Konuşmak İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, Konuşmak Geçen

0
Advertisement

İçinde konuşmak kelimesi geçen deyimler nelerdir? Konuşmak deyimleri açıklamaları ve anlamları. Konuşmak hakkında deyimler ve açıklamaları.

Konuşmak İle İlgili Deyimler ve Anlamları

Konuşmak İle İlgili Deyimler ve Anlamları

  • * abuk sabuk konuşmak:
    ne söylediğini bilmeden, düşüncesiz, tutarsız konuşmak.
  • * ağız ağıza vermek (konuşmak):
    iki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek bir biçimde konuşmak: “Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı.” -R. N. Güntekin.
  • * ağzı dolu dolu konuşmak:
    heyecanlı söz söylemek: “Birkaç kişiyle, garip bir lisanla ağzı dolu dolu konuşmaya başladı.” -S. F. Abasıyanık.
  • * ağzı olan konuşuyor:
    “konuyla ilgisi olmayan, bilir bilmez herkesin söyleyecek sözü var” anlamında kullanılan bir söz.
  • * alt perdeden konuşmak: hafif sesle yavaş konuşmak:
    “Gözlerini süze süze alt perdeden, tane tane konuşur.” -K. Korcan.
  • * arkasından atmak (konuşmak):
    dedikodusunu yapmak.
  • * bilmece gibi konuşmak:
    açık, anlaşılır bir biçimde konuşmamak.
  • * boş konuşmamak:
    gerçekleri söylemek, bilgisine dayanarak anlatmak: “Amiralin sözlerine inanmak lazım, boş konuşmaz.” -F. F. Tülbentçi.
  • * bülbül gibi konuşmak (okumak):
    1) kolaylıkla konuşmak, okumak: “Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor.” -H. E. Adıvar. 2) itiraf etmek.
  • * bülbül gibi konuşturmak (söyletmek):
    itiraf ettirmek: “Buluştukları zaman da onu bülbül gibi konuşturdu.” -T. Buğra.
  • * çan çan etmek (ötmek veya konuşmak):
    yüksek sesle sürekli gevezelik etmek.
  • * dan dun konuşmak (etmek):
    yerli yersiz, ileri geri konuşmak.
* dekolte konuşmak:
açık saçık konuşmak.
  • * dereden tepeden konuşmak:
    gelişigüzel konuşmak, rastgele konular üzerinde konuşmak: “Kahveler içilip dereden tepeden konuştuktan sonra yataklara kavuştuk.” -O. Kemal.
  • * dirhemle söylemek (konuşmak):
    çok az veya yavaş konuşmak: “Üstadı, profesörle taban tabana zıt yaradılışlı bir insandı yani dirhemle lakırtı söylüyordu.” -R. N. Güntekin.
  • * ezbere konuşmak:
    bilmeden, aslını arayıp sormadan konuşmak.
  • * genizden konuşmak (çıkarmak):
    burnu tıkalı gibi konuşmak: “Genzinden çıkardığı seslerle ağlama taklidi yapıyordu.” -O. C. Kaygılı.
  • * içinden konuşmak:
    kimsenin duymayacağı kadar yavaş sesle konuşmak.
  • * iki satır laf etmek (konuşmak):
    dostça biraz söyleşmek.
  • * ileri geri konuşmak (söz etmek, laflar etmek):
    yersiz ve gönül kıracak biçimde konuşmak: “Şoför yolda ileri geri konuştu.” -L. Tekin.
  • * kalbiyle konuşmak:
    düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak: “Bana öyle geldi ki bu adam kafasından ziyade kalbiyle konuşuyor.” -R. N. Güntekin.
  • * karnından konuşmak (söylemek):
    1) işitilemeyecek kadar alçak sesle söylemek; 2) uydurarak söylemek.
  • * kelimeleri tartarak konuşmak:
    sonucu hesaplayarak konuşmak.
  • * konuşmaya dalmak:
    başka şeylerle ilişkiyi keserek belli bir konudan söz etmek:
    “Konuşmaya dalınca farkında olmadan uzaklaşarak görüş alanından çıkarmıştı hamam böceğini.” -E. Şafak.
* ortaya konuşmak:
sözü hiç kimseyi hedef almadan söylemek.
  • * pes perdeden konuşmak:
    1) alçak ve kalın sesle konuşmak; 2) alttan alarak, yumuşak bir dil kullanarak konuşmak.
  • * şundan bundan konuşmak:
    havadan sudan konuşmak.
  • * tane tane söylemek (konuşmak):
    acele etmeden, seslerin hakkını vererek herkesin anlayabileceği gibi konuşmak: “Genç kadın ağır adımlarla eski yerine oturdu, tane tane söylemeye başladı.” -A. Gündüz.
  • * üst perdeden konuşmak:
    üstünlük taslayarak söz söylemek: “Sen böyle üst perdeden konuşuyorsun çünkü etrafındaki o çomarlara güveniyorsun.” -R. C. Ulunay.
  • * yuvarlak konuşmak:
    bir şeyin ayrıntılarını gereği gibi belirtmeden genel konuşmak: “Yuvarlak konuşmayı bırak da söyleyeceğini açıkça söyle diye hatibe müdahale etti.” -H. Taner.
  • * yüksek perdeden konuşmak:
    1) yüksek sesle konuşmak; 2) meydan okurcasına sert konuşmak; 3) yapılması güç şeyleri gerçekleştirebilecekmiş gibi abartmalı konuşmak: “Güya bütün memleket arkamızda imiş gibi yüksek perdeden konuşmaya başlamıştık.” -Y. K. Karaosmanoğlu.
  • * yüksekten konuşmak:
    kendini çevresindekilere kabul ettirebilmek için övünerek konuşmak: “Bekçi, onlardan cesaret almış gibi şimdi daha yüksekten konuşuyordu.” -H. Taner.
  • * bir ayak üstünde bin yalan söylemek:
    çok kısa sürede pek çok yalan söylemek: “Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi.” -R. N. Güntekin.
  • * benden söylemesi:
    “ben üzerime borç saydığım şeyi söyledim, kendimi suçlu saymam” anlamında kullanılan bir söz.
  • * ayıptır söylemesi:
    1) “bunu söylemek size karşı saygısızlık olacak ancak söylemek zorundayım” anlamında özür dilemek için kullanılan bir söz: “Ayıptır söylemesi, muzundan dalağına kadar ne bulurlarsa yedirdiler.” -A. Ümit. 2) “övünmek gibi olmasın ama” anlamında kullanılan bir söz: Ayıptır söylemesi, akşam kuzu dolması yedik.
  • * arkadan söylemek:
    kendisi bulunmadığı bir yerde bir kimseyi çekiştirmek, dedikodusunu yapmak.
  • * aleyhinde (aleyhine) söylemek (bulunmak):
    çekiştirmek, yermek.
  • * ağır söylemek:
    acı, dokunaklı sözler söylemek.
  • * ağzına geleni söylemek:
    1) nezaket dışına çıkarak ağır ve kırıcı sözler söylemek; 2) gelişigüzel, saçma sapan konuşmak.
  • * acı söylemek:
    olumsuz bir davranış karşısında gerçeği olduğu gibi söylemek.
  • * bir söylemek pir söylemek:
    uzatmadan gereği gibi söylemek.
  • * bir şey söylemek:
    1) konuşmak; 2) belirtmek, anlatmak, ifade etmek.
* (biri için) iyi söylemek:
övmek.
  • * (biri için) kötü söylemek:
    birtakım olumsuz, beğenilmeyen, istenmeyen tutum ve davranışları olduğunu söylemek, kötülemek.
  • * bülbül gibi konuşturmak (söyletmek):
    itiraf ettirmek: “Buluştukları zaman da onu bülbül gibi konuşturdu.” -T. Buğra.
  • * bülbül gibi söylemek:
    hiçbir şey saklamadan bildiklerini söylemek, itiraf etmek: “Mahkemeye havale edeceğim, orada bülbül gibi söylersin.” -Ö. Seyfettin.
  • * denli densiz söz söylemek:
    uygunsuz, yakışıksız ve saygısız sözler söylemek.
  • * dirhemle söylemek (konuşmak):
    çok az veya yavaş konuşmak: “Üstadı, profesörle taban tabana zıt yaradılışlı bir insandı yani dirhemle lakırtı söylüyordu.” -R. N. Güntekin.
  • * dudak ucuyla söylemek:
    belli belirsiz anlatmak, isteksizce söylemek: “Size hayır kalmadığını dudak ucuyla söyleyiverirler ve gerçekten dedikleri de çıkar.” -R. N. Güntekin.
  • * edeptir söylemesi:
    hlk. “affedersiniz, söylemesi ayıptır ama” anlamında kullanılan bir söz: Edeptir söylemesi, donuna kaçırmış.
  • * efendime söyleyeyim:
    1) söz söylerken gerekli kelimeyi bulamayan bir kimsenin kullandığı bir söz: “Efendime söyleyeyim, sütlü bir mısır kebabı derken bir sivrisinek bulutudur havalanmış çeltik batağından.” -B. R. Eyuboğlu. 2) örnek olarak, mesela.
  • * gülüp oynamak (söylemek):
    neşeli, sevinçli, keyifli, güzel vakit geçirmek.
  • * işkembeden atmak (söylemek):
    uydurarak söylemek.
  • * karnından konuşmak (söylemek):
    1) işitilemeyecek kadar alçak sesle söylemek; 2) uydurarak söylemek.
* kulağına söylemek:
fısıldamak.
  • * laf söyledi bal kabağı!:
    alay gereksiz yere ve aptalca söz söyleyen kimse için kullanılan bir söz.
  • * lehinde söylemek (bulunmak):
    1) iyiliğini söylemek; 2) hakkında iyi söz söylemek, desteklemek.
  • * yabana söylemek:
    saçma sözler söylemek, boşa konuşmak.
  • * tane tane söylemek (konuşmak):
    acele etmeden, seslerin hakkını vererek herkesin anlayabileceği gibi konuşmak: “Genç kadın ağır adımlarla eski yerine oturdu, tane tane söylemeye başladı.” -A. Gündüz.
  • * türkü söylemek:
    ezgisiyle bir türküyü seslendirmek: “İçeride bir yandan türkü söylüyor, bir yandan da iş yapıyordum.” -P. Safa.
  • * söylemediğini bırakmamak:
    bir kimse veya bir konu ile ilgili olarak söylenmemesi gereken şeyleri söylemek: “Bir vakitler aralarında su sızmayan hatun kişiler şimdi birbirlerini çekemiyorlar, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı.” -H. Taner.
  • * söylemesi ayıp:
    utanılacak bir durumun açıklanması sırasında kullanılan bir söz: “O zamana kadar hamallık, boyacılık, müvezzilik ve söylemesi ayıp hırsızlık yapmıştı.” -S. F. Abasıyanık.
  • * selam söylemek:
    1) selamını birine götürmesini söylemek; 2) birinin gönderdiği selamı başkasına iletmek.
  • * ortadan söylemek:
    herkesin içinde, belli bir kimseyi amaçlamadan konuşmak.
  • * pek söylemek:
    kırıcı ve sert konuşmak.


Leave A Reply