Hüseyin Remzi Bey Kimdir? Kuduz Aşısını Ülkemize Getiren Hekim

0
Advertisement

Hüseyin Remzi Bey (Evliya Hoca) kimdir? Hüseyin Remzi Bey hayatı, biyografisi, tıp alanındaki çalışmaları, buluşları ve eserleri hakkında bilgi.

Hüseyin Remzi Bey

Hüseyin Remzi Bey; (Evliya Hoca) olarak da bilinir (d. 27 Mart 1839, İstanbul – ö. 18 Aralık 1896, İstanbul), Osmanlı hekimdir. Mikrobiyoloji alanında çalışmalar yapmış, kuduz aşısını ülkeye getirmiştir.

Hüseyin Remzi bey

Hüseyin Remzi bey

1865’te Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi (Askeri Tıbbiye) bitirdi. 1872’de çiçek aşısı müfettişi, 1873’te Askeri Tıbbiye’de mevalid-i selase (doğa bilimi) muallim muavini oldu. Kısa süre sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de (Sivil Tıbbiye) menafiü’l-aza (fizyoloji) dersleri vermeye başladı. 1875’te ilm-ı hayvanat (zooloji) muallimi oldu. 1876’dan sonra çeşitli okullarda tarih-i tabii (doğa tarihi) dersleri verdi ve Darüşşafaka’ da bir doğa tarihi müzesi kurdu. 1886’da Zoeros Paşa ve Hüseyin Hüsnü ile birlikte, yeni bulunan kuduz aşısını incelemek üzere Paris’e gönderildi. İstanbul’a döndükten sonra bakteriyoloji alanındaki yenilikleri uygulamak ve yaymak için büyük çaba harcadı. 1892’de, onun girişimiyle İstanbul’ da Telkihhane-i Şahane adıyla bir aşı merkezi açıldı.

Miralay Hüseyin Remzi Bey (Ortada)

Miralay Hüseyin Remzi Bey (Ortada)

Başlıca yapıtları arasında, Türkçeye Batı dillerinden çevrilen ilk temel zooloji kitabı olan İlm-i Hayvanat (1873), tıp tarihiyle ilgili ilk Türkçe kitap olan Tarih-ı Tıbb (1888), Pasteur Enstitüsü’ne ilişkin bilgiler de içeren Kuduz İlleti ve Tedavisi (1890), zoolojiye ilişkin İlm-i Hayvanat-ı Tıbbiye (1893), ders notlarından oluşan Ameli ve Nazari Aşı (1894) sayılabilir.

Kuduz Hastalığı

Kuduz; merkezi sinir sisteminde ve özellikle de beyinde “Reybiz” (Rabies) adlı virüste oluşan bulaşıcı hastalıktır. Kuduz, tüm memeli hayvanlarda gelişebilen bir hastalıktır. En sık rastlanan bulaşma biçimi, hasta hayvanların birbirlerini ya da insanları ısırmalarıyla tükürük salgısındaki virüslerin ışınlan hayvan ya da insana ulaşmasıdır. Kuduz hastalığına yakalanan insanların öteki insanları ısırmalarıyla da hastalık bulaşma biçimi, hasta hayvanların birbirlerini ya da insanları ısırmalarıyla tükürük salgısındaki virüslerin ışınlan hayvan ya da insana ulaşmasıdır. Kuduz hastalığına yakalanan insanların öteki insanları ısırmalarıyla da hastalık bulaşmasıdır. Kuduz hastalığına yakalanan insanların öteki insanları ısırmalarıyla da hastalık bulaşabilir.

