Kuran’ı Anlayarak Okumak Neden Önemlidir? Kuranı Anlamak

0
Advertisement

Kuran’ı Kerim’i anlayarak okumak neden önemlidir? Kuran’ı anlayarak okumanın amacı ve önemi nedir, Kuranı anlamak hakkında bilgi.

Kuran

Kur’an’ı Anlayarak Okumanın Önemi

İlk ayeti “oku” olan yüce kitabımız Kur’an insanları, içine düştükleri cehalet karanlıklarından kurtarmak amacıyla gönderilmiştir.Okumaktan maksat, öğrenmek ve anlamaktır. Çünkü Kur’an-ı Kerim,

“Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun ayetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar,” buyurmaktadır.

Müminlerin annesi Ümmü Seleme’ye, “Hz. Muhammed’in (s.a.v) Kur’an’ı okuması nasıldı?” diye sorulduğunda; O, Hz. Muhammed’in (s.a.v) okuyuşunun, anlamaya yönelik bir okuma olduğunu söylemiş, Fâtiha suresini örnek vererek: “Hz. Muhammed (s.a.v), Fâtiha suresini okurken ‘elhamdü lillahi rabbi’l âlemin’der, dururdu. ‘Er rahman’ir rahim’der, dururdu. ‘Maliki yevmi’d din’der, dururdu. Onu dinleyenler bilirlerdi ki Allah Resulü (s.a.v), ayet ayet Kur’an’t tefsir ediyordu.” demiştir.

Dinimizde ibadetlerin en sevaplılarından biri de, hiç şüphesiz tefekkür ibadetidir.Tefekkür, bir ayeti anlamak için düşünmek, ve araştırmaktır. Yüce kitabımız, uyarıcı bir eda ile, “Kur’an’ı düşünmeleri gerekmez miydi? Yoksa kalplerinin üzerinde üst üste kilitler mi var?” buyurur. Bu ve benzeri çok ayetlerle insanları düşünmeye davet eder. Çünkü üzerinde düşünülmeyen ayetler, doğru anlaşılmaz. Böylece doğru sanılan bir kısım yanlışlarda, insanların dini hayat ve davranışlarına karışmış olurdu. Bu duruma umursamazlık denir. Bu, dine ve kitabımıza uygun bir davranış değildir. Böyle bir sonuçtan kaçınmak için Kur’anımızı, mutlaka anlama çabası içine girmeliyiz. Anlamını düşünüp tefekkür etmeliyiz. Okuduğumuz yerleri açıklayan başka ayetler, hadisler ve ilim adamlarının değerlendirmelerini bulup okumalıyız. Yoksa farkına varmadan birçok yanlış anlamalara düşebiliriz.

Advertisement

Hz. Muhammed (s.a.v), bir gün, Hz. Muaz’ın (r.a) elinden tutup bir süre yürüdükten sonra O’na, birçok tavsiyede bulunmuştu. Bu tavsiyelerden biri de “Kur’an’ı anlamaya çalışması” olmuştur.

Kur’an, doğru bir şekilde anlaşılıp amel edilsin, yaşansın diye indirilen bir hidayet kaynağıdır. Manası anlaşılmayan bir kitap nasıl doğru olarak yaşanabilir. Bu konuda da Kur’an-ı Kerim, “Gerçekten bu Kur’an insanları en doğru yola, en isabetli tutuma yöneltir.” ve “İşte bu Kitap! Şüphe yoktur onda. Rehberdir Allah’tan korkanlara!” buyurmuştur.

Hz. Ali’nin (r.a) naklettiği bir hadiste Hz. Peygamberimizin, “Bilinçsizce yapılan ibadette hayır olmadığı gibi, düşünmeksizin yapılan Kur’an okumada da hayır yoktur.” sözü bu konuda çok anlamlıdır.

Kur’an, bize Yüce Yaratıcımızdan bir öğüt ve nasihattir.

Kur’an, bize Yüce Yaratıcımızdan bir öğüt ve nasihattir. Bir düsturlar ve prensipler buketidir. İnsanı Rabbine bağlayan sapasağlam bir iptir. Bu sağlam ipe sarılıp O’ndan kopmamanın yolu, sevgi ve heyecanla O’na sımsıkı sarılmaktan geçmektedir. Bu sarılış, Kur’an’ı tanıyıp sevmeye bağlıdır. Sevmek de, Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumaktan geçmektedir. Kur’an-ı Kerim, “Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun ayetlerini iyice düşünsünler ve aklı yerinde olanlar ders ve ibret alsınlar.’ diyerek bize bu gerçeği anlatmaktadır.

Kur’an-ı Kerim aynı zamanda sürekli tekrarlanan bir zikirdir. Okuması ve tefekkürü, sınırsız sevap kazandıran bir hayır kaynağıdır. İnsanın böyle bir kaynağa duyarsız kalması, büyük bir zarar olur. İnsanın sürekli bu güzellik kaynağından faydalanabilmesi, Kur’an-ı Kerim’i zevk alarak okumasıyla mümkündür. Bu da anlayarak okumasına bağlıdır. Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’ın bu konuda gayret gösteren kullarını övdüğünü müjdeleyerek;

“Allah’ın evlerinden birinde, Allah’ın kitabını okumak ve aralarında müzakere ederek anlamak için toplanan kimselerin kalplerine huzur dolar, onları rahmet kuşatır, melekler etraflarını sarar ve Allah onları kendi katında bulunanlara överek anlatır.’ buyurmaktadır.

