Muğla’da Gezilecek Yerler (Milli Parklar Arkeolojik Yerler Doğal Güzellikler)

0
Advertisement

Muğla ilinde bulunan gezilecek yerler nelerdir? Muğla ilinin milli parkları, arkeolojik ören yerleri ve doğal güzellikleri hakkında bilgi.

Muğla’da Gezilecek Yerler

Marmaris Milli Parkı

Marmaris Milli Parkı

Muğla iline bağlı Reşadiye Yarımadası üzerinde, Marmaris ilçesi sınırlarında yer alan yaklaşık 34 bin hektarlık alan 1996 yılında milli park ilan edildi.

Milli Park hem deniz, hem orman alanlarına sahip olduğundan korunması deniz ve karasal biyolojik çeşitlilik için büyük önem taşıyor.

Alanda hâkim bitki türleri kızılçam (Pinus brutia), karaçam (Pinus nigra), sığla (Liquidambar orientalis), dallı Akdeniz servisi (Cupressus sempervirens), kermes meşesi (Çuercus coccifera), pırnal meşesi (Quercus
ilex), boz pırnal meşesi (Quercus aucheri), bodur ardıç (Juniperus nana), yabani zeytin (Olea europaea), keçiboynuzu (Ceratonia siliqua), sandal (Arbutus andrachne), menengiç (Pistacia terebinthus), zakkum (Nerium oleander) ve ladin (Sistus sp.).

Milli parktaki 514 bitki türünden 54 u endemik, 9’u ise yöresel endemik. Sığla ağacı ise alanın simgesel türü. Türkiye’de bulunan memeli hayvanlardan yabanke-çisi (Capra aegagrus), yabandomuzu (Susscrofa), tilki (Vulpes vulpes), çakal (Canis aureus), porsuk (Meles meles) ve karakulak (Caracal caracal) alanda dağılım gösteriyor.

Advertisement

Marmaris Milli Parkında sit alanı statüsündeki arkeolojik kalıntılar arasında Amos harabeleri, Physkos antik kenti, Gavur Sancağı, Nimara Adası eski köy yerleşimi bulunuyor. Ayrıca milli park sınırlarındaki Nimara Adası, Adaağzı mevkii, Günnücek ormanı, Keçi ve Bedir Adası doğal sit alanı.

Babadağ

Babadağ

Türkiye’nin güneyini batıdan doğuya kat eden Toros dağ sisteminin bir parçası Babadağ. Fethiye’de Ölüdeniz’in arkasında, kumsaldan itibaren aniden yükseliyor ve 1969 metreye ulaşıyor. Babadağ’ın zirvesine çıkan 13 kilometrelik patika teknik zorluk içermiyor ama sık bitki örtüsü, değişken zemin yapısı ve yaz aylarındaki sıcak ve kurak iklim kendine özgü güçlükler yaratıyor. Babadağ bir günde denizden 2 bin metreye yakın yükselip inme imkânı sunmasıyla eşsiz bir özelliğe sahip. Her adımda değişen bir manzara ve dağın zengin florasını görme imkânı sunan bu rotayı tecrübeli yürüyüşçüler mutlaka denemeli. Keçiboynuzu, sandal, mersin, yabani badem, akçaağaç, sedir ve ardıçlar yol boyunca yürüyüşe eşlik ediyor.

Babadağ, Fethiye’de Ölüdeniz’in arkasında, kumsaldan itibaren aniden yükseliyor. Babadağ’da birçok yürüyüş rotası var. Tecrübesiz yürüyüşçüler için de kolay parkurlar mevcut. Babadağ ve çevresini ziyaret etmek isteyenler için en yakın konaklama merkezi Ölüdeniz. Burada her bütçeye uygun otel ve pansiyon seçenekleri yer alıyor.

Dalaman Ovası

Dalaman Ovası

Dalaman Ovası, aynı adı taşıyan çayın oluşturduğu geniş bir kıyı ovası. Denize yakın güneydoğu ucunda dört göl ve bunları çevreleyen bataklık, sazlık ve ılgınlardan oluşan bir sulak alan sistemi var. Birbirine doğal kanallarla bağlı göllerin en büyüğü Kocagöl; buraya Kapıkargın köyünden ulaşılıyor. Dalaman Ovası kükürtlü su kaynaklarının bolluğuyla da dikkat çekiyor. Çürük Dağı’nın dibinden 12 ayrı gözden kaynayan sıcak mavi su, doğal bir havuz oluşturuyor. Dalaman Çayının denize döküldüğü yer zengin kumullarla kaplı, burası balıkçılar için de önemli bir barınak. Dalaman kumsalı, Türkiye’de denizkaplumbağalarının yumurta bıraktığı önemli alanlardan biri. Ovada Kargın ve Kükürt göllerinde ise Nil kaplumbağası yaşıyor.

