Laiklik Nedir? Laik Devletin Özellikleri Nelerdir? Laiklik İlkesinin Açıklaması

0
Advertisement

Laiklik nedir, Laiklik ilkesinin tanımlaması ve açıklaması. Laik devletin özellikleri nelerdir? Laikliğin önemi ve laiklik ve din hakkında bilgi.

Mustafa Kemal Atatürk

LAİKLİK; Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olmasıdır.

LAİKLİĞİ DOĞURAN NEDENLER

Laiklik, Hristiyanlığın hâkim olduğu batı dünyasında doğmuş ve gelişmiştir.

Hristiyanlıkta kilise her şeyin üstünde tutuluyordu. Hayatın her alanında her şey kilisenin buyruğu altındaydı. Özellikle Katolik Kilisesi Tanrı adına görüş bildirmek hak ve yetkisine sahipti. Katolik anlayışı tam bir ruhbanlık anlayışına dönüşmüştü.

Fransız İhtilali’nden önce Hristiyanlık dünyasında devletin temelini Tanrı’nın hakları oluşturmaktaydı. Yetkisini Tanrı’dan alan kimseler hiç kimseye hesap verme gereği duymamıştı. Kilise ve din adamları; hükümdarları etkileri altına almış, hayatın her alanına hükmetmişlerdi. İnsanların din ve vicdan özgürlüğü kısıtlanmış, kilise ve din adamlarına karşı çıkan herkese işkence yapılmış ve bu kişiler dinden dışlanmıştır.

Advertisement

Kilisenin ve krallığın hayatın bütün alanlarına uyguladığı acımasız ve sert tutum, öze dönüşe neden olmuştur. Siyasi kimliği olan bazı kişiler ve bilim adamları halkı, kiliseye ve onunla birlikte hareket edenlere karşı örgütlemişlerdir. Bunun neticesinde Fransa’da ihtilal olmuş, egemenlik kral ve kiliseden alınarak halka verilmiştir. Laiklik anlayışı, kilisenin ve kralların olumsuz tutumlarına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

laiklik

LAİK DEVLET

Laik bir devlette;

  • ***Din ve devlet işleri birbirinden ayrı yürütülür.
  • ***Hangi din ve inanca sahip olursa olsun herkese eşit davranılır.
  • ***Hiçbir kişi ve zümreye ayrıcalık tanınmaz.
  • ***Herkesin din ve vicdan özgürlüğü teminat altına alınır.
  • ***Dinin istismar edilmesine müsaade edilmez.
  • ***Vatandaşlar istediği dine inanabilir, inancının gereklerini yerine getirebilir.
  • ****İnsanların inanç, düşünce ve ibadet hürriyeti savunulur.

LAİKLİK DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GARANTİSİDİR.

Din ve vicdan hürriyeti insanın doğuştan getirdiği temel haklardan biridir. Bu nedenle herkes istediği dini benimseme, inancını açıklama ve uygulama hakkına sahiptir.

Laik devletin görevleri arasında;
  • ***Hangi din ve inanca sahip olursa olsun herkese eşit davranmak,
  • ***Din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına alarak herkesin dini kanaatlerini söylemesine, inancının gereklerini yerine getirmesine imkân sağlamaktır. Ayrıca devlet hiç kimseyi başka bir dine, inanca ya da mezhebe vb. zorlayamaz.

Laiklik İlkesi

Laiklik; yönetimin, politikanın, eğitimin, devlet yönetimi ve toplum hayatının, hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılmasıdır.

Laiklik, çağdaşlaşmayı sağlayan Atatürk ilke ve inkılaplarının temelini meydana getirir. Duygu ve düşüncelerde tutum ve davranışlarda rahatlık, serbestlik sağlayan bir ilkedir.Gericiliği bağnazlığı yıkan, medeniyete giden yoldur. Laiklik ilkesi, akla, bilime ve tekniğe dayalı Atatürkçülüğün temel ilkesidir.

Advertisement

Laiklik, dine, inançlara, kutsal varlıklara karşı çıkmak değildir. Kişiler dinsel inançlarında özgürdürler. Devlet ve toplum, inançlarından dolayı kişiler arasında ayrım yapmaz. Kişiler, inançları ne olursa olsun birbirlerine karşı saygılı olmalıdırlar.

  • • Halifeliğin kaldırılması,
  • • Tekke ve zaviyelerin kapatılması
  • • Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi,

Laik devlet düzenini gerçekleştirmeye yönelik girişimlerdi. Atatürk’ün aşağıdaki sözleri O’nun laiklik anlayışının bir özetidir. “Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve tefekküre karşı değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz, kasde ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Mürtecilere (gericilere, asla fırsat vermeyeceğiz.”

Laiklik Neden Önemlidir?

Lâiklik, din işleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrılması; isteyenin, dilediği gibi dinle, din işleriyle ilgilenmesi, ibadetini yapabilmesidir.

İnsanlar tarih öncesi dönemlerden beri topluca yaşamaya önem vermişlerdir. Oluşturdukları toplumun yönetimini; bir kişiye, bazen bir zümreye vermişlerdir. Yönetenlerin koydukları kurallar zamanla halkın isteklerine uymamıştır. O zaman yönetenler zora başvurmuşlardır. O da yetersiz olunca halkın din duygularına, inançlarına yönelip onlardan güç almışlardır. Mısır’daki Firavunlar gibi kendilerinin tanrısal güçlere sahip olduklarını, ölümsüz olduklarını benimsetmişler; adlarına piramitler yaptırmışlardır. Yüz binlerce kölenin, tutsağın el emeği, alın teri ve yaşamına mal olan piramitlerin şaşırtıcı büyüklüğü bunun kanıtıdır.

Orta Çağda Avrupa’da irili ufaklı birçok kral, kendilerini tanrının yeryüzündeki gölgesi ilân etmiş, ülkeleri tanrı adına yönettiklerini ileri sürmüştür.

Eskiden ülkemizde de devlet işleri, din işlerine bağımlı olarak yürütülmüştür. Savaş açmak, barışa karar vermek, bir malın üretimine karar vermek, bir yeniliği kabul etmek gerektiğinde devlet adamı, din adamının görüşünü, onayını alırdı. Çoğu din yetkilileri her konuda uzman kişiler olmadıkları için yanlış adımlar atılmasına neden olurlardı. Bu yüzden salgın hastalıklarda karantinaya alma, tıp öğretiminde kimi araştırma ve deneyler yapma, resim, heykel yapımı gibi güzel sanatlar alanında, matbaanın yurdumuza 250 yıl kadar geç gelmesinde, din yetkililerinin görüşlerinin beklenmesi, geri kalmamızın önemli nedenlerindendir.

Hızla ilerleyen Batılı devletlerin yanında bilim, teknik, sanat ve ekonomik alanda geri kaldık, onlara bağımlı hale geldik. Mondros mütarekesiyle silâhlarımızı bıraktık, Sevr antlaşmasıyla yurdumuz paylaşıldı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk ulusu, üç buçuk yıl canıyla, kanıyla savaştı, yurdu düşmandan temizledi. Ardından yeni kurulan cumhuriyet için yapılan inkılaplar arasında laiklik büyük bir önem taşımış ve cumhuriyet öncesi yaşanan ve din adına yapılan bir çok bağnazlık ve gerici yaşam tarzından ülkemiz kurtulmuştur.


Leave A Reply