Ma’un Suresi Özellikleri, Açıklaması ve Ayet Ayet Türkçe Meali, Hakkında Bilgi

0
Advertisement

Ma’un Suresi nedir? Ma’un Suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir, kaç ayetten oluşur? Ma’un suresinin konusu ve anlamı hakkında bilgi.

Ma'un Suresi

Ma’un Suresi Hakkında Bilgi

Ma’un Suresi; Kuran-ı Kerim’in 107. sûresidir. 7 ayetten oluşur. Yarısı Mekke ya da Medine’de inmiştir. Tümünün Mekke ya da Medine’de indiğini de söyleyenler vardır. Arapçada maun sözcüğü “yardım” anlamına gelir. Sûrenin 7. ayetinde zekat anlamında kullanılmıştır. Sûrenin tümü şöyledir: “Ya Muhammed, dini yalanlayanı gördün mü? Yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur işte. Vay öyle namaz kılanların haline ki, kıldıkları namazdan gafildirler. Onların yaptıkları gösterişten ibarettir ve onlar zekât da vermezler.”

Ma’un Suresi’nde ahiret gününü yalanlayan, yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayan ve doyurmaya da engel olanın, gösteriş için namaz kılanların ve yardımı engelleyenlerin hali anlatılır.

Ma’un Suresi Anlamı

Rahman ve Rahim Allah adıyla

  • Dini yalanlayanı gördün mü?
  • İşte o, yetimi iteler;
  • Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.
  • O namaz kılanlara yazıklar olsun,
  • Kıldıkları namazdan gafildirler,
  • Onlar ikiyüzlülük yaparlar,
  • Ve yardımı men ederler.
Arapçası
  • E raeytellezi yükezzibü bid din
  • Fe zalikellezi yedu’ul yetim
  • Ve la yehuddu ala taamil miskin
  • Fe veylün lil müsallin
  • Ellezine hüm an salatihim sahun
  • Ellezine hüm yüraun
  • Ve yemneunel maun

Maun Suresi Tefsiri

İniş sırasına göre on yedinci, mushaftaki sıraya göre yüz yedinci sûredir. Tekâsür sûresinden sonra Kâfirûn sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 4-7. âyetlerin Medine’de münafıklar hakkında indiğine dair rivayet de vardır.

Advertisement

“Gördün mü?” sorusu, burada şaşılacak bir tutumdan söz edileceğine, dolayısıyla konunun önemine dikkat çekmeyi amaçlamaktadır. Âyetteki din kelimesi, bilinen anlamı yanında “Allah’ın hükmü” veya “uhrevî yargı” mânasında da anlaşılabilir. Ancak bunların birini inkâr eden diğerlerini de inkâr etmiş olacağı için sonuç değişmemektedir. Genellikle insanlar bir dine inandıklarını, dolayısıyla doğru yolda olduklarını, sonuçta mutlu olacaklarını, kendi dinlerine inanmayanların ise yanlış yolda olduklarını, dolayısıyla bedbaht olacaklarını söylerler. Nitekim Hz. Peygamber zamanındaki yahudiler, hıristiyanlar hatta putperest Araplar bile böyle olduklarını iddia ediyorlardı. Yüce Allah bu sûrede asıl dini yalan sayıp inkâr edenleri tarif ederek bunların kimler olduklarını ortaya koymuştur. Bunlar kimsesiz ve yardıma muhtaç durumda bulunan yetimi küçümseyerek onu itip kakan, yoksullara kendisi yardım etmediği gibi başkalarını da buna teşvik etmeyen kimselerdir. Kuşkusuz bu özellikler birer örnektir; dini yahut âhiret sorgusu ve yargısını inkâr edenlerin başka özellikleri de bulunmakla birlikte burada Hz. Peygamber dönemindeki inkârcıların toplumsal ahlâkla ilgili en belirleyici ve yıkıcı tutumlarına iki örnek zikredilmiştir. Nitekim âyetin, putperestlerin tipik şahsiyetlerinden olan Âs b. Vâil hakkında indiği belirtilir. Bununla birlikte âyetin genel amacı, insan sevgisinden mahrumiyetin en belirgin tezahürleri olan bu tür davranışları sergileyenleri kınamak ve bu yaptıklarının Allah katında en büyük kötülüklerden olduğuna, bunların temelinde dini, Allah’ın hükümlerini yahut âhireti inkâr etmenin bulunduğuna insanların dikkatini çekmektir. Yetim ve yoksul, toplumun zayıf ve himayeye muhtaç kesimlerini temsil eder. Bunları küçümseyerek hakaret eden, itip kakan kimse toplumdaki zayıfların haklarını çiğniyor demektir. Dinin insanlığa yönelik en büyük hedefi ise insanlar arasında sevgi ve dayanışmayı, paylaşmayı sağlamak, sıkıntıların da mutlulukların da paylaşıldığı bir insanlık bilinci oluşturmaktır.

Bu âyetler, bir taraftan bu tür davranışlar sergileyenleri kınarken diğer taraftan da gerçek dindarları yetim ve yoksullar gibi himayeye muhtaç olanlara yardım etmeye özendirmekte; ihtiyaç sahiplerine yardım konusunda başkalarını teşvik etmenin, hatta bunun için hayır kurumları oluşturarak sosyal yardımı daha verimli, düzenli ve sürekli hale getirmenin gereğini vurgulamaktadır.


Leave A Reply