Meddah Nedir? Kime Denir? Meddahlık Geleneğinin Özellikleri Nelerdir?

0
Advertisement

Meddah nedir? Meddah kime denir? Meddahlık geleneği nedir? Meddahlık geleneğinin özelliklerinin maddeler halinde açıklaması, meddahlığın tarihçesi hakkında bilgi.

Meddah Nedir?

Meddah; taklitler yaparak, hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçıdır. Meddah, tiyatronun olmadığı dönemlerde halkı eğlendiren karagöz ve ortaoyunu gibi bir temaşa sanatıdır. Meddahlar ister açık havada, ister kapalı yerlerde olsun, seyircilere elinde bir mendil ve bastonla sayısız benzetmeler yaparak güldürmeyi amaçlardı. Oyunda tek başına rol aldığından, değişikliklerle oynardı.

Meddah olmak büyük yetenek isterdi. Çünkü bir meddahın başarılı olması için ses ve müzik bilgisine Osmanlı İmparatorluğu’nu oluşturan toplulukların şivelerine, düş gücüne, yaşadığı dönemin ünlü yazarlarının öykülerinin ana temalarına, çeşitli hayvan taklitlerine, hepsinin ötesinde de aktörlük yeteneğine sahip olması gerekirdi. Tek kişilik bir tiyatro görünümünde olan meddahlık, tiyatronun yurdumuzda yaygınlaşmasıyla önemini yitirdi. Halkı eğlendiren başlıca teması, temaşa sanatlarından biri olmasına karşın yazık ki, meddahların konuşmaları yazıya geçirilmemiştir.

Meddahlık Geleneğinin Özellikleri

Meddahlık geleneğinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Meddahlık her ne kadar göstermeye bağlı edebi metinler içinde ele alınsa da tam anlamıyla bu sınıflandırmanın içine girmez. Çünkü meddahlığın temelinde “gösterme” değil, “anlatma” eylemi vardır.

Advertisement

Hikâye anlatma sanatı, özellikle Doğu medeniyetlerinde yoğunlaşmakla birlikte hemen hemen bütün toplumlarda var olan bir gelenektir: İslamiyet öncesi Türk toplumunda ozanlar “kopuz” eşliğinde eski Türk kahramanlarının hayatlarını anlatırlardı. “Hikâye anlatma” sanatının islamiyet etkisinde gelişen yeni medeniyette iki farklı şekilde karşımıza çıktığını daha önce belirtmiştik: Halk hikâyeciliği geleneği ve mesnevicilik geleneği. Türk, İran ve Arap toplumlarında var olan meddahlık, çeşitli açılardan halk hikâyeciliğine benzeyen bir gelenektir.

2. Temelinde “anlatma” eyleminin bulunmasına karşın meddahlığın göstermeye bağlı edebî metinler içinde ele alınmasının asıl nedeni, meddahlıkta bütün dünya tiyatrolarının temelini oluşturan “taklit” öğesinin bulunmasıdır. Meddahlar bir olayı anlatırken sadece olay kahramanlarının (Acem, Arnavut, Çerkez vb.) ağız farklılıklarını değil, aynı zamanda çeşitli hayvan seslerini ve doğadaki diğer sesleri de taklit etmişlerdir.

3. Karagöz ve orta oyununda güldürme öğesi ön plandayken meddahlıkta daha kapsayıcı bir bakış açısı söz konusudur.

4. Meddahlar geniş bilgi dağarcıkları sayesinde anlatılarında Türk kültür tarihinin önemli parçalarından olan Köroğlu, Battal Gazi, Hz. Hamza ve Hz. Ali’nin kahramanlık hikâyelerinden Hz. Hüseyin’in zalimce katledildiği Kerbela faciasına; İran mitolojisine ve bu mitolojinin ölmez yapıtı olan Şehnâme’deki epik hikâyelerden İstanbul’daki günlük yaşam sahnelerine ve gerçekçi halk hikâyelerine kadar pek çok öğeye yer vermişlerdir.

5. Meddahlar, taklit yetenekleri ve bilgi dağarcıklarıyla seyircileri çevrelerinde tutmaya çalışan kişilerdir. Bu kişilerin sanatlarını sergiledikleri yerler olan kahvehanelerde ve benzeri mekânlarda basit de olsa herhangi bir sahne düzeni yoktur.

6. Meddahlar, sanatlarını icra ederken iki nesneden özellikle yararlanmışlardır: Mendil ve sopa. Meddah, omzuna attığı ya da doladığı mendili, kadın taklidi yaptığında başörtüsü, yemek yediğini göstermek istediğinde sofra örtüsü amacıyla kullanırken yaratıcılığı sayesinde daha birçok işlevde kullanabilir. Meddah ayrıca oyun sırasında terini silmek için de mendili kullanır. Sopa ise kapı çalma sesini veren bir efektte kullanılabildiği gibi anlatılan olaylara bağlı olarak bir saz, süpürge, tüfek gibi de kullanılabilir.

Advertisement

7. Meddahlık geleneği yüzyıllar boyunca usta-çırak ilişkisine bağlı kalınarak devam ettirilmiştir.

8. Meddahlar, hikâyelerine başlarken ve hikâyelerini bitirirken “tekerleme”ye benzeyen söz kalıplarına başvurmuşlardır.

Aşağıdaki metin, “Meddah Sururî”nin anlattığı “Kumaşçı Güzeli” adlı hikâyenin başlangıç kısmından alınmıştır:

Hak dostum hak!
Sühansâz-ı gülistân-ı nezâket
Nihâl-i gonca-i bâğ-ı zerâfet
Söyledikçe sergüzeşti, verir bezme letâfet
Dinle imdi bende-i âcizden bir hoş hikâyet
İdeyim meclise bir kıssa beyân
Kıssadan hisse ala ârif olan
İsim isime, kisib kisibe, semt semte benzer
Geçmiş zaman söylenir, yalan-gerçek vakit geçer.

