Mimarlık Nedir? Mimarlığın Özellikleri, Sınıflandırılması ve Tarihçesi

0
Advertisement

Mimarlık nasıl bir meslektir? Mimarlıkta dikkat edilen noktalar, özellikleri, yapı tekniği ile ilgili bilgi. Mimarlık ile ilgili tüm konular hakkında genel ve temel bilgilerin verildiği yazımız.

metabolik mimarlik

Kaynak: commons.wikimedia.org

Mimarlık, insanların barınak, tapınak, anıt gibi değişik amaçlarla meydana getirdikleri açık, kapalı yapıları tasarlayıp gerçekleştirmek sanatıdır. Güzel sanatların güzelle faydalıyı birleştiren bir koludur.

Yeryüzünde, gerek zaman, gerek yapıldığı yere göre birbirine benzemez şekillerde, milyonlarca mimarlık eseri vardır. Bunlar, çeşitli şekillerde sınıflandırılır. Başlıca sınıflandırma şekilleri şöyledir:

  • a) Zaman sırasına göre mimarlık: İlkçağ mimarlığı, Ortaçağ mimarlığı gibi.
  • b) Yapının yapılmasındaki maksada göre mimarlık: Askeri mimarlık, dini mimarlık, sivil mimarlık, bahçe mimarlığı, şehir mimarlığı gibi.
  • c) Üsluplara göre mimarlık: Gotik mimarlık, barok mimarlık, kübik mimarlık gibi.
  • ç) Kullanılan malzemeye göre mimarlık: Taş, tuğla mimarlığı, beton mimarlık eserleri, ahşap mimarlık eserleri gibi.
  • d) Yer, bölge veya milletlere göre mimarlık: Türk mimarlığı, İtalyan mimarlığı, Çin mimarlığı gibi.

Mimarlıkta Yapı Tekniği

Ne maksatla kullanılacak olursa olsun, her mimarlık eserinde bulunması şart olan bazı ortak özellikler vardır. Bu ortak özellikler birtakım şartlardan doğar.

Başta, kullanılan malzeme gelir: Çünkü bir yapı sanatı olduğuna göre, mimarlıkta yapıya biçim veren ilk, şart, kullanılan malzemedir. Mısır mezarlarında büyük taş blokları kullanılmıştır. Bundan dolayı o mezarlar, o taş blokların ağırlığını taşıyacak en akla uygun biçime, yani ehram biçimine sokulmuştur. Mısır sivil mimarlığında ise tuğla ve ahşap karışımı kullanılmıştır. Bunun sonucu olarak duvarlar incelebilmiş, yapı, içinde büyük boşluklar bırakabilecek hale gelmiştir. Doğu’da kemer ve kubbenin bulunuşu, kullanılan malzemenin sonucudur. Eyfel kulesinin biçimi, baştan başa demirden yapılmasının tabii bir sonucu olmuştur.

Kastamonu Evleri

Advertisement

İkinci şart, mimarlığın hangi maksada hizmet edeceğidir. Oturmak, barınmak için yapılan bir bina odalara bölündüğü halde bir cami, herkesi toplayan örtülü bir boşluktan ibaret olacaktır.

Üçüncü şart, yere, mekâna uygunluktur. Depremlerle her an sarsılan Japonya’da depreme dayanıklılık yapılardaki en önemli kriterdir. Buna göre binalar inşa edilir. Venedik’te, rutubete karşı kalın duvarlarla birlikte, bol revaklı balkonlar, büyük, kat kat pencereli yapılar görülür.

Dördüncü şart, çağın güzellik anlayışına uygunluktur. Gotik devrinde göklere yükselen çizgilerle dar, duvarları pencerelerle delinmiş yapılar meydana getirildiği halde rokoko üslûbunda duvar yüzeyleri baştan başa, kabartma süslerle kaplanmıştır. Çin yapılarının saçakları ile Türk mimarlığının meydana getirdiği o geniş, koruyucu, düz saçaklar elbette birbirine benzemez.

Beşinci şart, kullanışlılıktır. Her mimarlık yapısı, yapılmasındaki maksada en uygun, en kullanışlı biçimi almak zorundadır. Büyük mimarlar, bütün bu şartları birbiriyle en uygun şekilde bağdaştırırlar.