Hastalığın bir başka bulaşma biçimi de hastadan saçılan tükürük damlacıklarının havadan öteki insanlara ya da besin maddelerine ulaşmasıdır. Bu besin maddelerini yiyen kişide de kuduz gelişebilir. Virüs bu organizmada, sinir dokusunda, bazen de kanında bulunur. Hastalığın oluşum biçimi şöyledir: Örneğin kuduz bir köpek insanı ısırdığında köpeğin tükürük bezlerinde ve dolayısıyla da salyasında bulunan kuduz virüsü ısırık yarasına bulaşır. Böylece insan kuduz virüsünü almış olur. Virüs ısırık bölgesinde yaklaşık 96 saat (4 gün) kalıp, çoğalır. Daha sonra yaranın yakınındaki, özellikle duyu sinir sistemine ulaşan virüsler hemen hemen yalnız sinir sisteminin gri maddesi içinden çoğalmaya başlarlar. Virüsler daha sonra otonom sinir sisteminin sinir liflerine geçip, bunların içinde yol alarak tüm vücuda yayılırlar. Tükürük bezleri, böbrekler, böbreküstü bezi, akciğerler, karaciğer, kaslar, deri kalp ve öteki pek çok organ ve doku bu yayılma mekanizmasıyla virüslerce sarılırlar. Kuduz virüsü beyine ulaştığında beyinde iltihaplanmaya, yani ansefalime yol açar.

Advertisement

Kuduz virüsünün vücuda girmesinden sonra kuduz hastalığının belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen ve “Kuluçka dönemi” denilen süre, 10 günden 1-2 yıla kadar uzayabilir, kuluçka döneminin uzunluğu vücuda giren virüslerin sayısına, hastanın direncine ve ısırık yarasının merkezi sinir sisteminden olan uzaklığına göre değişir.

Belirtileri:

Hastalık, belirtileri bakımından üç döneme ayrılarak incelenebilir. Nonspesifik prodrom dönemde ateş yükselmesi, baş ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, kuru öksürük, boğaz ağrısı gibi belirtiler gelişir. İkinci dönemde ansefalit belirtileri ön plana çıkar. Kas spazmları, bilinç bozuklukları, taşkınlıklar, hayal görme, küçük alanlan tutan felçler, duygu kusurluları, ışıktan sesten rahatsız olma, ateş yükselmesi, göz bebeklerinde genişleme, aşırı tükürük, ter ve gözyaşı salgılanması, Babinski belirtisinin olumlu çıkması, deri tendon reflekslerinin artmış olması, ses kısılması ya da ses çıkaramama (ses tellerinin felcine bağlı) gibi belirtiler gelişebilir. Hastadaki bilinç bulanıklıkları ataklar biçiminde gelişir. Ataklar dışında bilinç tümüyle normaldir.

Hastalık ilerledikçe ataklar sıklaşır. Hastalığın üçüncü ve son döneminde gelişen belirtiler kuduza özgüdür ve beyin sapındaki bozukluklardan kaynaklanır. İkinci dönemden hemen sonra bu dönemin belirtileri gelişir. Beyin sapındaki kafa sinirlerinin etkilenmesi, özgün belirtilerin oluşmasına yol açar. Yüz felci, çift görme, çiğneme bozuklukları, yutma bozuklukları bu belirtilerdendir. Aşırı salya salgılama ve yutma güçlüğünün bir arada bulunmasıyla kuduza özgü bir belirti olan ağzın köpüklü görünümü ortaya çıkar. Yutma kaslarında gelişen ağrılı spazmlar ve daha sonra bu kaslarda gelişen felçler nedeniyle, hasta su içmeyi reddeder. Bu da kuduza özgü bir belirtidir. Kuduz hastası için kullanılan “Kuduz hastası sudan korkar” deyimi işte bu mekanizmadan kaynaklanır. Bundan bir süre sonra hasta komaya girer. Beyindeki solunum merkezlerinin hasara uğramasıyla hasta solunum işlevlerini yürütemez duruma gelir ve soluk alamama nedeniyle ölümle son bulur. Kuduz belirtilerinin ortaya çıkmasından sonra hastalar 4-20 gün yaşarlar.


Leave A Reply