Advertisement

Datça’nın Bükleri

Datça'nın Bükleri

Datça Yarımadası burunlarla, koylarla bezeli^ bükler bu kıyıları dantel gibi işliyor. Büklere karadan ciple ulaşılabiliyor. Yörenin ünlü bademleri Palamutbü-kü civarında yoğunlaşıyor. Badem ağaçlarının çiçek açtığı ocak ayı özellikle görülmeye değer. Yarımada ayrıca Knidos harabelerine ev sahipliği yapıyor. Datça Yarımadası’nın kuzeyinde haritada görülmeyen ancak arazi araçlarıyla ulaşılabilen küçük, sakin bükler var. Knidos’a giden yolda Yazıköy’de saf kekik balı bulunuyor. Datça hurması da Türkiye’deki en geniş yayılımım yarımadada, nem oranı yüksek Hurmalıbük ve Eksere vadilerinde gösteriyor.

Köyceğiz Gölü

Köyceğiz Gölü

Suyu hafif tuzlu Köyceğiz Gölü nadir bir doğal hazine. Gölün fazla sularını Akdeniz’e taşıyan 12 kilometrelik kanal, geniş sazlık ve bataklık alanlar yaratıyor; burada labirenti andıran suyolları arasında kano sporu ve tekne turları yapılıyor. Kanal, deniz kaplumbağalarının önemli yumurtlama yerlerinden İztuzu Kumsalında Akdeniz’e açılıyor. Köyceğiz Gölü ve Dalyan Kanalının oluşturduğu verimli bölge çok sayıda bitki türü barındırdığı gibi kuşlar için de önem taşıyor. Kaunos antik kenti, Dalyan ve Köyceğiz yerleşimleri alanın diğer zenginlikleri. Yine bu sistemde yer alan Sülüngür Gölü de Nil kaplumbağası için önemli bir yumurtlama alanı.

Sedir Adası

Sedir Adası

Sedir Adası, Gökova Körfezinde antik kalıntılarla dolu üçlü ada grubunun en büyük üyesi. Apollon Tapınağı, antik tiyatro, agora ve antik liman kalıntıları görülmeye değer eserler. Arkeolojik ve doğal sit statüsüne sahip ada 1980’li yıllarda koruma altına alındı. Jeolojik süreçlerle oluşan kalker damlacıkları kuzeydeki altın renkli kumsalı oluşturuyor. Sodalı suda kendiliğinden çoğalan ve ateşte yanabilen kumlar denize benzersiz bir renk kazandırıyor. Mitolojik hikâyeler buranın “Kleopatra Adası” olarak da anılmasına yol açıyor. Adaya Muğla’nın Akyaka beldesinden ve Marmaris’e bağlı Çamlı köyünden kalkan teknelerle ulaşılabilir.

Halikarnassos

Halikarnassos

Halikarnassos’un yerli halkını Karlar ve Lelegler oluşturuyordu. Coğrafyacı Pausanias, Strabon ve mimar Vitruvius Halikarnassos’un sonraları Mora Yarımadasından gelen göçmenler tarafından iskân edildiğini yazar. Karia bölgesi ÎÖ 395 yılında satraplığa (Pers eyaletine) çevrildi ve başına bölgenin yerli ailelerinden biri olan Hekatomnos’lar atandı. Aileden Mausolos, satraplığın merkezini Mylasa’dan Halikarnassos’a taşıdı ve altı küçük yerleşimi de buraya getirerek bölgenin kırsal ağırlıklı yerleşim düzenini değiştirdi. Kent bu dönemde pek çok yapıyla donatıldı. Bugün üzerinde Bodrum Kalesini gördüğümüz Zephyrion Burnunda o zamanlar saray ve askeri liman bulunuyordu. Burnun arkasında yükselen sırtlarda topografyaya uydurulmuş, ızgara planı ve teraslarıyla kent, Romalı mimar Vitruvius’ta bir tiyatro izlenimi uyandırmıştı. Antik dünyanın yedi harikasından Mausoleum da böyle bir teras üzerinde yükseliyordu. Bu mezara ait birçok kabartma ve heykel bugün British Museum’da bulunuyor.

Şehir merkezinde olduğu kadar diğer belde ve koylarda da oldukça fazla sayıda konaklama tesisi bulunuyor. Ev tipi pansiyondan 5 yıldızlı otellere geniş bir yelpazede seçim yapabilirsiniz. Bodrum merkezinden çevre koylara minibüs ve tekneyle ulaşılıyor.

Kaunos Antik Kenti

Kaunos Antik Kenti

Strabon’a göre deniz kıyısında bulunan Kaunos’un zamanla, bugün Sülüklü adı verilen yerin bataklığa dönüşmesiyle deniz bağlantısı kesildi. Likçe yazıtlarda Ksibde olarak anılan kentin kuruluş söylencesi şöyle: Miletos’un oğlu Kaunos, aşkına karşılık veremediği Byblis’in canına kıyması üzerine Miletos’u terk edip bu kenti kurar. İlk yerleşim izleri İÖ 8. yüzyıla uzansa da Kaunosluların tarihte adları 10 545’te Pers Generali Harpagos’a karşı gösterdikleri direnişle öne çıktı.

