Meydan İle İlgili Deyimler ve Anlamları Açıklamaları, İçinde Meydan Geçen

0
Advertisement

İçinde meydan kelimesi geçen deyimler nelerdir? Meydan ile ilgili deyimlerin anlamları ve açıklamaları. Meydan hakkında deyimler.

Meydan İle İlgili Deyimler

Arka resim kaynak: pixabay.com

Meydan İle İlgili Deyimler

  • “(birine) meydan dayağı çekmek”
    herkesin içinde veya çok dövmek.
  • “(birine) meydanı dar etmek”
    birini çok sıkıntıya sokmak, her yönden sıkıştırmak.
  • “foyası meydana (ortaya) çıkmak”
    bir olay dolayısıyla bir kimsenin kötü niteliği ortaya çıkmak: “Utanmazlık siyasetinin veya utanmaz siyasinin önünde sonunda foyası meydana çıkar.” -B. Felek.
  • “mal meydanda”
    bir işin gizli bir yönünün olmadığını belirten bir söz.
  • ” meydan açmak”
    sebep olmak: “Bu hareket, daha ileride kim bilir ne boğuşmalara meydan açacaktır?” -R. N. Güntekin.
  • “meydan almak”
    gelişmek, yayılmak, geniş ölçüde olmak.
  • “meydan bırakmamak”
    fırsat vermemek: “Ona ağız açmaya meydan bırakmadım.” -R. N. Güntekin.
  • “meydan (birine veya bir şeye) kalmamak”
    fırsat bulamamak: “Bu beladan kurtulabilmek için bir çare düşünmeye meydan kalmadan Ali, bir gece kasabaya girdi.” -M. Ş. Esendal.
  • “meydan bulamamak”
    fırsat bulamamak.
  • ” meydan dayağı atmak”
    kalabalık içinde iyice dövmek.
  • “meydan dayağı yemek”
    kalabalık içinde iyice dayak yemek: “Vallahi meydan dayağı yesem bu kadar perişan olmazdım.” -R. N. Güntekin.
  • ” meydan okumak”
    korkmadığını, çekinmediğini açıkça bildirmek, kavga veya yarışmaya çağırmak: “Hülasa yüz türlü yüzmek bilir, dalgıçlara meydan okurdu.” -R. H. Karay
  • “meydan vermemek”
    kötü bir durumun gerçekleşmesi için imkân veya zaman bırakmamak: “Sonra sultanın cevabına meydan vermeden döndü.” -Ö. Seyfettin.
“meydana atmak”
ortaya çıkarmak
  • “meydana çıkarmak”
    1) açıklığa kavuşturmak, ortaya çıkarmak, belli etmek: “Marifetlerini birer birer meydana çıkarıyor.” -R. H. Karay. 2) bularak ortaya çıkarmak.
  • “meydana çıkmak”
    1) ortaya çıkmak, görünmek: “İşte Galip, böyle bir muhitte herkesi şaşırtan büyük bir kabiliyetle meydana çıkıverdi.” -A. H. Çelebi. 2) belli olmak: “Şafak serinliği içinde onun yükselmesini seyrederken ilk tahminimizde yanılmadığımız meydana çıktı.” -H. S. Tanrıöver. 3) yetişmek, büyümek: “Altınyaprak Şirketi bizim son ekmek kapımızdı, bundan sonra iş bulabileceğim şüpheli, kardeşlerim daha meydana çıkmış sayılmaz.” -R. N. Güntekin.
  • “meydana dökmek”
    hepsini sergilemek, ortaya dökmek.
  • “meydana düşmek”
    bir iş yapmak için kendini ortaya atmak.
  • “meydana gelmek”
    1) olmak, oluşmak: “Kum tanelerinden meydana gelen yazıları okumaya çalışan Bünyamin bir hayli zorlandı.” -İ. O. Anar. 2) ortaya çıkmak: “Müspet ve realist ilmî araştırmaların meydana gelebilmesi için istatistik bir zarurettir.” -N. Hikmet.
  • “meydana getirmek”
    olmasını sağlamak, oluşturmak: “Yaşlandıkça gençleşen bir adam yalnız verdiği eserlerden değil bundan sonra meydana getireceklerinden dolayı mühimdir.” -İ. A. Gövsa.
  • “meydana koymak”
    yapıp ortaya çıkarmak, göstermek.
  • “meydana vurmak”
    belli etmek, ortaya çıkarmak: “Beşikten beri ruhlarına akıtılan düşmanlığı meydana vurmak için tam fırsatı bulmuşlardı.” -Ö. Seyfettin.
  • “meydanda bırakmak”
    1) açıkta, evsiz barksız bırakmak; 2) ortada, herkesin gözü önünde bırakmak.
  • “meydanı (birine veya bir şeye) bırakmak”
    1) savunduğu şeyden vazgeçmek: “Çok güzel görünen bir şey var ki o da iki tarafın da meydanı bırakıp kaçmamalarıdır.” -M. Ş. Esendal. 2) yarışmadan çekilmek.
  • “meydanı boş bulmak”
    kendisini engelleyecek kimse görmeyerek aşırı davranışlarda bulunmak.
  • “ok meydanında buhurdan yakmak”
    1) geniş bir yeri yetersiz bir şeyle ısıtmaya çalışmak; 2) önemli bir iş için yetersiz imkânlardan yararlanmaya çalışmak.


Leave A Reply