Mimarlığın Özellikleri ve Kısa Tarihçesi

MİMARLIK, güzel sanatların en eski ve amaca en çok bağlı kolu. Belirli ölçü ve kurallara göre yapı oluşturma sanatı. Mimarlık, av peşinde dolaşan ilkel göçebe toplumların sığındıkları doğal barınakların yerini, toprağı işlemeye başaran insanların ilkel konutları ve tapınaklarının almasıyla başlar. İlk yapılar, insanları hava etkilerine, vahşi hayvanlara ve başka insan topluluklarına karşı korumak gibi yalın bir işlev görüyordu. Toplumsal iş bölümü, yani işlevsel örgütlenme sonucu daha değişik yapı tipleri doğacaktı.

Sümerler İÖ 4. bin yılda güneşte kurtulmuş kerpiçi, Mısırlılar yaklaşık İÖ 3000’de üst üste dizilen taş bloklarını geliştirdiler. Mimarlık, tekniğe ayrılmaz biçimde bağlıdır. Geliştirilmiş mimarlık formları geometrik biçimlerin (küp, piramit, yarı küre vb) ve oranların (kanon, altı bölüm, eşkenar üçgen-üçgenleme vb) bilgisine dayanır. Çeşitli görev alanlarına göre mimarlık iki ana bölüme ayrılır: Dinsel ve dindışı (sivil) mimarlık.

Advertisement
Ayasofya'nın Mimari Planı

Ayasofya’nın Mimari Planı

Sanata ve teknik öncelikle dinsel mimarlık alanında (tapınaklar, ziggurat) gelişme gösterdi. Hükümdar (egemen) kültür nedeniyle, (yüksek kültürlerde dindışı mimarlık (konaklar, saraylar, şatolar, vb) dinsel mimarlığa eşdeğer duruma geldi. Dinsel ve sivil mimarlığın birbirine üstünlüğü ya da eşdeğerliliği, ilgili kültürün bir aynası olarak görülebilir. Örneğin Yunan mimarlık tarihi, bir tapmak mimarlığı tarihidir. Romalılar, sivil mimarlığa (su kemerleri, köprüler hamamlar, tiyatrolar, kentler ve alanlar) zaman zaman dinsel mimarlıktan daha büyük bir önem verdiler. Ortaçağda dinsel mimarlık, yapı sanatındaki gelişmelerin taşıyıcısı oldu.

Rönesanstan baroka, dindışı mimarlığın önemi giderek arttı, klasikçilikte başlayarak dinsel mimarlığı geri plana itti. Endüstri çağının getirdiği teknik, toplumsal ve kültürel koşullardan doğdu: Fabrikalar, bürolar, tren istasyonları, pazar ve sergi halleri vb. Bu yapıları oluşturmak için çelik, beton, cam gibi yeni malzemelere başvuruldu. 1880′ den başlayarak “Chicago Okulu” çelik iskelet yapıyı uyguladı. Avrupa’da 19. yüzyılın tarihselciliğine (historizm) 20. yüzyıl başlarında sırt çevirdi. Almanya’da Werbund ve Bauhaus mimarları iç dekorasyonu üslup ve biçim yönünden mimarlıkla uyumlu bir duruma getirdiler. Rus yapımcılığı (konstüktivizm) ve Hollanda’da da Stijl topluluğu mimarlık için de soyut biçimler istediler. Bu gelişmeler 1925-1926’da “uluslararası üslup“un oluşmasına yol açtı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası üslubun yeni bir biçim dilini M. Van der Rohe özellikle ABD ve Avrupa’da; Le Corbusier, heykelsi mimarlığını daha çok Latin Amerika, Hindistan, Pakistan ve Japonya’da uygulama olanağı buldu. 1950’lerin sonunda İngiltere’de kaba malzemeyi (beton, tuğla) yeğleyen bütalizm akımı doğdu. Daha sonraki yıllarda teknoloji alanında önemli değişiklikler oldu.

mimar

Kaynak: pixabay.com

Mimarlığın biçimsel dili, göze batmamakla birlikte teknik yeniliklerin etkisiyle derinden değişikliğe uğradı. Bu teknik yenilikler arısında çubuk taşıyıcılar, ön gerilimli beton, şok beton, prefabrike betin elemanlar vb sayılabilir. Günümüzde mekânların insansal gereksinmelere uygunluğu mimarlık ve doğal çevrenin uyumu gibi “organik yapı” ilkeleri geçerliliğini korumaktadır. Mimarların görevleri arasına atom santralleri, çok amaçlı yapılar, zaman zaman kullanılan ve hareketli, taşınabilir yapı elemanları, mimarlık ve şehirciliğin ortak planlamaları katılmıştır.


Leave A Reply