Advertisement

Arkaik dönemin ardından kentte Hellenistik, Roma ve Bizans dönemleri yaşandı. İki kısımdan, akropol ve aşağı şehirden oluşan kentin kuzeyindeki yamaçlarda sayıları 150’yi bulan anıtsal kaya mezarı var.

Knidos Antik Kenti

Knidos Antik Kenti

Herodotos’un, Bybassos adını verdiği Datça Yarımadasının batı ucunda Knidos. Herodotos kentin buraya İÖ 4. yüzyılda taşındığı söylüyor. Eski yerinin bugünkü Datça iskelesi yakınlarındaki Burgaz olduğu düşünülüyor. Knidos Karia’daki Dor kentlerinin kurduğu birliğin üyesiydi. Klasik çağın ünlü heykeltıraşı Praksiteles’in eseri Aphrodite heykeli Knidos’taki Aphrodite Tapınağı’nda duruyordu. Aphrodite’nin ilk defa çıplak tasvir edildiği bu heykel sayesinde kent – oldukça ünlenmişti. Dünyanın yedi harikasından İskenderiye Fenerinin mimarı Sostratos’da Knidosluydu. İki limanı bulunan kentin ticari hayatı da canlıydı ve önemli şarap ihracatçıları arasındaydı. Afrodite Tapınağının yanı sıra mevsimleri ve zamanı gösteren güneş saati, Apollon Tapınağı görülebilecek kalıntılar. Mimar Sostratos’un bir diğer eseri ise tiyatronun yakınındaki Korint Tapınağı.

Ksanthos Antik Kenti

Ksanthos Antik Kenti

Eşen (Ksanthos) Çayının denize döküldüğü yerden 10 kilometre kadar içeride Lykia’nın merkezi Ksanthos yer alıyor. Adını da yanından akan bu çaydan alan kentin Lykia dilindeki ismi “Arinna’dır. Ksanthos halkı özellikle Pers ordularına karşı gösterdikleri direniş ve kendi kentlerini yakmalarıyla ünlüdür. Kentin Lykia ve Yukarı adı verilen iki akropolisi vardı. Lykia akropolünde Artemis benzeri yerli bir Tanrıçaya ait tapınak, bir Bizans manastırı ve eteklerinde Roma dönemi tiyatro yer alıyor. İki akropol arasındaki düzlükte mezar anıtları, agora, tiyatro, bazilika bulunuyor. 19. yüzyılda Ksanthos’tan Londra’ya götürülen Nereidler Mezar Anıtı bugün British Museum koleksiyonlarının en dikkat çekici eserlerinden.

Fethiye’ye 46 kilometre mesafedeki Ksanthos’a Fethiye-Kaş karayolundan Eşen yönüne sapılarak gidiliyor. Denizden 10 kilometre içerideki antik kent Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Kınık köyünün yukarısında. Antik kentte Fethiye, Patara ve civarındaki turistik merkezlerden günübirlik turlar yapılıyor. Antik kentte en yakın konaklama tesisleri 20 kilometre güneyde yer alan Patara.

Lagina Antik Kenti

Lagina Antik Kenti

Stratonikeia’ya bağlı ve Tanrıça Hekate’ye adanmış bir kutsal alandı. Yakınlarında bulunan Turgut kasabası son zamanlara kadar Lagina isminin Türkçeye uyarlanmış hali Leyne ismini taşıyordu. Yaklaşık 9.5 kilometrelik bir kutsal yolla Stratonikeia’ya bağlanıyordu. Savaş ve spor oyunlarında başarı dağıtmak ya da balıkçılık ve hayvancılıkla uğraşanlara bereket getirmek Anadolu kökenli Tanrıça Hekate’nin elindeydi. Ayrıca büyü ve sihirlere hükmeder. Bu kutsal alanda periyodik aralıklarla çok sayıda şenlik yapılıyordu. Törenlerde Hekate’nin yanı sıra diğer Tanrı ve Tanrıçalara hediyeler sunuluyor, kurbanlar kesiliyordu. Kurbanların yağlı kesimleri sunak üzerinde Tanrılar için yakılıyor, etleri ziyaretçilere dağıtılıyordu. Güç kazanmak isteyen zenginler de halka para ve yiyecek yardımı yapıyordu.

Lagina, Muğla Yatağan’a bağlı Turgut beldesinde yer alıyor. Yatağan’da otel mevcut değil. Ancak devlet kurumlarının misafirhaneleri yer varsa ziyaretçi kabul ediyor. Dileyen Milas Ören sahilinde kalabilir.


Leave A Reply