9. Meddahlıkta, doğrudan yazılı bir metne bağlı kalmak söz konusu değildir. Meddahlar, içinde bulundukları geleneğin yüzyıllar içinde oluşmuş kurallarından, söz ve anlatım özelliklerinden yola çıkarak kendi yeteneklerini seyircilerin beklentileriyle buluşturmayı başarmış kişilerdir.

10. Meddahların “tek kişilik gösteri’lerine günümüzde en çok benzeyen sahne etkinliği “stand-up”tur. Şovmenler, meddahlardan farklı olarak gösterilerini sadece güldürme öğesi üzerine kurarlar.

11. Meddahlık, sözlü gelenek içinde var olduğundan ve günümüzde de bu sanatı geleneksel biçimiyle devam ettiren meddahlar bulunmadığından, meddah metinlerinin orijinal şekillerine ulaşmamız çok zordur. Bugün elimizde bulunan meddah metinlerinin birçoğu, 1912-1932 yılları arasında doldurulan taş plaklardan yazıya aktarılmıştır. Günümüz kayıt teknolojilerine göre çok ilkel sayılabilecek bu plaklar, meddahlık geleneğinin en önemli belgeleridir. Meddah hikâyelerinin çok uzun olmasına karşın bu plaklardaki kayıtlar, plakların teknik özelliklerinden ötürü beş-altı dakikayı geçmemektedir. Bu da aslında çok uzun bir hikâyenin elde olmayan nedenlerden ötürü kısaltılarak anlatılması yani hikâyenin orijinal yapısının bozulması sonucunu doğurmuştur.

Bir Meddah Hikâyesinin Özeti

Bu hikâye Padişah Sultan Mahmud’un en iyi hikâye anlatana on bin altı vereceğinin ilân edilmesi üzerine düzenlenmiştir. Beş değişik ülkeden gelen hikâyeler içinde padişahın en çok beğendiği “Seyfülmülûk Hikâyesi” olmuştur. Bu hikâye özetle şöyledir:

Mısır padişahlarından Asım bin Saffan’ın, çocuğu olmazmış. Buna bir çözüm bulmak için veziri, Hazret-i Süleyman’ın huzuruna çıkar, o da kendi dinini kabul ederse dileğinin yerine geleceğini söyler. Onun öğüdüne uyan padişahın ve vezirinin birer erkek çocuğu olur. Birinin adı Seyfülmülûk, ötekinin ise Sait’tir. Padişahın oğlu Seyfülmülûk bir bohça içindeki bir kızın resmine âşık olur. Kız, peri padişahının kızı Bedi-ül Cemal’dir. Seyfülmülûk Sait’le kızı aramak için yola çıkar… Başlarından türlü serüvenler geçer, çeşitli ülkeleri dolaşırlar. Seyfülmülûk sonunda Bedi-ül Cemal’e kavuşur, Vezir olan Sait de Devlet Hatun’la evlenir.


Kaynak – 2

Meddahlık; Taklitler yapıp hoş hikâyeler anlatarak, dinleyenleri eğlendirenlere “meddah”, bu işe de “meddahlık” denir. Eskiden, meddahlar kapalı, açık yerlerde, toplananlara hikâye anlatır, sonunda da zamanın ileri gelenlerini, ya da o daveti yapan kimseyi överlerdi. Bundan dolayı “meddah” (methedici) denilmiştir.

Meddah, halkın hikâye dinleme ihtiyacını karşılardı. Tiyatronun olmadığı devirlerde karagöz, orta oyunu gibi, meddah dinlemek de halkın başlıca eğlencelerinden biriydi. Meddahın elinde bir mendil, bir de baston bulunurdu. Mendille bazen terini kurular, bazen de bebek biçiminde büküp çengi oynatırdı: bastonuyla da, yere vurarak kapı çalmısından bekçi sopasına kadar bazı sesleri taklit ederdi.

Meddahlık

Advertisement

Meddahlık çok güç bir sanattı. Onun için, şöhretli meddahlar çok nadir yetişmiştir. Meddahta bulunması gerekli özelliklerin başlıcaları şunlardı: Her şarkıyı okuyacak kadar güzel ses, müzik bilgisi; imparatorluğun her çeşit tebaasını konuşturacak kadar şive taklidi; zamanın edebiyatı üzerinde, meşhur bir hikâyeyi ballandırıp genişleterek ilâvelerle halkın hoşuna gider hale getirecek derecede hayal kuvveti; her çeşit, irili ufaklı hayvan taklitlerinden çocuk ve kadın seslerine kadar değişebilen bir ses zenginliği, taklit tecrübesi; sırasında dinleyicilerin ortaya atacakları sözleri hemen cevaplandırabilecek bir hazırcevaplık; hattâ neşeli, kederli hale göre sesinde ve yüzünde gerekli değiştirmeyi yapacak, mimiklerine hâkim olacak bir aktörlük kabiliyeti.

Meddahlık, bir tek kişinin oynattığı tiyatro gibiydi. Yurdumuzda gerçek tiyatronun yayılmasıyla o da ortadan kalktı. Son devrin en tanınmış meddahları arasında, “Ayı Kemal” diye anılan Süruri, meddah Aşki ve İsmet sayılabilir.


Leave A Reply