları, yemek takımları dikkatle dezenfekte edilmelidir. Kızıl geçiren çocuğun hastayken oynadığı oyuncakların da hastalığın bulaşmasında büyük payı vardır. Bunları iyice temizlemeli, değersizleri yakılarak ortadan kaldırılmalıdır.

Kızıla tutulan çocuklar, ortalama olarak, 40 gün okula gitmemelidir. En doğrusu, birer hafta arayla, üç kere, boğaz salgılarında mikrop aramalı, bulunmadığı anlaşılınca çocuğun okula gitmesine müsaade etmelidir.

Kızılın mikrop zehirlerinden yapılmış bir aşısı varsa da pek kullanılmaz, çünkü hazırlanması, geniş ölçüde uygulanması zordur. Koruma kabiliyeti de kesin değildir.

Bazı hekimler, hastanın yakınında bulunan çocukların korunması için, bunlara bir hafta boyunca az miktarda sülfamit verilmesini, uygun bulurlar.

Kızılın önlenmesi için yapılan çalışmalarda, Chicago’lu birer doktor olan George F. Dick ile Gladys Henry Dick’in büyük payı vardır. Bu doktorlar, kızıl hastalığına, streptokok çeşitinden bir bakterinin sebep olduğunu ispat etmişlerdir. Ayrıca, bu mikrobun toksinini de ayırmayı başarmışlar, bu toksini bir ata aşılıyarak, atın vücudunda meydana gelen bazı maddelerden bir antitoksin elde edibilmişlerdir. Bugün, bir kimsenin kızıl olup olmadığı, bu antitoksinle yapılan denemelerle anlaşılmakta, bu konuda çok iyi sonuçlar alınmaktadır.


Leave A Reply