Eski, Eskimek İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları, Açıklamaları

0
Advertisement

İçinde ve anlamında Eski, Eskimek geçen atasözleri ve deyimler nelerdir? Eski, Eskimek ile ilgili deyimler ve atasözleri, anlamları ve açıklamaları.

eski atasözleri

Arka resim kaynak: pixabay.com

Eski, Eskimek İle İlgili Atasözleri

  • baş sallamakla kavuk eskimez
    bir kimsenin suyuna gitmekten, söylediklerine ‘evet, peki’ demekten zarar gelmez.
  • domuz derisi post olmaz eski düşman dost olmaz
    birçok nedenin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa dönüştürülemez.
  • el üstünde gömlek eskimez
    eğreti olarak alınan şey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu gibi geri verilir.
  • eski çamlar bardak oldu
    devir değişti, eski tutumların değeri kalmadı.
  • eski dost düşman olmaz olsa da dürüst olmaz
    aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir.
  • eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez
    aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir.
  • eski düşman dost olmaz
    birçok nedenin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa dönüştürülemez.
  • eskisi olmayanın yenisi (acarı) olmaz
    yeni bir şey edinildiğinde eskisi hemen elden çıkarılmamalıdır.
  • eskiye rağbet (itibar) olsaydı bitpazarına nur yağardı
    her şeyin yenisi sevilir.
  • her şeyin yenisi, dostun eskisi
    dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır.
  • kuru gayret çarık eskitir
    bir iş rastgele bir çabayla değil amaca doğru planlı bir biçimde yürümekle başarılır.
  • müflis bezirgân eski defterleri karıştırır
    1) tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıştır diye eski defterlerini gözden geçirir; 2) vaktiyle önemli işler yapmış olanlar, düşkünlüklerinde eski durumlarını anarak, anlatarak avunmaya çalışırlar.
  • tüccar züğürtleyince eski defterleri karıştırır
    1) tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıştır diye eski defterlerini gözden geçirir; 2) vaktiyle önemli işler yapmış olanlar, düşkünlüklerinde eski durumlarını anarak, anlatarak avunmaya çalışırlar.
  • yerine düşmeyen gelin yerine yerine, boyuna düşmeyen esvap sürüne sürüne eskir
    kendine uygun bir evlilik yapamayan kız yerine yerine helak olur, boya göre dikilmemiş elbise de yerde sürünerek yıpranır gider.
  • yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir
    hangi alanda çalışabileceğini önceden iyi kestirememiş olan kişi sık sık yer ve iş değiştirme yüzünden hayli zarar görür.
  • züğürt bezirgân eski defterleri karıştırır
    1) tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıştır diye eski defterlerini gözden geçirir; 2) vaktiyle önemli işler yapmış olanlar, düşkünlüklerinde eski durumlarını anarak, anlatarak avunmaya çalışırlar.
  • züğürtleyen bezirgân, eski defterleri yoklar
    1) tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıştır diye eski defterlerini gözden geçirir; 2) vaktiyle önemli işler yapmış olanlar, düşkünlüklerinde eski durumlarını anarak, anlatarak avunmaya çalışırlar.

Eski, Eskimek İle İlgili Deyimler

  • bir gömlek fazla eskitmiş olmak
    birinden daha yaşlı ve daha görmüş geçirmiş olmak.
  • dokuz yorgan eskitmek (paralamak)
    çok uzun yaşamak.
  • eski ağza yeni taam
    turfanda bir şey yenilirken söylenen söz.
  • eski defterleri kapatmak
    eski olayları yeniden ele almamak: ‘O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı.’ -T. Buğra.
  • eski defterleri yoklamak (karıştırmak)
    bir yarar umarak veya başka bir amaçla eski olayları yeniden ele almak.
  • eski hamam eski tas
    ‘hiçbir şeyi değişmemiş, eski durumunda kalmış’ anlamında kullanılan bir söz: ‘Bereket versin, işi kuru gürültüden ileri gitmediği, her şeyin eski hamam eski tas kaldığı çabuk anlaşıldı.’ -K. Tahir.
  • eski hayratı da berbat etmek
    bir işi daha iyi bir duruma sokmaya çalışırken büsbütün bozmak.
  • eski kimliğine bürünmek
    önceki düşüncelerine dönmek: ‘Unutmak istediğim eski kimliğime bürünüvermiştim.’ -O. Pamuk.
  • eski köye yeni âdet getirmek
    alışılmamış, yadırganan bir yeniliği yapmaya kalkışmak.
  • eski kulağı kesiklerden olmak
    görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak.
  • eskisi kadar (gibi)
    eskiden olduğu gibi, eskiden olduğu biçimde: ‘Doğal güzellikler artık eskisi gibi turist çekmiyor.’ -N. Cumalı.
  • eskisini aratmamak
    yenisi eskisinin yerini doldurabilmek, yokluğunu sezdirmemek.
  • gömlek eskitmek
    deneyim kazanmış olmak.
  • kafa eskitmek
    zihni yoran sorunlarla sürekli uğraşmak: ‘Ne gücünü aşan meseleler için çene yormaya, kafa eskitmeye niyeti vardı ne de kendi başarısızlıkları için suçlu aramaya…’ -T. Buğra.
  • pabuç eskitmek (paralamak)
    bir iş için bir yere çok gidip gelmek, işi takip etmek.


Leave A Reply