Advertisement

Kur’an, dünya ile imtihan edilen insanın, Yüce Rabb’i ile kurduğu bir bağ ve özel konuşmasıdır.

Kur’an, dünya ile imtihan edilen insanın, Yüce Rabb’i ile kurduğu bir bağ ve özel konuşmasıdır. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Kur’anı okuyan kimse Yüce Allah ile konuşmaktadır.

Sevgili Peygamberimizin, Kur’an okurken onunla sıkı bir bağlantıya girdiği ve Kur’an ile konuştuğu ifade edilmektedir. Hz. Peygamberimiz, Kur’an-ı Kerim okurken rahmet ayetlerine geldiği zaman durup Yüce Allah’tan rahmetini istiyor, azap içeren bir ayet okuduğunda ise o azaptan Yüce Allah’a sığınıyordu. İslam âlimleri, Hz. Peygamberimizin bu tarz okuyuşunu ve bu konudaki tavsiyelerini göz önünde bulundurarak, Kur’an-ı Kerim’i okurken bu şekilde davranmanın sünnet olduğunu söylemişlerdir.

Ayetler, anlamı bilinmeden ve anlaşılmadan okunup geçilmemelidir. Kur’an-ı Kerim okunurken rahmet ayetine gelince, kalp sevinçle dolmalı ve rahmetini devam ettirmesi için Yüce Allah’a dua edilmelidir. Azap ayetine gelince de, imanı sebebiyle insan Rabbine hamd etmeli ve azaptan Yüce Allah’a sığınmalıdır. Mesela Kur’an okuyan bir Müslüman, Allah’ın, “Ey inananlar! Allah’a tevbe-i nasuh ile (bir daha aynı günahı asla işlemeyeceğine, ciddiyetle söz vererek) tövbe ediniz” ayetini okuyunca, işlemiş olduğu günahlarını hatırlayıp, bir daha işlememek üzere kesin söz vermesi ve Yüce Allah’tan affını istemesi gerekir. Bu şekilde tövbe etmeden geçmesi ya ayeti anlamadığını veya Yüce Allah’ın emrini önemsemediğini gösterir. Bu iki durum da Kur’an-ı Kerim’in öğütlerine ters düşer.

Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumanın, dünya hayatında da insana faydaları

Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumanın, dünya hayatında da insana çok önemli faydaları vardır. İnsanın zihnini açması, zekâsını işletip parlatması, anlayış kabiliyetini artırıp hızlandırması, dağarcığındaki kavram hazinesini genişletmesi, hafıza ve ezberine güç vermesi, sürekli bilgiye açık olması, ruhunu dinlendirmesi, gönlüne genişlik ve huzur vermesi, yaşlılığında da bunama ve alzheimer hastalığından kurtarması, bu faydaların günümüzde bildiklerimizden sadece birkaçıdır.

Bu konuda dikkat etmemiz gereken önemli bir konu vardır. Bu, Kur’an’ı anlayarak okuyacağım diye, sadece tercüme eserlere yönelip orijinal metnini yok saymaktır. Yani, tercümeleri Kur’an’ın kendisi sanıp Kur’an’ın yerine onları koymaktır. Bu çok yanlış bir davranıştır. Kur’an-ı Kerim’i anlamak için meal ve tefsirlerden faydalanmalı veya Arapçayı öğrenerek Kur’an’ı anlamalıyız. Asla tercüme ve meallerden okuduğumuz anlamları Kur’an-ı Kerim’in kendisi sanmamalıyız. Çünkü Kur’an-ı Kerim geçmişten kıyamete kadar bütün zamanlara seslenir. Elimizdeki mealler ise geçmişin veya günümüz insanının anlayabildikleridir. Gelecek için şimdiden bir şeyler söylemek mümkün değildir. Sadece bu meallere bakarak, bir takım prensipler çıkarmaya kalkışmak, İslam tarihine ve kaynaklarına saygısızlık olur. Bu tehlikeye dikkat çekmek için Kur’an-ı Kerim de “Düşünüp manasını anlamanız için biz, onu arapça bir Kur’ân olarak indirdik.” ve “Biz Kur’an’ı, insanlar iyi anlayıp ibret alsınlar diye, senin dilinle indirerek anlaşılmasını kolaylaştırdık,” buyurmaktadır.

Kuran-ı Anlayarak Okuyan İnsan

Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okuyan ve O’nun nasihatlerine dikkat eden, hayatını bu prensipler doğrultusunda şekillendiren bir Müslümanı Yüce Rabbimiz hem dünya hem de ahiret azabından kurtaracağını söylemiştir. Bu konuda Hz. Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde, “Kur’an okuyunuz. Çünkü Yüce Allah, Kur’an’ı kavrayarak ezberlemiş bir kalbe azap vermez.” buyurmuştur.

Bizler, bütün bu kazanımlarından yararlanmak için Kur’an-ı Kerim’i mutlaka anlayarak okumaya çalışmalıyız. Yanlış inanç ve davranışlardan korunmak için dosdoğru yol olan İslam’ı, güzel bir şekilde yaşayalım. Yüce Allah’ın sevdiği bir kulu olalım. Yaptığımız bütün ibadet ve güzelliklerin zevkine varabilelim. Kitabımızı anlayıp, öğütlerine göre hayatımıza yön verelim. Böylece dünya ve ahiret hayatımızı huzur içinde sürdürebilelim.


Leave A Reply